Selim, yatağında sinirden şekilden şekile girerken odaya Pınar ve Zeynep geldi. Elif'i alıp çıkacaklardı.
Nöbet sırası Selim'in abisi Hakan'daydı. On, on beş dakika geçmişti ki bir odadan gelen ses ile irkildiler, hepsi, "N.Ne oluyor yaa?!" diyerek birbirine baktı.
Nurseli'nin çığlığı odaya kadar geliyordu. Hemen odadan fırlayıp, sesin olduğu yere doğru gittiler.
Selim, endişelenip kalkmak için değneğini almak isteyince Kaan, engel olmaya çalıştı.
Kardeşi ne dediyse Selim'i ikna edemedi ve yataktan kalkıp acısına rağmen hızlı adımlarla Nurseli'nin kapısının önüne geldi...
Odanın kapısı açıktı ve Doğan, Hilde'yi duvara sıkıştırmış avazı çıktığı kadar bağırıyordu.
Herkes şaşkınlıkla onları izliyordu.
Selim, kapıdan Nurseli'ye bakıp, yarasını tutarak içeri girdi. Nurseli de, şoktan Filiz'e sarılmış ağlıyordu.
Doğan ise hâlâ bağırıyordu, "GEL DOĞAN! GİT DOĞAN! GETİR DOĞAN! GÖTÜR DOĞAN! BU MU LAN KARŞILIĞI, NANKÖR MÜSÜNÜZ LAN SİZ. OOHH BEE BULDUNUZ BİR KUKLA, AŞAĞI YUKARI OYNATTINIZ , DAHA NE YAPSIN BU APTAL, CEVAP VER BU MU KARŞILIĞI HAA, SÖYLE BU MUU?"
•~~~~•Doğan, sustu. Bütün sinirini atmış gibiydi. Hilde'ye bakıyor, hızlı hızlı nefes alıp veriyordu.
Hilde, ağlamaya başlamış, göz yaşları yanaklarından eline akıyordu.
Yutkundu, Hilde'nin canını acıttığını düşünerek kolunu ve çenesini gevşetti.
Onu ilk defa böyle görüyordu. Hilde, gözlerini gözlerinden ayırmadan bakarken, yuvalarına biriken yaşlar, gözlerini kırpmadan ardı ardına akıyordu.
Doğan, bu bakışlara ve yaşlara dayanamayıp Hilde'yi öpmeye başladı...
•~~~~•Nurseli,
Doğan'ın uzun boyundan, Hilde'nin karşılık verip vermediğini göremiyorduk ama Filiz'le şaşkınlıktan küçük dillerimizi yutmak üzereydik.
On on beş saniye öylece kaldıktan sonra Doğan, yavaşça Hilde'yi bırakıp bir adım geri attı ve kimseye bakmadan odadan koşar adım çıktı. Gözü ne Selim'i ne de arkasından kendine bakanları görüyordu.
Hilde, ise ne olduğunu anlamamış gibi, boşluğa dalmıştı... Bir kaç saniye sonra oda koşarak banyoya gitti.
Filiz'de, beni bırakıp peşine koşunca, dengemi kaybedip yan yatağa düştüm.
Birden selim'le göz göze geldik. Selim bana boş boş bakıyordu. Sultanahmet'te bile bu kadar soğuk, kızgın ve boş bakmadığını farkettim... Aynı ifadeyle dışarı çıkıp, odasına gitti.
Tam da dediğim gibi olmuştu, suçlu ben olmuştum...
•~~~~•Zeynep, yangın çıkışına doğru koşup, merdivene oturarak ağlarken, Pınar ve Elif onu teselli ediyorlardı.
Pınar: "Zeynep, saçmalama! Alt tarafı bir öpücük. O da kızgınlık anında sakın ciddiye alma..."
•~~~~•Nurseli,
Odanın önündeki kalabalık tamamen boşaldığında Hilde dışarı çıkıp, "Ben gidiyorum!" deyince Filiz peşinden koştu, koridorda kolundan tutup. "Nereyee?" diye sordu.
Hilde, gözlerini kaçırarak, "Yurda nereye olacak." dedi sert bir ses tonuyla.
