İlk olarak Ayhan amirin yanına gittik.
"Merhaba efendim nasılsınız?" dedim elini öperken
"Teşekkür ederim kızım! Sen nasılsın?"
"İyiyim efendim teşekkür ederim!"
"Ayağın nasıl oldu?"
"Daha iyi efendim!"
"İyi iyi çok sevindim! Eee büyüklerle ne zaman tanışıyoruz!" dediğinde utandığım için benim yerime Selim cevap verdi.
"Amirim evlilikte okula takıldım maalesef! Gelin adayımız en az iki yıl diyor!" dedi belimden tutarak
"Aa! Nurseli kızım neden?"
"Ev karşıda okul burada. Her gün o kadar yolu gel git zorlanırım diye düşünüyorum!" dedim en önemli sebeplerimden birini söyleyerek.
"Kızım sizde evi bu yakadan tutun!" diyerek onun bir bahane olmaması gerektiğini söyledi
"Yok hayır! Asla!" diyerek şaşırmasına sebep olmuştum.
"Neden?"
"O anneye yapılabilecek en büyük azap olur herhalde! Ben alt katta oturmayı bile düşünmüyorum!" dediğimde daha fazla ısrar etmedi, Ayhan amcanın genel mizacının bu olduğunu düşünmüştüm.
"Haklısın hayırlısı olsun. O zaman en kısa en güzel nasıl olursa öyle olsun!"
Biz Selim'le yüksek sesle diğerleri kısık sesle, Amin!" dedikten sonra Selim, Mert'in kulağına eğildi. "Kızlar size emanet biz biraz sonra geliriz!"
"Tamam komiserim sıkıntı yok."
Selim, elimden tutup ilerlerken yandan biri seslendi, "Ooo Selim komiser!"
Selim ve ben o yöne döndük.
"Amirim nasılsınız?"
"Biz iyiyiz seni de iyi gördüm maşallah!"
"İyiyim amirim!"
"Var mı bir sıkıntı!"
"Yok elhamdülillah!"
"İyi hadi bakalım! Furkan nerede onu göremedim!"
"Konuştuk amirim yoldaymış!"
"Siz bu sene ne yaptınız öyle ya?"
"Ne amirim?"
"Operasyon yarışına mı girdiniz!"
"Yok amirim!"
"İkiniz de göğsümüzü kabarttınız. Bu sene ödüllere doyacaksınız!"
"Bizler ödülünü ahirette bekleyenlerdeniz amirim! Bu yola gönlümüzü verdik!"
Teşekkür edip isminin Cengiz olduğunu öğrendiğim amirin yanından ayrıldık.
"Bu kim?"
"Cengiz amir, ahlâk büronun amiri, yani Furkan başkomiserin amiri!"
"Haa, Ayhan amcanın senin amirin olduğu gibi!"
"Evet gülüm, aynen öyle!"
Salonun terasına çıktık. Selim manzaraya, bende gururla aşkıma bakıyordum. Selim, bakışımı farkedince, "Ne oldu gülüm neden öyle baktın?" diye sordu
"Nasıl bakıyorum ki?"
"Ne bileyim! Böyle işte. Sen öyle bakınca ben bi hoş oluyorum!"
"Bakmayayım mı?"
"Bak, bak da!"
"Ee?!"
"Yani işte!"
Alkış ve ıslık sesleri duyulunca aşağıya döndüm, "Ne oluyor?" dedim.
Selim de aşağı bakınca, "Furkan gelmiş!Ekibindekiler Furkan'ı karşılıyor galiba." dedi
Pek seçememekle birlikte, "Şu ortadaki uzun boylu olan mı?" diye sordum
"Evet o!"
"Pelerini yok! Evde unutmuş herhalde!"
deyip Doğan'ın yapma dediği şeye doğru emin adımlarla yürüdüm...
"Dediğin şeyi anlamadım!" dedi sesi çatallaşarak
"Senin üstüne atlamış ya, kahramanların da pelerini olur!" dedim yangına körükle gider gibi.
