12. bölüm

Maziden gelen sır. (+18) (+21) 3144 words 2024-07-02 09:33:08

Polislerden biri Nurseli'yi kucağına alıp

hemşirenin gösterdiği boş bir odaya yatırdı.

Tansiyonu çok düşük olduğu için hemen doktora haber verdiler.. Doktor, ilk muayenesinden sonra, "Bu kız kaç gündür yemek yemiyormuş yaa?" diye sordu. Serum taktırıp, tanıdıklarını arattırdı...

Selim'in kapısında ki görevli Polis, Doğan komiseri arayarak durumu anlatırken Doğan sinirli sinirli konuştu,

..."Ne! Yine mi bayıldı?..

...Nerede?..

...Siz neredeydiniz?..

...Oğlum, ben size o odaya sinek bile girmeyecek demedim mi?..

...Hay Allah'ım yaa!..

...Koca komiseri kandırdı o, hemşireyi mi kandıramayacak...

...Tamam ver!..

...İyi günler doktor bey!..

...Evet!..

...Evet doktor bey, 1012'de yatıyordu, Arkadaşları hâlâ yediremedi demek ki.

...Siz nasıl uygun görürseniz.

...Aslında serumda takmışlardı amaa.

...Evet Evet!.. Hasta yakınları ile ilgilenen ekip ilgilenmişti.

...Tamam doktor bey.

...Ben hemen arkadaşlarına haber verdiriyorum, yanına gelsinler!.."

Doğan, Karşıdaki memura, "Hemen aşağıya in, 1012' ye git, telefonu onlardan birine ver." dedi.

Doğan, ceplerinde kulaklığını aradı, bulamayınca telefonu hoparlöre aldı. Bir yandan "ooofff'luyor" bir yandan da söyleniyordu. "O kadar işim gücüm arasında, bir de ne ile uğraşıyorum yaa." dediğinde telefonu alan Hilde, Doğan komiseri duyup, "Uğraşma komiser! Kimse sana uğraş demiyor, kimse beni teknik takibe al da, aklımı bulandır demiyor." dedi

Doğan: "Hilde hanım! O gelen polise söyle yüzde elliyi sizde kullandığı için onu ayrı bir sorguya çekeceğim."

Hilde, "Emredersin komiser!" deyip polise, "Komiserin diyor ki, telefonu diğer kıza değil de, bana uzattığın için seni doğuya sürecekmiş." dedikten sonra, "Eee komiser, bu aramanızı neye borçluyuz acaba?" diye sordu.

Doğan: "Şu hastaneyi daha fazla meşgul etmeseniz artık demek için aradım."

Hilde: "Arkadaşımızı o soğukta, aç susuz kapıda bekletmeseydiniz, biz de ailesi gibi çıkıp giderdik. Hastanenin meraklısı değiliz, tansiyonu düzelmediği için doktor taburcu etmiyor. Anladın mı? Bu gidişle, senin yüzünden Selim'den sonra taburcu olacak! Yat kalkta arkadaşına ne hesap vereceksin onu düşün bence."

Doğan: "Düşündüğün için teşekkür ederim ama, benim hesabım beni ilgilendirir. Bence sen düşün, bana 'iyi ederim' dedin ama hâlâ yemek yedirememişsiniz. Yukarıda açlıktan bayılmış! Selim'in yan odada, hâlâ baygınmış, yanına gidin doktor bekliyor."

Hilde şaşırarak, "Neee?.. Nasıl yaa... Filiz!.. Nurseli yukarıda bayılmış!.." deyince bu sefer de Doğan atarlanarak, "Daha arkadaşınızdan haberiniz yok!" dedi

Hilde, banyonun kapısını açıp, "Hay Allah'ım yaa, koş çabuk!" dedikten sonra telefonu verip odadan koşarak çıktı.

Polis, "Komiserim! Musluğu açık bırakıp gitmiş." deyince Doğan, "Aanladıımm!" dedi kinayeli bir şekilde.

