Leyla: "Bir gün, okul çıkışı bir kadın ve torununu gördüm. Çocuğu dilendiriyor zannettim. O kadar sinirlendim kiii, teyzenin yanına gidip, "Teyzee bu çocuğun ne günahı var! Neden okulda değil" diye kızdım.
'Normalde okula gidiyor ama şuan hasta, evde yalnız kalmasın diye yanıma aldım' dedi. Ben de cüzdanımdan para çıkartıp, tezgaha bıraktıktan sonra, yoluma devam ettim.
Teyze arkamdan parayı geri getirip, 'Ya tezgahımdan bir şeyler al yada paranı geri al, ben torunuma haram ekmek yedirmem.' dedi.
Baktım, tezgahta asla giymeyeceğim yelekler, patikler, takmadığım türbanlar var, 'neyse' dedim 'birine veririm,' en pahalıları hangisi ise onları aldım. Sonra çocuğun yanına oturup, biraz konuştuk.
'Okuma yazma ögrendin mi' diye sordum, 'Yok' dedi. Bende babaannesine, 'torununla bi anlaşma yapsak, ben ona bir dua yazsam okumayı söktüğünde bana öyle dua etse, bende ona bunun karşılığında para versem kabul eder misiniz?' dedim.
'Para karşılığı dua mı olurç dedi, 'Camide ki hocalar para almıyor mu' dedim, 'Ama onlar farklı' dedi. 'Benim gözümde aynı,
buradaki öğretmenler de aynı değiller mi?' dedim.
Baktı olmayacak, "Tamam ama belli ki durumun iyi, abartmamak şartıyla olur' dedi. 'İstediğimin karşılığını verecek kadar zengin değilim. Keşke o şey olsa da bütün malımız mülkümüz feda olsa' dedim. Sonra da kağıda,
'Allah'ım, Hakan abi Leyla ablaya aşık olsun.' diye yazıp verdim!"
Elif: "Aaaaaaa!"
Leyla: "Cebimdeki bütün parayı da verdim. kadında bana hayır dualar etti.
Bir gün ders çalışıyorum, abin geldi masaya kitapları vurdu. Ben bi korktum tabii!.. İzin falan almadan pat diye karşıma oturdu ama bir sinirli bakıyor bir sinirli bakıyor anlatamam.
'Senin amacın ne?' dedi. 'Anlamadım!' dedim. 'Amacın birinciyi geçmek mi? ikinciyle olmak mı?' deyince ben önce bi kızdım. 'Ne saçmalıyosun sen beee' dedim. 'Açıkça bir soru soruyorum. Birinciyi geçmek istiyorsan birinci benim, benimle yarış. İkinciyle olmak istiyorsan söyle bir iki soru boş bırakıcam' dedi!"
Elif: "Wwwwaaaawww, Sende ikinciyle olmak istiyorum dedin herhaldee?"
Leyla: "Hayır, Tabii kii. Ağırlığımı bozar mıyım?.. Ondan hoşlandığımı asla belli etmedim. Birinciyi geçmek istiyorum dedim, 'O zaman ona göre davran! Aç kitabını!' dedi. Eksik derslerimi çalıştık.
Ders çıkışı hemen o kadının durduğu yere gittim. Çocuk daha dua etmeden kabul olmuş gibiydi. Daha çok para verip dua ettirecektim. Ama kadın yoktu. Abinle hemen hemen her gün ders çalışıyorduk. Çok güzel günlerdi. Üç yılımız böyle geçti. Sonra da benim dönüşümün serüveni başladı.
Elif: "Bu arada diğer çocuk ne oldu?"
Leyla: "Ben yine birinciyi geçme çabasına düşünce oda ayrıldı!"
Elif: "Dönüşün nasıl oldu?"
Leyla: Okulun 4. yılının yaz tatilindeyiz. O yaz yurt dışına çıkamadık. Bende yazlıkta acayip sıkıldım. Annemi bırakıp İstanbul'a geri geldim. İnternette video izlerken uyuya kalmışım. Bir ses duydum. O kadar güzel o kadar muhteşemdi kii. Hem uyanmak istiyorum hemde içim huzurla dolduğu için uyanamıyorum. Sabah oldu, kalktım. Hemen geçmişte ki şarkılara baktım. Hiç biri değildi.
Canım sıkıla sıkıla mutfağa gittim. Yardımcı abla mutfakta o duyduğum sesi mırıldanıyordu. Yaklaştım, 'abla sen ne söylüyosun, gece de duydum' dedim.
