... Kahvaltılarını yaptıktan sonra kızlar gelmiş Doğan'ı evden postalamaya çalışıyorlardı. Doğan kapıya çıkıp bir şey hatırlamış gibi zile basıp Hilde'yi kapıya çağırdı.
"Hilde hatun, ben akşama kadar acıkırım bana bi azık versen olmaz mı?"
Hilde, "Tamam dur bekle!" deyip içeri giderken Doğan karnından tutup kendine çekti, beli kendine yapışınca kulağına eğilip, "Mideme değil gönlüme dedim!" deyince Hilde ayağına basıp Doğan'ın elinden kurtulduktan sonra, "Sabah ki azık sana bir ay yeter deve, yürü git hadi!" dedi.
Doğan, gücünü kanıtlamak için kolundan çekince; Hilde, tuttuğu kapıyla birlikte Doğan'a doğru gelip kollarında durdu.
"Doğaaaannn, kapıda kaldım yaa oooffff." deyip zile basmak için uzanınca Doğan elini tutup geriye katladı. Öpmeye çalışırken merdivenlerden çıkan Nur hanım ve yengesine yakalandı.
Nur hanım öksürükle geldiğini belli edip Doğan'ın aniden toparlanmasına sebep olmuştu. Hilde'yi önüne siper alıp, annesiyle yengesine baktı.
"Siz nereden çıktınız, ben sizi almaya geliyordum!"
"Eşek sıpası sen evdekilerle vedalaşana kadar akşam olur."
"Eltiiimm, ev boş değil diye kapılarda mı görüşüyorsunuz? Vah vaaahh!"
"Sorma eltim birileri abisine benzeyince bende senin gibi oldum."
Nur hanım son üç basamak kala, "Git arabadan öte beriyi getir hadi, güneşten kokmasınlar." derken, Doğan zile basıp kapıyı açtırdıktan sonra aşağıya indi.
~~~~~~•~~~~~~
Nur teyze ve Hilde'nin eltisinin gelmesiyle şımarık muhabbetlerimiz yerini ciddiyetsiz ciddiyete bırakmıştı.
Doğan abinin annesi geldiğinde böyle isek Selim'in annesini görünce nasıl olurum acaba diye düşünüp Selim'i aradım.
"Efendim gülüm!"
"Selim, neredesin?!"
"Merkezdeyim gülüm, geç geleceğim söylemiştim sanki?!"
"Neredesin'i nerede kaldın anlamında sormadım canım, yer ve mekan manasında sordum. Seni ararken gergin olduğum için ses tonum sert çıkmış olabilir."
"Anladım ama neden gerginsin hayırdır."
"Seliiiiimm?"
"Haadi buyruunn!"
"Yaaa, bi duurr, Nur teyzeler geldii."
"Eeee?!"
"Onlar gelince biz biraz değişmek zorunda kaldık."
"Nasıl değiştiniz?"
"Ağır başlı, oturaklı olduk işte yaa."
"Hıımm anlıyorum."
"Haahh iştee, Seliiiimm! Annen gelirse ben rahat edemeemm. Annen bu akşam gelmese olmaz mı? Yani yanlış anlama, Ankara'daki kına bu akşamki gibi olmayacak, oynama falan o yüzden. Annen Ankara'dakine gelse olmaz mı?"
"Hııığmm, ne yapsak ki şimdi, daha önce söyleseydin ya gülüm ona göre hareket ederdim. Neyse dur bekle, Elif'i aricam."
Telefonda duyduğum, "lütfen hattan ayrılmayınız" sözüyle Selim'in konferans yapacağını anlamıştım, o ân söylediğime pişman olmuştum ama iş işten geçmişti. Şimdi "vazgeçtim" desemde Selim annesini getirmemek için bir yolunu bulacaktı.
S: "Alo, Nurseli?"
"Efendim, buradayım."
S: "Tamam. Elif, bir şey soracağım, bu akşam kınada Engin'in annesi olsa ne yapardın?"
"Seliiimm, tamam söylemedim farzet lütfen."
E: "Aaa, annem mii?"
"Elif, gerçekten bir şey yok, saçmaladım. Lütfen annene bir şey söylemeyin."
E: "Anladım canım, haklısın. Abi sen Doğan abiye söylersin ben halledicem hadi görüşürüz."
"Alooo Elif, hayır. Elif lütfen bir şey yapmaa!"
S: "Kapattı gülüm."
"Ooff Selim yaa! Lütfen ara, hemen. Bir şey yapmasın. Gerçekten kendimi kötü hissederim."
"Gülüm, annem anlayışlı biridir merak etme. Ben sabırsızlık edip bir an önce tanıştırmak istiyorum."
"Geçti borun pazarı diyosun değil mi?"
"Akşam görüşürüz gülüm. Kapıya çıkarsın değil mi?"
"Kapıya çıkar mıyım mı? Sen içeriye gireceksin."
"Saçmalama Nurseli o kadar kadın içinde ne işim var benim."
"Tek sen değilsin ki, Doğan abiyle geleceksin."
"Gülüümm hele o dediğin hiç olmaz. Doğan asla girmez."
"Girer canım sen merak etme. Hadi ben kapatıyorum, görüşürüz. Geç kalmayın."
"Tamam gülüm görüşürüz."
~~~~~~•~~~~~~
Selim telefonu kapattıktan sonra ekrana bakıp, Nurseli'yle konuşmaya devam etti.