Polis, moralsiz bir şekilde, "Komiserimm!" deyince, Doğan, "Efendim!" dedi

Polis, "Siz, 'birine ver' dediniz yaa, kapıya o yakındı, telefona ilk o uzandı. Kusura bakmayın." deyince Doğan rahatlatmak için, "Yok oğlum takılıyorum, sen bakma. Bu kız, iki gündür yıldırım oldu, çarpıp duruyor! Ben bir çarpacağım da neyse, elimiz mahkum. Git doktora söyle, midesini açıp mı yediriyorlar, huni ile ağzından mı veriyolar, damardan mı? ne verirlerse versinler, oraya geldiğimde onları orada görmeyeyim. Duydun mu?" dedi

polis: "Emredersiniz komiserim!"

Doğan: "Bir daha da bana sormadan içeri kimseyi almayın!.."

Arabadaki sessizlik, Selim'in kısa zamanda aileyi biriyle tanıştıracağının sinyalini veriyordu.

Selma Hanım Elif'e bakıp, "Bayılan kız mı acaba?" dedi

Elif, omuzlarını yukarı kaldırıp kollarını açarak, "Bilmiyorum!" der gibi baktı.

Bir yandan da içinden sevinçle, "Varan iki, adı Nurseli demeekk!" diye düşünürken

birdenbire dışından, "ASANSÖÖÖRR!" deyiverdi...

Selma hanım bakınca da kısık sesle, "Evde anlatırım! dedi.

~~~~~~•~~~~~~•

•~~~~•Nurseli,

Gözlerimi açtığımda başka bir odadaydım. Hilde başıma eğilip, "İyi misin?" dedi

Dilim damağım kurumuş gibiydim, kekeleyerek, "İ.iyi yim! Ç. Çok... İyiyim!.." deyip çatlak dudaklarımı yaladım.

Hilde, neredeyse ağlayacak gibi, "Gidelim artık Nurseli! Yoksa bu komiser elimde kalacak. Seninkinin yanına yatıracaklar bu gidişle!" deyince, "Ne yaptı yineee?" dedim

Hilde, "Bir şey yapmasa da sesini duymak yetiyor!" derken sinir küpüne dönmüş gibiydi

"Tamam gidelim." dedim, şimdiden Selim'i özleyerek

Filiz'in aldığı meyve suyu, tost, çikolatadan yedikten bir saat sonra, tansiyonum bir nebzede olsa düzelmişti. Doktor istirahat etmemi söyleyip taburcu ederken, ben yavaşça Hilde'nin yardımıyla yerimden doğruldum.

Filiz, önüme tekerlekli sandalye getirince onda gitmeyi hayâl ederek gülümseyip, "İyiyim yaa! Buna gerek yok. Yürüyebilirim." dedim

Filiz, ısrarla, "Lütfeen! Ben süreceğim!.. Lütfen! Lütfeeen!" deyince, "Tamam amaaa!" dedim

Filiz de, "Anladık, anladık! Selim'in oradan geçeceğiz." dedi gülümseyerek

Hilde de tasdik vererek, "Tamam, hadi otur!" deyip kolumdan tutarak yardım etti

Odadan çıktık, duyduğumdan beri Furkan komiseri de merak ediyordum. Furkan komiserin odayı işaret ederek, "Filiz! bakabilir miyiz?" dedim... Furkan komiser hâlâ makineye bağlıydı. Annesinin yanına gidip, "Geçmiş olsun!" dedim ama yüzüne bakamıyordum

"Sağ ol kızım! Size de."

Yavaşça ayağa kalkıp camdan Furkan komisere seslendim, "Lütfeeeennn, iyi ooolll!

Sana bir şey olursa ben kendimi asla affetmem!"

Annesi bana bakıp, "Seninle ne alakası var ki kızım!" diye sorunca Hilde, benim konuşmama fırsat vermeden araya atladı, "Kendi kanı tuttuğu halde veremedi. O yüzden suçluluk duyuyor teyzeciğim!"

