Elif, teker teker yüzümüze bakarak, "Kızlar, sabah onlar odadan çıkıp, bize seslenene kadar ses çıkartmak yok! Tamam mı?" dedikten sonra söz olmasa da gözlerimizden 'Tamam'ı bekledi.
Ben başımla, "Tamam" derken Filiz, "Tamam" demese de itiraz etmemişti. "Eee uyuyabilecek olan var mı?" diyerek soruya soruyla cevap verdi. Üçümüzün olan uykusu da kaçmıştı.
Ayşe ise hiç uyanmamış gibi tekrar uyumuştu. İki saat sonra ancak uykuya dalabilmişken sabahın erken saatinde (7.30) Doğan abinin sesi ile uyandık. Daire kapısını açmış dışarıya bağırıyordu.
"Sabah sabah rüyanda mı gördün oğlum? Alacaklı mısın, kapıya dadandın sabahın körü?"
Gece söz verdiğim için kapıyı açmıyor Doğan'ın kiminle konuştuğunu dinliyordum. Kapının dilini kilit yerinden çıkarttacak kadar açıp, "Abii" deyince, "Gel gel" diyerek beni yanına çağırdı. Kapıya çıktığımda; Selim'i kapıda, koyu gri kabarık yünlü bir hırka gri pantolon giyinmiş, elinde ekmek ve poğaçalarla gördüm. Bu hırka içine beni de alır mı acaba diye içimden geçirirken, Doğan abi elinden poşeti alıp bana uzatarak, "Bu adamın yataktan kalkıp elini yüzünü yıkayıp güne başlamasından nefret ediyorum, bense yanındakini bile rüyasında gören bahtsız bedevi!" deyince Selim, durumunun o kadar da güzel olmadığını anlatmak için,
"Ne yapayım kardeşim, beyaz atlı Selim'den, beyaz gelinlikli Nurseli'ye geçemedim ki!" dedi
Elif, abisinin konuşmasını duymuş soru sormak için odadan kafasını uzatmıştı. "Abiii sen hâlâ onu mu görüyorsun?" deyince Selim'in beyaz atlı Selim'den kendini kasdetmediğini anladığım gibi Selim'in hayatında rüyalarına giren Selim'i de ilk defa duymuştum.
İki sevgili bir birimize ne kadar çok benziyorduk. İkimizinde hayatında kendimize bile söyleyemediğimiz sırlarımız vardı.
Selim, *(sorunun da cevabın da canını acıttığı için)* konuyu kapatıp, "Açım hadi, bir şeyler hazırla çabuk!" dedikten sonra bana göz kırpıp, "phiişşşttt, korkuluk sen bi bak bakayım, bu ne böyle?" dedi paçaları katlı kolları parmaklarıma kadar inmiş eşofmanı göstererek.
Ellerimi sallayarak yanına geldim.
"1.90 adamın eşofman, bir altmışta böyle duruyor. Neee?!" dedim boyu tam tutturamasamda
"Oohh yırttık benimkileri giyemeyeceksin." derken rahatlamış gibiydi
Hırkanın yakasından tutup kendime çektim, ayağımı kaldırıp, nefesimin sıcaklığını kulağına vererek, "Sen de seninkileri giyemeyeceksin ki!" deyince Selim; bu pozisyonda zorlanmayayım diye, belimden tutup kendine yapıştırırken, bende kollarımı Selim'in boynuna doladım.
"Hiç mi?"
"Hiiiççç, yani sen ve ben yalnızken hiç!"
"Kışın?"
"Sizin ev sobalı mı?"
"Hayır."
"O zaman kışında."
"Sobalı olsaydı?"
"O zaman yatağa girene kadar derdim."
Selim'in eli belimden kalbime doğru çıkarken kendimi geri bıraktım, Selim bu hareketi kalp ritmime bakmak için yapıyordu ve sabah sabah kahvaltı yapmamışken bayılmak istemiyordum.