Selim, kolumu cimcirip, "Biz pelerinsiz kahramanız Nurseli hanım!" dedi
"Aşağı insek mi? Furkan komiser'le de tanışmak istiyorum, amiri öyle bir anlattı ki merak ettim!" dedim kahvaltıda yürek yemiş gibi.
Selim, artık dayanamamış olacak ki, beni kolumdan tutup mermere doğru yatırdı.
"Bana bak, oradan bakınca çok mu yumuşak gözüküyorum! Hareketlerine dikkat et! Ben anlamam öyle ağabeydir, kahramandır. Duyuyor musun?"
Bir yandan altı kat aşağıya bakıyor bir yandan, "Selim, ne saçmalıyorsun yaa! Sen bana güvenmiyor musun?" diye kendimi ifade etmeye çalışıyordum.
"Bunun güvenle alakası yok! Usturuplu olmak, ağırbaşlı olmakla güvenin ne alakası var? Hem sana güvenmesem, bu kadar erkek arasına getirmem. Sen de ona göre davran."
Moralim bozulmuştu, neredeyse ağlayacak gibiydim. Selim bana "şımarık" demek istemişti bense onun yanında çocuklaşıyordum.
Selim fark etti, "Hiç asma yüzünü! Yok Furkan murkan! Benden başka kahramanın yok senin! Duydun mu? Senin bir tane kahramanın var! O da benim!"
Burnumu, yanaklarımı sıkıyor, şebeklik yaparak beni yumuşatmaya çalışıyordu, "Duydun mu? Haa duydun mu? İnşaallah duymuşsundur o Furkan'ı sana bir metreden daha yakın göreyim, seni de onu da öldürürüm duydun mu? demedi deme!.." diyerekte tehditlerini savuruyordu.
İçimden kendime acıyarak Selim'in gözlerine baktım, "Ama direk öldürme, kurtuluşum olmasın. Başkasına bakan gözlerimi oy, başkasını düşünen kafamı kopar, başka eli tutan ellerimi kır, başkasına giden ayaklarımı ez. Başkasıyla olursam bunları hak ederim. Hemen kafama sıkıp bırakma!" dedim.
Selim, bu sözlerle yumuşayıp, "Sen benim başıma gelebilecek en güzel şeysin lan! Gidelim mi artık, hadi şu Furkan kahramanı görelim!" diyerek biraz önce kızdığı şeyi şimdi kendisi söylemişti. Anladım ki benden istemiyordu.
"Evet! O bir kahraman! Çünkü o ilerideki kocamı kurtardı tamam mı?" deyince beni belimden kendine çekip yüzümü eliyle tutarak, "Gelde ilerideki kocan bi öpsün seni!.." dedi
~~~~~~•~~~~~~•~~~~~~•
... Furkan komiser, içeri ıslıklar ve alkış eşliğinde girdi. "Yavaş arkadaşlar! Lütfen yapmayın böyle!" dedikten sonra Cengiz amiri ve diğer komiserleri gördü.
Hepsiyle tokalaştı. Sonra Mert komiserin yanına geldi. Hilde ve Filiz'le tanıştı.
Biraz sonra telefonuna gelen mesajla yüzü değişti. Arkasını dönünce Mert, "Önemli bir şey mi Furkan komiserim!" diye sorunca Furkan telefonu Mert'e göstererek, "Çaktırma!" dedi.
+)" Kardeşine sana vermesi için bir mesaj ilettik. İyi oku, anla, ona göre davran!"
Mert tedirginlik içinde, "Komiserim?!" dedi ne oluyor der gibi
F: "Ben eve gidiyorum! Sen şu numarayı araştır, kimseye de mesajdan bahsetme."
M: "Tamam komiserim!"
Furkan," Kardeşim sancılanmış!" diyerek çıktı...
