Elif, şarkıyı duyunca şok olmuştu... Engin'e belli etmemeye çalışarak yarısına kadar dinleyip kapattı... Camdan dışarıya bakarken, bu sefer de güldüğünü belli etmemeye çalışıyordu.
Yanaklarının yandığını hissedip, camı açmaya çalışırken, bir yandan da elleriyle yüzünü yelledi.
Engin, Elif'in camı açmaya çalıştığını görünce, "Sıcak mı oldu? Klimayı kısayım mı?" diye sordu
Elif, burnundan aldığı nefesi dudakları arasından çenesine aşağı vererek, "Evet! Sana da zahmet olacak. Bunaldım!" dedi
Engin, cam açma düğmesini arayan Elif'e, "Camı açma! Yüzüne soğuk gelmesin!" dedi.
Elif: "Gelirse ne olur kii?"
Engin: "Allah korusun, yüz felci olabilir, boyun da ağrı olabilir, kulak iltihabı olabilir, boğaz enfeksiyonu olabilir!"
Elif, Engin'in mimarlık okuduğunu bilmese, tıp fakültesinde okuyan öğrenci zannederdi, sonucunu anlamış gibi, "Tamam tamam! Çok zararlıymış!" dedi
Engin: "Yazın da uzun süreli cam veya klimayı yüze ayarlamak zararlı!"
Elif, merak ve heyecanın sabırsızlığı ile, "Onu da yazın söylersin!" deyince, Engin, "İnşaallah!" deyip sustu.
Saat yirmi ikiye doğru eve geldiler. Asansöre bindiklerinde Elif, anlamsız bir mide batması hissederek elini midesine bastırdı.
Engin, Elif'in midesine bastırırken, yüzünden de acı çeker gibi durması üzerine, "Ağrın mı var?" diye sordu.
Elif, şuan hissettiği ağrıyı bu zamana kadar hiç yaşamadığı için, "Bilmiyorum kii!" dedi
Engin, "Ben buradan ayrılsam iyi olacak! Sen şimdiden hasta oldun!" dedi gayri ciddi
Elif, ciddiye alıp, "Saçmalama lütfen, soğuktan değil gibi. İlk defa böyle bi ağrı hissediyorum!" deyince, Engin, "Üşüttün herhalde?" dedi, durakta beklemesine karşılık.
Elif: "Arabada bir şey yoktu ama?!"
Daire katına geldiklerinde zile Elif bastı.
Kaan, kapıyı açıp, "Hoşgeldiniz!" diyerek geri geri yürüdü.
Elif, "Hoşbulduk!" deyip içeri geçerken, Selma hanım da kapıya gelip, "Engin, oğlum hoşgeldin geç!" dedi salonu göstererek.
Engin içeri geçmek istemeyip, "Geç oldu Selma teyze! Başka sefere inşaallah!" deyince, Selma hanım ısrar ederek, "Olur mu öyle kapıdan görüp gitmek? İçeri gel oğlum!" dedi
Engin, "Peki! O zaman Yavuz amcayla Selim abiyi bi göreyim öyle çıkayım!" diyerek içeri girdi.
Selma hanım, montunu çıkartan Engin'e, "Geç geeeeççç, Hakan da var, geçen seni soruyordu!" dedi
Engin'i gören Yavuz bey ile Hakan ayağa kalktı.
Engin, elini öperken Yavuz bey, "Hoşgeldin oğlum!" dedi
Engin: "Hoşbulduk Yavuz amca, nasılsın?"
Yavuz bey: "Elhamdülillah oğlum! İyiyim sen nasılsın?"
Elif, ilk defa o akşam, anne ve babasının Engin'e karşı daha samimi olduğunu farketti. Yavuz beyde isim vermeden "Oğlum" demişti.
Engin, Hakan'la tokalaşıp, Selim'e elini uzatırken, "Nasılsın abi?" diye sordu
Selim, oturduğu yerden hafifçe doğrulup,
"Ben iyiyim! Asıl sen nasılsın? Elin nasıl oldu?" dedi.
Engin, "Daha iyiyim abi sağol. Dün sargıları çıkarttık!" deyince Elif, telaşla, "Ne oldu kii?!" diye sordu.
Elif'in sorusunu Kaan cevaplayıp, "Maçta biriyle çarpıştı, bileği çıktı!" dedi
Elif, aynı panikle, "Neee? Keşke izin vermeseydim!" deyince Selma hanım, hemen Elif'e dönüp, durumu kurtarmak için, "Kızım sofra hazır, yengene yardım et, yemekleri getirin!" dedi
Elif de pot kırmış gibi, sesini çıkartmadan banyoya gitti.
Selim, Elif'in bu tavrına sinirlenmiş gibi baktığını görünce Hakan'a, "Aabiii, iyileşeyim de şunlara maç nasıl oynanır gösterelim haa?!" diyerek ortamın havasını değiştirmek istedi.
Engin, yüzünden de hissettirerek, "Memnuniyetle abiiii! Ne zaman isterseniz!" dedi gülümseyerek.
Leyla, elinde çorba tenceresi ile içeri girip, "Yemek hazır! Hadi buyrun!" deyince Yavuz bey, ayağa kalkıp Engin'e, "Gel oğlum, şöyle geç!" diyerek masada yer gösterdi.
