... Sonunda dayanamayıp, "Hakan abi bir şey mi var?" dedim
O da daha fazla içinde tutamamış gibi,
"Nurseli sen bana çok tanıdık geliyorsun, daha önceden karşılaşmış olabilir miyiz diye düşünüyorum." deyince Selim, araya girdi, "Değil mi abi? Ben de ilk gördüğümde öyle hissetmiştim?" dedi.
Selim'den sonra abisi de benzetince o kişiyi merak etmiştim. Bana daha önce karşılaşma ihtimalini sormasından onun da kız olduğunu anlamıştım. Bana bu kadar benzeyen kişiyi öğrenmek için kendimle ilgili bilgi vermeye başladım.
"Bilemiyorum kii, İstanbul'a ikinci gelişim, Bilecik'te ikamet ediyorum. Acaba Bilecik'e gelmiş olabilir misin?"
Hakan abi, nerede gördüğünü hatırlamaya çalışır gibi biraz düşündükten sonra, "Yok yok Bilecik değil... sanki daha önce... dilimin ucunda ama çıkartamıyorum... Acaba sen-..." telefonu çaldığı için sözü yarım kaldı.
Telefonu açıp, "Efendim anneciğim!" dediğinde kalbim yine heyecanla atmaya başladı. Meraklı gözlerle ne konuşacaklar diye izliyorduk.
Hakan abi, "Tamam anne bir dakika." deyip Leyla ablaya, "Hayatım Itır'ın ateşi varmış annem ne yapayım diyor?" diye sorunca, ben Leyla abla bir şey söylemeden, biraz önce onun beni tuttuğu gibi kolunu tutup, "Leyla abla lütfen gidin, çok güzel vakit geçirdik çok teşekkür ederim. Bir daha ki sefere daha uzun görüşürüz! Borcunuz olsun." dedim
Leyla abla bana teşekkür ettikten sonra, Hakan abiye bakıp. "Ne diyorsun kalkalım mı?" diye sordu.
"Sen ne diyorsan o hayatım! Emir senden icabet benden biliyorsun."
Leyla abla Selim'e bakıp, "Bu kızı sakın kaçırma yengecim tamam mı." dedikten sonra
izin isteyerek ayrıldıklarında ağzım açık arkalarından baka kalmıştım. Elimi dudaklarıma bastırıp, Selim'e bakıyordum.
Selim aynı ifadeyle, "Neee?! diye sorunca, "Hilde sana böyle davranıyor yaa, bir de abini görse ne derdi acaba?" diyerek güldüm.
"Ben size söylüyorum babadan oğullarına diye inanmıyorsunuz." derken gerçekten çok samimiydi.
"Sen abin kadar da romantik değilmişsin." derken, babasını hiç düşünemiyordum.
"Ben erkeklerle düşüp kalkmaktan özellikle de Doğan'dan dolayı böyle olmuş olabilirim. Ama düzelicem merak etme!" diyerek abisinin seviyesine yetişeceğine söz vermişti.
(Acaba Selim neden ailesinden kaçmıştı, merak etmiştim. Hâlbuki çok mutlu duruyorlardı.)
"Kaan, sen İstanbul'a bi beş on yıl gelme yaa, Yoksa bir kız tarafından kaçırılabilirsin. Yada o kız seni kaçırmaz... Her durumda da ben, benden büyük bi arkadaşımın benden küçük kaynımla olmasını istemiyorum!" dedim yalvarır gibi
Elif durumu biliyor gibii, "Aaa, Filiz mi?" deyince Selim, gözlerini kapatarak gülümsedi.
Kaan: "Aabii, biri bana da anlatabilir mi?"
Elif, kardeşinin merakını gidermek için, "Selim abimin romantik hareketleri Nurseli'nin bi arkadaşının hoşuna gidiyormuş, sizde başka varmı diye soruyordu, onu söylüyolar." dedi
Kaan bana, "Abla aşk olsun saadetime mâni mi oluyorsun!" deyince, sağ elimi yumruk yapıp, işaret parmağımın sırtını alnıma iki defa vurduktan sonra yine aynı parmağımla Kaan'a gösterdim... Filiz'le aynı şeyleri söylemiş olmasına şaşırmıştım...
Espiriler eşliğinde yemekleri bitirdik.
Selim, "Saat daha erken ne yapalım?" diye sordu.
Kısa bir istişareden sonra boğaz turu yapmaya karar verdik. Selim hesabı ödedi ve çıktık...
İskeleye gelip beklemeye başladık...
