... Yavuz bey, balkonda heyecanlı heyecanlı telefonla konuşuyordu.
"Hadi inşaallah, hayırlı yolculuklar! Dikkatli gelin!" dedikten sonra telefonu kapatıp içeri girdi ve aynı heyecanla kalabalıkta Selma hanımı aradı.
Selma hanımla göz göze gelince, "Selma Hanım, müjdemi isterim köylülerin geliyor!" dedi
Selma hanımın gözleri dolup, "Ahiretliğimm?" dedi, "onlar da geliyor mu" der gibi
Yavuz bey: "Onlar da geliyormuş ama ahiretliğin hazırlanamamış, o yüzden diğerleri yarın geleceklermiş İnşallah!"
Selma hanım, sevinçle, "İnşaallah, inşaallah! Gelsinler dee bugün yarın farketmez!" derken, çocukluğuna dönmüş gibi heyecanlanmıştı.
Evde bir sağa bir sola, "Ne yapsam acaba, aay aaayy!" diyerek oradan oraya koşturuyordu.
*(Doğup büyüdüğü köyden, arkadaşlarından, Yavuz bey ile olan evliliğini bozmamak için mecburen ayrılmıştı ve yıllardır köyüne gidememenin hasretini çekiyordu)*
Şimdi, oradan toprak kokulu arkadaşları geliyordu. O yüzden neredeyse sevinçten havalara uçacaktı.
Eli ayağına dolanmış şekilde kendi kendine sesli düşünerek, "Hemen sarma sarayım!" sonra durup, "Yok, yoookkk sarma olmaz! Ahiretliğim benden daha güzel sarma sarıyor!.. Mantı yapayım! En iyisi börek, börek yapayım o benim böreğimi özlemiştir!" dedikten sonra mutfağa gitti.
Yavuz bey, "Hanım ne yaparsan yap da, sakin yap!" diyerek arkasından seslendi.
Salih bey ve Asya Hanım, oğulları Engin ve kızları Sonnur'la gelmişti.
*(Sonnur, Kaan'dan iki yaş küçük lise ikiye gidiyor, Engin de, İstanbul teknik üniversitesi mimarlık bölümü ikinci sınıfa gidiyordu. Mimarlık okuduğunu duyan Kaan, Engin'e yanaştı.
Kaan, son kararını veremediğini belli ederek bilgi almaya çalıştı, "İleride zorlaşıyor diyorlar abi, gözüm korktu vallahi! Yol yakınken başka bir dala mı geçsem acaba diyorum!" dedi
Engin, "Bence sabret, daha yolun başındasın. ilk zamanlar ben de öyle olmuştum ama sonra, teknikle çizime geçince zevkli hale geliyor." dedi...
Selim'in yatağı misafirler gelince salona yapılmıştı, Asya Hanım Selim'e bakıp, "Sen şu kadardın annen seni bana bırakıp tarlaya giderdi." dedi
Selim, yüzünde üzgün bir ifadeyle, başına dokunarak, "Oraları pek hatırlamıyorum. Sadece ufak tefek şeyler. Babamla okula gidip geldiğimi hatırlıyorum." dedi.
Asya hanım, gözlerinin içine bakıp, "Peki, şeyi hatırlıyor musun?" deyince, Selma Hanım aniden gıcık olmuş gibi öksürdü. Asya Hanım ona bakınca da, "sus" der gibi kaşını yukarı kaldırdı.
Asya Hanım, geri vitesle, "Hakan'la bizim oraya gelirdiniz hanii? Ali ile oynardınız?" dedi
Ali, Asya hanımın büyük oğluydu ve Selim'den bir yaş küçük süt kardeşiydi, O sene bir erkek bebek daha doğmuş ama o fazla yaşamamıştı. Selim, Asya hanımın sorusuna, "Onu da hayal meyal hatırlıyorum." diyerek noktayı koydu.
Asya hanım, Selim de ulaşamadığı amacını annesinde denemek için, Selma hanıma dönüp, kısık sesle konuşmaya başladı...