Engin, ayağa kalkıp Hakan'la birlikte Selim'in kalkmasına yardımcı oldu.
Hakan, "Ben, hastanede sana teşekkür ettim mi?" diye sorunca, Engin, merakla, "Ne teşekkürü abii?" dedi
Hakan: "Abinle sen çok yardımcı oldunuz!"
Engin: "Aşkolsun aabii, ne demek?! Aramızda lafı mı olur?"
Hakan: "Öyle ama olsun... Gözümden kaçmadı bil diye söylüyorum!.."
... Elif, banyoda yüzünü tokatlarken, "Şapşal, salak, kendine gel!.. Nazlı nişanlısı için üzüldüğünde şaşırmıştın ne olduu? O kız nişanlısı için endişe ediyo, sana ne oluyo aptaall!" dedi
"İnşaallah Engin anlamamıştır" diye dua edip, elini yüzünü yıkadıktan sonra odaya geldi...
Servisi annesi yaparken, o da önüne bakarak sandalyeye oturdu
Engin, yemekte soru sorulmadan konuşmazken, Elif'te başını kaldırmadan tabağındakilerle oynayıp, "Ya şarkıda ki Elif ben değilsem" diye düşünüp kendi kendine soru cevap yapıyordu... "Ben olmasaydım neden panik yapsın kii?.. Elif'i kendi üzerime alırım diye panik olmuş olabilir! Öyle olsaydı kız arkadaşım derdi! Açıklama yapardı!"
"OOOOOOOOFFFFFFF!"
Selma hanım, "Eliiff! Kızım iyi misin?" deyince dışından of'ladığını anladı. Masadaki herkes Elif'e bakıyordu.
Elif, annesine dönüp, "Nee?! Efendim annee?!" dedi
Selma hanım, "Bir şey mi olduu?" dedi meraklı gözlerle bakarak.
Elif: "Yok bir şey annecim, midem ağrıyor da, yemesem olur mu?"
Hakan, bir yudum su içip: "Neresi ağrıyor göster bakayım?"
Elif, "Abi, durakta üşüttüm herhalde, önemli bir şey yok!" dedi ama sonrasında "Engin üzülür mü acaba" diye o söylediğine de pişman oldu
Leyla, "Elif'ciğim, mide ağrıları basite alınmaz, Allah korusun, önemli bir şeyin habercisi olabilir!" deyince Hakan, "Ağrını tarif et bari!" dedi
Elif'in tarif edeceği bir ağrı olmadığı için basit bir hastalık diye düşünürken, Yavuz bey, olaya el koyup, "Hakan tamam, yemekten sonra bakarsın!" dedikten sonra Elif'e döndü, Kızım, sen de iyi hissetmiyorsan odana gidebilirsin!"
Elif, masadakilere, "Afiyet olsun!" diyerek odasına geçti. Şarkının devamını dinlerken daha fazla dayanamadı ve banyoya koşup, kusmaya başladı. Selma hanım ve Hakan da hemen banyoya koştu.
Elif, elini yüzünü yıkayıp dışarı çıkınca,
Hakan kızarak, "Kızım sen ağrıyla bulantıyı karıştırıyor musun?" dedi, bir yandan da şaşırmış gibi bakarak
Elif, neredeyse yemin edecek gibi, "Abiii, ağrıyodu, birdenbire geldi... Bende anlamadım!" dedi
Hakan: "Sabah hazır ol! Hastaneye birlikte gidelim!"
Elif: "Gerek yok abii! Kusunca rahatlama geldi! Hatta acıktım yemek yicem!"
Selma hanımın arkasında beliren Leyla, "Olmaaazz! kustuktan sonra ilk yirmi dakika bir şey yiyip içemezsin! Zararlı!" diyerek yanına geldi.
Elif, isyan eder gibi, "Bu kadar doktor bi eve fazla değil mi yaaa! Ne yaaniii yirmi dakika beklicem mi?" dedi, çocuk gibi mızmızlanarak.
Hakan, küçük bir çocuk gibi dudak büzen kardeşine, "Mecburen bekleyeceksin!" deyip, sinirli bir bakış ile, odaya gitti.
Elif, abisinin bakışına bir anlam veremeyince, Leyla'ya baktı. Leyla da, "Bilmiyorum" der gibi kollarını yana açarak omuzlarını kaldırdı...
Hakan'ın peşinden odaya geldiklerinde, Engin ayağa kalkmıştı, Elif'e "Geçmiş olsun!" dedi.
Elif, "Teşekkür ederim!" dedi, yüzünde tam bir kontak kurmadan
Engin, "Yavuz amca, bana müsade! Geç oldu!" diyerek müsade isterken, Elif, gitmesini istemiyor gibi, "Çaaayyyy?" deyip kendine bakıttıktan sonra, "İçmicek misin?!" diye sordu
Engin, arabada ki hâlinden eser yok gibi ciddiyetini bozmadan, "Geç oldu! Başka sefere inşaallah! Sen de dinlen, zahmet olmasın!" deyince Yavuz bey, "Borcun olsun o zaman! En kısa zamanda daha erken gel, laflarız!" dedi
Engin, "İnşaallah Yavuz amca!.. Selma teyze, Leyla yenge, sizinde ellerinize sağlık. Herkese hayırlı akşamlar!" deyip kapıya doğru yürürken, Elif'te yolcu etmek için peşinden gitti.
