~~~~~~•~~~• bir ay sonra ~~~•~~~~~~•
Doğan, o sabah uykusuz gözlerle duşa girdi. Sabaha kadar uyuyamamıştı. Erkenden gidip evinden Zeynep'i alarak, kuaföre götürdü. "İşin bitince ararsın." deyip kuaföre yakın yerde Selim'i bekledi.
Selim gelince birlikte erkek kuaförüne gittiler. Selim tıraşını olduktan sonra arabayı süslemeye götürdü. Selim'in araba gelin arabası olacaktı.
Doğan, tıraşını olup Selim'in yanına geldi.
Selim, süslemesi bitmek üzere olan arabayı göstererek, "Bundan sonra sıra bizim arabada, istersen karşı cafeye geçelim." dedi.
Doğan, nöbetçi eczane bakındı. Selim'e telefonu gösterip, "Başım çok ağrıyor, araba bitene kadar ilaç alayım, araşırız." deyip yaya olarak oradan ayrıldı.
Navigasyona bakarak eczaneyi buldu. İçeri girip direk karşı masada oturan adama yöneldi. Eczacı, "Buyurun hoş geldiniz." dedi.
Bir yandan başını tutup bir yandan konuştu. "Hoş bulduk. Başım çok şiddetli ağrıyor. En keskin hangi ilacı tavsiye edersiniz?"
Kahverengi saçları arasında parmaklarını gezdirirken, sarı gölgeler dışarıdan gelen ışık hüzmesinde güneş gibi parlıyordu. Saçlarını arkaya taradıktan sonra yumruk yapıp çekti. Eczacı, "Migreniniz mi var?" diye sordu.
"Hayır! Ama bugünden sonra olacak gibi."
Kasadaki adam tezgahın arkasında kendilerine bakan kıza seslendi, "Hilde hanım, oradan bir apranax verebilir misin?"
Doğan, Hilde adını duyar duymaz o tarafa döndü. Hilde, ilaçların olduğu rafların tarafında ayakta Doğan'a bakıyordu...
Yutkundu... Dona kaldı...
Eczacı, Hilde'nin duymadığını zannedip, sesini yükseltti,
"Hilde apranax verir misin?"
Hilde duymuyor gibiydi. Kasadaki adam, daha yüksek sesle "HİLDE!" deyince, kendine gelmeye çalışarak, "Hıııı neee?" diyebildi.
"Apranax!"
"Kaçlık?"
"500'lük olsun."
Hilde, arkasını döndü. Raflarda ilacı arıyordu. Adam, Hilde'ye şaşırmış bir ifadeyle, "Hilde! iyi misin?" dedi Hilde görmüyor gibiydi. "İlacı geçtin. Sol iki altta."
Hilde ilacı buldu... Cihaza okuttu...
Poşete koyup, tezgahın önüne geldi. Doğan'la arasında bir adım mesafede durdu. İlacı uzatıp, yutkunduktan sonra, "Özel günlerde böyle ağrılar olabiliyor. Çok normal. Geçmiş olsun." dedi...
Filiz, "Ay! gelin arabası çok güzel ya." diyerek içeri girdi. Doğan'ı görünce,
"Aaa!.. Z - D SEN MİSİN?" dedi.
Selim, arabada Doğan'ı beklerken, içeriye Filiz'in girdiğini görünce, oda arabadan inip eczaneye girdi. Doğan'ın telefon ısrarla çalıyordu.
Uzun uzun çaldıktan sonra kapandı. Sonrasında Selim'in telefonuna mesaj geldi.
Selim okuduktan sonra, kas katı kesilmiş halde dikilen Doğan'a, "Zeynep hazırmış!" dedi.
Doğan, Hilde'nin elindeki ilacı tuttu.
"Bir şey söyle! Ya kal ya git."
"Mutlu ol inşallah."
Doğan, dişleriyle birlikte ilacı sıkarak dışarı çıktı. Arabaya binip kuaföre doğru gitti.
Selim, Hilde'ye, "Ölünce kıymetlenir ama iş işten geçer. Pişman olursun. Demedi deme!" dedikten sonra Nurseli'ye konum attı. Sonra da mesajla, "Arkadaşın çok kötü! Sana ihtiyacı olabilir." dedi...