Annesi, "Olur mu öyle şey kızım! Bizim de kanımız tutuyordu. Biz de veremedik. Üzme kendini. Hem üç taksici geldi, verdi. Hemen nereden duyup gelmişler biz de şaşırdık!" deyince Hilde, omuzuma dokunup, "Nurseli gördün mü bak, senin sayende üç kişi kan vermiş!" deyip beni yine teselli ettikten sonra devam etti. "Biz taksiyle gelirken şoför anons etmişti. Yedi kişi gelecekti ama?!"

"Geldiii, geldi dee Furkan'ın kanı çok nadir bulunan kanmış, o yüzden üçünün kanı tuttu. Diğerleri Selim'e verdi galiba! Sağ olsunlar!"

Filiz, Furkan'ı işaret ederek,

"Son durumu ne?" diye sordu

"Doktorlar, bu geceyi de atlatırsa sıkıntı yok diyorlar. Bekliyoruz yavrum. Rabb'imin dediği olur. O' verdi, mutlu etti, derse ki yirmi dokuz yıllık sevinç sana yeter! Biraz da babası sevsin! Ne diyebilirim ki?"

*****(Furkan komiserin babası kalp krizi sonucu vefat etmişti. Başarılı bir polis olduğunu görmeyi çok istemesine rağmen oğlunun mezuniyetini görmek nasip olmadı.)***

"Bu ne teslimiyet Allah'ım!" diye düşünüp, elini öptükten sonra, "Geçmiş olsun!" diyerek oradan Selim'in odasına doğru yürüdük.

Camın oraya geldiğimde, tekrardan kızlardan destek alarak ayağa kalktım. Camdan baktığımda Selim yutkunuyor, acısı varmış gibi, kaşlarını çatıyordu.

Hilde, bana dönüp, "Uyanıyor galiba!" dedikten biraz sonra Selim gözlerini açtı, bir süre tavana baktıktan sonra başını çevirip bize baktı. Gözlerim dolu dolu, ağlamamak için, sol elimin işaret parmağının boğumunu dudaklarıma bastırarak Selim'e gülümsedim.

Selim göz kırptı, ben yutkundum... Gözlerini kapatmadan istediğimi söyleme çabasına girip Hilde'yi işaret ederek, "Beni götürüyor!" dedim.

Selim, bize yakın eliyle, "Tamam" işareti yapmaya çalıştı. Hilde de, eliyle bir takım işaretler yapınca Selim anladı.

Hilde'ye bakıp, "Ne oldu? Ne dedin?" diye sordum.

"Senin çok yorgun olduğunu, dinlenince tekrar geleceğini söyledim! İşaret dili biliyormuş." deyince, "Furkan komiseri de söylesene, belki merak ediyordur!" dedim

Hilde, işaret diliyle, "Furkan iyi, yan koridorda yatıyor!" yaptı.

Selim, sanki rahatlamış gibi gülümseyip, eliyle tekrar, "Tamam" işareti yaptı ve işaret parmağıyla beni gösterdikten sonra, baş parmağının birinci boğumunu işaret parmağının ilk boğumuna tutup bir şey yapınca, Hilde'ye döndüm ve, "Ne diyor?" diye sordum

Hilde, gülerek, "Seni seviyorum' İşareti yapıyor." deyince, "Haaa, sen de benim için yapsana!" deyip ön kolundan tutarak sağa sola salladım,

Kolunu çekip, "Kendin yapsana." deyince bilmediğimi düşünüp, "Nasıl yapacağım." diye sordum

"Böyle." diyerek baş parmağı ve işaret parmağını çapraz yapınca, Filiz gülmeye başladı.

"Aaa, ben bunu biliyorum kiii!" deyip yapmaya çalıştım... (Kore'de sevgi işareti)