~~~~~~•~~~~~~•
Yolda kardeşini aradı. "Yasemin nasılsın canım?" diyerek hâl hatırla ağzını aramaya başladı.
"İyiyim abi?"
"Ne yaptın bugün?"
"Hiç çoğunluk evdeydim! Yatıyoruz dayısı, son zamanlarımız ya o yüzden!"
"Ahmet nerede?"
"Burada aabii?"
"Versene bi!"
"Alo! Kayınçoo!"
"Ahmet, çaktırmadan konuş!"
"Ne ooo özledin mi?"
"Aynen böyle!"
"İki gün sesimi duymadan yapamıyorsun haa!"
"Yasemin'e belli etme! Kapıları camları sıkıca kapat!"
"Ay ay yesinler!"
"Camlardan da uzak durun! Kapıya kim gelirse gelsin açmayın! ben geliyorum, zile basmayacağım! Sadece telefon edeceğim. Ona göre tamam mı?"
"Tamam, gel hadi bir yer sofrası kuralım da ifadeni alayım!"
"Tamam görüşürüz! deyip telefonu kapattıktan sonra bilgi işlemi aradı...
"Mert aradı mı?"
"Evet komiserim?"
"Var mı bir şey?"
"Yok komiserim! Ölmüş birinin numarası!"
"Olsun araştıralım! Kimmiş! Neymiş?"
Kardeşinin numarasını verip, "Bunu da teknik takibe alalım! Son kırk sekiz saatte gelen mesajlar aramalar ne varsa istiyorum!"
"Emredersiniz komiserim!.."
~~~~~~•~~~~~~•~~~~~~•
... Aşağıya indiğimizde kızlar yalnızdı, yanlarına gittik. Selim, "Mert nerede?" dedi sizi neden bıraktı der gibi
Filiz, "Bilmiyoruz ki! Furkan komisere mesaj geldi çıktı, o da peşinden gitti!" deyince Selim belimden tutup, şakağımdan öperken, "Ben bir bakıp geleyim!" dedikten sonra gitti.
Selim gittikten sonra kızlara,"Furkan komseri gördünüz haa?!" dedim
Filiz atladı. "Ayyy Nurselii! O kadar tatlı, o kadar yakışıklı ki, anlatamam, yatarken ağzı burnu şişti anlamamışız." deyince Hilde, Filiz'in çenesini yukarı kaldırıp, "Ağzını kapat suyu akıyor!" dedi
Filiz etkilendiğini saklamak yerine, "Akıyor vallahi! Ya abi ben pert! İlk görüşte aşk yok diyenin kemiklerini un ufak ederim!" dedi gayet ciddi bir şekilde.
"Tamam kız! Sana da onu ayarlayalım!" dediğimde Hilde, sinirlenerek, "Sana da" derken, başka kime kimi ayarladın ki?!" dedi
Baltayı taşa vurmuş gibi kıvranınca Filiz, beni kurtarmak için, "Harbi mi? Vallahi ölene kadar dua ederim!" dedi kolumu tutarak
Hilde'yi daha da yumuşatmak için, "Hilde gerçekten öyle mi kız?!" dedim
"Abartıyor be! İki komiser, bir Mert, bir Selim'in karışımı bir şey işte!" dedi dudak kıvırarak.
"Ne?! ooohaa!.. Harbi mi?.. Kızım sen iyi misin? Bir de abartıyor diyorsun!.. Allah sahibine bağışlasın, ya ben de merak ettim! Keşke burada olsaydım, tanışsaydık!.."
*(Doğan'dan daha yakışıklı bir erkek nasıl olabilirdi hafsalam almıyordu. Hilde ise iki Selim bir Doğan demeyerek Doğan abiyi Selim'den yakışıklı görmediğini düşünmemizi istiyordu ama yemezlerdi. Maalesef, sevgilim aşırı yakışıklı olsada Doğan abi kadar değildi...)*
"Bunu, bu şekilde Selim'in yanında söyleme bak, kıskanır! Hiçbir erkek yanında başka erkekten bahsedilmesini istemez! Duydun mu?" diyerek beni uyardı.