Selim, vapura binmeden, "Simit alıp geliyorum siz salona geçin." dedi...
~~~~~~•~~~~~~•
Simitçinin oradayken vapur yanaştı, tam parayı verip gidecekken Doğan'ı görüp ona doğru yürüdü...
Selam verip yanlarına çağıracaktı ama peşinden Hilde'nin geldiğini görünce geri çekilip gizlendi...
Doğan, Hilde'yi iskeleye çıkartıp elini tutarak Selim'in yanından uzaklaştı.
Selim, adeta şoktaydı, sesli düşünerek, "Vay şerefsiz!" dedi "Sorarım ben sana, kardeş dedik kalleş çıktın..."
~~~~~~•~~~~~~
... Selim, simitleri alıp gelmişti ama yüzünde farklı bir tebessüm vardı. İçin için kahkaha atıyor gibiydi.
Elif'te durumu fark etmiş, "Sen biliyor musun?" der gibi bana bakıyordu...
"Bilmiyorum"u mimiklerimle söyleyince Elif, "Sen sor!" diyerek Kaan'ın yanına yaklaştı.
Ben de, Selim'e biraz daha yanaşıp,
"Ne oldu?" diye sordum.
Selim, kıvırmaya çalışsa da, yanında yirmi yıllık eşiymişim gibi her halini bilen anlayan ben vardım.
Yüzümde ciddi bir ifadeyle, "Söyler misin lütfen!" dedim
"En yakın arkadaşın senden kendisiyle ilgili bir şeyi gizlese, sen de bunu görsen bana söyler miydin?" derken ki bakışlarının kimi ima ettiğini anlamıştım.
"Senin, arkadaşıma bildiğini belli etmeyeceğini bilseydim söylerdim."
"Peki ya, sen bile belli ediyorsan."
"Bu gördüğüm durum beni güldürüp arkadaşımı üzecekse söylemem ama ikimizi de olumsuz yönde etkilemezse söylerim."
Selim, her türlü söylemesi gerektiğini anlamıştı.
"Seninle bir operasyon yapalım o zaman."
"Ne operasyonu?"
"Filiz'i arayıp ne yaptıklarını sorar mısın?"
"Çalışıyorlar yaa, müsait değillerdir!" dedim her zaman olduğu gibi...
"Sen ara." dedi ısrarla...
Filiz'i aradım ve ne yaptıklarını sordum. Filiz de Hilde'nin hasta olduğunu yurda gittiğini söyledi. Selim'e bakıp gülümsemeye başladım.
"Şimdi ne yapıyoruz?"
Selim, "İçeriye gidelim koltuğa otur, vapurda olduğunu belli etmeden Hilde'yi görüntülü ara ve ekran resmi çek." dedi
Hilde'yi aradım...
"Filiz'i aradım hastaymışsın ne oldu?"
"Midemi üşüttüm galiba, eczaneden ilaç aldım yurda gidiyorum."
"Geleyim mi?" dedim telaşlanmış gibi yaparak.
"Yok sen eğlenmene bak, ben de uyuyacağım... Gelsen bile bir işime yaramazsın zaten, boşuna gelme... Selam söyle... hadi iyi eğlenceler... görüşürüz." deyip telefonu kapattık.
Sonra Selim, Doğan'ı aradı. Doğan abi de
"Takılıyorum öyle, Sen ne yapıyorsun?" deyince Selim, "Sana bir şey göstereceğim." deyip videolu konuşmaya geçti.
Doğan abi panik olmuş gibi, "Neredesiniz siz?" deyince Selim belli etmeden, "Kızlardan biri hastaymış, yurda dönüyoruz." diyerek ileriye değil de Doğan'lara doğru geldiğimizi söylemişti.
Telefona eğildim.
"Abi ne haber."
"Hayırdır bir sıkıntı mı var?"
"Yok abi Filiz biraz hastaymış da yurda yanına gidiyorum."
Doğan abi bu seferde bildiğine şaşırmış gibi, "Aa! Geçmiş olsun dediğimi söyle." derken yüzünde yapmacık bir ifade oluşmuştu. Gülmemek için parmaklarımla dudaklarımı öne doğru büzüyordum.
"Tamam abi görüşürüz." deyip kapattık. Selim de, ekran resmi almıştı. Telefonları yan yana getirdiğimiz de arkanın aynı olduğunu gördüm.
Ağzımı kapatıp, "BİRLİKTELER!" diye bağırdıktan sonra, "Ama neden yalan söylüyorlar?" dedim
Selim, sinsice gülerek, "İşte operasyonun ikinci kısmını bu yüzden yapacağız,
bakalım neden gizliyolar." dedi...