Kaan'da onlarla birlikte kapıya yönelirken, Selma hanım, kolunu kapıya uzatıp set çekince Hakan, itiraz ederek, "Anneee! Erken değil mi?" dedi.
Selma hanım, masaya tekrar otururken, "Ne erkeni oğlum! Bu kız artık büyüdü, arkadaşlarından, komşulardan gelen oluyor, ne sözlü diyebiliyorum ne boşta, bir şey olmayacaksa bu şekilde olmasın, olacaksa da kızın gönlü kimseye kaymadan olsun!" deyip yemeğinden bir kaşık alırken Selim, abisinden yana olduğunu gösterir gibi, "İyi de anne, Engin abilerini beklemeyecek miydi?" dedi
Selma hanım, bu sefer de Selim'e bakarak, "Evet, Engin bekleyecektee, Elif neden beklesin oğlum! Bir kaç defa görüştükten sonra ağzını bi yoklicam. Gönlü yoksa boşuna neden bekletelim! Kısmetlerini değerlendirelim!" dedi ağzına aldığı ekmeği yanağına sıkıştırarak.
Kaan, "İnşaallah gönlü vardır yaa!" diye dua edince Hakan, "Sana ne oluyor! Görende sen evlenicen zanneder!" dedi
Kaan: "Öyle deme abii, ne demişler 'ev alma enişte al!"
Babası, gülümseyerek, "Onu öyle dememişler! "İyi damat, kazanılmış bir erkek evlattır. Kötü damat ise, kaybedilmiş bir kız çocuğudur!" deyince Kaan bir kere daha hayran olmuş gibi bakarak, "Vaaayyyy süpermiş! Engin abiyi sevdim baba yaa ne bileyim, olsun isterdim!" dedi
Yavuz bey, "Annen de ben de, anne ve babasını çok iyi tanırız, imtihanları değilse, o ailede kötü bir evlat yetişmez!" diyerek Hakan'la Selim'in gönlünü rahatlatmak istedi.
Hakan: "Ne diyelim o zaman, Rabb'im haklarında en hayırlısı neyse onu nasip etsin!" deyince hep birlikte, "Amiiinnn!" dediler...
~~~~~~•
.... Elif, çıkarken geriye baktığında, annesinin odanın kapısını aralık bir şekilde kapatmış, peşinden gelmediğini gördü. Şaşkınlık içinde, odanın kapısına dalmış düşünürken Engin, "Allah'a ısmarladık, hayırlı akşamlar!" dedi
Elif, Engin'den tarafa dönerek, "Güle güle, yine bekleriz." deyip sustu
Engin, asansörün kapısını açıp bir adım attıktan sonra, tekrar çıkıp, "İnşaallah önemli bir şey yoktur!" dedi
Elif, yüzünde merak ifadesiyle, "Ne için anlamadım?!" derken, aklı ailesinin yaptıklarındaydı.
Engin, "Miden!"
*(Bütün yemek boyunca, buna dertlenmiş gibi bir hâlle.)*
Elif, hatırlamış gibi, "Haaaa! Merak etme. Şimdiden geçti bile, sabah abimle gitmeyi düşünmüyorum!" deyip rahatlatmak isterken, Engin itiraz ederek, "Yooo, git lütfen! Zahmet olmazsa sonucu bana da bildir! Soğuktan mı oldu diye merak ederim!" dedi
Elif, gideceğini göstererek, "Numaran bende yok kii?" dedi nasıl haber vereceğini sorar gibi.
Engin, cebinden telefonunu çıkartıp, Elif'in numarayı ezbere çevirdikten sonra hoparlöre alarak çağrı yaptı,
İki kere çaldıktan sonra kapatıp, "Tekrar hayırlı akşamlar!" diyerek asansöre bindi.
Asansör inmişti ama, Elif hâlâ kapısına bakıyordu. İçinde büyük bir heyecanla,
"Beniiiim, o Elif beeniiiim!" diyerek heyecanla odasına koştu ve telefonunu alarak numarayı kaydetti...
... Kaan ve Hakan, Selim'i odasına götürdükten sonra Hakan, Elif'in kapısına vurdu.
Elif, "Efendim!" diye seslenince müsade isteyerek, "Gelebilir miyim?" dedi.
Elif, abisinden önce ayağa kalkıp kapıyı açarken, hâlâ sinirli olduğunu düşünerek, "Efendim aabii?!" dedi
Hakan, elini başına uzatarak, "Gel bakayım ateşin var mı?" diye sordu.
Elif, "Aaabiii! Büyütülecek bir şey yok, gerçekten iyiyim!" deyip, alnını daha da abisine yapıştırdı.
Hakan, "Olsun sen yine de sabah hazır ol! Kapıda ağaç etme beni!" dedi,
Ateşinin olmadığından emin olup elini indirirken de, "Ben bazıları gibi sabırlı değilim, kızarım biliyorsun!" dedi
Elif: "Aabii, biliyor musun kiii?!"
Hakan: "Neyiii?!"