"Duymak ne kelime, yukarı da bizzat yaşadım ama ben Furkan'ı bilmiyordum ki?" dedim
Filiz, "Yüzünden belli oluyordu zaten! Ne oldu tartıştınız mı yoksa!" derken salyalarını akıtmaya ara vermişti.
"Tam olarak değil ama çok zoruma gitti, neredeyse bayılacaktım!" dedim
Hilde, "Çok mu üzerine geldi!" deyince "Hı hıııı!" dedim üzgün bir ifadeyle.
H: "Neyse bir daha yapma, Selim'e de hastalığını söyle artık! O kadar üzerine gelmesin!"
F: "Hilde haklı Nurseli, Selim'in hastalığını bilmesi lazım! Ne zamana kadar saklayacaksın, illaki öğrenecek."
"Tamam. En kısa zamanda söyleyeceğim."
~~~~~~•~~~~~~•~~~~~~•
Selim, kapıya çıktığında Mert telefonda konuşuyordu. Hareketleri çok gergindi.
"Tamam görüşürüz! deyip telefonu kapattıktan sonra arkasını döndüğünde Selim'i gördü.
Selim yaklaşıp
"Ne oluyor Mert?" diye sordu
"Bir şey yok komiserim!"
"Furkan nerede?"
"Kardeşi sancılanmış da eve gitti!"
"Senin kardeşin mi sancılandı ne bu panik!"
"Şey!.. Komiserim aslında!.."
"Lafı dolandırmadan söyle!"
"Furkan komisere tehdit mesajı geldi!"
"Yine mi?"
"Evet ama bu sefer, "Kardeşinle sana haber yolladık! Git mesajı al" yazmışlar biz de onunla uğraşıyoruz!"
"Anladım, elimizde ne var peki!"
"Şuan hiç bir şey, Furkan komiser kimse bilmesin dedi!"
"Benden de saklamanı söylememiştir. Gel haber gelirse birlikte bakalım..."
... Hilde ve Doğan göz göze gelmemek için uğraşıyorlardı.
Dans müziği çalınca Zeynep, Doğan'a,
"Komiserim dans edelim mi?" deyip koluna girdi.
Dans için piste çıktıklarında Hilde onları gördü. Telefonunu çıkartıp biraz oynar gibi yaptıktan sonra, sanki biriyle konuşuyor gibi kulağına tutup dışarı çıktı...
~~~~~~•~~~~~~
... Mert ve Selim içeri geldi. Selim elimden tutup, "Hadi gel, dans edelim!" dedi.
"Ben bilmem!" dememe aldırmadan piste götürdü.
"Selim, ayağına basarım, gerçekten bilmiyorum."
"Bas!.. Antrenman olur ikimize de! Ben nikâhta başıma ne gelecek onu görmüş olurum, sen de acemi gibi ayağımı aramazsın!"
Mert de Filiz ile birlikte dans etmek için piste çıkınca, Hilde'ye bakındım, görmeyince Filiz'e baktım.
Filiz, çaktırmadan Doğan'ı işaret etti. O an tadım tuzum kalmamıştı. "Keşke gelmeseydik, Selim bize taksi çağırır mısın?" dedim
"Nurseli, saçmalama akşam akşam, yürüyün hadi birlikte gidiyoruz!" deyip dansı sonlandırdı
"Selim! Sen eğlenceni bozma. Daha ödül verecekler, biz gideriz!" desemde beni duymamış gibi Doğan'a, "Biz kaçar kardeşim!" dedi
Doğan arkamızdan, "İyi akşamlar!" dedi ama Filiz hiç cevap vermezken, bende arkama bakmadan "Sana daa!" deyip çıktım. Kapıya çıktığımızda Hilde'yi biriyle konuşurken gördük.