Gülerek,"Ne yapacağız pekii." dedim
"İlk olarak bildiğimizi belli etmiyoruz, sonra da..."
~~~~~~•~~~~~~•
... Akşam olmuş, yurda dönmüştük, Hilde, meraklı gözlerle bana bakıyordu.
Bugün ki şüpheci tavırlarımı tamamen üzerimden atmıştım.
Heyecanlı heyecanlı günümüzün nasıl geçtiğini anlattığım da Hilde'nin yüzünde bir rahatlama olmuştu...
~~~~~~•~~~~~~
... Hilde, Doğan'a mesaj yazdı, "Asayiş berkemal!.."
Doğan, Hilde'den gelecek mesajı bekliyordu. oda ona göre hareket edecek Selim'e belli etmeyecekti...
... Ertesi günü emniyete geldiğinde, Selim'i dosyalara gömülü halde görüp yanına geldi. "Ne haber kardeşim."
Selim, başını dosyadan kaldırmadan, "İyi." dedikten sonra morali bozuk bir suratla dosyayı uzatıp, "Otopsi raporuna baksana bi, olay yerinde bir kovan bulmadık mı?"
"Eveeet!"
"Ama maktülden iki çekirdek çıkmış."
Doğan şaşırdı. "NEE? Olay yeri orası gibiydi? Başka yerde çatışma olup oraya kadar kaçmış olabilir mi?"
"Orada yakalandı ve son kurşunu da orada sıktılar!"
Doğan, dosyayı alıp incelemeye başladı.
"Ölümüne hangi kurşun sebep oldu acaba?"
"İlk kurşun baldırdan girmiş!"
"Abi, kıyafetlerde başka delik yoktu ki!"
"Kriminali ara kurşunları karşılaştırsınlar bakalım, aynı silaha mı ait?"
"Tamam abi hemen arıyorum, bu arada sen ne ara gittin de raporları aldın acabaa sorabilir miyim?.."
"Erken uyanmıştım boş boş yatak nöbeti tutmaktansa kalktım işime baktım. Hem erken kalkan yol alır tamam mı?"
"O dediğin kalkan mı kaçan mı?"
"Farkeder mi?"
"Evet abicim farkeder! Erken "kalkmaya" başladıysan, her yıl belirli günlerde görülen, Selim'in kabus görme günleri başlamış demektir!.. Bir süre devam edip geçer ama erken "kaçmaya" başladıysan daha fenaa, çünkü Selim'in uyanıkken ki kâbusu tekrar başlamıştır ve onun geçmesi yine mucizelere kalmış demektir. Hangisi?"
Selim, yüzünü asarak, "İkincisi!" dedi
"Nasıl yaa, Yavuz amca tekrar istemeye mi karar verdi yoksa? Ne olduu?"
"Sorma abicim, ben göğsümden vuruldum zannediyordum beynimden vurulmuşa dönderdiler.
"E hani bitmiş gitmişti, 'kız başkasını istiyor' demişlerdi."
"Öyleydi ama ne olduysa olmuş tekrar başlamış, annesi annemle konuşmuş.
Bizde değişen bir şey yok, sizde de durum aynıysa söz yapabiliriz demiş. Geçmiş olsuna gelip selâmı okudular yani."
"E, Selma teyze de, bizde durumlar aynı değil ama deseymiş?"
"Dememiş işte abii, diyememiş, "Selim'e bi sorayım eminim oda sevinir" demiş."
"Haydaaaa! Senin, "HADİ BUYRUUN!" dediğin yere geldik haa! Eee sen ne bekliyorsun? Git istemiyorum desene."
"Diyemiyorum aabii, vicdanım boğazıma yapıştı bırakmıyor."
"Lan saçmalama, başlatma şimdi vicdanına haa!.. Ben boğazına bi yapışırsam görürsün hangisi daha acı oluyor... Sabah sabah saçma saçma konuşup tepemin tasını attırma." dedikten sonra biraz düşündü...
Ayağa kalkıp, Selim'in masasının etrafına doğru yürüdü. Bir plan yapmış onay istiyormuş gibi, "Her şey bu kızın isteğine bağlı mı? bağlıı!.. Seni istiyor sözleniyorsunuz, istemiyor ayrılıyorsunuz değil mii?.."