Elif: "Engin'in benim yüzümden bir saat soğukta beklediğini!"
Hakan, tekrar sinirlenmiş gibi, "Bilmiyordum ama öğrenmiş oldum." dedikten sonra, "Aayrıcaaa, ben sabırlı derken Selim'i kasdetmiştim!" deyip, Elif'in burnunu sıkınca, Elif sustu ve utanarak başını yere eğdi.
Hakan, "Hadi ben gidiyorum, sabah görüşürüz. Allah rahatlık versin!" deyip giderken Elif, bu sakinliğe de bir anlam verememişti.
Bütün aile, sanki birlik olmuş, Engin'in damat geleceği günü bekliyor gibiydiler. Hakan'ın bile bu derece rahat olmasına inanamıyordu.
Nurseli'ye yoğunlaştığı için, bu önemli hadiseyi kaçırmış olmalıydı. Mutfağa geçip süt ısıtarak Selim'in odasına geldi...
Kapıya vurup, Selim'in, "Geeell!" demesiyle, önce kafasıyla bakarak odaya girdi.
Yatağa iki adım kalana kadar, "Aaaabiiilerin en tatlısı, en yakışıklısı, en sabırlısı, nerdeymiiiişşş?!" diye söylenerek yürüdü.
Selim, Elif'in arkasına bakıp, "Abii, sen çıkmadın mı?" deyince Elif, panikle arkasına baktı... Hakan yoktu, Selim zarf atmıştı... Kaan, kahkaha atıp Selim'in yanına otururken, "Nasıl yedi amaa?!" dedi.
Elif, gözlerini kısarak, "Aşkolsun aaabii!" dedi.
Selim de, göz kırparak, "Gel hadi geeell! Tatlı pinokyooo!" deyip güldü.
Elif: "Dediklerime inanmadın mı? Biraz önce Hakan abim bile söyledi, 'Ben Selim kadar sabırlı değilim' diyee... Sen bana inanmadın ama bak ben sana süt getirdim!"
Elif, "Ablaaa, hani banaaa?!" diyen Kaan'a, (güldüğü için trip atarak,) "Cezvede artmıştı git al!" dedi göz kontağı kurmaktan kaçınarak.
Kaan, Elif'e atarlanıp, Selim'e dert yanarak, "Yaa abii, siz bu kıza ne yaptınız? Söyleyin bende yapayım da bana da size davrandığı gibi davransın. Üvey kardeş muamelesi görüyorum bu evde resmeeennn!" dedi
Selim, "Çık hadi çık, git sütünü iç!" derken, bir yandan da küçük çocuk gibi omuzunu pışpışladı.
Kaan çıkarken Elif'te kapıya yönelince, Selim, "Elif, sen kal! Kapıyı kapat şuraya otur bakalım!" dedi, ciddi bir ses tonuyla ciddi bir şey konuşacak gibi...
Elif, Kaan'ın arkasından kapıyı kapatıp, abisinin yanındaki berjere otururken, "Efendim aaabii?!" dedi
Selim, "Miden nasıl?" derken soracağı sorunun rahatsızlık verip vermeyeceğinden emin olmak istiyordu.
Elif: "İyiyim abii! Kusunca rahatladım."
Selim, direk konuya girerek, "Sen, sabah babamdan ne için izin almıştın?" dedi, meraklı bakışlarına kırptığı gözünü de ekleyerek
Elif: "Arkadaşlarımla buluşmak için aabii!"
Selim: "Nerede buluştunuz pekii?!" (Polis değilde abi edasıyla.)
Elif: "Sahildeee!"
Selim: "Hangi sahil?!"
Elif, "Bizim sahiiill, aaabiii?.." derken, gelecek soruyu da az çok tahmin etmeye başladı... Engin konusunda nihayet biri sert tepki verecekti ama bunun Selim olmasına şaşırtmıştı.
Selim, "Bildiğim kadarıyla, Engin'in, okul da ev de karşı da, siz nerede karşılaştınız kii, o kadar saat gelemediniz?"
Elif, "Engin anlatmadı mı aabii?!" dedi "Yükü tamamen bana mı yıktı?" der gibi
Selim, o âna kadar sakinken birden gözlerini belerterek sert bir şekilde, "Engin neden anlatsın?! Onun anlatması ne demek biliyo musun?! 'Bacınıza sahip çıkmıyosunuz' diye bizi küçümseyip, seni de şikayet etmiş olur! Söylesin ister miydin?!" dedi
Elif, "Ben bu açıdan düşünmemiştim!" deyip, bir kere daha Engin'e hayranlık duyarken, Selim, "İyii baaariii, ikiniz açısından da doğrusunu düşünen biri varmış?!" dedikten sonra, "Soruma gelelim?!" dedi
Elif: "Aabii, arkadaşlarla buluştum, gerçekten! Sonra karşıya geçtim. Zeynep'le Pınar'ı görmek için!"
Selim, vites küçülterek, "Madem izin aldım, bir günde hepsini aradan çıkartayım,' demedin herhalde?!" diye sorup, Elif'inde, "Biraz öyle oldu aabii!" demesiyle, izni aslında emniyet için aldığını ama kendisine belli etmek istemediği için arkadaşları bahane ettiğini anladı.