...Doğan, kuaförün önüne gelince, Zeynep'e telefon edip dışarıya çağırdı. Zeynep'te Doğan'ı içeriye çağırmıştı ama o kabul etmedi.
Zeynep'te, Suratı asık bir şekilde dışarı çıktı. Tavırlı bir şekilde arabaya bindi. Doğan, arabayı çok sert sürüyordu, Zeynep sağa sola savruluyor bu sinirini merak ediyordu.
Doğan, eczanenin önüne gelip, Kornaya bastı. Selim dışarı çıkınca inip yan koltuğa geçerek ilacı içti...
Selim, Doğan'a bakıp, "Gidelim mi?" deyince, Doğan, kolunu kapıya koyup alnını ovuşturarak, "Gidelim oğlum. Hadi! Daha mutlu olacağız değil mi?" dedi
Zeynep, "Selim komiserim ne oluyor?" derken Doğan bağırdı. "ABİ YÜRÜSENE! NE BEKLİYORSUN!.."
Eczanenin kapısı açıldı. Hilde ağlayarak çıktığında Zeynep ile göz göze geldi.
Filiz de peşinden çıkıp Hilde'nin koluna girerek eve doğru yürüttü...
~~~~~~•~~~~~~•
... Yurdun oralarda Hilde ile Filiz'i görme ümidiyle dolanıyordum. Selim Hilde'nin olduğu yerin konumunu atar atmaz hızlı bir şekilde oraya doğru gittim...
Ana yola bağlanan yere gelince, Selim'in arabayı gördüm...
Kornaya bastı. Arabalarımız yan yana gelince, camı açıp gittikleri yönü işaret etti... Doğan abinin de Zeynep'in de yüzüne bakmadan devam ettim...
O yöne ilerlerken Filiz'i arayıp beklemelerini söyledim.
Biraz ilerledikten sonra kızları görünce kornaya bastım. Yanlarında durup camdan, "Merhaba ağlamak istiyorum da buralarda omuz varmış." dedim adres sorar gibi.
Hilde kapıyı açıp oturdu. "Burada bulursun! ama şu an kapalı. İçeride tadilat var." dedi
"Ben beklerim, sorun değil. Sil yaşlarını lütfen düşman sevindirmeyelim." dedim, Düşman benim canım abim değil arkasında duran süpürgesiz cadıydı...
Bana söyledikleri yerden farklı bir istikamette seyredince Hilde, nereye gittiğimizi sordu. Onu duymamış gibi teybin sesini sonuna kadar açtım. Kornaya basa basa hızlı bir şekilde ilerledim. Zeynep'lerin arka sokağın başında Selim'e yetiştim...
Selim, kolunu dışarı çıkartıp durmamı için işaret etti. Ama ben umursamadan hızla yanlarından geçtim.
Selim sinirlenmiş gibi hızını artırdı... Bana yetişmek için Zeynep'in evini bile es geçmişti.
Biraz daha gidince yan yana geldik camdan, "Dur!" diye bağırdı.
Bu kadar yeter diye düşünerek, dörtlüleri yakıp yavaşladım ve sağda durdum.
Selim, hışımla yanıma geldi. Ellerini camı açık kapıya vurarak bağırdı. "NE YAPIYORSUN SEN?"
"SANA NE!" diye karşılık verdim
"SANA, KAÇ DEFA YAVAŞ SÜR DEDİM!"
"BENDE, "SANA NE" DEDİM!"
"NURSELİ! BAĞLATMA ARABANI."
Hilde ve Filiz beni tutmuş sakinleştirmeye çalışıyorlardı. Kolumu hızla çekip arabadan indim...
Selim'in yakasından tutup kendime çekerek kulağına, "Git diğerini de sen al." dedim...
Selim kızdı. "Saçmalıyorsun, yeter artık!"
Bu sefer açık bir şekilde, "Yalan mı? Maşaallah herkese bir tane düşecek şekilde ayarlamışsın!" dedim.
Selim'in öfkesi katlanarak artıyordu. "Bin arabana git Nurseli. Elimden bir kaza çıkmadan GİT!"