Selim, Doğan'dan gelecek fikri merak ederek, "Eveeett! Öyle gibii..." dedi
"O zaman sen bu kızın adresi öğreniyorsun vee buradan en güvendiğin kişiyle tanışmasına yardımcı oluyorsun. Kız buna aşık oluyor ve seni istemiyor, bu kadar basit. Emre mi? Kadir mi? seç..."
Selim, ani bir hareketle yerinden kalktı ve Doğan'ı yakasından tutup arkasındaki kitaplığa yapıştırdı.
"Planın bu mu? Bende adam gibi bir şey söyleyecekmişsin gibi dinliyorum. Planın saçmalığına bakar mısın yaa! Kendini bi düşün. Ben Hilde ile olamıyorum, öyleyse güvendiğim biriyle Alp'le olsun der misin?"
"Geri zekalı mısın oğlum! Bunun Hilde ile ne alâkası var! Tabii ki istemem çünkü ben o kızı öptüüümm!"
"BENDE İSTEMEM ÇÜNKÜ, BENDE O KIZ İÇİN ÖLDÜÜMM!.."
İkisi de sustu. Doğan, Selim'in gözlerine, midesi bulanıyor gibi bakarak, "Seliiimm! Sen bu kıza hâlâ aşıksın farkında mısın?.. O başkasıyla olmasın diye evlenmek istemiyorum diyemiyorsun!.." dedikten sonra da acıyarak bakıp, "Bence daha da kötüsü ne biliyor musun? Bu kız başkasını istiyor diye Nurseli'yle çıkmaya başladın?" deyince Selim itiraz etti.
"Saçmalama, ben Nurseli'yi seviyorum."
"Hayır Seliimm, sen Nurseli'den hoşlanıyorsun ama ona aşık değilsin." deyip bu sefer Doğan, Selim'in yakasından tutup, "Bana bak! O kızı üzersen, senin yüzünden o kızın gözünde bir damla yaş görürsem acımam, bunca yıllık kardeşligimiz, dostluğumuz biter. Duyuyor musun?" diyerek tehdit etti.
Selim, Doğan'ın kollarını yana doğru açarak; "Saçmalama Doğan, ben Nurseli'yle evleneceğim, onu seviyorum ve ömrümün sonuna kadar da hep seveceğim!" deyince Doğan, "Umarım öyle olur, yoksa bu günlerini aratırım sana!" diyerek odadan çıktı.
~~~~~~•~~~~~~•~~~~~~•
... Otobüste planı düşünüyor, içimden kıs kıs gülüyordum. Planın ilk aşaması bendendi.
Filiz, gülmemi farkedip, "Ne ooo sevgilini mi düşünüyorsun?" dedi
"Çok mu belli oluyor." deyip yüzlerime dokundum.
Hilde de, "Pişmiş kelle gibi sırıtınca insanın aklına ilk o geliyor." dedi.
"Sizi de göreceğim bakalım nasıl olacaksınız? Özellikle de seni Hilde hanım!"
Hilde, sinirlenip, "Ben ne alâka kızım?" deyince, "Neden hiç evlenmeyecek gibi konuşuyorsun?.. Enişteme diyeceğim ki nemrut gibiydi, sen bu kızı nasıl tavladın? O zaman senin de şeklini göreceğiz! Tamam mı?"
Filiz, "İster misin Doğan'la evlensinler!" dediğinde Hilde ile aynı anda Filiz'e bakıp "Saçmalama!" dedik.
Hilde, benim Filiz'e kaş göz işaretiyle, "Sus!" Yaptığımı görünce, "NEEEE?!" diye sordu.
"Yok bir şey." dedim, planın tıkır tıkır işlediğine sevindiğimi gizleyerek.
"Ne sus, sus, deyip duruyorsun? Belli ki bir şey var. Söyle çabuk!.."
"Hildee!"
"NEEE?!"
"Söyleyeceğim ama kızmak yok!"
"Asıl biraz daha uzatırsan kızacağım, söyle çabukk!"
"Geçen akşam, Selim bana bir şey sordu?"
"Ne sordu?!"
"Hilde, Doğan hakkında ne düşünüyor? dedi!"
"Hiçbir şey deseydin!"
"Ben de öyle söyledim! Doğan ile görüşmek istemez mi? dedi."
"Eeee?!"
"Ben de istemezsin diye düşündüm, hayır! dedim. İster miydin?"
"İstemezdim Tabii ki, iyi demişsin işte!"
"Selim de, "Okuldan kız arkadaşın yok mu? diye sordu. Bu aralar Doğan kafasını toparlayamıyor" dedi."
Hilde kızarak, "Her aklı başında olmayana ille kısmet mi bulunuyormuş! saçma!" deyince ilk golü atmak için fırsatı bulmuştum.