~~~~~~•~~~~~~•~~~~~~•
Yavuz bey, köye ilk gelişinden bu ana kadar, Salih bey ve diğer arkadaşları ile güzel bir dostluk kurmuştu. Eski günlerden konuşmak onları çok rahatlatıyordu. Selma hanımın birden, "Neee?" diye bağırmasıyla herkes sustu.
Selma hanım, yüzü bembeyaz olmuş bir şekilde, "Neden pekiii?" diye sorduğunda, herkesin susmuş ona baktığını gördü ve devam etmedi.
Asya Hanım, "sonra konuşuruz" diye işaret ederken, Selma Hanım şok olmuş gibiydi. O saatten itibaren farklı bir boyuta geçmiş, dalıp dalıp gidiyordu.
Selim ve Elif önce onlara sonra da birbirine baktıktan sonra Selim, Elif'e mesaj yazıp, "Asya annem ne dedi acaba yaa, baksana annem ne hale geldi?" dedi
Elif'te yine mesajla, "Bilmem, ben çayı verirken sözlünle alâkalı konuşuyolardı!" yazdı
Selim: "Saçma sapan konuşma lan!.. Ne sözlüsü, babam o mevzu kapandı demedi miii?"
Elif: "Bana ne kızıyosun yaa? Adını duydum sadece! Ne konuştuklarını duymadım!"
Selim: "İnşaallah bir şey yoktur! Nurseli ile arama bir engel daha çıksın istemiyorum!"
Elif: "Özür dilerim abii!"
Selim: "Sus laaann! Başlama yine mıyy mıııyy."
... Selma hanım, Asya hanım ile namaz kılmak için odaya girip, yarım saatten fazla odada kalınca Yavuz bey, onların olduğu odayı işaret ederek, "Kadınlar böyle işte, bir araya geldiler mi gözleri başka bir şey görmez." dedi
Salih bey, ne konuştuklarını az çok bildiği için, "Olur öyle, özlemişlerdir birbirlerini, bırakalım da hasret gidersinler." dedi.
~~~~~~•~~~~~~•
Ev halkı kalmaları için çok ısrar ettiler ama Engin, evi ayarladığı için kalkmak istediler. Giderlerken kapıda Salih bey, "Ekip tamamlansın tekrar geliriz!" dedi...
Misafirler gitmiş ama etkisi hâlâ devam ediyordu... Selma Hanım, durup durup la havle çekiyor, arada bir de Yavuz bey'e bakıp nabız yokluyor gibi bakıyordu. Bu bakışları, evdekiler yatınca, önemli bir konu konuşacağını belli ediyordu... Selim'i tekrardan odaya geçirdiler...
... Ertesi günü, Selma hanımın köylüleri İstanbul'a gelmiş ve ilk defa yıllar sonra tam kadro olarak vakit geçireceklerdi.
Esprili kişiliği ile bilinen, Hamza bey telefon edip, "Sağlam bir orduyla evinize çıkartma yapacağım! Şimdiden hazırlıklarınıza başlayın." dedi
Selim'lerin evde bir telaş hâkimdi, Asya Hanım sabahtan gelmiş, kızıyla hazırlıklara yardım ediyordu. Selma Hanım, bir gece önceki konuşmaları hatırlayıp iç çekince, Asya Hanım durumu fark edip, "Selmaa, yapma bak gelecekler! Bildiğini belli etme." diye tembih etti.
Selma hanım: "Tamam da dert bir değil kii, hangi birine dayanayım?..."
Asya hanım: "Sen yine de bilmiyo gibi yap, onlar eski mevzunuzla ilgili konuşacak olursa,
bi bakarsın, 'eski iş devam etsin' derlerse, o zaman 'Selim'e başkasını bakıyoruz' dersin. Konuyu açmazsa sen hiç eski konulara girme. Olumsuzluk ilk sizden çıkmasın."
Selma hanım: "Selim başkasını istiyor' diye nasıl derim."
Asya hanım: "Selmaa, olan oldu, biten bitti, yiten gitti. Her şey mazide kaldı!"
Selma hanım: "Yiten yitti dee, yiterken bizi de bitirdi. Asla eskisi gibi olmadık olamadık!