Özür diledi. Geldiğimi bilmediği için sesli dinlemiş. 'Özür dileme bana göster' dedim.
*(hafız abdulbasit Muhammed Abdussamed tekvir suresi)*
O kadar etkilendim ki, O hocanın okuyuşu beni benden alıyordu. Son ses açıyordum gözlerimi kapatıp saatlerce dinliyordum.
Sonra bende bi merak uyandı. Kulağıma hoş gelen bir şeyler söylüyor ama ben anlamıyordum.
Bende, mealli Kur'an-ı Kerim alıp okumaya başladım. Her gün okuyordum. Bazılarını şak diye anlıyordum ama bazıları için yardım almam gerektiğini düşündüm. Aklıma da, bizim sınıfta bi arkadaş vardı. Tuğçe isminde, o geldi.
Elif, "Aaaa, Tuğçe ablayı ben tanıyorum galibaaa!" derken, aynadan Hakan'a bakınca Hakan da kaşını kaldırıp, "sus" işareti yaptı.
Leyla: "Bence, abin de dahil herkes, abinle o kızın evleneceğini düşünüyordu.
Hakan: "Benim adıma konuşma!"
Leyla: "Yalan mı Hakan?!"
Hakan: "Aramızda bunu düşünmene sebep olacak bir şey olmadı!"
Leyla: "Bak yalan diyemiyor! Neyse ben devam edeyim. Giyimi kuşamı bana o kadar aşırı geliyordu kii. Selam bile vermezdim. Kafamı çevirirdim.
Sıkıla sıkıla aradım. Ayette ne demek istediğini sordum. O kadar sevindi ki sesinden anlamıştım. Benim anlamamış olmama neden bu kadar seviniyor diye de şaşırmıştım. 'Hemen buluşalım' dedi.
Ertesi günü buluştuk. Sonraki günlerde de okul açılana kadar evlerinde, mahallesi'nde, gittiği bi kurs vardı orada buluşmaya devam ettik. Okul açıldı. İlk gün abin gelmedi. İkinci gün onu okulun kapısında görünce, neden bilmiyorum çok utandım.
Yanına gidemedim, sınıfta en arkalara oturdum. Tenefüslere çıkmadım. Tuğçe yanıma geldi. Onunla biraz ders çalıştık. Çıkışta bi cafeye oturdum. Biraz dalmışım. Abin geldi, yine izinsiz selamsız pat diye oturdu. Derslerle ilgili konuşuyor ama bana hiç bakmıyordu. O bakmadıkça ben daha çok utanıyordum.
Eteğimi aşağı indirmeye çalıştım. Mini etek ne kadar inerse tabii! crop bluzumu çekiştiriyorum. Aşağı indiriyorum yukarısı çok açılıyor, yukarı çekiyorum göbeğim açılıyor.
İyice bunaldım. 'Gitmek istiyorum!' deyip izin isteyerek kalktım. Kapıya kadar birlikte yürüdük. O an yerin dibine girmek istedim. Başka erkeklere karşı değil, sadece abinden utanıyordum.
O günden sonra okulda pantolon, uzun kollu badi, bluz giymeye başladım. Okul forması gibiydi. Eve gelip çıkartıyor rahat giyiyordum. Abinle derslere de tekrar başlamıştık. Her şey iyi güzel devam ederken, benim haberim yok, bana sürpriz doğum günü hazırlamışlar.
Bizim yan komşumuzun ikizlerinden birisi okuldan arkadaştı. Partiyi onların evde ayarlamışlar. Onların düzenlediği parti zannettim.
Giyinip gittim, bi baktım bizim sınıftakiler orada. Üzerimde askılı kısa salopet bi elbise, gözlerim hemen abini aradı. 'İnşaallah gelmez' diye dua ediyordum. Bilmem ne zaman sonra abin geldi. Beni öyle görünce Ylyüzü değişti.
Hakan: "Kandırılmışım gibi hissetmiştim!"
Leyla: "Hediyemi verdi, 'Mutlu yıllar dilerim' deyip gitti.
Hakan: "Ben o gün evlenme teklifi de edecektim!"
Elif: "Aaaayyyy yaaa! Ağlayacağımm amaaaa!"