"Ama Doğan abi olur demiş." deyince sesinin kontrolünü bile kaybedip, "NE DEMİŞ NE DEMİİİİİŞ?!" dedi
"Olur demiş, biz de bu hafta sonuna ayarladık. Buluşacağız."
... Hilde, sinirlenince sol eliyle saçlarını arkaya doğru tarardı. Şimdi de saçlarını geriye taramış, orada da bir kaç saniye tutmuştu.
"Hadi yaaa!.. Bak seeen!.. demek "Olur" dedi. Selim, koca emniyette birini bulamamış mı da dışarıya açılmak istemiş. Yapışık ikizine sorsaymış ya!.." deyince şaşırma sırası bana gelmişti.
"Yapışık ikiz mi? O kim?" dediğimde Hilde, umrunda değilmiş gibi, "Kimse kim bana ne?" deyip camdan tarafa doğru döndü...
Yüzünden anladığıma göre Doğan abi yanmıştı...
Filiz de bana kızarak konuyu kapattırdı...
~~~~~~•~~~~~~
Hilde, ders arasında mesaj atıp, Doğan'ı iş çıkışında yurdun arka sokağına çağırmıştı...
... Doğan, "Geldim!" diye mesaj atınca aşağı indi. Hızlı adımlarla yürüyordu. Kapıyı açtı, sinirle oturup, sert bir şekilde kapıyı kapattı.
Doğan, önce irkilip sonra şaşkın şaşkın direksiyonu okşarken, arabayla konuşmaya başladı,
"Muayenen yaklaşmıştı zaten canım, bir şey olmaz!"
Hilde için hiç komik değildi. Yüzüne bile bakmadan, "Sende onunla birlikte muayene olmak istemiyorsan, soruma doğru cevap ver; bu hafta sonu ne yapıyorsun?" dedi
Doğan, bu çıkışın hayrı alamet olmadığını biliyordu... Biraz duraksadıktan sonra sesi titreyerek, "Selim'leyim amaa?.." dedi
"Git, giiiit! Senin için de değişiklik olur. Bakarsın gizli gizli görüşmek zorunda olmadığın biri de gelir."
Doğan, iyice meraklandı. "Ne oluyor ya söyler misin? Sen benim bu durumdan şikayetçi olduğumu mu düşünüyorsun?"
"Değil misin?"
"Yooo, hiç kimseye söylemek zorunda değilim!"
"Neden hafta sonu o kızla buluşacaksın o zaman?"
Doğan, şaşırdı. Gözleri yuvasından fırlayacakmış gibi açarak, "Hangi kızla?!"
dedi
"Nurseli'nin arkadaşıyla!"
"O kim yaa? Ne alâkaa? Ben Selim'le yalnız olacağım!"
"Nurseli söyledi, hafta sonu buluşuyormuşsunuz! Sen de kabul etmişsin!"
"Saçmalama Hilde yaa, haberim bile yok ilk defa senden duyuyorum." derken cebinden telefonu çıkartarak, "Dur bakalım işin aslı astarı neymiş? Bi öğrenelim!" dedi
Hilde, mani olmaya çalışarak, "Yapma benim duyduğumu biliyorlar." desede Doğan, sinirlenmişti bir kere, olayı anlamadan bırakmak istemedi. "Sus" işareti yaptı.
Selim telefonu açtığında hoparlöre alıp konuşmaya başladı. "Selim ne yapıyorsun?"
"İyiyim yaa, evdeyim sen?"
"Ben de yoldayım, bir şey soracağım da?"
"Sor?"
"Sen bu hafta sonu dışarı çıkalım demiştin ya, Nurseli'yle çıksana oğlum."
Selim susup biraz bekledi. Doğan, sabırsızlıkla, "Aloo, duyuyor musun?" deyince sakin bir ses tonuyla, "Duyuyorum daa, Doğan yeter artık!.. İyice unutkan olmaya başladın. Bi doktora görün bence, o gün ben sana ne dedim hatırlamıyor musun?"
"Hangi gün?.."
"Daha hangi gün onu bile unutmuşsun, neyse, senin dosyaya gömülmüş dalgın dalgın baktığın gün!"
"Benim bu derece hatırlamadığım ne söyledin?"
"İyi misin? dedim!"
"Hatırlıyorum, Evet! dedim."
"Evet demedin bi kere der gibi beni geçiştirerek hıı hıı dedin."
"Ne farkeder ha evet ha hıı hıı, ikisi de aynı şey değil mi?"