Filiz, kapısında onları izlediğim odayı işaret ederek, "Biz ne yapacağız? Nurseli ne olacak?" deyince, "Bana ne kızım! Başıma ne geldiyse onun yüzünden geldi zaten, baksın başının çaresine." deyip, yüzüme bakmadan hızlı adımlarla gitti.
Filiz, Hilde'nin arkasından bağırsa da umursamadı. Filiz, odaya doğru dönüp beni teselli etmek için, "Sen bakma ona sinirden ne söylediğini bilmiyor." dedi
Üzgün olduğumu belli etmemeye çalışarak, "Haklı, herkese bela oldum. Sen de onunla birlikte git, yalnız bırakma. Beni merak etme, mâluumm, ben artık yalnız değilim." dedim, Selim'in odayı göstererek. Filiz, "Geleceğim." diyerek vedalaştıktan sonra, Hilde'nin peşinden gitti...
Filiz gittikten sonra hemşirenin yanına gittim... Doğan'da, arkadaşlarım da artık gelmeyecekti. Hemşireye, "Taburcu olabilir miyim?" diye sordum.
Hemşire, "Doktor hanım imzalamadan olmaz ama kendin çıkmak istersen imza atabilirsin." dedi.
Atellerin çıkmasını da babamlar duymadan yaptırmak istediğim için, "Anladım, pekii odamı değiştirebilir misiniz? İlk kata geri çıkabilir miyim? Bu odayı tek başıma meşgul etmeyeyim?" dedim
Hemşire, "Yukarıda boş oda var mı bi soralım sana haber veririz. Sen ayakta çok durma. Odada bekle." deyip beni geri gönderdi
Koca odada yapayalnız oturmuş beklerken, hemşire gelip beni başka odaya götürdü. Yeni odamda yanımda bir kadın ve annesi kalıyordu. Yatağa geçip, uzandım. Eşyalarımı toplayan görevli kadın yerleştirmeden çantayla dolaba bırakıp çıktı...
Yanımdaki teyze ile kısa bir "geçmiş olsun" faslından sonra arkamı dönüp uyuyormuş gibi yaptım.
...Akşam olmuş, yemekler dağıtılıyordu. Benimse geçmişten gelen iştahsızlığım tutmuş hiç yiyesim yoktu.
Bu yatağım cam kenarında olmadığı için, koridordaki cama çıkıp biraz bakmak istedim. Ama bu camlar denize değil hastaneye bakıyordu...
İlaçları dağıtan hemşire yanıma gelip,
"Çok ayakta kalma, Yatağa yat! Hadi gel ilacını vereyim." diyerek beni odaya çağırdı.
Birlikte odaya girip yavaşça yatağa oturdum, "Ağrım yok. Bu akşam almasam olmaz mı?" dedim, laç içmekten sonunda bağımlı olacağımdan korkarak
Hemşire, "Sen bilirsin!.. Buraya bırakayım ağrın olursa içersin." deyip ilacı komodinin üzerine bırakırken, "Biraz otur dinlen, tansiyonunla ateşine bakıcam!" deyip yan yatakta yatan teyzenin yanına ilacını vermeye gitti... Teyzenin tansiyonu ile ateşini ölçtükten sonra da yanıma geldi...
Alışılagelmiş bir şekilde tansiyonum yine düşük ateşim ise otuz sekiz buçuktu.
Hemşire ateş düşürücü ilaç getirip, "Birde iyiyim diyorsun! Senin arkadaşlar vardı, neredeler?" dedi.
Ateşin de verdiği halsizlik ile, "Gittiler, kimsem kalmadı." dedim
Hemşire, olayı bilmediği için, "Tamam. Ben yarım saat sonra gelip tekrar bakarım. Kendini iyi hissetmezsen bu tuşa bas, gelirim!" dedi.
"Teşekkür ederim! Kolay gelsin. İyi nöbetler." deyip, gülümsedim, Hemşirede tebessüm ederek, "Sağol, Size de geçmiş olsun." deyip odadan çıktı...