Leyla: "Peşinden koşup, 'Teşekkür ederim, açmamı beklemicek misin?' dedim. 'Çok kullanacağın bir şey değilmiş, kusura bakma! Başkasına verirsin!' dedi.
Paketi açtım, teyzeden aldığım türbanla yeleğin aynısıydı. 'Bunu nereden aldın?' dedim. 'Öyle bi tezgahtan!' dedi. Tarif ettim, 'ben yıllardır o teyzeyi arıyorum, nerede' diye sordum. 'Gelirken yolda rastgele aldım. Bilmiyorum!" dedi.
Hakan: Ama ben onları özellikle yaptırmıştım, aldıklarının aynısı olsun diye!"
Leyla: "Dur aşkım, oraya sonra geleceğim!.. Nerede kalmıştım, o geceden sonra abin aramıza mesafe koydu. Bende ders yerine Kur'an'a daldım. Sürekli Tuğçe'yle takılmaya başladık. Gel zaman git zaman ben artık başka erkeklerden de rahatsızlık duymaya başladım. Sanki sürekli bana bakıyorlarmış gibi hissediyordum. Annem bu durumu farketti ve şiddetle karşı çıktı. Benim de bir huyum vardı. Bana 'yasak' denen şey daha cazip geliyordu. Pantolonlarımın bacaklarını kesip şort yapmış. Uzun kollu badilerimi, bluzlarımı çöpe atmıştı.
Annem, resmen evde savaş ilan etmiş gibiydi. O gün okula gitmedim.Yardımcı ablaya bana pantolon ve bluz alması için para verdim. Annemden gizli getirdi.
Ertesi günü evde ki kiyafetlerden giyinip arabaya bindim. Bir kaç km sonra ablanın aldığı kiyafetleri üzerime takıp okula onlarla gittim.
Elif: "Abiiimm! O ne yapıyordu?!"
Leyla: "Dedim yaa, o geceden sonra mesafeli davranıyordu. 'Merhaba, merhaba,' o kadar. Dersleri de bırakmıştık. Ben abinden sonra çok bocaladım. Abin destek olsa belki daha kolay olurdu, ona göre hareket ederdim. Yanii bilmiyorum emin de değilim! Annemi bir süre idare ettik. Yardımcı abla gizli gizli kıyafetlerimi yıkayıp saklıyordu.
Bir gün makineden bir şey alacağı tutmuş. Kıyafetleri gördü, üzerine alkol döküp gözümün önünde yaktı. Ablayı da 'bir daha yaparsan kovarım' deyip korkuttu.
Elif: "Yengee baban!? O bir şey yapmıyor muydu?"
Leyla: "Bilseydi yapardı ama, o dönemlerde iş yerinde sorunlar varmış. Eve hafta da bir, bir kaç saat ancak gelebiliyordu! Bende iki kıyafet daha aldım. Tuğçe'yle anlaşmıştık. Okula yakın bir yerde buluşuyor arabada onun getirdiğini giyiyordum. Çıkışta yine çıkartıp Tuğçe'ye veriyordum, eve götürüyordu. Elbiselerimi de o yıkıyordu.
Birgün hıçkırıklarla ağlamaya başladı. 'Ne oldu?' dedim. 'Senin bir günde yaptığının ecri benim bir yıl yaşadığım bu rahatlıktan daha fazla, Lütfenn bana dua et' dedii.
'Sende bana et, bir şeyler olsun, bende rahat rahat istedigim gibi özgürce gezeyim.' dedim. Güldü, 'Özgürlük ne kadar göreceli bir kavrammış meğer!' dedi.
Bir yılımız da böyle geçti. Yazın iki ay gittiğimiz yerde evde hapis gibi kalınca babam şüphelendi ama annem bir şekilde kapattırdı. İstanbul'a geri dönmek zorunda kaldık. Babam işe gidince yanıma geldi.
'Anne kız baş başa kahvaltı yapalım haa! Ne dersin' dedi. Meğer yan komşunun oğlu ile kahvaltı planlamış. Onun da yanında oturmak istemeyince beni saçımdan sürükleyerek odama götürdü.
'Annee yapma etme! Ben doğruyu buldum. İzin ver. Sen beni ateşe atmak mı istiyorsun?. Bizi yediren, içiren sayısız rızık veren Rabb'imiz bunu emrediyor lütfen,' dedim.
'Demek seni yediren içiren öyle mii? Gör bakalım, ben sana vermeden kim rızık veriyor?' deyip beni odama kilitledi.