"Daha bitmedi, ben de sana yem attım. Senin baktığın dosya erkekti, ben sana kızın adı da Canay'mış dedim! Sen ona "Evet! dedin."
Doğan, bir iki saniye düşündükten sonra,
"Hatırlamıyorum abi ya!" deyince
"İşte bak, abi yeteer! Madem Hilde'den red cevabı geldi. Neden uzatıyorsun, gel dediğimi yapalım."
"Ne dedin ki?"
"O o ooo sen onu bile duymamışsın! Gerçi duymadığını da düşünmüştüm biliyor musun?"
Doğan ısrarla, "Ne konuştuk!" diye sordu.
"Hafta sonu Nurseli'yle buluşacağız. Sen de gelsen olur mu dedim. "Olur" dedin. Yanında bir kız arkadaşı gelecek senin için de uygun mu dedim. Ona da "Olur farketmez" dedin."
Doğan, boş yola bakarak düşündü. Cevap vermeyince, "Hatırlamıyorsun değil mi? Oğlum, üzülüyorum bu haline. Hem sen böyle olunca Nurseli daha kötü oluyor. Vicdan yapıyor kız biliyorsun. Arada kalması bi yandan senin bu halin bir yandan hepten kötü oluyor, bayılma hastalığı tekrar başlayacak diye korkuyorum. Bak, ileride Hilde de birini bulup hayatına devam edecek, sen boşuna beklediğin ile kalacaksın. Bir de Nurseli arkadaşına söylemiş, sakın iptal ettirme bana."
Doğan, Hilde'ye döndüğünde, Hilde, kollarını bağlamış, kızgın kızgın karşıya bakıyordu.
"Abi gelemem kusura bakma! Ne olur anla, vallahi hatırlamıyorum."
"Bana bak, sen de başka bir şey var o zaman. Hilde ile misin yoksa?"
Hilde korktu, panikle, "Hayır" işareti yapınca Doğan da, "Hayır yaa, ne alâka?" dedi
"O zaman itiraz istemiyorum geliyorsun. Gelmezsen ben de Hilde'yi ararım, O'na aşık olduğunu söylerim. Delirmek üzere olduğunu, sana bir şans vermesini istediğini ama bir türlü söyleyemediğini söylerim."
Doğan, aynı panikle, "Tamam tamam arama, geleceğim ama bak şimdiden söyleyeyim bir saat oturup kalkarım." dedi
"Tamam kardeşim anlaştık. İtiraz etseydin Nurseli'ye Hilde'yi ikna ettirecektim, neyse gerek kalmadı, hadi görüşürüz! İyi akşamlar!"
Selim, telefonu kapatmıştı ama Doğan hâlâ telefonuna bakıyordu. Bir yandan da konuşulanları düşünüyordu.
Hilde, "Sana randevunda bol şans komiser!" deyip arabadan indi, Doğan da arkasından indi ama Hilde arkasına bile bakmadan gitmişti...
~~~~~~•~~~~~~
... İki gün sonra Selim'le sahilde buluştuk.
Benim içim hiç rahat değildi. Buluşmaya kimse gelmeyecek olsa da onları germeye çalışmak beni de geriyordu...
"Seliim, korkuyorum, ya bir şey olursa. İkisinden biri ters teperse?" deyip vazgeçirmeye çalıştım.
"Olmaz merak etmeee, sen bana güven. Oldu kii bir şey oldu, ben onları bir araya getirmek için elimden ne gelirse yaparım söööz!" deyip ona güvenmemi söylediyse de ben ikna olamamıştım.
"Yine de içimde bir sıkıntı var. Yengenin dediklerini unutamıyorum." derken yüzüm de sesim gibi endişeliydi
"Onları geçtim ben kendimi riske atarmıyım hiiçç, oldu ki benim yüzümden ayrılırlarsa sen beni liğme liğme edersin! Allah korusun ayrılırsın bile."
"Ayrılır mıyım bilmiyorum ama onları barıştırmadan eskisi gibi olamam. Ondan eminim." dedim ağır bir tehditle.
Yarım saat sonra Doğan abi geldi. İsteksiz adımlarla yürüyordu. Masada Selim'le beni tek görünce, adımlarını hızlandırdı.
(Karşı taraf vazgeçti diye düşünmüştü herhalde)
Selim, Doğan'ı görünce, "Konuyu kapatalım." dedi ve Doğan'a "Buradayız" diye işaret etti.