Selim, teselliye ihtiyaç duyar gibi bana bakınca, alnımı dudaklarına götürüp, "Dünün etkisini hâlâ üzerimden atamadım, başım çok ağrıyor." dedim.
Selim, daha evlenmeden bu bahaneyi duyduğu için kendine acır gibi güldü.
Ben, bana da bulaşan gülmenin sebebini merak eder gibi baktığımda devam etti.
"Neyse ki evde iki doktorumuz var, onlar senin ağrını şıp diye geçirir."
"Sen açım demedin mi? Ben yardıma gideyim de çabuk yiyelim!"
"Kaç bakalım kaç, elbet bir gün elime düşeceksin!"
Koca eşofmanın içinde pıtı pıtı yürüyerek içeri girdiğimde Hilde ile karşılaştım. Hilde mutfağa geçince bizde peşinden girdik...
Hilde mutfağı kontrol edip çıkarken bizim kendisine baktığımızı gördü. Kafamızı, "Eee?" der gibi sallıyorduk.
"Ne süs köpeği gibi başınızı salıyorsunuz yaa? Ne oldu?" deyince, "Üstünü giymişsin?" dedim şaşkın bakışlarımla
H: "Evet ne olmuş?"
Filiz de, "Banyo?!" dedi benim şaşkınlığıma yakın bir şaşkınlıkla.
H: "Ne banyosu?"
"Banyo yapmayacak mısın?" Filiz'in banyosundan destek alarak.
H: "Yooo niye yapayım kii?"
Bizim şaşkın bakışlarımız arasından çıkıp odaya giderken "Evde yaparım" dedi.
Hilde, yatak odasındaki yatağı düzeltirken, bizde arkasından gelmiş Hilde'yi izliyorduk. Hilde, Nevresimi kaldırınca ikimiz birden odanın tavanına bakmaya başladık.
"Ne yapıyorsunuz siz yaaa?!"
"Bakalım mı?"
H: "Neyeee?.." dedikten sonra Hilde'ye bir aydınlanma geldi. "Yaa bir dakika, ne ima ediyorsunuz lan siz?"
F: "Gece size gördük?"
H: "Eee? Ne olmuş yani öpüşemez miyiz?"
Ben, "Hani... yani... işte..." diye kıvranırken Hilde, elindeki nevresimi kolunda bir tur katlayarak, "Sizin karın ağrınız belli oldu!" deyip yatağa oturdu.
"Sandığınız gibi bir şey olmadı."
F: "Nedeeennn?!"
H: "Çok mu üzüldünüz? Annesine söz vermiş evlenmeden olmaz büyüsü bozulsun istemiyormuş."
Elif, elinde tepsi ile geçerken bi uğradım edasıyla, başını Hilde'nin göreceği şekilde aradan odaya dahil ederek, "Ben demiştim!" dedi.
Ayşe de yüzleri çıkartılmış yastıkları odaya getirdi, konunun ne olduğunu bildiği için, direk haklı çıkanlardan birinin de kendisi olduğunu vurgulayan bir bakış attıktan sonra, "Ben de demiştim, abim yapmaz diye. Hem sadece Doğan abim değil ki, Selim abim de yapmaz." deyince Elif'e dönüp, "Selim de mi annene söz ver-..." derken Elif, sözümü bitirtmeden, "Yok bizim baba." dedi.
Ayşe, iki abisinin de öyle bir şey yapmayacağını başkası da biliyormuş gibi, "Hazan abla bana dedi ki, Doğan ve Selim'den daha güvenilir birini bulamazdın, çok şanslısın!" deyince bana anlık bir kıskançlık krizi girdi. Listemde adını en üste çıkartırken, "Hazan kim bee?" dedim
"Müfettiş!"
"Hadi yaa, bak seen! O kim oluyor da benim sevgilimle ilgili yorum yapıyor." diyerek hışımla dışarı çıktım. Benim bu çıkışımdan Selim korkup ayağa kalktı, meraklı gözlerle, "Neee?!" diye sordu.