"Siz Doğan'ı oraya girmeye ikna edin, bende kınamız da baştan sona kalmazsam bana da Fatih Selim demesinler."
~~~~~~•~~~~~~
Elif, telefonu kapattıktan sonra yengesini aradı.
"Yenge, sana bir şey soracağım."
"Elif?!"
"Önemli bir şey yok yenge, sadece bir şey soracaktım."
"Neymiş bakalım soracağın şey?"
"Yenge, annemle ilk karşılaştığın gün, heyecanlanmıştın değil mi? Pekii, bi arkadaşının kınasında karşılaşacak olsaydın nasıl hissederdin, rahat hareket eder miydin?"
"Nurseli değil mi? Benden ne istiyorsun, sadede gel!"
"Anneme sen söylesen, yada annemin alınmayacağı ne söylemem lazım, yani Nurseli sen olunca rahat edemez diyemem."
"Tamam, kapat. Ben annemi ararım."
"Ne söyleceksin pekii, ona göre bende çaktırmayayım?"
"Aradığımda annem hoparlöre almıyor mu, dinle de gör bak, iki insanı birbirine düşürmeden nasıl iş hallediyorum."
"Sen muhteşemsin."
"Bunu şimdi söyleme, akşama sakla."
~~~~~~•~~~~~~
Leyla, bir hastayı muayene ettikten sonra Selma hanımı aradı.
"Alo, selamün aleyküm annecim."
"Aleyküm selam kızım."
"Anne, Selim'i sormak için aramıştım."
"Selim'i mii? İyi kızım ablasıyla oynuyor."
"Anne gece kulağı ağrıdı galiba, huzursuzdu. Sabahta kulağı akmıştı. Ateşlendi mi diye soracaktım."
"Yok yookk şuan bir şeyi yok. Çok şükür."
"İyi annecim, siz ben gelince çıkarsınız o zaman."
"Ne demek siz çıkarsınız, sen oraya gelmeyecek miydin?"
"Annecim, Selim öyleyken oraya götüremem. Orada sesten daha kötü olabilir."
"Saçmalama kızım sen planını bozma, ben çocuklara bakarım, hem bu yaştan sonra bize de öyle gürültülü yerler ağır geliyor. Sen git ben kalırım."
"Yok annecim yaa, sana zahmet olmasın."
"Kızım! ne zahmeti, gitsem de aklım evde kalır. Sen beni dinle bakayım! Sen git diyorsam giitt!"
"Tamam annecim madem ısrar ediyorsun. Dediğin gibi olsun..."
~~~~~~•~~~~~~
... Telefonu kapatmıştım ama Elif'i arayıp aramama konusunda kararsızdım.
Arayıp annesinin gelmesini istediğimi söylesem acaba Selim'i mahçup etmiş olur muyum diye düşünüyordum. Kapalı telefona bakıp sesli bir şekilde, "Ooofff"ladığımı gören Filiz yanıma geldi.
"Nurseli iyi misin?" dediğinde kendimi iki kat kötü hissetmiştim.
"Filiz, ben çok kötü bir şey yaptım." dedim neredeyse ağlayacak gibi.
Filiz, gözlerini belertip merakla, "Ne yaptın Nurseli?" dediğinde çekinerek anlattım. Bana kızacağını düşündüğüm için gözlerine bakamıyordum.
Filiz'in, bana acır gibi baktığını hissedebiliyordum. Derin bir nefes çekip, "Merak etme Selim alınmamıştır. Tanıdığım kadarıyla Selim ve Elif'i yetiştiren annede onlar gibi anlayışlı olur. Üzme artık kendini. Bak Hilde çok kötü. Ona destek olmamız lazım."
"Ne oldu?!"
"Çok stresli Nurseli, biraz önce kustu."
"Hiiii'iii gerçekten mi? Benimde stres hemen mideme vuruyor. Koş koş hemen bakalım."
İçeriye girdiğimizde Filiz'i takip ettim. Birlikte Hilde'nin odasına girdik. Elinde tuzlu olduğunu tahmin ettiğim ayran vardı.
Başında da annesi ve teyzesi "iç" "iç" diye zorluyordu. Bir an göz göze geldik. Sonra sebebini anlamadığım bir şekilde ayağıma bakmaya başladı.
Filiz de farketmiş olacak ki oda ne oluyor der gibi bakınca "ayağımda bir şey mi var acaba" diye elbisemi bacaklarıma yapıştırıp bende baktım.
O şapşal halimize mi yoksa sinirleri bozuldu ona mı bilemiyorum, Hilde'yi bi gülme krizi tutmuştu. Elindeki ayranı teyzesine verip dizine vura vura kahkaha atıyordu, gözlerinden akan yaşlar kahkahanın eseri olamayacak kadar sıktı.
Evet! Hilde hem ağlıyor hem kahkaha atıyordu. Annesi yanına oturup, zorla bileğine ve boynuna kolonya sürmeye çalışıyordu.
Hilde ise, hâlâ midesi bulanıyor gibi kolonya şişesini kendinden uzaklaştırmaya çalışıyordu.
Hilde, boş yanının elini uzatarak ikimizden birini yanına çağırmıştı, ama biz aynı anda ona doğru yürümüştük. Ben önüne diz çöküp oturdum Filiz ise elini tutup yanına oturmuştu.
Hilde'nin bu hâlini görünce teyzesi, "Abla biz bi mutfağa bakalım!" diyerek Hilde'nin diğer yanını da boşalttırdı.