•~~~~•Selim,
Yemekler dağıtılırken, Kaan, Nurseli'nin kaldığı odadan yabancı kişilerin çıktığını görünce odaya baktı, Nurseli odada yoktu, yemekleri abisinin masasına bırakıp, eve gitmek için vedalaştıktan sonra hemşireye gidip sordu. Hemşire ilk kata geri çıktığını söyledi.
~~~~~~•
Nurseli'nin durumu kötü olduğu için taburcu edilmemiş, cumartesi günü yine ateşlendiği için doktor serum taktırmıştı.
Yandaki kadının kızı, ateşin ve ilaçların etkisiyle uyuyan Nurseli'nin başına ıslak pamuk koyuyordu... Kapı çaldı... Kadın, "Buyrun!" deyince içeriye, elinde çikolata kutusu olan bir delikanlı girip, "Merhaba! Geçmiş olsun!" dedi
Kadın: "Sağolun! Birine mi bakmıştınız?"
"Yoookk! Bizim hastamız için ufak bir ikramımız vardı da, onu dağıtıyorum. Buyurmaz mısınız?"
Kadın: "Allah kabul etsin, Rabb'im hastanıza da kalıcı şifalar versin inşaallah."
"Amiiiinn, sizlere de inşaallah. Bu ablanın nesi var?"
Kadın: "İki gündür ateşli, kimi kimsesi de yok, yavrucak yanıyor. Onun çikolatasını çekmecesine koyalım iyi olunca yer. Tekrar Allah kabul etsin."
Delikanlı, "A.Afiyet olsun, tekrar geçmiş olsun!" diyerek odadan çıktı...
•~~~~• Kaan, odaya geldiğinde yüzü asıktı. İçinde iki tane çikolata kalmış kutuyu komodinin üzerine bırakıp, Selim'in yanındaki deri koltuğa oturdu. Selim, "Kaan ne olduu?" diye sordu
Kaan, kıvranarak, "Aabii!" dedi,
Selim, "Ne oldu, göremedin mi?" derken paniklemek üzereydi
Kaan, "Gördüm!" dedi, üzgün bir şekilde.
Selim, telaşlanmaya başlarken, yerinden doğrulup, "Kaan, söylesene ne olduu?" dedi
Kaan: "Uyuyordu ama bu sefer farklı uyuyordu!"
Selim, "Nasıl farklı, kıvranmadan söylüyor musun yoksa ben mi bakayım?" dedi, tek bacağını yataktan indirip.
Kaan, "Tamam tamam, yaaattt! Ateşlenmiş, serum takılıydı... Yanında ki kadının refakatçisi alnına pamuk koyuyordu." deyince Selim, "Neden? Arkadaşları neredeymiş? " diye sordu
Kaan: "Gitmişler! İki gündür kimse yokmuş yalnız kalıyormuş."
Selim, yataktan kalkarken Kaan, "Aabii söz vermiştin, yapma böyle! Yaran enfeksiyon kapacak." dedi omuzlarını zorlamadan bastırarak.
Selim, Doğan'a ısrar ettiği için pişmanlıkla yutkundu. Derin bi nefes çekip, "Kaan yatamam, Nurseli orada o haldeyken, ben burada rahat yatakta uyuyamam, hemşireye söylicem yan odama gelsin." dedi
Kaan, "Aaabiii, ona yapabileceğin bir şey yok kii? Serumu takılı ilacı da verilmiş. Odadan odaya yormaktan başka bir şey olmaz. Sen şimdi yat, biraz geçsin. Ben yine çıkıp bakarım tamam mı?" deyince, Kaan, "Keşke Doğan olsaydı, o bir şey yapardı." dedi burnunun kemerini parmaklarıyla sıkıp ağlamamaya çalışarak.
Kaan, Doğan'ı aratmayacağına inanarak, "Sen bana kalkmayacağına söz verirsen, ben de yanına gider, elimden geleni yapmaya çalışırım." deyip abisine güven aşıladı...
Selim'in güvenmekten başka şansı yoktu.
"Tamam kalkmicam söz. Girebilirsen beni görüntülü ara." deyip, sırt üstü uzandı.
Kaan, abisine, "Tamam!.." dedikten sonra akşam için ne yapacağını düşünmeye başladı.