"Hazan kim?
"Ne bileyim kim?" dedikten sonra bir iki saniye sonra hatırlayıp "Müfettiş!" dedi
"Yalnız kaldınız mı?" dedim hesap sorar gibi.
"Kalmadık! Yanımızda gözetmen vardı."
"Haa O gözetmenler olmasa kalacaktın?!"
"Yaa kalamazdık, birinin olması şart, hem sabah sabah nereden çıktı, bitti gitti işte, git değiştir şu üstünü hadi. Kahvaltıyı hazırlayın, sana da müfettişine de başlayacağım şimdi."
"Ayşe söyledi, senden etkilenmiş!" deyince Selim şaşırmış gibi parmağıyla kendisini göstererek, "Bendeeen! Hazaan! Ayşe seni denemiş yok öyle bir şey, kadın elinden gelse Doğan'ları alıp beni atacaktı." deyince birinin onu sevmemesine rahatlamış gibi, "Yemin eeettt!" dedim
"Vallahi bak, açım gülüm yaa hadi."
"Gözüm üstünde baakk!" deyip giderken parmaklarımla da önce gözlerimi sonra kendisini gösterdim.
"Tamaamm, aklında midemde olsun hadi..."
Doğan abi banyodan çıkıp havlu ile saçlarını kurularken kapıdan bize baktı, "Ne ooo hâlâ sorgu bitmemiş?" deyince Selim çaresizce kollarını yana doğru açtı, "Hazan etkisi devam ediyor." dedi...
...*( Hilde, Doğan'ın arkasından gelip, kolundan tutarak kapının arkasına çekti. Elindeki havluyu alıp saçlarını kurularken, "Sevgili kayınvalideciğim buna da kızmaz herhalde?" dedi.
Doğan, saçlarının başkası tarafından okşanmasının da etkisiyle bayık bayık bakarken, "Annem kayınvaliden olunca hiçbir yaptığına kızmaz merak etme, onun derdi kaynana olmak." dedi
Hilde, derin bir nefes alıp vererek, "Olsun bakalım!" dedi başını bebek gibi okşarken.
Doğan, "Bugün arayacağım, hemen ev baksak mı? İşin var mı?" dedi.
Hilde, birden üzgün moda geçerek, "Ne evi, benim ev var ya! Sen oraya taşınmak istemez misin? Gel bi gör beğenmezsen bakarız." deyince Doğan belinden tutup dudaklarında konuşarak, "Sen oturmak istiyorsan benim için sorun yok!" dedi
Hilde, "Evim güzeldir rahat edersin." derken sıcak dudaklarına dokun çek yapıyordu.
"Yanımda sen ol da, ben her yerde rahat ederim."
Doğan'ın bu sözü, Hilde'nin tebessüm etmesine sebep olurken, Hilde'nin gülümsemesi de Doğan üzerinde etkili olmuştu.
Hâlâ kendini mıncıran ellerini tutup, başından uzaklaştırırken, "Bırak yoksa pişman olacağım." dedi.
Holde, yatak odası ve banyo arasındaki aynadan saçlarını düzeltip havluyu banyoya asarak dışarı çıktı...
Selim'in karşısına otururken, "Ne yaptık?" diye sordu.
Selim, kafasındaki bi ton şeyden hangisini sorduğunu bilmediği için, "Neyi?" diye yanıtladı.
"Erta'ların sonucu ne oldu? Malum ben bir süredir yoktum."
"Berbat, delillere bir kurban daha verdik... Erkan ifadesinde, 'battıktan sonra ikizimi buldum, birlikte plan yaptık kaza yapıp öldü süsü verdik, sonra da ben onun yerine geçip pis işlerini temizledim. İlk zamanlar karısı ile öpüşüyor gibi yapıp sonra banyoya gidiyordum yer değiştiriyorduk. Sonra nasıl anlamışsa Gamze anlamış 'Onunla değil seninle olmak istiyorum' dedi gizlice birlikte olmaya başladık. Ertan anlayınca Gamze'yi öldürmüş beni de katil göstermek için kendini mahsene kilitlemiş. Gamze'yle birbirimize aşıktık ben öldürmedim diyor...