Yerden kalkıp Hilde'nin yanına oturdum. Bir süre konuşmadan bekledik, ikimiz de Hilde'nin ağlayarak sakinleşeceğini düşünüyor gibiydik. Odada sadece Hilde'nin burnunu yukarı çekmesinin sesi duyuluyordu.
Filiz'in elini bırakıp göz yaşlarını sildikten sonra, ayağıma bakma sebebini söylemişti.
"Nurseli, o gün Doğan senin ayağını ezmeseydi biz böyle olur muyduk?"
Bu soruya benzer bir çok senaryo düşündüğüm için hemen cevap verdim.
"İki insan aniden karşılaşırsa,
bu kaderdir.
Bir birlerini sevip anlaşırlarsa,
bu kısmettir.
Allah dilerse ve kavuşurlarsa,
bu da nasiptir."
Hilde ve Filiz şaşırmış gibi bakınca, "Siz benim Sultanahmet'te ve hastane de olanları sorgulamadığımı mı zannediyorsunuz?" deyip devam ettim.
"Bir yılım neden nasıllarla geçti. Selim'in beni birine benzetmesi de cabası. Ben hâlâ bazı sorularıma cevap bulamadım. Benim gözlerimde tanıdığını görmeseydi, beni yemeğe götürür müydü. Valizimi götürdüğün de, merkezden birine söyleyip onlarla mı gönderirdi, yoksa yine kendi mi gelirdi bilmiyorum ama bildiğim, beni benzettiği her kimse onu çok seviyor olmalı."
Hilde ve Filiz'in meraklı gözlerle bakması, söylediğimi yanlış anladıklarını gösteriyordu. Saçmaladıklarını ima eder gibi bakarak, "Sadece Selim değil bee, Hakan abi de öyle, Yanlış anlamayın hemen." deyince Hilde kendi derdini unutup yine bana yardımcı olmak istemişti. "O kişi kız mı sence?"
"Selim'le bu konuyu hiç konuşmadık ama Hakan abinin söylemesine göre evet kız."
"Kıskanmıyorsun değil mi?"
"Seda olsaydı yada Pınar biraz düşünüp hayır derdim çünkü Selim'in onlara karşı ne hissettiğini biliyorum ama bu farklı Hilde, ortada kıskanacağım kişi olmaması Selim'in hislerinin ne olduğunu bilememek sinirimi bozuyor. Yani keşke kıskanacağım biri olsaydı, Selim anlardı ve ona göre hareket ederdi."
Filiz, ne zamandır aklımda olan ama nasıl yapacağımı bilemediğim bir fikir vermişti.
"Sor Nurseli, beni kime benzettiniz dee, Selim'e olmasa da Elif'e sor. Belki o biliyordur."
"Düşünmedim mi zannediyorsun, ya alacağım cevap beni yıkarsa diye Korkuyorum."
Yine sessizliğe bürünmüştük. Kimse kime ne söyleyeceğini bilmiyor gibiydi. Benim fikrimle Hilde yataktan fırladı.
"Hilde, Doğan abiyi arayayım mı? Seni biraz dışarı çıkartsın."
"Hayır hayır sakın. Bu aramızda kalsın. İyiyim bak. Arkanızı dönün şu elbisemi giyeyim hadii." dediğinde ikimiz de şaşkına dönmüştük. Hilde, Doğan abi üzülmesin diye söylememizi istemiyordu herhalde...
Kayınvalidesi ve annesinin beğendiği elbiseyi giyerken Hilde can çekişiyor gibiydi. Yüzünün şekline bakarken gülmemek için kendimizi sıkıyorduk.
Filiz bana, ben Filiz'e bakmamaya çalışıyorduk. Elbisenin fermuarını çekince bize döndü. Kuaförü çağırabileceğimizi söylediği ân ikimiz birden kaçar gibi kapıya doğru yürüyünce yakalanmıştık.
Hilde, sinirlenerek kollarını bağladığında ikimize de start verilmiş gibi kahkaha atmaya başlamıştık.
Hilde'nin kızıp üzerimize yürümesi ve omuzlarımıza vurup cimcirmesi bile bizi susturamıyordu. Filiz, en son cimcirilen kolunu tutup ovalarken, "Yeter Hilde morarttın duurr acıyoo" demişti.
Filiz'in Hilde'yi tutmasıyla aralarından fırlayıp kendimi dışarıya attım. Arkamdan, "Gel buraya seni de mahvedicem hepsi senin yüzünden." demesine aldırış etmeden mutfağa gittim. Damat tarafının adeti gereği, tezgah: haşlanmış tavuk, pilav, çorba, sarma, tatlı ile dolmuş bardak koymaya bile yer kalmamıştı.
Selim'lerin böyle bir adeti var mı acaba diye düşünürken, telefonum çaldı.
"Efendim Doğan abi."
"Nurseli, Hilde yanında mı?"
"Hayır abi, odada hazırlanıyor."
"Oohh iyi iyii."
"Telefonu vereyim mi?"
"Hayır hayır ben seninle konuşmak için aradım. Hilde nasıl diye soracaktım."
"Iıımm şeyyy abiii!"
"Neeeyy! kızım ne olduu?"
"Sen neden soruyorsun kii anlamadım."
"Sabah kötüydü o yüzden."
"Aaa neyi vardı?"
"Bildiğini belli etme ama bayıldı. Odaya girmesem yere düşecekti. Havada yakaladım."