~~~~Selim, Nurseli'nin şapşallığını izliyor, aşırı ağrısı olduğu için gülmemeye çalışıyordu. ~~~~•~~~~

•~~~~•Nurseli,

"Sen, bana işaret diliyle yapmayı göstersene!" dedim çocuk gibi yalvararak.

Hilde gösterdi, çok kolaydı, Selim'e "seni seviyorum!" yapmak için döndüğümde uyuduğunu gördüm... İkimiz de çok yorgunduk.

Filiz, omuzuma dokunup, "Hadi gidelim artık Nurseli." deyince yine ayaklarımı sürükleyerek sandalyeye oturdum. Geldiğimden beri bir kere bile adım atamamıştım.

Ben öyle yürüyünce Filiz dalga geçti.

"Bayıl istersen Nurselii!"

İki günde iki kere bayılmıştım ve Hilde artık burada kalmak istemiyordu.

"İsterse de bayılsın, yine de gideceğiz canım üzgünüm! Ben Onu yurtta iyi ederim." diyerek de ne kadar istediğini belli etti.

Dünkü dışlanmadan sonra bu kadarı bile yetti diyordum. Olacaklardan habersiz hastaneden ayrılıyorduk... Kapıya çıkınca Filiz telefonla hastaneye taksi çağırdı...

~~~~~~•~~~~~~•

•~~~~•Doğan, hastaneye gelmiş arabadan inerken, Nurseli ve arkadaşlarını gördü.

Taksi bekliyor gibiydiler, "Aman şunlar gitsin de öyle ineyim!" diye düşünüp arabada onları izlemeye başladı...

~~~~~~•~~~~~~•~~~~~~•

•~~~~•Nurseli,

Ben, Filiz'e bir şeyler yapıyordum, Hilde ise benim yaptığım hareketin doğrusunu yapıyordu. Ayaküstü bana işaret dili öğretiyorlardı...

"Hildeee?" dedim

"Efendiiimm!" deyince, bir merakımı daha sorup, "Dün akşam Fatma ablayı içeri götürürken Filiz'e ne dedin pekiii?" dedim

Hilde'ye sorduğum soruyu Filiz cevapladı,

"Burada bekle!.. Dışarı çıkma.' dedi."

Hilde, devam etti. "Fatma abla' demişken, doğurmamış merak etme, yalancı sancıları tutmuş." deyince bir merakım daha gitmiş ve çok sevinmiştim.

"Aaa yanına mı gittin?" dedim sevinçle,

"Eveeettt!.. dedim, 'bu kız kesin merak eder, bi bakıp geleyim.' Ben gittiğimde kocası çıkış işlemlerini yapıyordu."

"Çok teşekkür ederim, gerçekten aklımdaydı. Bayılmasaydım girişe sormaya gidecektimm." deyip tebessümle baktım.

Hilde, Filiz'e bakıp, "Ben malımı biliyorum yaa." diyerek beni işaret etti.

On dakika sonra bir taksi bize doğru yaklaşınca, Filiz işaret ederek yanımızda durdurdu. Ben hâlâ toparlanamamıştım ama belli etmemeye çalışıyordum. Arkadaşlarımdan destek alarak ayağa kalktım. Basamaklara kadar arkadaşlarımdan tutarak yürüdüm.

İlk basamağı inerken beynimde bir şimşek çakar gibi oldum ve ani bir çığlıkla bağırdım.

Hilde ve Filiz durup bana baktıktan sonra Hilde panikle, "Nurseli, ne olduuu?" diye sordu

Kendimi toparlayıp ne olduğunu düşünmeye çalıştım, bir yerim çok şiddetli bir şekilde ağrıyordu ama ben kestiremiyordum.

"Bilmiyoruum! Canım yanıyor!" dediğimde Hilde, sinirli bir ifadeyle, "Bana baaakk! Gitmemek için yapıyorsan kızarım." dedi.

Gerçekten bilerek yapmıyordum, kızların kolunu daha da sıkı tutup sol ayağımı atarak bir basamak daha indik.

Aynı acı bu sefer gelmeyince, "Kramptı galibaa!" dedim. Geçmiş gibiydi...

Sıra sağ ayağıma gelince, bir basamak daha inip, bir çığlık daha attım ve Filiz'in tuttuğu elimi çekip ağzımı kapatarak ağlamaya başladım. Ayağımın altından üzerine tarifi imkansız bir acı hissediyordum.

İkisi de panik olurken Filiz, tekrar elimden tutup, "Nurseli, bana bak! Neren acıyor! Nurseli neren?" diye soruyordu.

Bir yandan kendimi sıkıp, bir yandan ağlıyordum ama soruya cevap veremiyordum. Bir güçle, bir basamak daha inmeye çalıştım... Son basamağa iki kala yine adım attığımda yer ayağımın altından kayar gibi oldu ve ben kendimi bir anda yerde bulup dizlerimin üzerine oturdum... Sağ ayağımda tarifi imkansız bir acı vardı.