Ertan ise İfadesin de, "Erkan geldi beni kaçırdı, yerime geçti, beni tehdit etti, karım kendisini istemediği için öldürdü, benide mahzende ölüme terk etti diyor "
"Biz bulduğumuz da açlıktan ölecek gibiydi!"
"Aynen, yani Erkan doğru söylüyorsa karşımızda acayip tasarlanan bir cinayet var ve bu delillerle Erkan'ı salamayız. Eeee bay başkomiser aday adayı ne diyorsun."
"Ne diyeyim ölmek pahasına kendine bunu yapan başkasına ne yapmaz."
Elif, kahvaltı tepsisiyle gelince Selim konuşmayı sonlandırıp, "Heyt bee ne varsa bacılar da var, bak abisine de kahvaltı hazırlamış." sonra içeriye sesini duyurmak için yüksek sesle, "Bazıları da korkuluk gibi gezsin!" dedi... )*
... Ben Selim'i duymuştum, getirdiğim iki servis tabağını da Doğan abinin önüne bırakıp, "Doğan abi al, sana omlet yaptım. Afiyet olsun!" deyince Doğan
Selim'in üslubuyla, "Heyt bee ne varsa bacılarda var, sağ ol bacım!" dedi
"Sen de kardeşinin getirdiklerini ye, al! zeytin, peynir, ekmek, güzel olur!"
Selim ayağa kalkıp, "Aman da aman sevgilim alınmış mı? Kurban olurum ben onun şirin yanaklarına." diyerek yanaklarımdan mıncırınca
"Biri yağcılara mı geldi? İnecek vaarr" derken Filiz çayla dışarı çıkarken beni duymuştu, "Yağcılar esprisini en iyi savcıdan duydum, üzerine tanımam!" dedikten sonra pot kırmış gibi Elif'e baktı.
Elif, bakışlarını kaçırıp, "Bende ekmekleri getireyim." diyerek içeri gidince, Doğan abi Selim'e sinirlenmiş gibi bakarak, "Bana bak, senin yüzünden mi kabul etmedi yoksa!" dedi
Selim, suçu kabul etmeyen bir çıkışla, "Saçmalama laaann, onlar olsaydı sevinirdim bile, bilmiyor musun? Ne kızması, kaç defa sordum." deyince Elif'in istememe sebebini anlaması için, "Seliiimm, Engin'le nasılsın?" dedim
S: "Ne demek nasılsın dingilin teki işte nasıl olabilirim kii?"
"Bunun için kabul etmemiş olabilir mi?"
S: "Yaa ne alaka, Engin benim kardeşim değil kii?"
"Alp ile kavga etselerdi kimin tarafında olurdun?"
S: "Etmezlerdi!"
"Ederlerdi!"
Doğan abi bana bakıp, "Karşılıklı mıymış yani?" dedi
Yüzümde oluşan hüzünlü bakışla, "Aslında Alp abi karşılık vermiş, biri bir zamanlar size yapılanı yapsaymış, onlar da olurmuş." deyince Selim elini alnına bastırıp ovuşturarak, "Ooofff"ladı.
Selim'i teselli etmek için, "Neyse, bakma! Elif Engin'i gerçekten çok seviyor, onunla çok mutlu. İlk aşk tadı hepsi o. Karşılığı olmasa daha çabuk geçerdi." dedim.
Elif dışarı çıkınca konuyu kapattık. Selim kahvaltı boyunca Elif'in yüzüne bakamadı...
Kahvaltıyı yaptıktan sonra sofrayı kaldırdık. Bu sefer ben ve Ayşe mutfağı toplamaya gönüllü olmuştuk...