Vanadan suyu kapatmış, muslukları da açıp bütün suyu boşaltmış. Namaz vakti gelince Tuğçe'yi aradım, 'abdest alamıyorum, ne yapmalıyım' dedim. Teyemmüm alabileceğimi söyledi. Meğer ne çok imkân varmış!.."
Elif, yengesini şaşkınlıkla dinliyor, bu yaşadıklarına inanamıyordu. Abisiyle dikiz aynasından göz göze geldi. Hakan da ağlamamak için kendini zor tutuyor gibiydi.
Yazın o sıcakta susuzluğu değil abdesti düşünmüştü... Leyla anlatmaya devam etti.
Leyla: "Balkonumda saksı vardı, onun toprağı ile teyemmüm aldım. Namaz kılıp uyumaya çalışıyordum. İkinci gün annelik duygusundan olacak, bir bardak su ile geldi. 'Aklın başına geldi mi bakalım! Bak elimde buuzzz gibii su var. Kana kana içebilirsin, ister misin?' dedi
Suyu aldım, biraz içtikten sonra, 'Ya Rabbi anneme merhamet verdiğin ve bu suyu onun vesilesi ile bana gönderdiğin için sana şükürler olsun.' dedim.
Bardağı elimden aldı, 'yarın akşama kadar aç susuz kal da, bakalım bir daha bu şekilde alay edecek misin?' dedi ve yine kilitleyip çıktı.
Elif: "Babaaannn?"
Leyla: "Dedim yaa, babam o sıralarda hafta da bir geliyordu."
Elif: "Telefon etseydin?!"
Leyla: "Ne olurdu? Annem kendince haklı çıkardı, oysa ben, annemin de doğru yolu bulmasını istedim. Ertesi günü de aç susuz geçireceğimi düşünerek oruç tuttum.
Elif: "O sıcakta nasıl dayandın?"
Leyla: "Rabb'im bana sabrını verdi. Ben asıl anneme üzülüyordum, ona dua ediyordum. 'Bu yaptıkları yüzünden ona azap etme, doğru yolu buldur' diyordum. İkindiden sonra balkona çıkıyordum. Denizin esintisi ile ferahlıyordum. Akşama doğru yine bir bardak su ile geldi. Ben açlıktan balkonda ki koltukta uyumuşumm.
Bacaklarıma vurarak uyandırıp, 'Su ister misin vereyim mi?' dedi. Ezan okunmadığı için suyu istemedim, 'Anne seni çok seviyorum, konuşalım mı?' deyip karşı koltuğu gösterdim, isteksiz, suratı asık oturdu. Yalvarmamı bekliyordu.
'Annecim, rüyamda babaannemi gördüm, eski günlerimizi gördüm. Vefat ettiği sene köyde çok mutlu zamanlar geçirmiştik hatırlıyor musun?.. Pardon, o zaman sen yine çok sinirliydin. Babamla benim için mutlu bir yıl olmuştu! Sahii annee, sen babaannemi de mi kapalı olduğu için sevmedin. Eğer öyleyse babamla neden evlendin?' dedim
Hiç düşünmeden, 'Sana hamile kalmasaydım evlenmezdim. O kadında beni almazdı.' dedi. Babam, dedemin şirketinin ceosuymuş. Annemle aşık olmuşlar. Dedem babama çok güveniyormuş... Annem hamile kalınca, dedem annemin hisselerini babama devredip evlendirmiş. Dedem annemi tanıyor olacak, babamdan boşanamasın diye hisselerini almış diye düşünüyorum.
Babam yıllarca şirketi ayakta tutmak için çırpınmış. Dayımın kumar borcuna karşılık şirketin bir kısmını daha satın almış. Biz annemle konuşurken ezan okunmuştu. Bir süre daha konuştuktan sonra annem suyu uzattı. 'Hadi be kızım inat etme artık.' dedi
'Anneeeeemm, bu inatlık değil, olması gerekeni geç de olsa farkedip bir daha eski cahilliğe tövbe etmek.' dedim... Neyse, muhabbetin hoşnutluğundan herhalde suyu bitirmeme izin verdi.
Ertesi günü ikindi de bir yağmur başladı. Ben koltukta baygın gibiyim. Susuzluktan çatlamış dudaklarımın ıslanmasıyla uyandım. Kalktım balkondan baktım. Sanki bir bulut sadece bizim mahalleye yağıyor gibiydi.