"Abiii, aşırı stresli yaa! Yüzü bembeyaz, biraz önce de kusmuş. Ayran içirdiler."
"Ulan var yaa elimden gelse direk alıp kaçırcam, siz ne yaparsanız yapın dicem ama elimden bir şey gelmiyor. Ömürde bir defa diye her şeyi yaptırmaya çalışıyorlar. Oda sinir oluyo işte."
"Aaahh abii, bilmez miyim. Hilde'yi bana mı anlatıyorsun."
"Filiz'le sen yalnız bırakma emi abicim?"
"Tamam tamam dayak yememize rağmen yalnız bırakmayacağız."
"Baktınız aşırıya gidiyor beni arayacağınızı söyleyin."
"Söyledim aabii, 'yok yook arama ben iyiyim' dedi aratmadı bizde anlamadık."
" A-ahahahahahhaahah!"
"Abiii?!"
"A-ahahahahahhaahah, Tamam, hadi iki saate oradayım. Görüşürüz."
Doğan abiye, "Görüşürüz" deyip iki sarma alıp Hilde'ye bakmaya gittim. Hilde, pufta oturmuş aynada kendine acır gibi bakıyordu.
Elimde ne olduğunu görmeden, "Burada sarma kokuyor!" dedi. Hilde'nin eltisinin gözleri parlamış, ışık hızıyla odadan çıkmıştı...
Filiz'le ne olduğunu anlamaya çalışırken biraz sonra tepside bir kase yoğurt ve sarma ile çıka geldi.
Makyaj yapılmasına rağmen ara verdirip yedirmeye çalıştı.
"Yoğurtla ye mideni ağrıtmasın."
Hilde, sanki iki gündür aç gibi iştahlı iştahlı yerken bu seferde, "Hilde, yavaş ye, sıcak olduğu için midene dokunur." dediğinde aklıma Leyla abla gelmişti.
"Oda benim için böyle endişe eder miydi acaba" diye düşündüm. Eltiliğinden olmasa bile doktor olduğu için yine olur diye düşünüp sevinmiştim.
Asuman abla, eltisine yemeği vermiş, bir şey daha getirecek gibi odadan gitmişti. Elinde bir poşet ve sofra bezi vardı. Bezi Hilde'nin üzerine örterken "Elbiseye dökülmesin!" deyip sebebini söylemişti.
Elindeki poşete meraklı gözlerle baktığımızı görünce, "Çocuğun altını değiştireceğim de buna atıcam." derken Hilde, elindeki tepsiyi atarcasına makyaj masasına koyup birden poşete uzandı, sanki kendisine getirilmiş gibi içine kusmaya başladı.
Asuman abla ise gayet sakin, "İyi ki getirmişim kime niyet kime kısmet!" deyip Hilde'nin sırtını sıvazlıyordu.
Elimde tuttuğum telefonla gizlice Hilde'nin videosunu çekip Doğan abiye attım...
Normalde iki saat sonra gelecekken yarım saat olmadan geldi ve Hilde'nin hazır olup olmadığını sordu. Asuman abla, "Hazır" deyince Hilde'yi alıp götürdü.
Bizde bindallısını ve alınacakları benim arabaya koyup salona gitmek üzere hazırlanmaya başlamıştık...
~~~~~~•~~~~~~
... Doğan, Hilde'nin kusma videosunu görüp abisine dönerek, "Yeter artık. Bu ne bee, milleti eğlendircez diye kızı mahvedemem kusura bakmasınlar" diyerek eve gelmiş ve Hilde'yi götürmek istemişti.
Hilde'nin elini tutup arabaya getirdi. Kapısını açtı, elbisesini tutup oturmasına yardım etti. Hilde, gülüp, "Ben bu ânı bir yerden hatırlıyorum galiba." dedi göz kırparak.
Doğan, kemeri takarken, "Olmuşken tam olsun hatun." deyip dudaklarından öptü.
Koltuğuna oturup, "Abiii, aga bir şey biliyormuşta yapıyormuş, kınadım ama meğer ben onun kadar sevmemişim. Şuan sana şu camı bile açtırmak istemiyorum. Kıyamıyorum laaann." dedi Hilde'nin camı indirirken.
Hilde'de, "Galiba bende, birinin kıymetlisi olmanın ne demek olduğunu yeni anlıyorum. Kusura bakma bu akşam biraz şımaracağım." dedi tebessüm ederek...
~~~~~~•~~~~~~
... Salona gelmiş masallardaki yerimizi almıştık. Müzisyenler son hazırlıklarını yapıyordu. Selim, "Yaklaştım çık!" diye mesaj atınca Ayşe'ye söyleyip kapıya doğru yürüdüm.
Elbisenin darlığı adımlarımı zorlaştırsa da hızlı hızlı yürümeye çalıştım. Kapıya çıktığımda Selim ve Doğan abi yan yana dikiliyor, Leyla abla ve Elif Hilde'ye sarılıyordu. Kendimi sakinleştirmek için burnumdan aldığım derin nefesi ağzımdan verip, yutkunduktan sonra merdivenleri inmeye başladım.
Bu sefer elbiseden değil titreyen vücudumdan dolayı yürüyemiyordum. İçimden arkası dönük Selim'e bakarak, "Dönme! Bana dönmee!" diye yalvarıyordum. Selim; Doğan abi ve abisi Aslan abiyle konuşmaya dalmış korktuğum olmamıştı.