Söylediğimden pişman olmadığım gibi, üzerine ekleme yaparak, "Dur ya bekle! Kızlar inin."
Selim, benim ne yapmaya çalıştığımı anlamış gibi. "Nurseli saçmalama!" dedi.
Hilde ve Filiz indi. Filiz, koluma girip, "Gidelim canım hadi." dedi.
Selim, inadıma geri vites atarak, "Gülüm, hadi binin gidin, akşam konuşalım hadiii, lütfen." dedi.
Daha da yükselerek, "BURAYA KADAR SELİİM, BENİM TARAFIM BELLİ!" deyip arka koltuktan çantamı aldım...
Doğan'a bakıp, "Size de mutluluklar Doğan bey... Bir zamanlar onun yaptığı gibi sizde teselliyi esirgemeyin, olur mu? Düşenin hâlinden düşen anlar? Bakarsınız bu sayede diğer platonikte aşkına kavuşur!.." dedim.
Selim, kolumdan tutup, "Nurseli bin şu arabaya, deli deli konuşma!" dedi
Tekrar Selim'e dönüp bir zamanlar verdiği sözü hatırlattım, "Bana ne dedin Selim?"
"Nurseli!"
"Sözünü tutmayanlarla işim olmaz. Kusura bakma. Bacınıza da başka bir bakıcı bulun. Ben yokum artık."
Doğan, Ayşe'yi duyunca, dayanamayıp arabadan indi. "Nurseli saçmalama!"
"Yerinde olsam o kıza o kadar güvenmezdim. Sonunu getiriyor. Haberin olsun. Hatta senin de." diyerek parmağımla Selim'in göğsüne vurdum.
Selim, elimi tuttu. "Hadi tamam binin gidin. Akşam konuşalım. Hadi Nurseli. Gülüm, hadi!"
Ne söylediyse kâr etmedi. Telefonumu kapatıp hattı çıkarttım. Selim'e telefonu sallarken, "Bu sefer o kadar kolay değil. Kanmayacağım. Maymun gözünü açtı. Sözünü tutmadan karşıma çıkma!" dedim.
"Bu kadar kolay mı?"
Zeynep'in ne düşüneceğini umursamadan konuşuyordum.
"Sen kolay demiştin Selim. Bir aksilik olursa ben onları barıştırmak için elimden geleni yaparım demiştin, O iş bende demiştin. Bu da kolay işte. Bu işte bende tamam mı. Hoşça kal!"
Filiz'le Hilde'ye, "Geliyor musunuz? ben gidiyorum." dedikten sonra Selim'e bakıp, "Sen de sağdıçlığını daha fazla geciktirme!" deyip geldiğimiz istikamete doğru yürüdüm. Hilde ve Filiz'de peşimden geldi...
~~~~~~. ~~~~~~. ~~~~~~.
Nurseli arabayı, ehliyeti bırakıp gitmişti. Selim arabaya binince Doğan, "Selim nereye?" deyince sinirini Doğan'dan çıkarttı..
"Sana ne, atacağım kendimi köprüden!"
"Saçmalama oğlum. Park et gel. Benim sağdıcım olacaktın hani?"
"Başka birini bul. Ustasın ya!"
Doğan, "Ne diyorsun yaa, mal mısın? deyip sanki orada sadece ikisi varmış gibi konuştu. "Daha ne yapayım, ayaklarına kapandım görmedin mi? deyip koluyla Hilde'nin tarafını göstererek, "DAHA NE YAPAYIM?" dedi
Selim kaşıyla, elinde ki çiçeğe bakan Zeynep'i gösterip, "Kes istersen!" deyince Doğan arabaya binip, Zeynep'lerin evine, Selim de kendi evlerine gitmişti.
~~~~~~. ~~~~~~. ~~~~~~. ~~~~~~.
Demir kapıdan içeri girdiğimde beni üç katlı bir ev karşılamıştı. İkinci katın, dıştan bile büyük olduğu anlaşılan balkonu sokağa bakıyordu. Ben onları yurtta zannederken onlar kim bilir ne zamandır bu evdeydiler.
En alt kat boş, üstte de ev sahibi, oturuyordu. Eve girdiğimizde, Filiz, su getirmek için mutfağa gitti.