Doğan abi gelip selam vererek oturdu. Önce saate baktım sonra da, "Telefon edip geliyorum." diyerek, arkadaşımı arama bahanesiyle masadan kalktım.
~~~~~~•~~~~~~
Nurseli gidince Selim sinirlenmiş gibi, Doğan'a tekme attı.
"Neredesin oğlum. Kız neredeyse gelecek!"
"Yetiştim mi? Yetiştim! O zaman?!" dedi "çok konuşma" der gibi
Nurseli gelince sustular...
~~~~~~•~~~~~~
... Masaya, üzgün bir suratla yaklaştım, sandalyeyi çekip otururken, "Yarım saat sonra ancak gelebilirim diyor, tek şerit açıkmış, 'Trafik var' dedi. Ooff, bilsem onunla birlikte gelirdim." dedim üzülmüş gibi yaparak
Selim, "Tamam gülüm sıkıntı yok, buradayız!" derken, güya bana belli etmeden Doğan abi'ye tekme atıp, "Değil mi kardeşim?" dedi.
Doğan'ın sinirlendiği her hâlinden belli oluyordu, Selim'e kısaca, "Hııı!" deyip sustu...
... On dakika geçmeden karşıdan Hilde ve Filiz'in bize doğru yürüdüklerini gördüm.
İçten sevinç, dıştan şaşırma ile "Hilde!" diye bağırınca, Doğan abi aniden arkasını döndü.
Hilde geldiğine Selim de şaşırmış gibi yaptı. Evet evet!.. Selim haklı çıkmış, Hilde gelmişti. İnsanları tanıma da benden daha iyi olduğu kesindi...
Bize yaklaştıklarında, Hilde, Filiz'e, "Aaa, bak başka bir şey isteseymişsin olacakmış. Biraz önce keşke Nurseli de burada olsa diyordu."
deyip Selim'e döndü, "Ne haber Selim."
Doğan abi, hariç masaldakiler de memnuniyetsiz bir ifade vardı. Selim, sanki onları masadan uzaklaştırmaya çalışıyor gibi davrandı.
"İsterseniz oturun, bizimde bir arkadaş gelecekti. O gelene kadaa-..." Hilde sözünü bitirmesine izin vermeden, "Biz de yorulmuştuk. Biraz dinlenelim." deyip Doğan'ın karşı sandalyesine, (yanıma) oturdu. Filiz de arka masadan sandalye alıp diğer yanıma oturdu. Filiz, durumdan hiç memnun değil gibiydi.
Kulağıma eğilip, "Aşk olsun Nurseli, yapacağın iş mi senin? Bırak kendi bulsun sana ne, bu gidişle arkadaşından olacaksın." dedi
Hilde, bana, "Ee! Arkadaşın nerede?" deyince, "Trafik varmış da geç gelecek." dedim.
Sonra masadakilere çaktırmadan mesaj gönderme numarası yaptım. Hilde görüp masanın altından beni yakaladığını düşünerek telefona bakmaya çalıştı. Ben izin vermek istemiyor gibi yapınca da ters ters baktı.
Teslim olmuş numarası yapıp mesajı Hilde'ye okuttum. "Canım kusura bakma! Acil olay çıktı, gitmek zorunda kaldılar. Başka sefere inşaallah. İstersen gel, yurttan arkadaşlarımla birlikte otururuz."
Hilde, kulağıma eğilip, "Neden yalan söyledin?" deyince, bombayı patlatarak, "Bu kadar kız varken bana kaldıysa demek ki huyu iyi değil! Yoksa en yakın arkadaşıyla olurdu diye düşünür de ondan." dedim gerçek bir kısmet arıyor gibi.
Hilde, yine kızarak, sesli bir şekilde, "NE ALÂKA?" deyince herkes bize baktı
Bunun üzerine Hilde sustu...
... Masada hiç kimse konuşmuyordu.
Selim'le birbirimize bakıyorduk. Filiz, telefonuna mesaj yazıp bana gösterdi.
"Ben tuvalete gideceğim siz de Selim'le bir bahane bulup masadan kalkın."
Kafa sallamayla yetindim...
*(Hilde, göz ucuyla Filiz'in yazdığını da görmüştü.)*
Filiz, ayağa kalkıp, "Ben bi lavaboya gidip geleceğim." diyerek gitti.
Selim bana göz kırparak olayı merak ettiğini belli edince; "Midem ağrıdı, arabadan ilacı alsak?" dememe rağmen, "Tamam ben getiririm, sen otur, yürüme." demişti.
"Sen bilemezsin şimdi, ben bakayım." dedim ama Selim, ısrarla beni oturtmaya çalışıyordu.