Topuklarımı tıkırdatmadan Hilde'lere yaklaştım. Elif'in yüzü bana dönük olduğu için ilk o davranmış ve öpüşmüştük.
Leyla abladan sonra, cevabı benim yüzümden olduğunu bildiğim hâlde iki yüzlülük yaparak, Elif'e "Annen gelmedi mi?" diye sordum
İki yüzlülüğümü yüzüme vurmayarak, "Selim dün gece rahatsızmış, annem de yengeme sen git ben ona bakarım demiş." deyince neye uğradığımı şaşırmıştım.
Ne olmuştu da olay birden benden çıkıp Selim'in hastalığına dönmüştü. Merak etmiştim, Elif'e soru sorar gibi bakınca bana göz kırptı. Hâlâ ne olduğunu anlamaya çalışırken bir elin sıcaklığını belimde hissetmiştim.
Soğuk bedenime sıcak kompres yapılmış gibiydi. Sıcak elinin ardından Selim kulağıma eğilip, ilk defa gördüğü elbisem hakkında, "Biraz dar olmamış mı?" dedi.
Ben, kalbime yavaş atması için yalvarırken, Hilde Selim'e ters ters bakıp cevabı vermişti.
"Selim, saçmalama. Biz bizeyiz. Kimden kıskanıyorsun Allah aşkına?"
Selim, "Great sister-in-law, ben onu kendine hapsedip, sonra yine kendine gösteren aynadan bile kıskanıyorum." deyince,
Doğan abi arkadan Hilde'ye yaklaşıp, omuzundan doladığı avucuyla ağzını kapatıp, "Sen akıllanmamış olabilirsin ama ben doydum, bunun üstü beni aşar sus." demişti.
Aralarında ne olmuştu da böyle söylemişti anlamamıştık. Doğan abi Hilde'nin elinden tutup, "Sadece girişe kadar götürsem olur mu?" demişti. Hilde, "Olur"u gözlerini yumarak söylemişti.
O an Selim, Doğan abinin salona girmeyeceğini ima eder gibi bakmış, Bense alaycı bir bakışla beraber, "Son gülen iyi güler!" demiştim.
Merdivenleri çıkarken Selim'in elimi ovalamasından soğukluğumu hissettiğini anlamıştım ama yapacak bir şey yoktu.
Selim yanımdan gittiği an tansiyonum normale dönecek ve kalbim eski ritmine kavuşmanın etkisiyle vücudumu ısıtacak kanı pompalayacaktı.
Salonun kapısına gelince, Doğan abi Hilde'nin elini Leyla ablaya verip, "Sana emanet!" demişti. Doğan abinin Hilde'yi bırakmasıyla bizim de sınırımızın başı burası olmuştu.
Selim de benim elimi bırakıp yurdun önünde Elif'in elimi Selim'e vermesi gibi Elif'e uzatmıştı. Elif elimi tutunca soğukluğumdan afalladı. İçimden, "Bu yine ısınmış hâli" diyordum.
Kına da ilk olarak Ankara havası oynanmış sonra bir kaç halaydan sonra tamamen Ankara havasıyla devam etmişti. Asuman abla yine Hilde'yi yanına alıp, sivas şivesi ile, "Eltim gel iki acemi oynamaya çalışahh" deyince Hilde de, "Eltim sen de böyle mi oldun? Neyi yapamasam sen yardım ediyorsun." dedi.
Asuman abla yüzünde oluşan tebessümle, "Aynen eltim aynen. Sudan çıkmış balıh gibi oldum. Ama sen merahlanma ben hep yanında olacaağmm."
Onlar yanımızda öyle konuşunca heyecanlanmış ve Leyla ablaya bakıp, "Abla, bizde seninle böyle olur muyuz?" demiştim.
Leyla abla, bedenimde soğuk duş etkisi yapacak sözleri yüzü tebessümle söylemişti.
"Kısmet, gelin ata binmiş ya nasip demiş. Onlar elti oldular, böyleler. Bir gün sende benim eltim olursan inşaallah bizde böyle oluruz."
"İnşaallah!" deyip sözü kapatmıştım. İlk defa Selim'le ileriye dönük bir konuşmamda inşaallah demiştim. Bu söz bana "ya olmazsa"yı düşündürmüştü.
Bedenim oyun oynarken ruhum bedenimden kaçmak Selim'in yanına gidip ağlamak istiyordu. "Olamaz" dedim "hayır" önümüzde hiç bir engel yok kii, neden "inşaallah" diyeyim. Ben Selim'i seviyorum Selim de beni. Aramızda tek engel olan köylü güzelide başkasıyla evleneceği için Selim tamamen benimdi.
Leyla abla neden bu kadar olumsuz düşünmeme sebep olmuştu anlamıyordum.
Belki de bir zamanlar Hakan abinin beni istememesi gibi oda vazgeçmişti. Bu düşünceler ile mücadele ederken arkamdan bir kolun beni çektiğini hissettim.
~~~~~~•~~~~~~•~~~~~~•~~~~~~•
(( İki yıl sonra))
"Nurseli abla gelebilir miyim?"
"Tâbii Ecem'ciğim gel."
"Aayy! Nurseli ablaa! Gelinliğin çok güzel eminim sanada çok yakışacak."
"Daha güzeli senin olsun inşaallah Ecem'ciğim. Teşekkür ederim."
"Nurseli abla biliyor musun sen ve ...... abim çok mutlu olacaksınız."
"İnşaallah de Ecem. İnşaallah de."