Bayağı samimilerdi. Hilde, gülerek "Kızlar bir yere mi gidiyorsunuz hayırdır?" deyince içimizden, "Ne oluyor ya?!" dedik
H: "Tanıştırayım! Çağlar. Aynı liseden mezunuz! Polis olduğunu duymuştum ama nerede olduğunu bilmiyordum!"
"Biz çıkacaktık ama istersen biraz daha kalalım!" dedim tamamen ona bırakarak
"Fark etmez!" deyince Çağlar yıllardır görmediği arkadaşından kolay kolay ayrılmak istemiyor gibi, "Hilde saçmalama! Bırakmam, yıllar sonra arkadaşıma kavuşmuşum. Hadi gel." deyip elinden tutttuğu gibi içeri götürdü...
~~~~~~•~~~~~~
... Müzik bitmiş Zeynep, Pınar'ın yanına gitmişti. Doğan da tekrar içeri giren Selim'leri görünce Mert'in yanına gidip, "Selim'ler gitmiyor muydu?" diye sordu
M: "Komiserim, Hilde'nin liseden arkadaşı, "Bırakmam" dedi o yüzden geri döndüler!"
Doğan, Hilde ile polisi gördü. Polis, Hilde'nin beline sarılmış arkadaşlarıyla tanıştırıyordu.
Hilde'de halinden gayet memnundu. Doğan'ın suratı asıldı...
~~~~~~•~~~~~~
... Uzaktan Doğan'ı izliyor içten içe "Oohh!" çekiyorduk...
Hilde'nin morali düzelmişti. Çağlar nereye gitse elini tutup, Hilde'yi de götürüyordu...
~~~~~~•~~~~~~
Doğan, Selim'e yaklaştı, "Kim lan bu kıl dönmesi?" deyince Selim, tanıttı.
"Adı Çağlar'mış! Merkezden!"
"Koduumun Çağlar'ı!"
S: "Nee?!"
D: "Yok bir şey, neden getirdin ki onları?!"
S: "Biri sevgilim, diğerleri de baldızlarım! Yani yakınlarım. Ne oldu kıskandın mı yoksa?!"
D: "Ne kıskanacağım be! Kıl dönmesi Çağlar efendiyi, ben meyve suyu alacağım! İstiyor musun?"
S: "Seni meyve suyu kesmez, bir bardak soğuk su iç!.."
Doğan, elini arkaya savurarak hızlı adımlarla yanından ayrıldı. Meyve suyu alıp bir masadan onları izlemeye başladı. Çağlar, Hilde'ye yaklaşmış telefonundan fotoğrafları gösteriyordu.
Doğan sinirlenerek, "Yedin kızı yedin!" deyince arkasından gelen sesle irkildi.
+)"Kim? ne yedi komiserim?!"
"Ya Fidan, şu kıvırcık kafayı tanıyor musun?"
"Çağlar!"
"Her neyse! Kimdir, nedir, nereden?"
"Ankara'dan komiserim!.."
... Tekrar slow müzik başlayınca, Çağlar, Hilde'yi tutup piste çekti.
Hilde, "yok" dese de dinlemiyordu... Doğan ise sinirden titriyor belli etmemeye çalışıyordu.
Doğan, "Fidan gel dans edelim!" derken Fidan'a, ne "olur." ne "yok." fırsatı bile vermeyip piste götürdü.
Dansa başladılar... Doğan resmen Fidan'ı sürüklüyordu. Pistin başından sonuna gelmeye çalışıyordu... Şarkı bitmeden gitmeliydi.
Çağlar ve Hilde'nin arkasına gelince çarpma numarası yaparak, "AA! pardon!" dedi.
Çağlar, arkasına dönerek," Önemli değil komiserim!" deyince Doğan cevap vermeden, "Hilde sen nasılsın?" diyerek konuşmaya başladı.