Selim, üzerine gitmeyip, "Senin gittiğin yer ile Engin'in yine bir bağı yok!" deyince Elif, "Aabii, yemin ederim, üst geçitte karşılaştık, vallahiii! Yalan söylemiyorum!" dedi, ağlayacak gibi
Selim, "Sana 'yalan söylüyorsun' demiyorum kii, hesapta sormuyorum, hangi üst geçit, nerede karşılaştınız merak ettim!" dedi bir vites daha küçülterek
Elif, "Aabii, otobüse yanlış taraftan binmişim, tabelayı görünce indim, tam olarak neresi bilmiyorum!" deyince Selim, bir kaç saniye boş baktıktan sonra, vitesleri tekrar arttırıp, mimiklerinden de kızdığını belli ederek, "Eliiifff!.. İşte hesap sorma kısmına geldim." deyip devam etti ve, "Sen, Zeynep ve Pınar'la ne konuştun kii, yanlış taraftan binecek hâle geldin!" dedikten sonra telefonunu göstererek, "Doğru söyle yoksa ararım!" dedi
Elif, artık isyan bayrağını çekmiş gibi, "Bu nasıl bir ev yaa, ne hasta olabiliyorsun ne aileni üzmemek için yalan söyleyebiliyorsun! Yeter ama yaa!" deyince Selim gülerek, "Annemle babamı saymadın!" dedi, kızgınlığa iki espiri arası vererek...
Elif: "Sen o kadar zekî ve açık gözsün kii, onları da kasdettiğimi anlarsın diye düşünüp, söylemeye gerek duymadım!"
Selim artık sadede gelmek isteyerek, "Evet, şimdi konumuza geri dönelim, bu kadar düşünme yeter. Zeynep ile Pınar ne dedi?!" diyerek sorusunu tekrar sordu.
Elif: "Onlarla bir şey olmadı!"
Selim, "Doğan'ı mı gördün?" Aslında kendinin de ilk tahmin ettiği oydu ama yine de emniyette bir seçenek daha olduğunu bildiği için sormak istemişti.
Elif, "Eveeeettt!" deyip ağlamaya başladı
Selim: "Tamam! Dur ağlamaa! Elif ne oldu? Bir şey mi söyledi?"
Elif: "Aaaabiiii!.."
Selim: "Çatlatma adamı! Susta söyle? Ne oldu?"
Elif: "Aaabiiii... Doğan aabii! Çok kötü, ben onu hiç böyle görmemiştim!"
Selim. "Ne konuştunuz?"
Elif, "Sorgudan çıkmıştı, çok yorgundu! Üç gündür evine bile gidemiyormuş!" dedi burnunu çekerek
Selim: "Ne konuştunuz?"
Elif, "Beni görünce panik oldu! 'Abine bir şey mi oldu?!' dedi. 'Yok' dedim, o kadar ama hâli çok kötüydü. Bütün neşesi gitmiş gibiydi!" dedi, asıl konuyu anlatmadan
Selim: "Sende kendini suçladın yine değil mii?"
Elif konuşmayınca, Selim daha fazla üzerine gitmek istemeyip, "Ağlama tamam! Gel bi sarılayım, geeell koca bebek, bir daha kafanı toplamadan yolculuk yapmak yoookk! Söz mü?" dedi
Elif, sarılmasına karşılık verirken, "Sööözzz!" dedi
Selim, kendinden korkması gereken kişinin yine aynı kişi olduğunu göstermek için, "Doğan beyin verecek bir hesabı daha oldu! Seni o halde nasıl göndermiş sorarım ona!" deyip, tehditkâr şekilde başını salladı
Elif, yine ağlamaya yakın bir tonla, "Abiii, Doğan abi nasıl düzelecek pekii?" diye sorunca Selim derin bir nefes çekip, "Zaman güzelim! Artık sen de hiç bir şey için kendini suçlama lütfen!" dedi, yanaklarından göz yaşlarını silerek.
Elif: "Aabii?"
Selim: "Efendiiimm!"
Elif: "Engin'le dönmeme kızdınız mı?"
Selim: "Engin'le dönmene değil, Engin'le bu saatte dönmene kızdık!"
Elif: "O söyledi ama ben kızarsınız diye arabasına binmek istemedim!"
Selim, "Annem söyledi. O da ayrı bi salak, ne dinliyorsun kii, tut kolundan bindir!" deyince, Elif, konuşmanın başındaki beklediği tepkinin zıddını duyunca şok oldu.
Selim, Elif'in şaşkınlıktan gözlerinin fal taşı gibi açılıp, kendisine dik dik bakması üzerine konuyu değiştirerek, "Bir şey daha? Konumu neden Kaan'a attın da bana atmadın?" dedi hesap sorar gibi
Elif, "IIIIIII!..ŞEEYYY!.." dedi, şaşkınlığı geçmeden.
Selim: "Neeeyyy? Yoksa, hâlâ sana kızgın olduğumu mu düşünüyorsun?"
Elif: "Değil misin?"
Selim: "Değilim tabiii!"
Elif: "Ama bi kırgınlık var?"