Zamanında benim yaptığımın vicdan azabını şimdi oğlum çekiyor!"
Asya Hanım: "Kendine yüklenme, nereden bilecektin kii? Bilseydin yapar mıydın? Hem suçu sadece kendinde arama, Yavuz abi istese başka bir çözüm bulabilirdi."
Selma hanım: "Asya!.. Kandırma beni, Perşembenin geleceği Çarşambadan belli olur. Adam hastanede oğlunun derdine düşmese, ev yapıp onları oturtacağı günün hayalini kuruyordu. Her gece rüyasında görüyor. O kızı alacağı günün hayaliyle yaşarken, ben nasıl söylicem 'Selim başkasını istiyor' diye."
Asya hanım: "Pekii, Selim hiç mi istemedi? Yada kız vazgeçti diye üzülmedi mi?"
Selma hanım: "Kızdan haber gelene kadar istiyor gibiydi, bize belli etmemiş. Biz de hâlâ seviyor diye düşündük. Şimdi anlıyorum, vicdanı sevgisinin önüne geçmiş. Bize de 'istemiyorum' diyememiş. O yüzden de ilk gördüğü kıza kaptırdı kendini."
Asya Hanım: "Aaaahhhh aaaahhhh!.. Bir zamanlar neredeyse uğruna ölecekti, şimdi istemiyor haa. Yazık çok yazık."
Selma hanım: "Vicdan Asya vicdaaann! Kızın adı her geçtiğinde gözleri doluyor, yarasına bastırıyor... Vicdan var ya, adamı ölmeden mezara koyuyormuş. Oğlum elimde bir defa ölecek diye korktum, şimdi her gün ölüyor."
Asya Hanım: "Bakarsın bu kız Selim'e iyi gelir, eski Fatih Selim olur!"
Selma hanım: "İnşaallaaahhh inşaallah! Rabb'im, hepimizin çocuklarının yüzünü güldürsün, mutlu yaşayıp, yaşatacağı eşler nasip etsin."
Asya hanım: "Amiiinn!"
Zil çalınca, Elif aşağı kapıyı açıp, mutfağa çaya koştu. Sofra hazır, herkes misafirleri bekliyordu. Selim, hiç havasında değildi ama mecburen yanlarında oturacaktı.
Ev ikiye ayrılmış, bir odada kadınlar, diğer odada erkekler olacaktı. Dairenin zili çalınca Elif kapıyı açtı, Engin, "Annem beni çağırmıştı da?" deyince Elif, "Çağırayım!" diyerek hanımların odasına gitti
Zil çalınca iki kadının konuşmaları da yarım kaldı ve Asya hanım kapıya gitti.
Asya Hanım, Engin'e, "Oğlum, Hamza amcanlar yaklaşmış, 'gidip onları al da gel' diyecektim." deyince Engin, "Tamam anne!" dedi
Kaan, banyodan çıkıp kapıda Engin'i görünce, "Abiii! Hoşgeldin!" diyerek yanına geldi.
Engin göz kırparak, "Güle güle olacaktı, gidiyorum!" dedikten sonra, "Sende gel istersen?" dedi
Kaan'ın da canına minnet gibi, "Oluuurrr, Hırka mı alıp geliyorum." deyip odasına giderken, Engin arkasından, "Ben iniyorum! Gelirsin." diye seslendi.
Kaan'ın "Tamaaamm!" dediğini Engin asansörün içinde duymuştu...
Engin, Kaan'la misafirleri alacağı yere gelince, iki arabayı buluşma yerinde bekliyorken gördüler. Engin arabadan inip, diğer arabaların yanına yaklaşarak hepsine, "Hoşgeldiniz!" dedi.
Üç araba sokağın başında görününce, Yavuz bey balkondan içeriye girip, "Geldiler, geldileeerr! Kızım kapıyı aç!" diyerek kendi de heyecanla kapıya koştu.