Ben de ısrarla gelmek istiyordum. Sonunda göz kırpınca Selim, "İyi tamam gel!" dedi.
Birlikte arabaya doğru el ele yürüdük...
~~~~~~•~~~~~~
Doğan, Hilde'ye bakıp, "Tufa'ya mı geldik." deyince
Hilde, yine yüzü asık, "Hayır! Kıza gelme diye mesaj attı." deyip, "Selim'i gördün mü, bizi yalnız bırakmamak için nasıl çırpındı." dedi sinir olmuş gibi.
"Fark ettim de nedenini anlamadım. Normalde her fırsatta seninle ilgili şeyler söylerdi."
"O kızla tanışmanı daha çok istiyor demek ki."
Doğan, güldü.
Hilde zaten sinirliydi, Doğan gülünce de hepten köpürdü.
"Nee? Ne gülüyorsun haşlanmış tavuk gibi!"
"Neden geldin?.. Kıskandın mı?"
"Ne kıskanacağım beee! Bir kızın daha hayalleriyle oynama diye geldim."
"Kimmiş o hayaliyle oynadığım kız?"
"Sen daha iyi bilirsin!"
"Kim ya söylesene?"
"Zeynep miydi neydi?!"
"Zeynep mi? Ne alâka?"
" Ne demek ne alâka, gerçekten anlamadın mı yoksa salağa mı yatıyorsun. O gece dibinden ayrılmadı, erkeklerin bu saflığını da anlamıyorum haaa!.."
"Saçmalama yaa, sana öyle gelmiş. O Selim'e de aynı şekilde davranıyor. Ayrıca lafı dağıtma, sen taa o zamandan mı kıskanmaya başladın yoksa?"
"Bana söyleyene bak, Çağları dövüyordun neredeyse bee!"
"Kim? Ben mi?! Ne kıskanacağım O kıl dönmesini yaa?!"
"Hııı belli bellii! O yüzden yapıştın dudaklarıma 404 gibi?"
"İyi ki de yapışmışım, hiçte pişman değilim. Yine olsun yine yaparım..."
~~~~~~•~~~~~~•~~~~~~•
... Arabaya oturana kadar ciddi ciddi yürüdük.
Arabaya binip kapıyı kapatınca, aynı anda start verilmiş gibi gülmeye başladık. Krize girmiş gibiydim, bir yandan gülüyor bir yandan da nefes arasında birer hece ile konuşmaya çalışıyordum, "Hil...de'...nin... suu...ra...tı gördün... müü?.."
"Sen Hilde deyince, Doğan'ın dönüşüne ne demeli?.."
"Ooofff... çok komiklerdi... zor tuttum kendimi?"
S: "Neden gizlediklerini anlıyor musun şimdi?"
"Ne alâka, böyle yapmazdık ki azıcık alay ederdik, o kadar?"
S: "Vallahi ben yapardım, hemde her fırsatta."
"O yüzden söylemiyorlar iştee!"
S: "Gülüm, bu işler böyledir, beyimiz bana her fırsatta laf sokuyordu. Kendisi neden kaçıyor, eninde sonunda o dalga geee... çiiii... leee... ceek!.. O kadar!.."
"İyi tamam şimdi ne yapıyoruz?"
"Şimdi de sıra Doğan beyimizde. Tamam hadi, yeter bu kadar. Ciddileş de gidelim..."
...Masaya geldiğimizde Filiz de geliyordu.
Sonrasında Selim, Doğan'a dönerek, "Kardeşim senin işin vardı, kalk istersen." dedi
hâlâ plana uyuyordu.
Doğan abi'de, geldiği gibi isteksizce, "Evet abi kalkıyorum. Hoşça kalın, görüşürüz." diyerek yanımızdan ayrıldı...
... Akşam, üzeri yurda geldik, Hilde ve Filiz arabadan inip yurda doğru yürüyünce Selim ve ben tekrar gülmeye başladık.
Yüzüme bir iki tokat atıp, "Hadii, iiinnn, giiittt. Gülme artık!" diyerek kendimi sakinleştirdikten sonra arabadan inip yurda girdim...
~~~~~~•~~~~~~•~~~~~~•
... Pazartesi Sabah Selim ve Doğan emniyetin önünde buluştular. Doğan, binaya doğru yürürken Selim kolundan tutup, "Hadi gidiyoruz." dedi.
Doğan, "Nereye?" diye sordu.
Selim: "Olay yerine!.."
Waiting for the first comment……
Please log in to leave a comment.