Selim, "Ne sana ne Doğan'a ne de Nurseli'ye, kızgın da değilim kırgında değilim! Bu durumda, kendime kızgın olmam lazım ama ben kendime bile kızamıyorum. Ne yapmam gerekiyordu da yapmadım bilmiyorum! Doğan'a, 'bana bir şey olursa Nurseli'yi sakın yanından ayırma' mı demeliydim, bilmiyorum! Ben Nurseli'nin duygularını da bu derece ummuyordum! Dersleri, okulu öncelikliymis gibi davrandı! Aylarca aramadı! Onun için bu kadar değerli olduğumu bilemedim ve ben, bu kadar yoğun hislere hakkıyla karşılık verebilecek miyim acaba, onu düşünüyorum?" dedi, içindeki kaosu dışa vurarak.
Elif: "Aabii, acaba bu meslekte olduğun için duygusal davranmış olabilir mi?"
Selim: "Bunu da düşündüm. Öyle olsa bile, kim kimi kendinden o kadar geçecek kadar önemser? Sen yapar mısın?"
Elif, biraz düşünüp, "Haklısın galiba! İnsan, duygusal bir bağ kurduğu kişiye karşı daha duygusal davranıyor olabilir!" dedi
Selim, "Meselaa?!" dedi göz kırparak
Elif: "Buraya geldiler ya, Nazlı! Damat dayağı yiyecek diye sözlüsüne üzülüyordu!"
Selim: "Kınadın mı pekii!" (gülerek)
Elif. "Hemde nasıl?" (Acır gibi bakarak)
Selim: "Geçmiş olsun!" (seninde başına gelecek der gibi)
Elif. "Sağoll! bitti mi, çıkabilir miyim?"
Selim: "Söylediklerim anlaşılmışsa, tamam çıkabilirsin!"
Elif, "Anladım aabii! Eminim sende, Nurseli'nin hislerine karşılık verip, onu hayal kırıklığına uğratmayacaksın. Allah rahatlık versin!" deyip ayağa kalktı.
Selim, tebessüm ederek, "İnşaallah! Sana daa!" dedi.
Elif, bardağı mutfağa bırakıp odasına gitti ve yatağına yatıp şarkıyı tekrar dinlemeye başladı. Bir yandan da sosyal medyadan Sonnur'un resimlerine ve paylaşımlarına bakıp Engin'le olan resimleri inceledi.
Engin'in de sayfaya baktı ama hesap gizliydi, istek göndermeyip, içinden, "Bir erkek profilini neden gizler yaa!" diyerek kızdı...
.... Selma hanım, erkenden kalkıp kahvaltı hazırlamak için mutfağa geçince Elif, annesinin sesini duyup saate baktı, sabah olmuştu.
İnternette Engin'i araştırırken sabaha kadar uyuyamamıştı. Kalktı, banyoya gidip elini yüzünü yıkadıktan sonra mutfağa geldi.
Selma hanım, Elif'i görünce şok olmuş gibi "Kızım bu ne hâl!" dedi yüzüne dik dik bakarak
Elif, aynadan kendine dikkatli bakmadığı için yanaklarına dokunarak, "Ne oldu ki anne?" diye sordu.
Selma hanım: "Gözlerin kıpkırmızı olmuş! Sen sabahladın mı yoksa ne yaptın?"
Elif, "zıddını söylersem konuyu toparlayamam" diye düşünerek, "Uyudum annee!" dedi ama annesi bunu da uzatarak, "Kızım o zaman daha kötü, çok hastasın demek ki!" dedi
Elif, "Anne hasta değilim, geç uyudum ondandır! Biraz da kitap okudum gözüm yoruldu herhalde!" dedi, kendine göre bu yalan daha inandırıcı ve doğruya yakındı.
Selma hanım, "Ben sofrayı hazırlayana kadar biraz daha yat istersen!" dedi ana yüreğinin kıyamadığı ses tonuyla
Elif, gülümseyerek, "Yok annecim, iyiyim!" deyip, dolaptan kahvaltılıkları çıkartmaya başladı...
... Yarım saat geçmeden Hakan ile Leyla, çocukları alıp aşağı geldiler. Itır ve Selim uyuyordu.
Selma hanım, Leyla'ya, "Kızım, her sabah her sabah böyle getirmeyin, yazık günah, çocuklar uyanana kadar ben yukarı çıkarım!" deyince Leyla ile Hakan birbirine bakıp güldüler.
Leyla, Selim'i yatırmaya giderken, Hakan ise gülmesini sürdürerek, "Anne, biraz önce Leyla da aynısını söyledi, ben de Selim'le babamdan dolayı çekindim! İleride ki gelinlerin nasıl olur bilmiyorum ama, kaynanasına bu kadar benzeyen bir gelin daha duymadım beenn!" deyip, Itır'ı odaya götürdü.