Babam annemi aramış 'akşam yemeğe davetli var, yemek havuz başına hazırlansın.' demiş. Annem şaşırmış, 'Ne havuzu, burada yağmur yağıyor.' demiş. Babam da şaşırmış, 'Burada yok demiş,' birbirlerini görüntülü arayıp göstermişler.
Annem yanıma geldi. Baktı ben rahatlamışım. 'Ne okudun da böyle oldu?' dedi. 'Okumayla yağmur yağacağına inanıyorsun ama inancımızın gereği gibi yaşamama karşı çıkıyorsun. Sence de bu tezatlık değil mi?' dedim. 'İyii baariii, bu günkü suyunu içtin. Yemeğini de ben vereyim. Acıdım haline,' demeye kalmadı.
Üzerimizden bir karga geçti ve ağzında ki cevizi balkona düşürdü. Aldım, yüksekten düştüğü için kırılmıştı. İçini açtım, yarısını yedim. Diğer yarısını da anneme uzatıp, 'Rabb'imin bu ikramını benimle paylaşmak ister misin dedim?' Kalktı odadan çıktı. Misafir geleceği için mecburen suyu ve odanın kapısını açtı.
Yardımcı ablaya da 'iki gün gelme' demiş,
Akşam yemeğe inemeyince babam merak etmiş. Annem de durumumu anlatmış. Babam da ailesinden gelen bir kaç bildiğini anlatmış ama annemin sevineceği türden. 'Sen şimdi ısrar edersen, zorlarsan daha çok kapanmayı ister. Gençlere, ne yapma dersen inadına onu yaparlar bilmiyor musun? Sen karşı çıktıkça daha çok cazip geliyordur. Ben kızımı biliyorum. Biraz serbest bırak, hevesini alsın, emin ol yazın en kavurucu zamanlarında o kadar kat kat giyince pişman olacaktır! Nefsine zor gelecek zaten, çevresinden dışlanınca da vazgeçer merak etme' demiş.
Annem geldi. 'Madem bu kadar çok istiyorsun o zaman serbestsin. Ne istiyorsan yap ama okul bitene kadar başörtüsü takamazsın!' dedi. Kabul ettim. Giyimime karışmadı ama başımı da kapattırmadı. Okullar açıldı, abinle yine karşılaştım, ben ona bir adım attım, oda zahmet edip kabul etti. SAĞOLSUUUUUNNN!..
Derslere tekrar başladık. Çoğu zaman Tuğçe'yle vakit geçiriyorduk. Çünkü bir zamanlar ulvi maneviyatından dolayı korktuğum, ulaşmayı imkansız gördüğüm adam gitmiş, yerine sıradan olağan bir erkek profili gelmişti. Hattaa çoğu zaman içimden eleştiriyordum.
'Neden benimle ilgilendi. Ben ona haramdım' diye kızıyordum. Bu sefer ben abinle arama mesafe koydum. Bir gün Tuğçe ile ders yaparken, 'Sen varyaa, sınıfta hiç bir kızın yapmadığını yapmışsın. Hakan'ı direk kendine bağlatmışsın!' dedi.
'Anlamadım' dedim. 'Ben bu halime güvendim. Bana öyle geliyor ki Hakan bile, sınıfta benden başkası ile kendini düşünmemiştir. Ben de aynı şekilde düşünüyordum ve tembellik ettim. Nasılsa garanti diye bir defa bile Hakan'la ilgili dua etmedim. Okulum, ailem, sağlığım, kariyerim için dualar ediyordum ama Hakan ile ilgili bir dua etmiyordum. Oysa sen işini sağlama alıp Hakan'la olmak için en garantili yolu kullanıp dua etmişsin ve bunun mükâfatını da hayatını etkileyecek kadar almışsın. Maşaallah baarekallah, inşaallah mutlu bir yuvanız olur.' dedi.
Şaşırdım, 'Sen nereden biliyorsun?' dedim. 'Merak etme yakında sende öğrenirsin,' dedi. Okulun ikinci döneminde babamın işlerinin kötüye gittiğini öğrendik. Son altı aydır zorluklar çekiyormuş ama bize belli etmiyormuş.
Dayımın kumar tutkunluğu yüzünden şirkete haciz geldi. Evi, arabayı satmak zorunda kaldık. Bu arada ben gizli gizli kapanmıştım. Annemin beni görecek hâli yoktu. O yüzden rahattım ama evde onun yanında örtmüyordum.