*(Bazılarını görmeyeli on yıl oluyordu.)*
Misafirler yukarı çıkarken, Yavuz bey, her gördüğü arkadaşına, "Aman da amaaan kimleri görüyorum! Siz yaşıyor muydunuz yaa? Ölsek cenazemize gelenimiz olmayacak!" diye takılıyordu...
...Elif, Kaan'la anlaşmış, erkeklerin servisi kapıya verecek o da Engin'le birlikte yapacaktı. Hakan'ın hastanede nöbeti vardı ve bu görevi normalde Hakan ya da Selim yapardı. Bu sefer ki servisi, evin en kıdemli misafiri Engin ve kardeşi Kaan yapacaktı.
Selma Hanım, on beş yıldır görmediği eski arkadaşlarını görünce dayanamayıp ağlamaya başladı. "Keşke hiç ayrılmasaydık hepimiz bir tarafa savrulduk!" dedi.
... Selma Hanım, sürekli ahiretliğinden gözlerini kaçırıyordu... Ne zaman göz göze gelseler, kelimeler boğazında düğümleniyordu.
Yüzüne uzun uzun bakamayınca, arkadaşı ve aynı zamanda akrabası bu kaçırmalara daha fazla dayanamayıp, "Ne o Selma hanım! Gözden ırak olduk diye, gönülden de mi ırak olduk." dedi
Selma hanım: "Olur mu öyle şey ahiretliğim... Kalbe giren gözden uzak olsa ne olur?"
"Bilmeeemm, ne zaman baksam gözünü kaçırıyosun da, unutulduk zannettim."
Selma hanım: "Sen unutsan, ben seni ve bana yaptıklarını asla unutmam."
"Eee... Sıkıntın ne o zaman?"
Selma hanım: "Hepimiz zor günler geçirdik, bedenimiz eskisi kadar güçlü değil, yüzümüze yansıyor demek kii."
"Geçen sene bi hocadan duymuştum, Allahu Teâlâ bir kulu üç şeyle imtihan edermiş, Ya sağlığı, ya malı yada evladı ile, yani toplamda kula göre en değerli şeylerle... Bizim de Elhamdülillah sağlık ve malımızdan yana sıkıntımız yok, geriye de evlat imtihanı kalıyo, Rabb'im onun imtihanını da kolay etsin inşallah..."
Selma ve Asya hanım: "Amiiiinnn!.."
Kadınlar kendi aralarında konuşurken servis başlamıştı. Sonnur da tabakların getirilmesine yardım ediyordu.
Nazlı, yeni gelmiş ama o da evin kızıymış gibi koşuştururken, ayak üstü Engin'le muhabbete koyuldular. Elif, elinde servis tabakları ile yanlarına gelince, konuşmanın yarısında dahil oldu. Meraklı gözlerle bakınca, Engin tabakları alıp, "Aman da aman sözlüsüne de kıyamazmış! Kusura bakma kızım, yok bizden öyle kolay kız almak. Bir damat dayağımızı yemeden bırakmayız!" dedi
Nazlı yalvarır gibi, "Ya Engin saçmalama lütfennn!" deyince Engin, cevap vermeden tabaklarla içeri girdi.
Nazlı, arkasından, "Ooofff gıcııkkk!" diye bağırırken Elif, Nazlı'nın haline şaşırmış gibi bakıyordu. Nazlı, Elif'in kınar gibi bakışına karşılık, "En kısa zamanda senin de başına gelir de nasılmış anlarsın inşaallah! Yaşamayan bilmez! Yıllardır ne badireler atlattık bir bilsen!" dedi
Elif'in aklına yine Nurseli geldi. Nurseli de abisi için endişelenmiş, ayağını kıracak kadar kendinden geçmişti ve şu an onların badiresinin müsebbibi kendisiydi. Morali daha çok bozularak mutfağa gitti. ~~~~~~•~~~~~~
Erkek tarafında gençler fısıldaşırken Yavuz bey, "Hayırdır gençler!" deyince Kaan, "Baba, Engin abiler maça gidecekler, ben de gidebilir miyim?" dedi
Yavuz bey, "Ablana sor, bugün izinler ondan alınıyor." deyince, Engin ve Kaan izin almak için odadan çıktı... Kaan, "Aablaa!" dedi nabız ölçer gibi.