...Geç saatlerde Kaan, Nurseli'nin odasına doğru giderken hemşire görüp, "Yardımcı olabilir miyim? Ziyaretçi kabul etmiyoruz!" dedi
Kaan, tanıdığıymış gibi davranarak, "Nurseli Aktaş'a refakatçi olmak için gelmiştim!" dedi
Hemşire, "Haa tamam, odayı biliyor musunuz?" deyince, "Evet, evet biliyorum. Sorduğunuz için teşekkür ederim, iyi geceler." deyip odaya geldi, kapıya vurup, içeri girdi.
Kadın, kendi koltuğuna geçmiş uyuyordu. Aradaki perdeyi çekip Nurseli'nin ateşine baktı.
Biraz düşmüştü, hemen abisini arayıp eliyle iyi işareti verdikten sonra arka kamerayı açtı, Selim de, Nurseli'yi izledi uzun uzun...
Kaan, ateşi tamamen düşene kadar yanında kalacaktı. Yatağın yanındaki deri koltuğa uzanıp beklemeye başladı... Gece yarısı Nurseli, ateşin etkisiyle sayıklamaya başladı. Gözlerini açıp Kaan'ı görünce, "Seliimm!" dedi
Kaan, gülümseyip ateşine baktıktan sonra hemşireyi çağırmak için ayağa kalktı. Nurseli, bu sefer de Kaan'a elini uzatıp, "Seliiiimm! Gitmee! Gitmee!" diye sayıkladı...
Kaan, hızlı adımlarla hemşirenin yanına gidip, durumunu anlatınca, birlikte odaya geldiler, hemşire ateşini ölçtükten sonra seruma ateş düşürücü enjekte edip, Nurseli'ye taktı.
Endişeli gözlerle bakan Kaan'a dönerek, "Ameliyat sonrası bu ateş normal. Biraz da bünyesi zayıf olduğu için böyle, endişe edecek bir şey yok." dedi
Kaan, "Teşekkür ederim hemşire hanım." dedikten sonra içinden, "Gel de şimdi bunu abime anlaaatt" diye geçirdi.
Hemşire, "Geçmiş olsun." deyip gitti.
Sabaha karşı, Nurseli uyanmadan Kaan odadan çıkıp abisinin yanına gitti. Geceyi belli etmemek için gülümsüyordu.
Selim, "Nurseli nasıl?" diye sordu Kaan'ı görür görmez,
Kaan, gülümsemesini sürdürerek, "İyiii! Daha da iyi olcak inşaallah. Merak etme." dedi
Kaan'ın hâli, Selim'in gözünden kaçmadı, göz kırparak, "Sende bir şey var, ne sırıtıyooonn?" diye sordu
Kaan: "Hanemize biri daha katılacak, o yüzden heyecanlandım."
Selim: "Allah Allah! Ben bu kadar emin değilim sana ne oluyoo?"
Kaan: "Gün gelecek, ben demiştim dicem! Görürsün! Şimdi sebebini söylemicem, oda Nurseli ablayla benim aram da sır."
Selim: "Öyle olsun bakalım!.."
•~~~~•Nurseli,
Geceleri, ateşin etkisiyle gördüğüm aşırı gerçekçi rüyalar sonunda, yalnız geçirdiğim iki geceyi geride bırakmıştım.
Pazartesi sabah Filiz arayıp, "Geleyim mi?" diye sordu.
"Çıkış belli değil! Sen okula git! Doktor taburcu ederse seni ararım." dedim, gayrı ciddi
Saat on, on buçuk gibi doktor gelip, son muayenemi yaptıktan sonra çıkışımı verdi. Ateş düşürücü ve ağrı kesici ilaçlar yazıp, reçeteyi uzatırken, "Eveeettt Nurseli, artık gidebilirsin. Bir hafta sonra polikliniğe kontrole geliyorsun. Önceden randevu almana gerek yok. Büyük ihtimalle iki üç hafta sonra da alçını çıkartırız. Geçmiş olsun." dedi
Reçeteyi alıp, "Her şey için çok çok teşekkür ederim doktor hanım." dedim
Doktorum, "Çok fazla üzerine basma, şişme olmasın! Tekrar geçmiş olsun." dedikten sonra yanımdan ayrıldı.