Daha odaya girmeden koridorda Hilde'ye sarılıp ağlamaya başladım. Hilde kızarak, "Saçmaladığını anladın değil mi?" dedi.
Göz yaşlarımın pişmanlıktan olmadığını söylerken ağlamamı sürdürmüştüm.
"Hayır. Söz vermişti. "Bana güven" deyip beni kandırdı. Oyaladı!"
Filiz'in uzattığı suyu içmeden, "Of! ben gidiyorum." deyip dışarı çıktım.
Hilde'nin, "Nereye?" diye bağırmasını ayakkabılarımı giyerken cevaplamıştım.
"İşim var!"
Hilde Filiz'e, "Yürü bu salağın işi belli olmaz, nişanı basar falan. Bizde gidelim!" deyip peşimden geldiler.
Birlikte kaldığım eve geldik. Apar topar eşyalarımı topladım. Sonra da kızlarla vedalaştım.
Yolda biraz yürüdükten sonra Filiz durdurdu.
"Ne yapacaksın. Nereye gideceksin?"
"Bilmiyorum. Atakan'ı ararım. Onunla bir yere giderim. Bizim köyden bir çocuk var. Onun evinde kalırım."
Hilde valizimi alıp, "Saçma sapan konuşma. Yürü bize gidelim!" deyince, "Senin ev olmaz!" dedim
Meraklı ve atarlı bir şekilde, " Nedenmiş o?!" deyince, "Selim seni takip ediyordu. Evini bulur. Gelir falan." dedim
"Gelsin! Bir kova soğuk su yer gider."
Beni istemeyeceğini düşünüp, "Emin misin?" diye sordum.
"Ayağına mı kapanayım kızım. Yürü işte. Tövbe tövbe, barıştığında bir erkekle kaldım mı diyeceksin... Bir doğru çıkmaz mı karşıma yaa!.." deyip ilerledi.
Filiz'de koluma girip, "Haklı." dedi.
Valizle Hilde önde Filiz'le ben arkada giderken Hilde'nin bu yolları bildiğini farkettim. Acaba beni merak edip gelmiş miydi...
Eve geldik. Çay koyup balkona çıktık. Filiz, "O kız kim?" diye sordu.
"Ayşe mi?" diyerek sorusuna soruyla cevap verdim
"Evet o!"
"Geçen sene kuzeni öldürülmüştü ya hani, O kız! Bunlar da kızın durumu yok diye sahiplendi."
Hilde, gülerek, "Hayvan mı kız bu. Ne demek sahiplendi!" dedi
"Sahip çıktılar. Oldu mu?" dedim ne farkediyorsa.
"İplerini çekecek dedin, ne alaka?"
"Aralarında bir şey var. Ne olduğunu bilmiyorum. Bir defasında Selim, Ayşe'ye "Bunu unut kimseye söyleme, ipimizi çekersin!" dedi. Bana da "Sorma" dedi. Zeynep'le Doğan'ı da bu kız yaptı zaten. Doğan'ın annesinin platin ameliyatı vardı. O yüzden İstanbul'a getirdiler. Gidip hemen Zeynep'e söylemiş. Normalde yanında ben kalacaktım. Eve bir gittim. Zeynep gelmiş, çoktan işe koyulmuş. Sonra da kuyruk gibi Doğan'ın peşinden ayrılmadı. Annesi de tutturdu, Zeynep de Zeynep. Ailenin zoruyla kabul etti ama Selim bana, bu iş bu kadar ilerlemeyecek diye söz vermişti. Doğan da eğitimlere gidiyor iki ay sonra sınava girecek başkomiser olacak. Bayağıdır Selim'le mesafeliydiler. Yeni bir dava oldu o zaman barıştılar. Sonra da Ayşe'yi benim himayeme verdiler. Ben kendime bakamıyorum. Bir de ablalığım eksikti. Kendi kardeşlerime bile faydam olmuyorken, yedi yirmi dört benimleydi."
Hilde, "Ne biriktirmişsin be!" dedikten sonra dayanamayıp kahkaha attı.
O kadar dolmuştum kii, Hilde'nin kahkahasına aldırmayıp, Filiz'e anlatmaya devam ettim. "Selim'i de seviyor ama Doğan'ı daha çok seviyor. Doğan'da onu seviyor, hatta benden daha çok seviyor."