"Neden öyle diyosun ki? Bak yarın düğününüz var!"
"Ecem'ciğim güzelim. Gelin ata binmiş ya nasip demiş. Evet, inşaallah yarın düğünümüz var. Bir zamanlar biri bana "kısmet" demişti. Bende o zamanlar neden olduğunu anlamamıştım. Hiç bir işini garanti olacakmış gibi görme emi? Çünkü istediğimiz şey olana kadar kaderin, olduktan sonra kazanın elindeyiz unutma!.."
~~~~~~•~~~~~~• ((Günümüz))
Beni çekiştiren el Ayşe'nin eliydi. Meraklı gözlerle bana bakıyordu. Nedeni ise sadece konuşma seslerinin olduğu ortamda hâlâ oynuyor olmamdı.
Müzik bitmiş ben ise hâlâ oynamaya devam ediyordum. Ayşe, "Abla deli misin ne kendi kendine oynuyorsun" demek yerine, şaşkınlığını üzerinden atıp. "Kına yakacağız Doğan abiyi çağıracak mısın?" demişti.
Telefon edip yalvarsam da Doğan abi içeri gelmeyekti biliyordum. Bende, yine her işimde olduğu gibi acele düşünüp âni bir kararla hareket ettim.
Hilde'nin etrafında, avcunu kapatması için telkin verenler sanki kendi kapattırmıyormuş gibi, bu sefer de "Açmıyor!" "Açmıyor!" "Açmıyor!" diye bağırıyordu. Hemen kameramı açıp arka arkaya resimlerini çektim ve çektiklerime baktım. İçlerinden bir tanesini Doğan abiye atıp beklemeye başladım...
~~~~~~•~~~~~~
... Doğan: Selim, abisi, erkek kardeşi ve Hilde'nin erkek kardeşiyle yakındaki bir kafede otururken kendisine bir mesaj gelmişti.
"Abi, panik olma ama Hilde fenalaştı."
Altında da bir resim, herkes Hilde'nin başında toplanmış, kadının biri bileğini ve sırtını tutmuş etraftan yardım istiyor gibiydi.
Hemen yerinden kalktı. Koşarak salona giderken Selim, "Ne oldu?" diye bağırınca, Selim'e dönüp geri geri sekerek Hilde fenalaşmış deyip tekrar önüne dönerek koşmaya devam etti.
Masada ki herkes panikle salona koşmaya başlamıştı. İçeriye girdiklerinde Doğan Hilde'nin etrafındakileri dağıtıp "Çekilin!" "Çekilin!" "Çekilin!" diye bağırıyordu. Müzik durmuş herkes Doğan'a bakıyordu.
Doğan, Hilde'nin önüne gelince dizlerinin bağı çözülmüş gibi ellerini dizlerine bastırıp destek almaya çalışıyor, derin derin nefes alıyordu. Hilde, avcunun biri kınalı diğeri yakılmayı beklerken kala kalmıştı.
"Doğan ne oluyor?"
"İ.İyi... m.misin?.."
"Ben iyiyim asıl sen iyi misin?"
"B.Bana... mesaj geldi... f.fenalaşmışsınn?.."
"Hayır canım iyiyim, kesin o gıcıklardan biri yapmıştır, seni buraya getirtmek için."
Hilde'nin annesi eline bir sandalye aldı, Hilde'nin yanını işaret edip, "Geldin madem artık gidemezsin, otur şuraya" deyip sandalyeyi Doğan'a verdi. Doğan düşmemek için ona ihtiyacı varmış gibi hemen altına alıp Hilde'nin karşısına oturdu.
Hilde'nin boş elini avcunun içine alıp, "Madem geldim diye çıkmama izin yok, o zaman gelinimin kınasını da ben yakarım." deyip kınaya bakındı.
Baş parmağı ve işaret parmağı arasına bi cimcik kına alıp Hilde'nin avcuna koyduktan sonra, işaret parmağıyla bastırdı. Etrafındakilere de "Böyle mi oluyo" diyerek yaptığını onaylattırıyordu.
Kınayı yaktıktan sonra, sol eliyle sağ cebinden bir şey çıkartmaya çalıştı. Hilde örtünün altından, "Elini silip çıkartsan olmaz mı?" deyince Doğan göz kırptı ve "Zoru severim, imkansız da biraz zamanımı alır." deyip cebindeki kutuyu çıkartarak Hilde'ye salladı. Kırmızı örtüyü kaldırıp kutuyu açtı. Hilde'nin sevmediği sarı ve bilezik yerine, beyaz altından bilekliği çıkartıp kına yaktığı elin bileğine takıp alnından öptü...
~~~~~~•~~~~~~•~~~~~~•
... Mesajın ardından Nur teyzenin yanına gittim, Nur teyze bir kutuyla Hilde'ye yaklaşıyordu. Operasyonum yarıda kalamazdı. Doğan abi bu beş dakika içinde gelmezse kınanın yakılmasına izin verecektim.
Hemen Nur teyzenin önüne geçtim, onu tutup. "Gitmiyor!" "gitmiyor!" "gitmiyor!" diyerek slogan atmaya başlamıştım.
Bütün âdetler de böyle başlamamış mıydı zaten.
Asuman abla yanıma gelip, avcuma bi çeyrek altın koyarak beni kaynanasının önünden çekince, orada durma amacımı
unutarak altına bakmaya başladım.
