Doğan, kapıyı işaret ederek, "İn git kardeşim, seni zorla tutan yok." dedi
~~~~~~•~~~~~~
... Atakan, başımı kaldırıp ıslanan gömleğini göstererek, "Sırılsıklam oldum. Yeter artık başla!" dedi
Dudaklarımı büzerek, "Ama daha bitirmedim ki!" deyince, diğer omuzunu da göstererek, "Biraz da buna sakla! Adil olalım değil mi? dedikten sonra ciddileşerek, "Okuldan mı?" diye sordu. Soruya şaşırarak, soruyla cevap verdim. "Kim okuldan mı?"
Atakan yine ıslak omuzunu gösterip, "Bunların sahibi beyefendi hazretleri?!"
Yine dudak büzerek başımı yukarı kaldırdım, ne "Evet" ne "Hayır" diyebiliyordum.
Atakan, "Resmi vardır herhalde!" deyip çantamdan telefonu almaya çalıştı.
"Ya! Atakan bırak!" deyip çantamı almaya çalıştım. Atakan, çantamın içinde özel eşyamı görünce çantayı geri verdi.
Çantamı alıp, "Kızların çantası kurcalanmaz tamam mı?" dedim fermuarını çekerken...
~~~~~• Doğan, hâlâ dürbünle bakıyordu. Nurseli'ye hak verir gibi, "Evet at hırsızı kılıklı, kızların çantası kurcalanmaz! Değişmeyen kanundur bu." dedi
Selim, yarasına bastırarak, "Neyi bekliyoruz acaba, evlenme teklifini mi?" deyince Doğan, gözlerini ayırmadan, "At hırsızının hazin sonunu bekliyoruz! Az bekle!" dedi...
~~~~~~•~~~~~~
... Telefonu çıkartıp, Selim'in resmini gösterdim. Atakan, resme bakarak, "Kaç yaşında?" diye sordu
"27!" dedim
"Daha büyük duruyor! deyince, "Resimde böyle normalde değil!.." dedim başka bir resmini daha göstererek...
~~~~~~•~~~~~~
... Doğan, şaşırdı. Dürbünü indirip
"AHA!" dedikten sonra tekrar baktı.
Selim merakla, "NE?!" diye sordu
Doğan, dürbünden gözlerini çekip Selim'e dönerek, "Senden konuşuyorlar!"
dedi omuzlarını anlık kaldır indir yaparak.
Selim'de şaşırarak onları izlemeye başladı.
~~~~~~• Atakan, "Nasıl tanıştınız?.."
~~~~~• Doğan, "Girme o topa girme!.."
~~~~~• Ayağa kalkıp canlandırarak anlatmaya başladım...
~~~~~~•~~~~~~
... Doğan olacakları bilmiş gibi, "Hadi buyrun! İki saat bitmez bu. Neyse hadi gidelim. İşimiz bitti." dedi
Bu sefer Selim, "Dur! saçmalama bekle." deyince Doğan, kaşını kaldırarak, alaycı bir tavırla, "Ne oldu? Hani gidelim diyordun?!" dedi
S: "Oğlum! pey. Efendimiz ne demiş? Gördüğünün yarısına duyduğunun hiç birine inanma!"
D: "Bunu, şimdi mi söylüyorsun? Seni dinleseydim kızı bitirmiştin be!"
S: "Bi sus, dur bakalım ya!" deyip İzlemeye devam ettiler...
~~~~~~•~~~~~~•
...Bir yandan ağlıyor, bir yandan da hararetli bir şekilde; Selim'e çelme takışımı, düşmesini, beni yere yatırıp kelepçe takmasını göstererek anlatıyordum.
Atakan, elimden tutarak, "Oturda anlat!" deyip yanına oturttu. Sonra Selim'in vurulmasını anlattım...
~~~~~~•~~~~~~
... Nurseli, ayağını gösterdiğinde Doğan, "Aha sıra bana geldi! Ben en yakın sınır kapısına ışınlanıyorum abi. Hadi görüşürüz." deyip kapıyı açtı.
Selim, ne olduğunu anlamadan kolundan tutup, "Gel buraya!" dedi
Doğan, yavaşça kolunu çekerek, "Bi dur ya! Gidip çay alacağım. Belli ki bugün buradayız." deyip gitti.
