... Doğan, Hilde'yi yine yurdun arka sokağında indirip gitmişti.
Hilde, yurdun önüne geldiğinde: Selim'in arabada direksiyona kafasını koymuş kıpırdamadan durduğunu görünce, Doğan'ı aradı.
"Ne o! Eczacı hanım iki dakika geçti özledin mi yoksa?"
"Saçmalama Doğan, Selim burada. Kafasını kaldırmadan arabada öylece duruyor bir şey olabilir uzaklaşma diye aradım!"
"Cevap evet olsa dişimi kırardım zaten!"
"O inci dişlerin yerinde kalsın diye söylemiyorum bende!"
"Çok düşüncelisin canım teşekkür ederim, sen Selim'i bırak ne olmuş Nurseli'den öğren ona göre yanına geleyim."
"Tamam, inşaallah kötü bir şey yoktur!"
... Hilde, odaya girdiğinde Nurseli'nin yarı baygın yattığını gördü. Hemen koşup,
"Nurseli, Nurseli iyi misin?" diyerek yatağa oturup başını koluna aldı
Komodinin üzerinde neredeyse boş şişeyi görünce panikledi, "Nurseli cevap ver! İçtin mi söyle Nurseli?"
Nurseli, gözlerini aralayıp, "Ben ondan ayrılırsam ölürüm zannediyordum ama ölemiyorum Hilde ölünmüyormuş, yardım et!" deyip kendinden geçti.
Hilde, hemen Filiz'i aradı."Alo Filiz nerdesin?" dedi elleri titreyerek.
"Geldim kapıdayım. Aaa, Selim burada!"
Hilde, "Bırak Selim'i, acil yukarı gel çabuk!" deyip telefonu kapattı.
Filiz, panikle, "Alo, Hilde ne oldu? Ya söylesene ne var!" deyince Selim, Filiz'in bağırmasını duyup, direksiyondan kafasını kaldırdı. Ağlamaktan gözleri kıpkırmızı olmuştu.
Filiz, Selim'i görünce, "Sen bu haldeysen o nasıl?" deyip koşarak odaya gitti.
Odaya geldiğinde Hilde ile Nurseli banyodaydı. Hilde onu görünce,
"Funda'ların odaya gir, boş dolu farketmez ne varsa al gel, belli etme!" dedi
Filiz, kekeleyerek, "Anladım tamam!" deyip çıktı. Beş dakika sonra elinde boş bira şişesiyle geldi.
"Bu işini görür mü?"
"Evet, hadi gel! Panik yapma, sarhoş olmak intihar etmekten iyidir!"
"Etmiş mi?"
"Uyanınca kendisine sorarsın, hadi gir koluna! Çıkartalım hemen."
Selim, kapıda Nurseli'den haber bekliyor gibiydi. Doğan, yanına gelip, "Hakkında şikayet var beyefendi! Kız yurdunun önünde çok duruyormuşsun! Yürü git hadi!" dedi
"Olmaz, oda gidemez bende gitmiyorum!"
Selim, kapıda kızların Nurseli'yi taşıdığını görünce ok gibi fırladı.
İçeri girip Nurseli'yi kucağına aldı. Hilde, göz kırptı elindeki şişeyi gösterip, "Şisede durduğu gibi durmuyor, siz arabaya bindirin geliyorum." dedi.
Kapıdaki görevliye, "Abi kavga etmişler, aslında böyle bir kız değil biliyorsun, bünye alışık değil şu kadarla pert! Bir kerelik idare eder misin? Söz veriyorum hemen ayıltıp geri getireceğim!" deyince
Görevli, "Senin hatrına bu sefer görmedim, ikinize dua etsin! Tekrarını görürsem acımam!" dedi
"Çok teşekkür ederim! Söz bu ilk ve son!" deyip arabaya doğru yürüdü. Doğan, direksiyona geçti.
Selim, Nurseli'nin başını koluna almış Filiz'de Nurseli'nin kollarını ovalıyordu. Hilde, elinde şişeyle binince, Doğan; "Bunu mu içmiş?" diye sordu.
Selim arkadan koltuğa vurup, "Saçmalama da hasteneye sür çabuk!" dedi.
Hilde çantasından şişeyi çıkarttı.
"Hayır bundan içmiş ama ne kadar içti bilmiyorum!" deyince Doğan, "O ne ilacı? diye sordu.
Selim, Nurseli'nin alnından öperek,
"uyku!" dedi.
H:"Selim! nereye gidiyoruz. halledebilecek misiniz?"