Ben ne olduğunu anlayınca da iş işten geçmişti ve Hilde'nin avcuna altınlar birer birer konuyordu. "Yaa Asuman abla yaa!" diyerek serzenişte bulununca niyetimin Nur teyzeyi oyalamak olduğunu anlamıştı.
"Haadi yaa, planı mı bozdum." dedi üzgün bir ifadeyle.
"Doğan abiyi buraya getirmeye çalışıyorum." dediğimde kafasıyla girişi işaret etti,
"Başarmışsın bravo, keşke benim kınamda da olsaydın!" dediğinde Aslan abinin kınaya girmediğini anlamıştım.
Doğan abinin, Hilde'nin yanına varmak için açtığı koridorda kendimi saklamaya çalıştım ve bu paniğin geçtiği zaman gözünün beni arayacağını bildiğim için geri geri yürümeye başladım. Salonda benim yokluğum farkedilmezdi...
Girişe gelince sırtım Aslan abiye vuracakken Selim kolumdan tutup beni kendine çevirmişti. Şaşkın ve bir o kadar da kızgın bakıyordu. "Seliimm beni koru." deyip arkasına geçip sarıldım. Bu sarılmam Doğan abiden korktuğum için değil aksine onu kaybetmekten korktuğum içindi.
Aslan abi, olayın kurmaca olduğunu anlayınca bana bakıp, "Kız bacım sen ne ettin." deyince elimdeki altını gösterip, "Bende bilmiyorum ki abi, ama ne yaptıysam kârlı bir iş olduğu kesin." dedim.
Selim, merakla geriye dönüp bana bakmaya çalışınca, bu seferde göğsünde konaklamak için kolunun altından geçip, çeyreği göstererek başımı istediğim yere kondurdum.
Bir yıldır bakmaya doyamadığım yüzüne bakarak, "Baaakkk altınımaa!" deyince Selim, belimi tutup, "Sende benim altınıma baaakk." deyip alnıma sıcak dudaklarını değdirdi. Onun niyeti öpmekti belki ama ben, kendimi çekmeyip bir süre de orada konaklamak istemiştim.
Doğan abi kınayı yaktıktan sonra altlarından sandalyeler alınmış pistin ortasında ayakta kalmışlardı. Slow müzik başlayınca dans etmeye başladılar.
Asuman abla yanımıza geldi, kocasının elini tutup piste götürürken, "Bu görümceyi sevdim. Keşke bizim kına da da olsaydı." deyip bana göz kırptı.
Aslan abi, "Sen isteseydin ben salonu boşalttırır kendimle sana özel kına ayarlardım güzelim. bu ne kii?!" diyerek yürümeye devam etti. Finalde ne konuştuklarını bilmiyordum ama ikisi de güldüğüne göre güzel şeylerdi.
Selim, elimi tutup başını piste doğru sallamış yürümem için teşvikte bulunmuştu ama ben Doğan abinin eksenine girmekten korkuyordum.
Selim anlamış olacak ki, "Gel gel. Ben seni korurum." demişti.
Piste adım atar atmaz ben daha partnerimle kucaklaşmadan Doğan abinin sesini duymuştum. Benimle konuşmuyor Selim'i tehdit ediyordu.
"Kusura bakma aga, kurtuluşun yook!"
Selim cevabını hayâl kırıklığına uğramış gibi vermişti.
"Ben sabah yemin etmiştim zaten çok kasma, sana güvendiğim için bir de başından sonuna kadar duracağım dedim, yaktın beni Doğan."
"Ne yapayım oğlum, resim o kadar kötüydü ki korktum?!"
"Ulan burada yengem yok muydu? Ona emanet ettin yaaa!"
"He laaannn, ben onu unutmuşumm."
"Yaktın lan beniii."
Doğan abinin Selim üzerinden tehdidi bitmiş bu sefer direk bana yönelmişti.
"Kız yalancı çoban, sorcam sana da. Uzak dur hatunumdan, Allah korusun gerçekten bir şey olur senden duyarsam inanmam artık."
"Aaa aşk olsun abi, ben sana panik olma demedim mi? Hem ben Hilde'yi tanıyorsam o ân bi fenalık geçirmiştir kesin!"
Hilde söylediğimi onayladı. "Ne yalan söylim doğru. Bitsede gitsem artık diyordum."
Hilde'ye minnettar bir şekilde baktıktan sonra artık partnerimle dansın tadını çıkartabilirdim. Dans ederken Selim'in bakışlarında bi boşluk farketmiştim. Meraklı gözlerle bana bakıyordu. " Ne oldu?" Dedim meraklı bakışına, meraklı bir şekilde karşılık vererek.
"Nurseli, iyi misin?"
"İyiyiiimm?!" dedim soru ifadesiyle birlikte
"Bende iyi görüyorum aslında ama bu iyiliğine alışkın değilim."
"Biraz daha açabilirsen?"
"Nabzın normal atıyor." dedi gözüyle gösterdiği parmağını bilek damarıma bastır çek yaparak.
Aslında hiç iyi değildim. İçimde bir sıkıntı vardı. Dilime getirmeye bile korktuğum bir korku, bütün benliğimi sarmak üzereymiş gibi hissediyordum.
Son bir saati de isteksiz bir şekilde oynayarak geçirmiştik...
•~~~~~~• Ertesi sabah tabanlarımızın ağrısı ile uyanmış ağrı yarıştırır gibi "Benim burası", "Benim şurası" diyerek ağrıyan yerlerimize dokunup birde dokunmanın acısıyla sızlanıyorduk.