Hilde ve Filiz ne yapacaklarını şaşırmış, bana bakıyorlardı. Dokundukları yeri acıtma korkusuyla elleri havada panik olmuş bir hâldeydiler.

~~~~~~Doğan, olanları izlerken Nurseli'nin yere düştüğünü görünce hemen arabadan inip Nurseli'ye yaklaştı... Nurseli elini ağzına kapatmış çığlık atmamaya çalışarak ağlıyordu. Herkes başlarına toplanmaya başladı. ~~~~~~•~~~~~~

•~~~~•Nurseli,

"Ayağıımm! Ayağııımm!" diye bağırıyor, ne kadar kendimi zorlasam da hareket ettiremiyordum.

Doğan, yanımıza gelip, ısırdığım elimi ağzımdan çekerek, "Hangisi Nurseli?" diye sordu.

Hilde, başımı tutarak göğsüne yatırıp uzanmamı sağladı.

•~~~~~Doğan'ın gözleri dolmuştu. İki gün önce aynı durumda kendisi ve en yakın arkadaşı vardı. Şimdi destek olma sırası Hilde'deydi. ~~~~~~•~~~~~~

•~~~~•Nurseli,

Doğan, daha fazla ısırmayayım diye, ellerimi tuttuktan sonra, "SEDYEE! ACİL SEDYEE!" diye bağırdı.

Beni, sedyeye yatırmaya çalışırlarken bağırıyordum ve kimsenin dokunmasına da izin vermiyordum.

Sağlık görevlisinin gelip beni sakinleştirmeye çalışarak, "Bağırmaaa! Bana bir bak! Tamam!

Böyle yaparsan derdini nasıl anlarız?" demesi üzerine, dişlerimi sıkarak izin verdim. Doğan, beni kucağına alıp sedyeye yatırırken, canımın acısından Filiz'in elini sıkıyordum.

Doğan, bacaklarımdan bastırırken Hilde de çorabımı çıkarttı. Ben, ayaklarımı göremiyordum ama çorabımı çıkartınca yüzlerinden şok olmuş bir şekilde birbirlerine baktıklarını görebiliyordum. Ne olduğunu merak ederek başımı hafif kaldırdığımda ayağımın mosmor olduğunu gördüm. Parmaklarım da şişmişti.

Hemşire artık "bağırma" demiyordu. "Tamam canım! Geçecek." deyip, "Hemen acile gidelim!" dedi

Sedyenin hareketinden ara ara bağırırken Filiz, "Az kaldı Nurseli, az kaldı! Az sabret canım, sık dişini!" dedi.

Hemşirenin Filiz'e bakıp dudaklarıyla, "Sus" işareti yaptığını gördüm. Acilden röntgenim çekildikten sonra, sonuç çıkana kadar müşahede odasına alındım. Ağrı kesici iğneden sonra ilacın tesiriyle sakinleşmeye başladığımı hissettim.

Ayağıma, ne zaman ne oldu bilmiyordum. Üçümüz de bilmiyorduk. Çok düşünmeye gerek olmadan filme bakan doktor sordu, "Ayağına ağır bir şey mi düştü?"

Ben, son iki üç günü düşünüp ne olduğunu bulamazken Hilde, "Hayır! Biz iki gündür buradayız. Bir şey olmadı." dedi

Doktor, "Peki, iki gün önce?" deyince Hilde, Doğan'a bakıp tasdik bekler gibi, "İki gün önce olsaydı, o yokuşu çıkamazdı!" dedikten sonra biraz daha düşünür gibi baktı ve yanımdan bir an olsun ayrılmadığı için gayet emin bir şekilde. "Hayır doktor hanım! Hiçbir şey olmadı." dedi

Doktor, ayağıma bakıp, "Aslında aklıma bir olasılık daha geliyor ama, ayağın durumundan dolayı onu eliyorum. Çünkü araba geçmiş olsaydı, bu derece kırılmazdı, en fazla ezilme ve soyulma olurdu. Ayakkabılar korurdu." deyince Hilde ile birbirimize baktık.

Doğan, arabayı öyle sürmüştü ki Hilde beni zar zor çekmişti, demek ki başaramamış ve ayağımı ezmişti.

Doktor, "Ayağın durumu kötü!.. Tarak kemikler kırılmış! Ameliyata alıp atel takmamız lazım! Düşünüp kararınızı bildirin" deyip dışarı çıkınca Hilde, Doğan'a bakarak, "Al sana verecek bir hesap dahaa, yaptığın eseri gör!" dedi.

Doğan, o âna kadar asla böyle bir şey yapabileceğini düşünmediği için gayet rahatken, Hilde'nin sözüyle şok olmuş gibi, "N.NEEEE?" diye bağırdı.

İkisine de, "Tamam susun! Yok bir şey. Hatırlamıyoruz... Tamam mı?" deyip

Hilde'nin kolundan tuttum ve, "Tamam mı dediiiimm?" diyerek salladım.

Hilde, isteksizce başını aşağı yukarı sallayınca Doğan'a dönüp, "Doğan komiserim, acil plan yapmamız lazım, yardım eder misin? Annemle babam duymadan halletmek istiyorum. Yapabilir misin?" diye sordum.