Elif, mutfağı toplama telaşındayken, Kaan'a bakmadan, "Efendiiiimmm." dedi
Kaan, işini garantiye almak için, Engin'in kolundan tutup bir adım öne çıkartarak, "Engin abi sana bir şey söyleyecekmiş!" dedi
Elif, elinde kirli tabaklar, merakla Engin'e bakarken, Engin neye uğradığını şaşırıp. "Arkadaşlarla gidecektik de maça arkadaşlarla gidebilir miyiz?" dedi
Elif, Engin'in devrik cümlesinden anladığı kadarıyla, "Giiit deee, bana neden soruyosun ki?" dedi
Engin, saçmaladığını anlayıp, "Kaan da gelebilir mi diyecektim yaa, Ooofff, beni de paniklettin!" dedi
Elif, "Ben ne yaptım yaa?" derken, şaşırmış gibi bakınca Engin, gülümseyerek, "Kaan korkunca bende korktum, ne bileyim!" deyip kollarını yana doğru açtı.
Elif, tabakları tezgaha bırakıp Engin'den, Kaan'a dönerek, "Kaaannn beeeyyy! Ne yaptım da korkuttum sizi acabaa?" dedi ellerini beline koyup ters ters bakarak.
Kaan, izin vermemesinden korkarak, "Yok ablacııım ne korkutması, senden korkulur mu hiiiççç!" deyip gönlünü almak isteyince, bu sefer de Engin, Kaan'a ters ters baktı,
Kaan, Engin'in kulağına eğilip, "Abii çaktırma, akşam eve dönecek benim, sen değilsin!" dedikten sonra Elif'e, tekrar sordu. "Eee ablacım cevap vermedin gidebilir miyim?"
Elif: "Hıııımm, dur bi düşüneyim!"
Kaan, ablası düşünürken, vereceği izne karşılık ileriye dönük yatırım yapmayı vaad ederek, "Ablaa, söz! Bende senin istediğin bir şeyi yaparım!" dedi
Elif: "Söz müüü?"
Kaan: "Sööözzz!"
Elif: "Tamam gidin hadi! İzin verdim!.."
~~~~~~•~~~~~~•~~~~~~•
Yatma vakti geldiğinde Selim, odasına çekilip kendi yatağında yatmış, Kaan'a da yanında yer yatağı yapmışlardı.
*(Engin'in üniversite arkadaşlarıyla evi olduğu için o evine gitmişti.)*
Elif, Sonnur, Nazlı da anneleri gibi aynı odayı paylaşıyordu. Onlar da sabaha kadar konuşmuş, gün ağarırken namazlarını kılıp uykuya dalmışlardı.
Öğlene kadar uyuduktan sonra hep birlikte kahvaltı yapıp vedalaştılar. Selim'in moralsizliği misafirlerin de gözünden kaçmamıştı.
İstemsizce yanlarında duruyor, sürekli telefona bakıp, dalıp dalıp gidiyordu.
•~~~~•Nurseli,
Filiz'le eşyalarımızı hazırlamış, iki saat sonra yola çıkacaktık.
Heyecanlı ve bir o kadar da endişeliydim. Annemler nasıl karşılayacaktı çok merak ediyordum. İyileşene kadar göndermeme, hatta hiç göndermeme ihtimali vardı.
Hilde, sabah ilk trenle gitmiş, Filiz'le bende odada saatimizin gelmesini bekliyorduk.
Filiz'e, "Ooofff çok korkuyorum, ya inanmazlarsa." dedim
Bir plan yapmıştık, Filiz'le birlikte söyleyecektik, İkimiz de, "İnşallah plan tutar!" diye dua ediyorduk.
Otobüs saatine bir saat kala son bir kontrollerimizi yapıp birbirimize, "Şunu aldın mı?.. Bunu aldın mı?.." diye sorduk
Filiz, son kontrollerinin ardından, "Her şey tamam! Hadi çıkalım." dedi.