Tam tahmin ettiğimiz gibi Ankara'da ki kınaya Elif ve Leyla abla gelemeyecekti. İsteme merasimi olacağı için Selim de sadece düğüne gelecekti. O günü evde geçirmiş dışarıya çıkmamıştık. Ertesi günü öğlene doğru evden çıktık. Direk kına yapılacak yere gitmek üzere yola koyulduk...
Altı saat yolculuktan sonra Hilde'lere yakın salona gelmiş etrafında karnımızı doyurmak için restoran bakmıştık...
... Masaya geçip birer çorba ve döner siparişinden sonra neler yapacağımızı konuşmaya başlamıştık. Ayşe, Doğan abilerle birlikte Antalya'ya gidecek, oradan da Okan abi ile kendi evlerine geçeceklerdi.
Selim'in: bana tavrını beğenmeyip kıskandığı Okan'a, Ayşe'yi emanet etmesi biraz tuhaf gelse de itiraz etmemiştim.
Filiz de sivas'tan memleketine geçecekti. Filiz ile bir daha ne zaman yüz yüze görüşeceğimiz belli olmadığı için sürekli sarılıp kucaklaşıyorduk.
Aynı sene hem Hilde hem Filiz'den ayrılmak zorunda kalmıştım. Neyse ki Hilde İstanbul'da olacak ve onunla görüşmeye devam edecektim. Buruk sevinç ile yemeklerimizi yiyip salona geldik.
Hilde'nin hâli daha da kötüye gitmiş gibiydi. Yüzünden yorgunluk akıyordu. Masaya oturup muhabbet etmiş bir iki şarkıda oynayıp tekrar oturmuştuk.
Geri kalanları oturduğumuz yerden ayaklarımız ile ritim tutarak tamamlamıştık. Formaliteden orada da kına yakılmış ama bu sefer Doğan abi salona gelmemişti. Ankara'da misafirhane ayarlanmış erkek tarafı orada kalmıştı...
Ertesi sabah Hilde kuaför dönüşü yine kusmuş Doğan abi'ye, "Şafak ikiii" demişti. Doğan abi'nin bakışından kendisinin o kadar da dayanamayacağını düşünüp endişe etmeye başlamıştık.
... Hemen Selim'e telefon ettim. Elinden geldiğince hızlı gelmesini Doğan abinin kötü olduğunu söyledim. Doğan abi'yi sakinleştirecek Selim'le Alp abi'ydi...
Gelin almada Hilde'nin annesi fenalaşıp bayılmıştı. Hilde de yol boyunca ağlamış salona şiş gözlerle gelmişti. Hilde'yi en son Doğan abi'yle ayrıldığı gece bu kadar kötü görmüştüm.
Daha kötüsü olamaz diyordum ama varmış. Neredeyse nefes alamıyor sürekli midesi ve karnına bastırıyordu. Doğan abi'ye ilaç ismi söyleyip aldırmasını istedi.
Doğan abi'de kardeşini arayıp kaynı ile birlikte eczaneden ilacı almasını söylemişti.
Doğan abi, elinde su ve ilaçlarla birlikte gelmiş Hilde'ye verirken Asuman abla yanımıza koştu.
"Hooopp hooopp hooopp, ne oluyor burada?!"
Doğan abi afallamış gibi bakarak, "Yenge Hilde'ye vericem." dedi.
Asuman abla ilaçları elinden alıp, "Görüyorum kör değilim, ver şunları bana. Ben ona bi karışım yapıp veririm bir şeyi kalmaz. Bu ilaçların ne kadar zararlı olduğunu bilmiyor musunuz? Bütün günü sarhoş mu geçirsin?" diyerek ilaçları çantasına atmıştı...
Hilde'nin morali bozulunca, Asuman abla farkedip, "Eltim, şuan ne sıkıntın var bana söyle." dedi.
"Eltim günüm geldi. Onun sıkıntısı var. Karnımla belim ağrıyor, stresi de mideme vuruyor!.."
"Eltiiimm, oldun mu?.."
"Hayır olmadım, o ilaç kolaylaştıracaktı..."
"Tamam, ben sana daha etkili bir şey getireyim, hem ağrını keser hemde şıp diye söker. Sen ilaç içme sakın..."
Asuman abla Hilde'yi ikna etmiş Nur teyzenin yanına gidip bir şeyler konuştuktan sonra da Aslan abi'yle salondan çıkmışlardı.
... Takı törenine yetişememiş, geldiklerinde ise düğün neredeyse bitmek üzereydi. Gelin odasında çıkışa hazırlanırken yanımıza gelip, özür diledikten sonra neden geç kaldıklarını söyledi.
"Eltim kusura bakma, burada aktar bulamadık, biraz uzakmış. Al bunu iç şifa olsun inşaallah."
Hilde, bir iki yudum alıp tadını beğenmediği içeceği geriye uzatıp, "Yok kalsın eve gidinceye kadar idare ederim, şuan gelinliğe kusmak istemiyorum." dedi.
Salondan doğruca Sivas'a gitmek üzere konvoy yapıp yola çıktık...
~~~~~~•~~~~~~•
Bundan sonra ki bölümde, sizden bir ricam var. Bölümü okurken, fonda Ayşenur kolivar, e asiye'yi dinler misiniz?.. Tamam diyenler yoruma koyabilir mi?
Waiting for the first comment……
Please log in to leave a comment.