Selma hanım, Hakan'ın arkasından tebessümle bakarken Leyla, Selim'i yatırıp geldi
Selma hanım, "Kızım, sen kocana bakma! Ben burada kahvaltı hazırlarım, siz inip yersiniz ben çıkarım! Yazık, ser sefil süründürmeyin sabileri!" dedi
Leyla, kaynanasından bir öpücük alıp, "Aanneeemm! Seeenn varyaaa dünya da eşi benzeri olmayan bir kaynanasın! Acaba ben hangi güzel ameli işledim de Rabb'im seni bana bahşetti!" deyince Elif araya girerek, "Yengeciim sebebini söyliym mi? Sen, abimi sevdin evlendin yaa, bizim için bundan daha büyük bir şey olamaz!" dedi
Leyla, gülerek, "Abin duymasııınnn?" derken, Hakan, Itır'ı yatırıp yanlarına gelerek, "Ne oldu yine? Hakkımda ne atıp tutuyooonn bakiiiimmm?" dedi, sağ elinin parmak uçlarıyla, Elif'in başına vurarak,
Elif, "Yok abicim, ne atıp tutması, iyi ki benim abimsin onu diyordum!" deyip Leyla'ya göz kırptı.
Hakan: "Hadi ordan yalancı pinokyo senii! Sen Selim'cisin kızım bilmiyor muyuumm?!"
Selim, elini yüzünü yıkadıktan sonra, Kaan'ın yardımıyla yanlarına geldi ve Elif'e sarılarak, "Hooooppp orda dur bakalım, dokundurtmam bacımaa!" deyip alnından öptü. Bütün kardeşler gülüşerek masaya geçti.
Hakan: "Aman amann, aall senin olsun!"
Selim: "Oooo birileri yine kıskançlık krizine girmiiişşş! Abiciiimm! Nazar etme ne olur, çalış senin de oluuurrr!"
Hakan: "Geçtii artık geçtiii, beni senden daha fazla sevecek bir kız kardeşimiz olamayacak maalesef!"
Leyla: "Hayatım nereden biliyorsun, ya olursa?!."
Selim: "Yengeee, göle maya mı çalıyoruz, ya olursa ne demeeekkk?"
Leyla: "Seliiiimm! Annemin yaşında anne olan var! Annemin de en az beş yılı var, beş yıla kadar da bir şeyler olabilir yaanii neden olmasın?!"
Selim, "Aaanneee! Kulaklarım ne işitiyoo!" deyip annesine baktıktan sonra yengesine dönerek, "Hem annemin yaşı geçmese de tansiyonu falan var! Olamaz yaanii?!" dedi
Leyla: "Tansiyon ve şeker bebeğe engel değil!Sağlıklı beslenme ve doktor gözetiminde olursa sağlıklı bir kardeşiniz olabilir!"
Selma hanım, "Yeterr! Zevzek zevzek konuşmayın. Babanız gelmeden konuyu kapatın!" diyerek konuya el attı...
... Yavuz bey, abdestini alıp masaya geldiğinde çocukların kıkırdaşmalarını farkedip, "Ooo maşaallah baarekallah, bakıyorum da neşeler yerinde, Rabb'im bozmasın inşaallah, sevinciniz bol olsun! sizi sevindiren mutlu eden şeyler hayatınızdan eksik olmasın!" diye dua etti
Kaan, "Babaa! beş yıl sonra olsa bile mii?" deyip kahkaha attı.
Yavuz bey, "Neden zamanla sınırlandıralım oğlum? beş yıl sonra da on yıl sonra da olsa olsun inşaallah!" deyince, herkes birbirine bakıp gülmeye başladı.
Yavuz b: "Hayırdır inşaallah Selma hanım!
Bir şey mi kaçırdım!"
Selma h: "Boşver efendiii, bakma sen bunlara,
bu sabah hepsi zevzeklik tarafından kalkmış! Bizlik bir şey yok!"
Selma hanım'ın bu sözüne dayanamayıp herkes kahkaha atınca, Yavuz bey, "Anlaşılan tam olarak bizlik bir şey ama senin işine gelmiyor!" dedi
Selma hanım kaşlarını çatarak, "Hiçte bile, asıl senin işine gelmeyecek bir şey! Benlik sorun yookk!" deyince Hakan şaşırarak, "Bir dakikaa!.. Anneee!.. Sen ciddi misin?.." dedi
Selma h: "Oğlum, susun da yemeğinizi yiyin hadiii! Geç kalacaksınız!"
Yavuz bey, öğrenmek için ısrar edince, konunun ne olduğunu söyleyebilecek tek kişi olan Selma hanım, yine ters ters bakarak, "Kendileri az gibi, başıma bir muzır daha istiyorlar! Oldu mu?" deyip manidar bir şekilde Yavuz beye baktı.
Yavuz bey, elini yumruk yapıp gıcık olmuş gibi, parmaklarına öksürdükten sonra, "Anneniz haklı çocuklar, bizden geçti artık, Rabb'im yemeğimizi ziyadesiyle verdi Elhamdülillah, şimdi sıra tatlılarda!" dedi.
Masada, gözlerin dolduğu tatlı bir tebessüm olduktan sonra Elif, araya girerek, sabaha kadar düşünüp kararlaştırdığı konu ile ilgili izin almak için, "Anneciğim, babacığım, müsadeniz olursa, sizden bir şey için izin istiyorum!" dedi
Yavuz b: "Söyle bakalım? Bu kadar yumuşak ve nahif istediğin için kabul edebilirim!"
Elif: "Babacığım, hüsnü hat sanatı kursuna yazılmak istiyorum!"
Hakan ile Selim, "Nereden çıktı bu?" der gibi birbirine baktı.