D: "Hakan'ın görev yaptığı yere gidiyoruz, aradık hastanedeymiş 'Buraya getirin' dedi! Bizde merak etme!"
H:"Asıl sizde olduğu için merak ediyorum yaa neyse." deyip Selim'e döndü, "Bunun sebebi ile ilgili bir şey söyleyecek misin?"
S: "O intihar etmedi, o bana bunu yapmaz! Şuan sadece uyuyor!"
H: "Öyle mii? O zaman neden hastaneye gidiyoruz kii, hadi açık bir yer bulup orada hep birlikte bir şeyler yiyelim!"
S: "7/24 açık bir yere gidiyoruz zaten! Hep birlikte demedin mi? Abimleri de alırız."
Hilde, sinirli bir bakış atıp önüne döndü...
...Hastaneye geldiler. Hakan müşahede odasına aldırıp muayene ettikten sonra Hilde'ye, "Kaç tane içtiği hakkında bi tahminin var mı!" dedi
Hilde, boş şişeyi gösterip, "Bilmiyorum! Normalde uyuyamadığı zamanlarda alıyor, çok sık kullanmıyor. O yüzden kutuda ne kadar vardı bilmiyorum!" dedi
Hakan odadakilere, "Her ihtimale karşı midesini yıkayalım, rapora gıda zehirlenmesi yazıcam haberiniz olsun!" dedi
Hemşireler gerekli aleti getirip, Hakan'ın yanına bıraktı.
Hakan hemşireler dahil herkesi odadan çıkarttı.
"Siz dışarı da bekleyebilirsiniz. Leyla hanımla ben hallederim merak etmeyin."
Odada kimse kalmayınca Leyla Hakan'a,
"Hayatım bozmak istemedim ama neden mideyi yıkayacağım dedin ki? Gerek yok, İki saate kendine gelir." dedi
Hakan, malzemeleri poşetden çıkartırken, Leyla'ya sert sert baktı. Başıyla kolunu işaret edip, "Yemekte bunu Gördün mü?" diye sordu.
Leyla, "Evet gördüm." deyince, "Bana neden söylemedin?" dedi
L: "Hakan söylesem ne olacaktı kii, bu onun geçmişte kalan izi. Bizi ne ilgilendirir."
H: "Kardeşimle bir gelecek düşünüyorsa EVET ilgilendirir! Selim'in hâline bir bak!.. Annem yada babam onu böyle görse ne olur hiç düşünemiyorum. En ufak çıkmazda intiharı seçen biriyle kardeşimin evlenmesine asla izin vermem!"
L: "Hakan, herkesin ruhsal sıkıntıyı atlaması farklıdır, demek ki Nurseli'nin güçlü bir yapısı yok."
H: "Onun ruhsal yapısı güçlü değil diye, bütün acılara göğüs germek zorunda olan kardeşimi, bu hâle getirmesine göz mü yumayım! Aslaa!" deyip elinde ki şırıngaya takılı hortumu Leyla'ya uzatarak, "Hadi yapalım şu işi!" dediğinde Leyla, "Hakan boşu boşuna kıza acı çektirme lütfen, gerek yok!" dedi
Hakan, ısrarla, "Ben tek başıma da yaparım gerek yok, ayrıca o acıyı çeksin kii bir daha kendini sevenleri bu hâle getirmesin! Yazık değil mi? Kızlar bile ne hâle gelmiş. Ders çalışması gereken kızları soktuğu duruma bak!" diyordu
Leyla, "Kusura bakma Hakan! Kalıp burada senin saçmalığına şahit olmayacağım. Şunu da belirtmek isterim kii, ilk defa beni hayal kırıklığına uğrattın. İnşaallah bu bir daha yaşanmaz, yoksa sonu istediğimiz gibi olmaz." deyip dışarı çıktı, kapıda Selim'e bakarak, "Sadece sen!" deyip Selim'i içeri gönderdi...
...Dışarıdakileri telaşlandırmamak için, "Merak etmeyin, Korktuğunuz gibi değil? Bir alacağı yerde belli ki fazla almış hepsi bu." deyince Hilde, Leyla'ya bir adım yaklaşıp, "Yarım alması gerekeni iki tane almış!" deyip cebindeki ilaç dolu poşeti çıkarttı. Doğan, Filiz ve Leyla şaşırmıstı. Leyla, Hilde'ye, "Sen biliyor muydun?" dedi
"Evet biliyordum!"
L: "Bu yaptığının sonucunda ne olacak biliyor musun?"
H: "Gayet iyi biliyorum!"
"Onları ayırmakla eline ne geçecek?"