Yanımdaki abla hazırlanmama yardım ederken, ikisinden de helallik alıp çıktım. Çantamı koluma takıp son bir cesaret Selim'in katına indim...
Elimdeki çantayı girişteki hemşirelerin yanına bırakarak, "Hakkınızı helal edin. Taburcu oluyorum." dedim
Hemşireler, "Helal olsun güzelim. Sen de helal et! Dikkatli ol!" dediklerinde çantayı gösterip, "Biraz kalabilir mi?" diye sordum. Olumlu cevap aldıktan sonra, Selim'in odaya doğru yürüdüm.
Odaya geldiğimde kapı açıktı, içeriden kahkaha sesleri geliyordu.
Elif, kapıya yakın yerde dikilirken, beni görüp dışarı çıktı. Ne söyleyeceğimi bilemeyip, çekinerek, "Ben bi görüşecektim de, çok kısa!" dedim.
Elif, eliyle içeriyi gösterip, "Şu an içerisi çok kalabalık, biraz bekle arkadaşları var." dedi
Odadan içeriye baktığımda gülücükler, kahkahalar havada uçuşuyordu. Aklıma ilk gece geldi. Yine kapıda kalmıştım ama bu sefer o yüzsüz Nurseli olmayacak, beklemeyecektim. Belki de o günde beklememeliydim.
"Sorun değil." deyip, baş selamı ile bir kaç adım geri yürüdükten sonra arkamı dönerek geldiğim istikamete geri döndüm.
Hemşirelerin oradan çantamı alıp tekrar teşekkür ettim...
Koridordan dönüşte Ayhan amirle karşılaştım, elimdeki çantaya bakıp, "Nurseli kızım! Taburcu mu oldun?" dedi yine babacan bir gülümseme ile.
"Evet efendim! Her şey için teşekkür ederim! Çok emeğiniz geçti, hakkınızı helal edin." dediğimde, "Helal olsun kızım ne demek, sen de helal et." dedi
"Benim bi hakkım olmadı kii, varsa da helal olsun." dedim,
"Selim nasıl? Ben de ona bakmaya gelmiştim." deyince, yutkundum, bakışımı yere dikip üzgün bir şekilde, "Bilmiyorum. Göremedim." dedim, biraz daha konuşsam ağlayacak gibi.
"Nasıl yani, nedeeen?" dediğinde, sebebini söylerken daha iyi hissetmiştim, "Arkadaşları vardı, meşguldü, rahatsızlık vermek istemedim."
"Rahatsızlık ne demek! Kızarım ama, olur mu öyle şey! Hadi gel birlikte gidelim." deyip, elini Selim'in odasına doğru uzattı.
Bu sefer kararlıydım, bana uzanan elini havada geriye çevirip, "Hayır! lütfen ısrar etmeyin. İlk günden beri yerimi ve haddimi bilmedim. Doğan abi haklıydı. Onu dinlemeliydim. Sürekli kuyruğa kaynamaya çalıştım ama artık hayır! Sıram ne zaman gelecekse o zamana kadar bekleyeceğim. Artık kaynak yapmak istemiyorum. Her şey için teşekkür ederim." dedim
Ayhan amir, kırıldığımı ve üzerime gitmenin daha kötü sonuçlar doğuracağını düşünmüş olacak ki, "Peki kızım, sen nasıl istersen öyle olsun ama bekle biraz, seni gideceğin yere göndereyim." dedi
Biran önce buradan gitmek istediğim için, "Arkadaşlarım bekliyor. Düşündüğünüz için teşekkür ederim." dedim
"Nerede, ne zaman ihtiyacın olursa çekinme, ya ara ya gel tamam mı? Hadi dikkatli ol. Tekrar geçmiş olsun." deyip önümden çekildi.
Tekrar teşekkür ederek oradan ayrıldım. Dışarıya çıkıp taksi çağırdım. Bir hafta önce düştüğüm merdivenlerden bu sefer inebilmiştim...
Taksiye binip, yurdun adresini söyledikten sonra devam ettik. Yol boyunca ağlamayı sürdürdüm, bu yolları nasıl gelmiş nasıl gidiyordum...
Waiting for the first comment……
Please log in to leave a comment.