Ben, otogarda çok oyalanmak istemiyordum. O yüzden ne kadar geç gidersek o kadar iyi görüyordum. Yurttan çıktık, otogara giden otobüse bindik. Yolları izlerken, geldiğim günü hatırladım.
Sandalyede çantamı unutmasaydım, Sultanahmet'te o saate kadar oturmayacak, o operasyonu mahvetmeyip Selim'i de tanımayacaktım... Gülümsedim...
Filiz, güldüğümü görüp, "Neden gülüyosuunnn?" diye sorunca, "İlk defa yaptığım bi şapşallığın, hayatıma kazandırdığı güzelliği düşünüyordum!" dedim.
Filiz, işaret parmağını yanağına, baş parmağını da çenesine değdirip, ayağıma bakarak, "Hıııımmm eveeett, bakıiiymm yedi ince, iki kalın kemik miydi!" dedi gülerek,
Koluna vurup, "Yaaa dalga geçmeee!" dedim
Filiz, devam edip, "A pardon haklısın, 9 milimlik bir demirin açtığı yara da vardı!" deyince, "O nasıl düşünüyodur acabaa?" dedim Selim'i kasdederek
Filiz de, "Hâlâ haber yok mu?" diyerek Selim'i kasdetmişti,
"Yoookk! İşin garibi, bu sefer içimde de yaptığımdan dolayı pişmanlık hissetmiyorum, duygum körelmiyordur değil mi?" dedim, hiç aşık olmayan kızdan fikir almaya çalışarak.
Tam tahmin ettiğim gibi, "Bana sorma, sizde ki bu duygu yoğunluğunu bile anlayamadım, saman alevi gibi olmaz inşaallah." dedi
"Nasıl yaanii?" dedim koltuğumda debelenip Filiz'e dönerek,
"Ben senin duygularının tek taraflı ve ilk görüşte hoşlanma olduğunu zannediyordum" deyince, "Neymiş pekiii?" dedim, iki kat merakla bakarak
"Ne olduğunu bilmiyorum ama karşılığı olduğunu gördüm ve bu da beni korkutuyor!" deyişi beni iki kat telaşlandırmıştı
"Nedeeenn?" dedim, bir şey söyledin devamını da getir der gibi
"Bazı sevgiler aniden oluşur, iki tarafı da yakar kavurur, sonra bi sebepten ayrılık olur ama o yanma yıllarca devam eder!" deyince, "İçimi kararttııınnn! Az bi inancım vardı sayende oda gitti." dedim, ne kadar üzgün olduğumu gösteren bakışla
"Sakın haa! Karşılığı olan bir şeyi bitirme, ya da erteleme! Allah korusun ileri de biterse bile içinde ukde kalmasın." deyince, "Sultanahmet'te Gülsüm teyze de öyle söylemişti." dedim
Filiz, kolumdan dürterek, "Onu dinlemedin bari beni dinlee!" deyip göz kırptı.
... Otogara geldiğimizde, otobüsün kalkmasına on beş dakika vardı. Otobüse binip beklemeye başladım. Filiz, gidip bir şeyler aldı. Çok garantici bir kızdı ve işini asla şansa bırakmıyordu.
"Muavin su veriyor! Neden alıyorsun kii?" dediğimde, "Ben senin gibi üç saatlik yola gitmiyorum canım! Ne zaman susayacağım belli mi? Gece susarsam ne olacak?" dedi, Bende teslim olmuş gibi ellerimi kaldırıp,
"Pes gerçekten! Sustumm!" dedim...
Otobüs hareket etti ve üç saatlik yolculuğum başladı. Koridorda ki paspaslara bakarak geçmiş dört ayımda yaptığım ve bundan sonra yapmayacağım hatalarımı düşünmeye başladım...
•~~~~•Selim'in telefonu çaldı,
...Efendim Kemal!
...Hııı hııı!
...Hareket etti mi?
...Bir sorun çıkmadı değil mi?
...Tamam sağol, çok teşekkür ederim. sana da izin günü zahmet verdim!
...Benim için çok önemliydi!
...Tekrar sağol görüşürüz! iyi tatiller!
Waiting for the first comment……
Please log in to leave a comment.