H: "Eninde sonunda yıkılacak bir bina neden bir yıl iki yıl daha boşu boşuna ayakta kalsın kii?"
Leyla, önce Doğan'a baktı, Sonra Hilde'ye dönüp, "Nurseli haklıymış, karşı kutba sen geçmezsin yazık!" deyip oradan gitti.
Hilde, arkasından bakarak Filiz'e, "Ne demek istedi bu ya anladınız mı?" dedi.
Doğan, Hilde'ye bakınca. Hilde sert bir şekilde, "Bana öyle bakma, bu bir değil iki değil, birbirlerine iyi gelmiyolar görmüyor musunuz? Biri antibiyotikse diğeri enfeksiyon! Birinin var olduğu yerde diğeri olamaz! Bunu sadece ben mi görüyorum yaa?!" deyince Doğan, daha fazla uzatmak istemedi. Bir adım geri çekilerek, Filiz'e; "Ben dışarıdayım!" deyip arkasına bile bakmadan gitti.
Selim içeri girdiğinde Hakan elinde hortumla Nurseli'ye bakıyordu.
S: "Abi?!"
H: "Sana kim gel dedi?!"
S: "Ne oluyor?"
H: "Sana ne oluyor?" deyip Nurseli'nin yara izini gösterdi.
S: "Abii, sebebini bilmiyorum!"
H: "Sebebinden bana ne! İlk fırsatta çareyi intiharda bulan biriyle mi olacaksın? Annem bilse ne olur biliyor musun? Sen pekii, ya sen! Ömrün, "Aman onu üzmeyeyim yoksa kendine bir şey yapar"la mı geçecek? Kendine gel ve bu kızdan ayrıl hemen!"
S: "Geçsin abi geçsin razıyım! Başka şeyleri düşünerek mahvettiğim hayatımın geri kalanını da böyle mahvedeyim ne farkeder."
H: "Annemle babama kızıyordum ama haklılarmış, sana en uygunu onların istediğiymiş."
S: "Öyle mi aabii! O kızla nasıl bir hayatım olacak pekii? Söyler misin? O kızın yüzüne, gözlerine bakamayacağım bir hayat daha mi iyii?"
H: "Zaman Selim zaman... Eskiden sevdiğin kızla evlenmek sana her şeyi unutturur merak etmee?"
S: "Eskidendi evet! Eskiden, uzun yıllar önceydi! Artık Nurseli var! Tamam mı? Yaa sana, Leyla ile evlenme deselerdi ne derdin?"
H: "Onu karıştırma salak! Bana kimse Leyla ile evlenme demedi? Aksinee annem onunla evlenmem konusunda ısrar bile etti! Misal verdiğin kızla bu yatan kız arasında dağlar kadar fark var, Leyla'nın yaşadığı bir günü bile yaşasa demek ki şimdiye ölmüştü!" dedikten sonra, elindeki hortumu Selim'e verip,
"Burada bitmedi, konuşacağız!" deyip odadan dışarı çıktı.
Filiz ve Hilde odaya girince Selim, kızlara,
"Bu olanları anlatmayın! Bilmesin." deyip Nurseli'nin alnından öpüp kucağına aldı ve odadan dışarı çıktı...
... Yurda yaklaştıklarında Nurseli kendine gelmeye başlamıştı
"Selim.." diye sayıklıyordu. Selim, tekrar alnından öperek, "Buradayım gülüm merak etme!" dedi.
Hilde, geriye dönmeden, "Seni üzmek istemiyorum ama o Selim sen olmayabilirsin." deyince Selim, kızgın bir ses tonuyla Doğan'a, "Biraz daha hızlı gidemez miyiz. Gülüm, çok yorulmuş!" dedi Hilde'yi duymamazlıktan gelmiş gibi.
...Yurda geldiler, kızlar Nurseli'nin kolundan tutarak götürmeye çalıştı.
Görevli kapıyı açarken, Nurseli de gözlerini açmaya çalışarak görevliye, "Hildee, bu abiyi ben çok seviyooomm biliyon muuu? Bizim köyde Levent amca vardı ona benziyor!" deyince Görevli, güldü. "Ağzını kapatarak çıkın, akşam akşam milleti rahatsız etmeyin!" dedi...
~~~~~~. ~~~~~~. ~~~~~~.
... Sabah uyandığımda başım çatlayacak gibi hissediyordum, kızlar kahve yaptılar.
Gece olanları yarım yamalak hatırlıyor ama kızlara soramıyordum. Yurttan başımı tutarak çıktığımda karşımda Selim'i gördüm.