Yavuz b: "Kızım! Bu çok hoş bir istek, ben gitmeni isterim! Eminim annen de reddetmeyecektir! Değil mi hanım?"
Selma hanım, ilk olarak Yavuz beye, "Hep böyle yap zaten, izni ver, sonra da bana 'reddetme' mesajı ver, bitir... Değil mii?" dedikten sonra Elif'e dönerek, "Kursu abinlerden biriyle halledeceksen olur!" dedi
Elif, sandalyeden kalkıp, babasıyla annesini öptükten sonra, "Babaamm, anneeemm sizi çok seviyorum... Bir de son olarak, bu kursu buradakilerden başka kimse bilmesin olur mu?" dedi
Selma hanım, "Nedeeenn?" diye sordu diğerleri gibi merak ederek
Elif, "Anneciğim! Olur da beceremezsem yada sebat edemezsem mahcup etmek ve olmak istemiyorum!" deyince Yavuz bey, "Kızım bu istediğin sanat, aşk gibi sevda gibi bir şey, bir kere tadını aldın mı bir daha vazgeçemezsin, tutkun olur!" dedi
Elif de bunun üzerine, "İnşaallah babacığım! O zaman acemiliğim geçene kadar kimse bilmesin!" dedi...
Hakan, "Anneciğim, biz kalksak mı? Siz daha devam edeceksiniz galiba?" deyip izin isteyince Selma hanım, "Gidin, gidin! Ben toplarım, ama sonucu hemen söyleyin!" dedi
Elif: "Anneciğim merak etme şimdiden iyiyim, abim evham yapıyor işte, biiiir tanecik kız kardeşi olunca öyle oluyor demek ki."
Hakan, dudaklarını büzüp başını sallarken, "Ya yaa ne demezsiiinn!" deyip göz kırptıktan sonra, "Önümüzdeki beş yıl ne olacağını Allah bilir canım. Ayrıca hastaysan tedavi edeyim de anamın başına kalma diye uğraşıyorum!" dedi
Elif, kapıda ayakkabılarını giyerken, "Kalmam kalmam merak etme! Bir bakışım yeter! Hem bu dünyada sana bile kısmet bulunduysaaa! Ooo!" deyince Leyla, "Yoooo burada müdahale etmek zorundayım! Kocamın hakkını yediremem! Üniversitede abinle sevgili olmak isteyen kaç kız vardı bir bilseeenn!" dedi
üçü birlikte asansöre bindiler, Elif Leyla'ya, "Sen pekii?! Sen istemiyor muydun?" dedi.
Leyla: "İstemez olur muyum?! İstiyordum ama abine layık o kadar kız varken ben imkânsızdım. Sınıfta abinin isteyeceği en son kişi olduğumu biliyordum, o yüzden de Rabb'im ve kalbimden başka kimseye belli etmedim... Abin diğerlerinden farklıydı, kimseye yüz vermiyordu. Ağır başlıydı ve yakışıklıydı. Zekasını anlatmama bile gerek yok! Biliyorsun!"
Elif: "Sahi yenge, ben sizi okuldan kafaları uyuşan bir çift olarak biliyorum? Nasıl oldu?"
Hakan, arabayı açınca Leyla, "Bak yine heyecanlandım! Arkada oturup anlatıcam!" deyip, Elif'in yanına oturdu.
Hakan:"Senin bu anıların da asker anısı gibi hayatım yaa!"
Elif:"Sen onu boşver yengee, anlaaatt!"
Leyla: "Ben o zamanlar aşk falan umursamıyorum, varsa yoksa ders, ders. Bir hırs yapmışım, sınıfın zekisiyle yarışıyorum!"
Elif:"Yaaaniiii, abimleeee!"
Leyla: "Yookk! Hayır abin o zamanlar ikinciydi. Birinci başka bir çocuktu!"
Elif: "Ben, abimi birinci zannediyordum!"
Hakan: "Ben Leyla sayesinde birinci oldum!"
Elif: "Nasıl yaa?!"
Leyla: "Dedim yaa! Bir ders çalışıyorum, sabahlara kadar! bir notlar alıyorum, birinciyle aramızda 4,5 puan farklaa."
Elif: "Sen ikinciydin o zaman!"
Leyla: "Eveeett! O zamanlar abinle ikinciliği paylaşmıştık. Taa kiii! Bu kadar hırs beni ikincilikten üçüncülüğe geriletene kadar!"
Elif: "O nasıl oluyor yaaa?!"
Leyla: "Biz, o çocukla yarışırken bir baktık abin kaplumbağa gibi yarışı önde bitirmiş! Birinci oldu mu ikinci, bende doğal olarak üçüncü!"
Elif: "Eee, sonraaa?!"
Leyla: "Bu çocuk gel zaman git zaman bana kapılmış! Bir gün geldi, açıldı... Dedim yaa, abin bana göre o kadar imkânsızdı kii, kabul ettim!"
Elif: "Hiiii'iii!"
Leyla, "Sonra, babam sırayla arabaları bakıma verdi. Arabalar bakımdan çıkana kadar beni okula yakın yere bırakıyor, çıkışta da ben taksiyle eve gidiyordum." deyip anlatmaya başladı...
Waiting for the first comment……
Please log in to leave a comment.