Hilde yüzüne bakmadan, "İyiyim teşekkürler!" deyip uzaklaşmaya çalışırken Doğan, "Sana bir şey söyleyecektim, gördüğüm iyi oldu ama böyle olmuyor, Çağlar siz Fidan'la dans edin! Aal!" dedi ve onları gönderdi.
Hilde'ye fırsat vermeden belinden tutup kendine çekti.
~~~~~~• *(Nurseli ve Filiz onları izlerken şaşkınlıktan Küçük dillerini yutacaktı)* •~~~~~~
... "Ne oluyor Doğan? Ne yapıyorsun?"
"Bana ilk defa ismimle sesleniyorsun, biliyor musun?"
"Peki seni şaşırtmayayım! Ne oldu. Ne istiyorsun komiser?!"
"Nasılsın?"
"Ben buraya geleli kırk beş dakikadan fazla oluyor, şimdi mi aklına geldi?"
"Korktum?"
"Neden ben adam mı yiyorum?!"
"Yiyecek gibi bakıyorsun!"
"Bu zamana kadar yemedim yemem de! Ben yamyam değilim. Hem yamyam olsam bile seni yemezdim merak etme!.. Ne söyleyeceksen çabuk söyle!"
"Özür dilerim?"
"Ne için?"
"O gün hastanede olanlar için!"
"Hangi gün?"
"Son gün olanlar için!"
Hilde, kızmaya başlamıştı, hareketini durdurarak, "Hadi pişmanım de de, tokatı patlatayım o şapşal suratına!" dedi
"Değilim dersem bir şey değişecek mi?"
"Bu kadar kişinin içinde dayak yemeyeceksin! Daha ne olsun?"
"Vurursan vur umurumda bile değil! Şimdiden yapacağım şey için özür dilerim!.."
"Ne saçmalıyorsun! Anlama-... aaa-..
Hilde, ne olduğunu anlamadan, Doğan yine ani bir hareketle Hilde'yi öpmeye başladı. Hilde, bu sefer koluyla Doğan'ı itiyordu... Doğan o kadar güçlüydü ki karşı koyamıyordu, son çare dudağını ısırmak olmuştu...
Doğan, canının acısıyla kendini geriye çektiğinde dudağı kanıyordu. Yavaşça elini belinden indirdi. Sonunda ne olacağını bile bile yapmıştı bunu.
Hilde, "Aptal" diyerek yüzüne tokat attı ve oradan koşarak çıktı.
Selim, Hilde'nin peşinden giderken Doğan'a , "Geri zekalısın Oğlum!" dedi yanından geçerken.
Hep birlikte çıktılar...
~~~~~~•~~~~~~•~~~~~~•
... Furkan, kız kardeşinin evine gelip eniştesini aradı. "Kapıyı aç!"
Furkan içeri girdi, yer sofrasında çerez falan vardı ve Yasemin elinde çekirdek yiyordu. Abisi gelince kalkmaya çalıştı.
Furkan, "Dur kalkma!" deyip kendisi yanına oturdu.
"Ne haber yarım dünya!"
"Aşkolsun abi!"
"Asma yüzünü penguenim!"
"Sen görürsün, inşaallah sende evlenirsin senin karında yarım dünya olur!"
"Sen hala olmayı unut bacım! Ben karıma kıyamam bi kere!"
"Saçmalama abi!"
"Hele sende gördüm hiç düşünmüyorum!Evlenirken kıza da söylicem. Evlat ediniriz!"
"Aaahhmeeettt, abim şaka yapıyor değil mi?"
A:"İnşaallah şaka yapıyordur canım, yoksa annenin bütün torun yükünü sen çekeceksin!"
Furkan hem çocukluk arkadaşına hem eniştesine kızarak, "Ahhmeeettt, sen bana emanetine gözüm gibi bakıcam demiştin hatırlıyor musun?" dedi sertçe
A:"Evet Furkan hatırlıyorum!"
F:"Ama benim kardeşim ölümden döndü!" dedi sanki onun yüzünden olmuş gibi.