~~~~~~•~~~~~~•
.... Selim masada diğer kızlara, "Gece uyuyamadım bana fikir verin bakalım, evlilik teklifim nasıl olsun?" deyince kızlar heyecanlanmıştı, Hilde kendinden emin, "Bize sormana gerek yok bay romantik, Sen en iyisini yaparsın!" dedi
"Aklımda bir kaç şey var ama kararsızım; biri yalnızken, biri Elif'in nişanda, diğeri merkezde. Sizce nasıl olsun? En çok neyden etkilenir?"
Elif, nişan gününü istedi.
Hilde ve Filiz, yalnız olduklarında,
Doğan da merkezde demişti.
Selim, "En iyisi nişan günü yalnızken olsun!" diyerek kararlaştırdı...
~~~~~~•~~~~~~•
... Kahvaltıdan sonra birlikte Hilde'nin evine gittik. Doğan abi evi beğenmişti, "Sabah erken ayrılacağız, emniyete bu kadar uzak olmasa daha iyiydi ama neyse olsun." deyince Hilde, "Seninle karşılaşma ihtimali en az olan burayı buldum, ne yapayım? Nereden bileydim çalıştığım yere geleceğini!" dedi
Kocaman bir balkonu olan bu evde oturmaya devam edeceklerdi. Doğan annesini aradı. Zeynep'le ayrıldığını söyledi. *(Annesi nişan günü Doğan'ın halinden şüphelenmişti,)* "Hastaneye gelen kızla mı barıştın?" diye sordu
Doğan da, "Evet!" deyince, "O zaman çok fazla uzatmayalım, haber verin iki üç hafta içinde istemeye gidelim." dedi
Hilde, çok acele olduğunu düşündü ama Doğan abi bu sefer onu dinlemek istemiyordu. Hilde, isteme gecesinde bizim de olmamızı istediği için ailesini İstanbul'a çağırdı.
Hilde'nin evinde toplanılmıştı. İsteme merasiminin ardından nişan yüzükleri takıldı.
Hilde, nişan töreni istememiş "Aile arasında olsun" demişti. Doğan'ın annesinin ısrarı ile sadece düğünü kabul etmişti. Sınav haftasının sonrasında okulların kapandığı hafta düğün yapılacaktı.
Doğan ve Hilde nikah tarihini almış, birlikteliklerine aracı olan Alp ve Filiz'i de nikah şahidi yazdırmışlardı.
Okul çıkışı kızlarla toplanıp alışverişe çıktık. Bir kaç eksik hariç çoğu şeyi almış eve dönerken yolda Selim ve Doğan arayınca evde buluşma ayarladık...
Hilde, Doğan'da anahtar olmadığı için oyalanmak istemiyordu. "Acele eder misiniz lütfen!" Diyerek bizi sık boğaz edince, Ayşe'nin koluna girip, "Buna sebep olan sensin canım buyur" diyerek Filiz'i öne ittim.
Filiz, ağlamaklı çocuk gibi alt dudağını büzerek, "İyi mi yaptım kötü mü emin olamıyorum, bu ne zaman biteerr heeelllppp!" diyerek Hilde'yi sakinleştirmek için koşar adım yanına yetişti.
Hilde, bana dönüp, "Kızım zaten beynimi s.çmak üzereyim beni çileden çıkartmayın, git o abine söyle acele eden ooo, sanki gümrükten mal kaçırıyoruz!" deyince Filiz'le önceyi hatırlatıcı bir bakışla Hilde'ye cevap verdik.
"Tamaaamm, sustummm, isterseniz kaplumbağa gibi yürüyün, ben ne yırtınıyorum kii, kapıda kalacak birilerinin sevgilisiyle abisi!" deyince, Ayşe'nin kolundan tutup, "Yürü yürü!" diyerek kaldırımdan karşıya geçmeye çalışırken bir araba üstümüze doğru geldi.
*(Fren sesinin asfaltta çıkarttığı acı çığlığı duyan kızlar geriye döndü)*
Waiting for the first comment……
Please log in to leave a comment.