Bu adama muhtaç olacağım aklıma bile gelmezdi ama düşmez kalkmaz bir Allah'tı ve ben şuan ona yalvarır gibi bakıyordum.

Doğan, bir eli belinde, diğeriyle de başını kaşıyarak ayağıma bakıp hatırlamaya çalışıyor gibiyken, Hilde'nin bağırmasıyla kendine geldi.

"HEEEYYYY! SANA SÖYLÜYOOOR."

Doğan, bana bakıp, "Efendim?" dedi ağlayacak gibi.

Doğan'ın bu hâli, bir gün önceki sinirimi geçirmişti. Neden bu kadar yumuşak huyluyum anlamıyorum. Karşımdaki kişiye göre şekil aldığım doğruydu.

Tekrar rica minnet yalvarma moduna girerek, "Doğan Abi! Annemler duymadan ameliyatı yaptırabilir miyiz?" diye sordum

Morali bozuk, neredeyse ağlayacak çocuk gibi yüzüme bakmadan, "Başhekime sormam lazım!" deyip çıktı.

Hilde bu sefer de Filiz'e kızgın kızgın bakmaya başlayıp, "En son sen giydirmedin mi Filiz? Nasıl görmezsin yaaa?!" dedi

Filiz, üzgün bir şekilde, "Ben giydirirken bu kadar morarık değildi. Şişmişti, yorgunluktan ödem yaptı zannettim." diyerek kendini savundu.

Yarım saat sonra Doğan, doktor ile birlikte odaya geldi. Doktorun arkasından, bana gözleriyle "Tamam" işareti yapınca derin bir oh çektim... İmzalar atıldıkdan sonra yatış işlemlerim yapıldı...

Beni, ameliyattan sonra kalacağım odaya götürdüler. Doğan, iki kişilik odaya, (biz rahat edelim diye) başka kimsenin alınmamasını da rica etmişti.

Bu adam beni şaşırtmaya devam ediyordu. İşlemler bitmiş yeni yemek yediğim için bekletiliyordum.

•~~~~•Doğan,

Kızlar odadayken Doğan, Selim'e ve Furkan komisere bakmak için odadan çıktı. Düşünmekten kafayı yiyecek hâle gelmişti. Nurseli'nin ayağını ezebileceğine hâlâ ihtimal vermiyordu.

Emniyeti arayıp tarih vererek, "Şu saat aralığındaki görüntüleri atın bekliyorum!" dedikten sonra kapıyı çalıp içeriye girdi. Kızlar yan yatakta oturmuş Nurseli'nin espirisine gülüyorlardı. ~~~~~~•~~~~~~

•~~~~•Nurseli,

Doğan'ı görünce toparlanıp, "Nasıllar?" diye sordum.

Doğan, ayağımı gösterip, "Senden iyiler! En azından geçirecekleri bir ameliyatları yok." dedikten sonra, muhtemelen odanın dışına kadar giden gülüşmelerimizin sebebini merak ederek,  "Allah muhabbetinizi arttırsın. Neye gülüyordunuz bana da söyleyin ben de güleyim! Malum bu aralar çok ihtiyacım var." dedi

Biz söylemeyip birbirimize bakınca, ısrar ederek, "Hadi amaa! Söyleyin. Merak ettiimm." dedi

Ben, derin bir nefes alıp verdikten sonra, "Aslında bir şey yok! Biraz önce hemşire geldi, tahlil için... 'Yeni yaptırdık' dedik. 'Bu ameliyat için daha detaylı' dedi. 'Tamam' dedik... Kanımı aldılar!.. Sonra... idrar kutusunu verdi..." derken ara ara gülmeye de devam ediyordum.

Doğan'ın birden yüzü asılıp, Hilde'yi göstererek,"Dün akşam ki olayı mı konuşuyordunuz?" diye sorunca Hilde, gülmesine kısa bir ara vererek, "Hayır bee! Ne alâka, dün dünde kaldı." dedi.

Filiz, "Doğan!.." deyip biraz güldükten sonra kendini toplayıp devam etti. "İdrar kutusunu görünce Nurseli duraksadı, hemşire de nasıl yapacağını anlattı, sonra da Nurseli, buraya geldiğinden beri tuvalete gitmemiş, onu hatırladı. :İki gündür ben ne yaptım' diye sordu. Bizde altına kaçırdığını söylüyorduk. Ona gülüyoruz!" dedi

Hilde, Filiz'e dönüp: "Ben sana söyledim dimiii? Bu tere benzemiyor dedim."

Filiz: "Yaaa, ama ne biliimm kokmuyorduu.

Bende ter zannettim."

Hilde: "Kızcağız iki gündür sudan başka bir şey yiyip içmedi, bizde hemen farkettik o yüzden sana öyle geldi. Peki yaa temizlikçi kadının, 'siz benimle dalga mı geçiyorsunuz' der gibi bakmasına ne diyosuuunn?"

Fikiz: "He yaa, kadın anladı demek kii."

Doğan'a bakıp, "Buna gülüyorduk işte." dedim. Doğan, bunu duyunca gülmek yerine daha çok hüzünlenmiş gibi oldu.