Yeni evimize taşındık. Apartman dairesiydi ve annem ilk defa böyle bir evde kalıyordu. Gündüzleri eski komşularımıza gidiyor, vaktinin çoğunu dışarıda geçiriyordu. İnternetten yemek yapmayı öğrendim.
Annem kafayı yemek üzereydi. Bir gün eve erken gelesi tutmuş, binadan girerken kapıda karşılaştık, beni kapalı görünce gözü döndü. Üzerime saldırdı.
Ağzımı, burnumu kanattı. Türbanımı yırttı. Galiba fakirliğin intikamını da almaya çalışmıştı... İki gün yine odama hapis etti ama bu sefer hiç su vermeden... İkinci gün akşam abin mesaj attı. 'Seni okulda göremedim iyi misin?'
O an o kadar heyecanlandım kii, ne açlığı ne susuzluğu hissediyordum. 'Evdeyim, hastayım, yatıyorum' dedim.
'Seni görmem lazım adresi ver,' dedi.
'Olmaz, annemle aramız kötü' dedim.
'Hani hastaydın! Şimdi kesin görcem neredesin?' dedi.
Hakan: "Tuğçe bana, annenin yazın yaptığını ve olanları anlatmıştı!"
Leyla: "Tahmin etmiştim... Adresi verdim. Bizim binanın arkası boş arazi. Benim odamın camı oraya bakıyordu. Abin gelmiş bana 'dışarı çık' diyo, 'Kapı kilitli çıkamam ama arka arsaya gelebilirsen görüşürüz dedim!'
***(Hakan, artık göz yaşlarını tutamadığını belli ediyor, direksiyonu sıkıyordu.)***
Leyla: "Telefondan arsayı tarif ettim, Abin geldi. Bende duvardan tutunarak cama yürüdüm. Beni görünce, 'Bu ne hâl böyle,' dedi. 'Annemin ceza yöntemi cahiliye dönemi işkenceleri gibi açlık ve susuzluk, merak etme Bilali Habeşiye yaptıkları gibi karnıma taş koymuyor' dedim. 'Otur, ayakta durma, bayılma, camı da açık bırak çekil' dedi.
Marketten bir şeyler almış... Telefon etti.
'Yanında ip varmı?' dedi. 'Yok ne yapacaksın?' dedim. Biraz sonra pat, camdan bir ip, 'Al bunu aşağıya sarkıt!' dedi. Aşağı sarkıttım, şuan 'hayatında yediğin en güzel şey neydi?' deseler, 'bir ceviz, bir gofret ve 250 ml su' derdim.
Elif: "Aaaa, vitrindeki cam kututa olanlar onlar mı?"
Leyla: "Eveett! Onlar o zaman yediklerim!
Kendime gelince tekrar kalktım, camdan baktım abini göremedim. Gitti diye de düşünemiyordum. on beş yirmi dakika sonra yine, 'ipi sarkıt diye' mesaj attı. İkimize yemek almış. 'Bu ilk randevumuz olabilir mi?
benimle yemeğe çıkar mısın?' dedi.
Sandelyeyi alıp oturdum. Abinde yere oturdu. 'Yavaş ye' dedi. 'Biliyorum, tamam' dedim. Flaşın ışığını yakıp önüne koydu. Yemeği yedik. Sonra da, 'Sabah kahvaltısını kaçta yapıyorsunuz küçük hanım' dedi. 'Farketmez' dedim. 'Öğlene doğru olabilir."
Leyla sustu... Burnunu sıktı... Gözleri doldu ve tekrar devam etti...
"O akşam, annem mutfakta yemek yapmaya çalışmış. Babam telefon edince tencereyi ocakta unutmuş. Mutfakta yangın çıkmışş.
Annem yangın alarmını duyunca farketmiş... Mutfağa gidip söndürmeye çalışmış. Elleri yanmış. Panik olmuş, saçlarına sıçramış. Söndürmeye çalıştıkça daha çok alev alıyormuş.
Ben abini gitti zannetmiştim. Evin önünde arabada bekliyormuş. Bizim binanın yangın alarmı ötünce koşup yukarı çıkmış. Kapıyı kırmışlar.
Abin annemi söndürmüş. Sonra benim odamın kapısını açmış. Ben dumandan etkilenmişim... Gözümü hastanede açtım..."
Waiting for the first comment……
Please log in to leave a comment.