Hilde kolunu dürtüp, "Kıskandın mı kız." deyince inkâr ederek, "Ne kıskanacağım bee!" dedim. "Alsın abilerini de tepe tepe kullansın. O Zeynep cadısı iki aya kıçına tekmeyi basınca göreceğim ben onu..."
~~~~~~. ~~~~~~. ~~~~~~.
... Selim eve gelip duş aldıktan sonra yattı. Uyandığında gece 3.00 gibiydi. Ayşe'nin mesajını gördü. "Selim abi, Nurseli abla eşyalarını toplayıp evden gitti. Nereye gitti biliyor musun?" Selim hemen Ayşe'yi aradı. İkinci dakikada Ayşe uykulu bir şekilde telefonu açtı.
"Efendim abi."
"Ayşe, mesaj atmışsın?"
"Evet abi, Nurseli abla yanında iki kızla gelip bütün eşyaları toplayıp anahtarı da bırakıp gitti."
"Of, Nurseli of!"
"Ne oldu abi! Kavga mı ettiniz?"
"Yok bir şey sen canını sıkma. Sabah bulurum ben onu. İyi geceler!"
Telefonu kapatıp tekrar, "Oof Nurseli of inatçı keçi!" diyerek balkona çıktı...
~~~~~~. ~~~~~~. ~~~~~~.
Sabah okula gitmek için evden çıktığımızda Selim'in araba kapıdaydı. Hilde'ye, haklı çıkmış gibi, "Al!" dedim...
Hilde, kolumdan tutup ileri iterek, "Yürü ve adam akıllı konuş. Saçma sapan şeyler de yapma sakın. Pişman olursun. İş işten geçmiş olur!" deyince gözlerine bakarak cevabı dilinden önce onlardan bekleyerek, "Sen oldun mu?" dedim
Hilde'nin gözleri doldu. Gözlerini kaçırarak, "Evet oldum!" dedi. İstediğim cevabı hem ağzıyla hem gözüyle vermişti ama dediği gibi iş işten geçmişti.
Arabanın yanına geldiğimizde Selim arabadan inip yarım ağız gülümseyerek baş selamı verdi. Hilde evi işaret edip,
"Ne zamandır biliyorsun?" dedi.
Selim saatine bakıp. "Oluyor bir iki saat!" deyince, "Oda biliyor mu?" diye sordu
"Ben biliyorsam?!"
"Özel hayat diye bir şey kalmadı. Bu ne be! Ben gidiyorum. Durakta bekliyoruz." deyip Filiz'in koluna girip yürüdü.
"Tamam bende hemen geliyorum." deyip kollarımı bağlayıp Selim'e baktım.
"Eve dön! Lütfen." derken karısı baba evine dönmüş kocalar gibi bakıyordu. Yalvarır gözlerle bakması da muhtemelen, ortak çocuğumuza bakacak kimsenin olmamasındandı.
"Sana son bir fırsat. Sözünü tut gel beni al. Yoksa ne sen yorul, ne beni yor. Ben bir gidersem başka eve gitmem. Aileme geri dönerim, burada oluşum sana bir şans daha verdiğim için. Tamam mı?"
"Son kararın bu mu?"
"Evet!"
"Canın sağ olsun."
"Hoşça kal."
"Sen de..."
"Bir daha karşılaşmayız değil mi?.."
"Yok merak etme."
"Ayşe de artık okula gelmesin."
"Tamam."
Ağlayarak yanından gitmeye çalıştım. Selim kolumdan tuttu, kendine çekip sarıldı. "Kendine dikkat et!" deyince, Kalbim istemese de, "Sen de!" deyip ayrıldım...
Durağa doğru giderken ikinci defa yüreğimde bir ağırlık varmış gibi hissediyordum...
Selim vurulunca onu bir daha bırakmamak için söz vermiştim ama şimdi kendim ayrılmak istemiştim.
Durağa gelip Hilde'ye sarıldım. Ağlamamdan ne olduğunu anlayan Hilde, "Bir kere de beni haklı çıkartmasan ölür müsün? Ne dedim ben sana inatçı keçi!" dedi.