Tükürüğünün boğazında düğümlendiğini yutkunmasından görebiliyordum.

Gözleri dolmuş ağlayacak gibiydi.

Doğan, "Özür dilerim Nurseli, ben burada olduğunu bilmiyordum. Bilseydim, gerçekten bir dakika bile bekletmezdim. Hatta seni ameliyathaneye bile aldırırdım. Yemin ederim... O an sağlam kafa ile düşünemedim kusura bakma! Keşke seni arabaya alsaydım, annesi babası öğrenmiş olurdu amaa olsun." deyince Hilde, gülerek, "Komiser! Senin sağlam kafan buysa işimiz var desenee. Oradan başka bir arabaya, yurda yada hastaneye götürün desen daha doğru olmaz mıydı? Hem Nurseli bu hâlde olmazdı hemde Selim uygun vakitte anasıyla babasıyla tanıştırırdı." diyerek doğru yolu göstermek istedi.

Doğan, "Hangi oto nereye görevlendirildi bilmiyordum. Ambulansla aynı anda eve ulaşmam lazımdı kii, on dakika gecikmeli vardım. Ayrıca, Selim'de arabaya alıp benim getirmemi isterdi. Önceki gece özellikle tembihlemişti. Ama ben, o anki panik ve üzüntüden tencere kapak olabileceklerini düşünemedim." derken, elini sallayarak beni gösterdi

Filiz de benim gibi merak edip, "Nasıl yaanii?" diye sorunca, "Öyle bir durumda, Selim'de karşısındakini dinlemez, bildiğini yapardı. Hayırlısıyla şu ameliyat bitsin, hemen istifamı verip ülke dışına çıkmam lazım!.." deyip, bizim gülmemizi sürdürdü.

Ben biraz güldükten sonra, "Ben seni korurum merak etmee!" dedim

Doğan, minnet bakışıyla, "Vallaa mı kııızzz!.. Beni onun elinden bir tek sen kurtarırsın! Güveneyim mi sanaa?" dedi.

Kendimden emin bir şekilde göz kırpıp, "Güven güveeen." dedim .

Hilde, araya girip, "Sen yine de çok sevinme komiser! Selim, o geceyi birde benden dinlerse seni Nurseli de kurtaramaz!" deyince, Doğan, tavana kısa bir düşünme bakışı yaptıktan sonra "Emniyeti arayayım da, burada bir cinayet şüphelisi var diyeyim! bir faili meçhulü daha aydınlatmış olurum!" dedi.

Hilde, destek almak istercesine, "Alenen tehdit var kızlar, şahitsiniz baakkk!" diyerek bize bakındı

Filiz, üç yıllık arkadaşının arkasında olduğunu göstermek için, "Evet! Ben şahidim." dedi ama

ben her iki tarafa da eşit yakınlıkta olduğum için, tarafsız kaldığımı belli ederek, "Aaaa, ben kaçırdım sanki mevzu neydi?" diyerek salağa yattım.

Hilde, benim tarafsızlığıma şaşırarak, "Filiiiiiizzzz! Satışı gördün mü bacııımm! NANKÖÖÖRRR!" deyip, beni kendi tarafına çekecek sebepleri sıraladı, "Seni o arabanın altından bu kadarla kurtaran da, o soğukta donmaktan kurtaran da bendim, hatırlatırım!"

Bana yapılan bunca şeye nankörlük etmemek için, "Komiserim! o adamı ben öldürdüm!" dedim.

Filiz, benim bu çıkışıma, "Ooo bu iyiydiiii!" diyerek karşılık verdi.

Kahkahalarımızı, Doğan'ın çalan telefonu susturduktan sonra; Doğan, arayan kişiyi görüp, ciddileşerek telefonu açınca ortam birden buz kesti...

****Doğan, "Ne oldu?" diyerek telefonu açtı,

Bilgi işlemdeki polis, "komiserim video hazır amaaa!" deyince Doğan, yaptığının bir kanıtı olmasına morali bozulmuş bir şekilde, "Ama ne, söylesene?!" dedi.

Polis: "Görüntülerde bir şey var! Dikkatimi çekti. Size sormadan kimseye bir şey söylemedim."

Doğan: "Ne var görüntülerde?"

Doğan, karşı tarafın sessiz kalmasından dolayı, sert bir şekilde "Oktaaaay! Söyleseneee!" diye çıkıştı

Oktay, "Sizin arka teker!" dedi ve yine sustu.

Doğan, yaptığı hata ile yüzleşmek istiyormuş edasıyla, "Ben de onu arıyordum! Gönder bana." dedi

Oktay, telaş ve merakla, "Komiserim ne yapacaksınız?" diye sordu.

Doğan, cezasının arkadaşından geleceğini bildiği için, "Şimdilik, hiçbir şey. Karşı taraf şikayetçi değil." dedi.

Telefon kapandıkdan sonra iki dakika geçmeden mesaj geldi. Doğan, görüntüyü açarak cama doğru yürüdü. İzlerken sanki telefonu kıracaktı...