Kardeşi araya girerek, "Abii, Ahmet ne yapsın Allah aşkına, bebek benim karnımda ölmüş, beni zehirlemiş, Ahmet'in ne suçu var?" dedi kocasını savunur gibi
F: "Daha dikkatli olabilirdi, hiç mi merak etmiyo, bebek oynuyo mu hareket ediyo mu diye! Hadi biri gitti, daha bir yıl geçmeden ne diye ikinciyi yaparsın? Seni hiç mi düşünmüyor?"
Y: "Aabii! Sen, ileride karın da benim gibi olur diye korktuğun için mi bebek istemiyosun? Burada Ahmet'in suçu yok, ille bir suçlu arıyosan benim, doktor bile bana kızdı. 'Bebek kaç gündür oynamamış neden doktora gelmedin' dedi."
F: "iştee, demek ki hazır değilsin! Neden ikinci?"
Y: "Ben istedim abi! Eğer oğlum olmasaydı ben asla düzelemezdim, bunu kimseye anlatamam, yaşamayan bilemez, bir bebeği dokuz ay karnında taşıyıp her şeyini hazırladıktan sonra kaybetmenin acısını kimse bilemez!"
A: "Yasemin ağlamaa!.. Lütfen!.. Sen yüzünü hiç görmediğin, sesini duymadığın bir bebeğin acısını çektin! Oysa biz yıllardır sevdiğimiz bildiğimiz kişinin acısını çekecektik, abine de hak ver.
Y: "Sizin, hem erkek hem arkadaş dayanışmanızdan nefret ediyorum!"
F: "Vay arkadaş olay nereye geldi! En yakın arkadaşıma aşık olup evlencem diye tutturmasaydın. Bizim nasıl olduğumuzu bilmiyor muydun?"
A: "Yaa Furkan sende bi dur, hormonlar zaten almış başını gidiyor!"
Y: "Bırak Ahmet! Onun hakkından Yeşim gelir!"
F: "Aşkolsun! Yeşim ne alaka! Ben size konuyu kapatın demedim mi?"
Y: "Bu gıcıklığınla sana kimse bakmaz! Evde kalırsın, madem senden hoşlanıyor kaçırma!"
F: "Ahhmet! Bu yarım dünya hep böyle mi yaa, daldan dala! Kız ben seni penguen zannediyodum sen maymun çıktın?"
A: "Sen boşver onları, sezgilerini dinle!"
Y: "AAHHMEEETTT! SEN KİMDEN YANASIIINN?"
A: "Kusura bakma hayatım ama bu konuda arkadaşımdan yanayım. Bu zamana kadar onun sezgilerinin yanıldığını hiç görmedim."
F: "Bazen bana mı öyle geliyor abartıyor muyum acaba diyorum. Yanii kimseye bi kötülüğü dokunmamış. Bilmiyorum yaa ben büyütüyorum herhalde."
A: "Sakın kendine haksızlık etme, Allah herkese farklı kabiliyet vermiş. Benim annem senin arkandan ne diyo biliyor musun? Furkan'ın karşısındaki, yüzüne baktığını zanneder ama o özüne bakıyordur! Bu kızın hareketleri sana samimiyetsiz geliyorsa, sakın kafanı karıştırma. Ümit vermiş olursun."
F: "Bende o yüzden dikkatli olmaya çalışıyorum!"
Y: "BUGÜN POLİS GECESİ YOK MUYDU?"
F: "Al! Bir dal daha, vardı!"
Y: "ORAYA NEDEN GİTMEDİN!"
F: "Gittim ama bir durum oluştu! Ayrılıp buraya gelmem gerekti!"
A: "Evet nihayet sebebi ziyaretinize geliyoruz!"
Y: "Abi?! Ne oldu?!"
F: "Bir şey yok hemen panikleme. Bir şey sorcam sadece, bugün dışarı çıktın mı?"
Y: "Hayır abi, dedim ya çoğunlukla yatıyorum!"