"O istedi ben değil! Israr bile etmedi. Bıkmış benden."
"Bir buçuk yılda adamı pes ettirmişsin. Aferin sana. Yürü hadi yürü şuna binelim!" deyip otobüse el salladı.
Otobüse bindik, bir yandan kızlarla barıştığım için seviniyor, bir yandan da Selim'le tamamen ayrılmaktan korkuyordum.
Erken saat olduğu için otobüs doluydu. Dikildiğim yerden başımı cama dayamış dışarıyı seyrediyordum.
Filiz, koluma vurarak, "Telefonun titriyor." dedi. Çantamdan telefonu çıkardım arayan Elif'ti. "Efendim Elif."
"Nurseli neredesin?"
"Otobüsteyim okula gidiyorum."
"Sen iyi misin? Dün Ayşe'yle konuştum, evden ayrılmışsın! Nedeenn?"
"Sadece evden değil, abinle de ayrıldık!"
"Şaka yapıyorsun değil mi? Beni denemek için yapıyorsan fena yaparım bak!"
"Keşke gerçek olmasaydı ve sende beni dövseydin."
"Şuan şoktayım Nurseli, neden pekii, ne oldu?"
"Ben şuan otobüsteyim ve ayaktayım, konuşamıyorum. Abine sor olur mu? Şimdi kapatmam lazım! Görüşürüz."
"Tamam canım, en kısa zamanda yanına geleceğim. Bu böyle bitmedi. Görüşürüz..."
~~~~~~•~~~~~~•
...Elif'in sabah sabah morali bozulmuştu. Annesine belli etmemeye çalışıp odasına giderek abisini aradı.
Selim, moralsiz bir sekilde, "Efendim Elif!" diyerek telefonu açtı.
"Abi! Neler oluyor?"
"Belli ki öğrenmişsin! Neden soruyosun."
"Bir şey öğrenmedim! 'otobüsteyim' dedi. Sana sormamı söyledi."
"Kendi ayrılmak istemesini bile bana anlattırıyor ya, pes!"
"Abi! ne oldu?"
"Dün eczanede Doğan ve Hilde karşılaştı. Her zaman ki gibi olan bize oldu. Durum bu! Ama bu sefer çaresizim. Ne yapacağım bilmiyorum."
"Nurseli ne istiyor kii?"
"Doğan'la Zeynep'i ayır biz barışalım diyor!"
"Saçmalamış!"
"Gelde inatçı keçiye anlat!"
"Tamam, ben onunla konuşurum. Gerçekten şuan çocukluk yapmış. Sen moralini bozma, Bende önemli bir şey zannettim!"
"Hayır Elif! ilk sefer olduğu gibi, yine karışma. Bende Doğan'ın saçmalıklarından sıkıldım."
"Abi! Şuan sende saçmalıyorsun farkında mısın? Kendi mutluluğun için onları ayıracak mısın gerçekten?"
"Kızım, Zeynep'i ne kadar severim bilirsin. Körü körüne kendini mutsuz olacağı bir evliliğe hazırlıyor."
"Nereden biliyorsun abi! Belki ileride Doğan abi de sevecek. Dün gayet mutluydu."
"Öyle miydi? İyi ki gelmemişim. Yoksa Onun iki yüzlülüğünü görecektim."
"Nasıl! İki yüzlü derken?"
"Kızım, dün gözümün önünde Hilde'ye yalvarmasaydı bende inanırdım. Hilde, kal dese Zeynep'i o hâlde gelinlikle bırakacaktı... Allah'tan Hilde aklı başında kız. İleriyi düşünüyor. Onun da bugünkü halinden daha fazla dayanamayacağını gördüm. Zeynep'i ileride dul, terkedilmiş görmek istemiyorum!"
"Ne diyorsun ya! Ne olacak peki! Ne düşünüyorsun?"
"Bekleyip göreceğiz kardeşim. Mevla görelim neyler neyler ise güzel eyler. Dediğim gibi sen Nurseli ile görüş ama karışma."
"Tamam abiciğim, sıkma canını, görüşürüz..." ~~~~~~•~~~~~~•
Waiting for the first comment……
Please log in to leave a comment.