~~~~~~•~~~~~~

•~~~~•Hilde,

Hilde, videoyu izlemek için yataktan kalkıp Doğan'a yaklaştı. Doğan, donmuş gibi telefona bakarken, Hilde'nin izlemesine de izin verdi... Hilde, Selim'in vurulma anı zannederken, videoda kendilerini gördü... Video bitince, Doğan'a kızgın kızgın bakıp, ciğerlerini dolduran bir nefes aldıktan sonra, gözlerini kısarak, "Sen bize güvenmedin mi? Yalan mı söylüyoruz zannettin? Haaa?" dedi...

•~~~~•Nurseli,

Filiz'le ben, olayı anlamaya çalışırcasına birbirimize ve onlara bakıyorduk.

Hilde, bana dönüp,

"Aaalll! Uğruna bizi sattığın komiser sana güvenmemiş bilee!" dedi...

Author's notification:

buraları hızlı hızlı geçmeye çalışıyorum, asıl hikaye ileri bölümlerde gelecek, bu bölümleri bir nevi karakter tanıtımı olarak yazıyorum. hangi durumda hangi karakter ne tepki verir bilelim ki hikayenin geri kalanında kendimizi biliyor gibi onların tavrını bilelim. seviyorum sizi (⁠◍⁠•⁠ᴗ⁠•⁠◍⁠)⁠❤(⁠◍⁠•⁠ᴗ⁠•⁠◍⁠)⁠❤(⁠◍⁠•⁠ᴗ⁠•⁠◍⁠)⁠❤

Previous Next
You can use your left and right arrow keys to move to last or next episode.
Leave a comment Comment

    Please to leave a comment.

    Leave a comment
    0/300
    • Add
    • Table of contents
    • Display options
    • Previous
    • Next

    Navigate with selected cookies

    Dear Reader, we use the permissions associated with cookies to keep our website running smoothly and to provide you with personalized content that better meets your needs and ensure the best reading experience. At any time, you can change your permissions for the cookie settings below.

    If you would like to learn more about our Cookie, you can click on Privacy Policy.