Ona doğru yürürken, Hilde'ye bakıp,
"Kendimden bile nefret ediyorum ama bu adamdan edemiyorum, bunun bi ilacı var mı acaba!" dedim
H: "Şuan tıbbın çaresiz kaldığı yerdeyiz, maalesef ikiniz de umutsuz vakasınız! Sizin için yapılacak tek bir şey var, onu da siz istemezsiniz."
Selim'in önünde durup, "Neymiş o şey Hilde, yemin ederim yaparım söyle?" deyince Hilde, hem Selim'e hem bana bakarak, "Nakil! İkinize de birer donör bulabilirsek bi umudunuz olabilir!" dedi
Selim, gözlerini kısarak yüzünü ekşitti, Hilde'ye ters ters bakarken beni belimden tutup kendine çekti. Ani hareketinden dolayı önüme gelen saçlarımı parmaklarıyla geriye doğru götürürken, "Bakma sen onaa! Doku uyuşmazlığı diye bir şey var, sakın deneme bilee!" dedi.
Arabaya bindiğimizde Selim'e, "Bana söylüyorsun ama senin donör nakil için uygun zamanı bekliyor o ne olacak?" dediğimde kızlar çığlık atar gibi, "NEEEEEE!" diye bağırdılar.
Başımı tutup geriye doğru döndüm, "Bağırmayın yaa başım çatlıyor zaten!"
S: "Ne oo akşamdan kalma gibisin?"
"İşte ne yaparsın, ilk aşkımın ilk aşkıyla evleneceğini duyunca bünyeye sert geldi, kaldıramadıysam demek!.."
Kızlar, tekrar bağırmadan geriye dönüp "Lütfen bağırmayın, ben bi sindireyim anlatacağım!" dedikten sonra ellerimle başımı sıkıp, "Berbat hissediyorum, inip başımı taşa vurmak istiyorum. ooooofffff bu nasıl bir ağrı?" dedim
Selim, "Torpido da ağrı kesici var iç istersen." dedi
"Ağrı mı kesecek ilacın var demek, süpeerr peki dünü unutturacak ilacın var mı?" dediğimde "Kelin ilacı olsa başına sürermiş, benim ağrılarımı bu ilaç bastırıyor. O yüzden sana iç dedim!" dedi üzgün bir ifadeyle
Hilde bir bana bir Selim'e bakıp, "Yemin ediyorum ikinizden de bi halt anlamadım ama benim de adım Hilde'yse siz evlenemezsiniz?.. Boşuna birbirinizi oyalamayın yol yakınken bitirin!" deyince Selim sinirlenmeye başladı. "Büyük baldız, sana olan sempatimi git gide kaybettiğimi hissediyorum! Doğan, bir zamanlar senin hakkında bir şeyler söylemişti inanmak istememiştim." deyince Hilde, "Dost acı söyler Selim! İnanmalıydın bence!" diyerek göz devirdi.
S: "Zararın neresinden dönersek kardır değil mi? Nurseli'yi etkilemeyi bırak artık!"
Filiz, ağlamaklı bir sesle, "Yeter artık yaa! Siz ne yapıyorsunuz böyle, susun!" diye bağırdı.
"Etkilemek demişken, biliyor musunuz rüyamda bile birileri bana ne yapıp ne yapmayacağımı söylüyor... Dün gece rüyamda abini gördüm. Bana, Selim'i bırak!" diyordu. Bu bir işaret mi sencee?" Dedim.
Selim, "Hayır gülüm değil! Rüyalar tersine çıkar derler, oda sabah seni soruyordu, selamı var!" diyerek dünün üzerini kapatmaya çalışıyordu..
"Söylesene o kıza ne söylüyordun yadaa evlenince ne söyleyeceksin!"
"Birincisi, küçük hanım beni bu şekilde yaralayamazsın, bundan vazgeç. İkincisi, onunla, isminin yerine koyacağım bir sevgi sıfatını söyleyecek kadar yaşamadım. Üçüncüsü ise, Onunla evlenmeyeceğim için ne söyleyeceğimi de hiç düşünmedim. Sen olmasaydın da adını söylerdim herhalde!"
"Adı ne?.."
Selim, elini direksiyona vurup bağırarak, "NURSELİ, YAPMA! BUNU BİZE YAPMAAA! İKİMİZE DE ZARAR VERMEKTEN BAŞKA BİR İŞE YARAMAZ, ANLAMIYOR MUSUN? ADINI ÖĞRENİP NE YAPACAKSIN!" derken, kırmızıyı görememiş, karşıdan gelen araba ile çarpışmıştık...
Waiting for the first comment……
Please log in to leave a comment.