F: "Peki gelen giden oldu mu? Kadın veya erkek?"
Y: "Hayır abi, biliyosun normalde annem geliyo, bugün Ahmet evde diye oda gelmedi."
F: "Peki ya dün, ondan önceki gün?"
Y: "Aabii vallahi yok! Ne oluyor? Bir şey mi var?"
A: "Furkan ne varsa söyle, panik olmasın!"
F: "Benim operasyon yaptığım çete var ya! Onlar bana mesaj attı."
Y: "Nee?!"
F: "Korkma! Sana mesaj göndermişler, bana vermen için. İyi düşün ama panik olma!"
Y: "Bilmiyorum abi!"
F: "Tamam sen burada otur biz biraz etrafa bakınalım!.. Ahmet sen çantasına bak, zarf, kağıt ne bulursan, en ufak kağıtlara bile bak. Ben balkona bakacağım! Şebek maymunu, sen korkma sakın anlaştık mı? Ben buradayım!"
Y: "Gıcıksın abi, bende diyorum akşam akşam ne saçmalayıp, sinirimi bozuyor..."
... Evi araştırdılar, her yere baktılar. Hiç bir şey bulamadılar. Furkan içeri girdi. "Ahmet, Yasemin'i al eşyalarınızı hazırlayın. Hemen kardeşim çabuk! Kimlikleri, tahlil kağıtlarını hiç bir şeyi unutmayın!" Furkan, eniştesi ve kız kardeşini alarak evlerine gitti...
"Ben söyleyene kadar arabada kalın!.."
Furkan silahını çıkarttı. Arabadan indi ve etrafı kolaçan etti. Blöf yapmayacak kadar ciddi bir çeteydi ama neden kardeşi bir şey bilmiyordu. Furkan, önden kardeşi ve eniştesiyle birlikte eve girdi.
F: "Annem! Gülüm! Baharım! Sen hep diyorsun ya "Şöyle bir memleket havası alsam kemiklerime iyi gelecek diye!"
Annesi alaycı bir tavırla,
"Eee?!"
"Götüreyim mi seni, ister misin?"
"Oğlum saçmalama kızın doğumu geliyor, nereye gidelim!"
"Onları da götüreceksin onlarsız olur mu hiç Gülbahar hatuunn!"
Gülbahar hanım hüzünlenerek, "Sen de gideceksin değil mi oğlum! Babana kavuşmadan durmayacaksın? Bu anan bir defa yandı, sen de kül edeceksin değil mi?" deyince Furkan sitem ederek,
"Olur mu hiç öyle şey annem, senin dua'n gibi bir koruma kalkanım var! Kurşunu bile dize getiren dua'n! Sana söz annem geleceğim şunu bi atlatayım, geleceğim! Bak benden önceki komiser bırakıp gitmiş. Adamlar iki katı büyümüşler. Selim'le beni vurdular. Şimdi bende onun gibi pes edersem, korkup gidersem dört kat büyüyüp ileride başka anaların canını yakmazlar mı? Daha da vahimi benim kardeşime yeğenime göz dikmezler mi? Ne yapayım ben öyle canı tende!"
G.h) "Tamam ne istiyorsan öyle olsun ama söz ver geçen seferki gibi boş bulunmak yok!"
"Söz annelerin en güzeli, söz altın kasem!Söz özüde yüzüde bahar kokulum!"
"Nereye gidiyoruz peki?"
Benim devremin köyüne! İlçeye de yakın doğumu da orada yapar!.."
... Gece kalktılar. Telefonları bırakıp eşyaları Mert'in arabasına koydular.
Furkan, sakin yollardan gitti. Otobana bağlanan yolda bir araba daha dahil oldu. Tekirdağ yolunda takip edilemediklerinden emin olunca, Mert diğer arabaya geçti.
Selim, elini uzatıp, "Bol şans kardeşim Allah'a emanet olun!" dedi...
Waiting for the first comment……
Please log in to leave a comment.