On dakika sonra iki bardak çay ve çekirdek alıp gelmişti. Çayın birini Selim'e uzatırken, "E! Reklam arası oldu mu? Bir şey kaçırdım mı?!" dedi. Selim, dürbünü uzatarak, "Al bak, ne konuşuyorlar söyle!" deyince Doğan, "Oğlum! En son sıra bendeydi. Kendi yaptıklarımı mı anlatayım?!" dedi
"Ona ne söylüyor?"
Doğan, dürbünü alarak, "OFF! Tamam ver. Bi çay içirmedin abi ya!" dedi...
~~~~~•
... Atakan, sonunda dayanamadı, "Yeter yeter! Kendini çok yıprattın. Ağlamadan devam edeceksen anlat. Tamam mı?" dedi
Göz yaşlarımı silerek, Hilde ile Doğan'ın atışmalarını anlatmaya başladım...
~~~~~~•~~~~~~
... Selim, gülerek, "Sizi anlatıyor!" dedi
Doğan, dudaklarını yamultarak, "Görüyorum abiciğim! Sağol!" dedi
Nurseli, "Sonra, üzerime yemek döküldü! Üç gün taze fasulye gibi dolaştım etrafta. Bak nasıl tatlılardı." deyip videoyu açınca, Doğan, gülerek, "Vay alçak! Videomuzu çekmiş!" dedi
S: "Öpüşmenizi mi?"
D: "Hayır, bir gün önceki kavgamızı!"
~~~~~~•~~~~~~
... Atakan, beni kolunun altına alarak, "Demek sen aşık oldun ha! Ben seni dövmez miyim?! Al sana!" deyip yüzüme vurmaya başladı. Bir tokat hesapladığından sert gidince canım acımıştı.
Atakan, farkedip, "Özür dilerim! Fazla kaçtı."
desede biraz daha nazlanarak, "Of! çok acıdı ama ya!" dedim aslında O kadar acımasa da.
"Tamam tamam! Gel öpeyim geçsin."
"ÖÖp!"
"Geçti, geçti. Tamam!"
"Bana ne! O kadar kolay değil canım! Elimi de öp çabuk!" deyip elimi kaldırdım, Atakan'a zorla öptürmeye çalıştım.
Atakan, sağa sola bakarak, "Çek kızım şunu!" deyip elimi aşağı indirdi. Bense tekrar kaldırıp, "Senin için neler yaptım hatırlatırım! Hani, sen hapisteyken, seni kurtarmak için!" deyince, Atakan, ağzımı kapattı. "Sus hatırlatma!" deyip elimi öptü, başına koydu.
Atakan'ı yine zaafından vurmuştum, istediğimi yaptırmanın sevinciyle, "Hah şöyle! berhudar ol evladım!" deyip, cebimden bozuk bir iki TL çıkartıp uzattım, "Al! güle güle harca!" dedim.
Atakan ciddileşerek, para verdiğim elimi bileğimden tutup, elinin içine aldı. Kesik yeri baş parmağıyla tutarak, "Madem konu oraya geldi. Sen açtın! Söyle o pislik sana söyledi?!" dedi
"Sana söylediği gibi bir şey değildi. Bunun söylediği ile alakası yok!" deyince Atakan, sesini yükselterek,
"KIZIM! BEN BUNUN YÜZÜNDEN DÖRT AY HAPİS YATTIM! NE DİYORSUN SEN! NE DEMEK SENİNLE İLGİLİ DEĞİL... S.KİLİYODUM LAN BEN İÇERİDE HABERİN VAR MI? NE İÇİN, ÖĞRENMEK BENİM DE HAKKIM."
Sağa sola bakarak, "BAĞIRMA!" derken bağırmıştım.
"SENDE NE SÖYLEDİ SÖYLE O ZAMAN!"
"Ya geldi, geçti artık! Bak çıktın. Aklandın! İyi miyiz? İyiyiz. Sevdiğinle evleniyorsun. Kaldı mı bir sorun? Yok! Önüne bak, mutlu olacağımız günlere bak. Sadece bil. Artık eski Nurseli yok! Kendi kendini geliştiren bir Nurseli var. Hiçbir şeyden korkmuyorum. Ölüm korkusunu bir defa tattım. Ölümden bile korkmuyorum. Kendini savunan ezilmeyen bir Nurseli var karşında. Bırak Kezban ne demiş falan, sen önüne bak."
"NEREDE DEĞİŞTİN KIZIM?! YİNE AYNISIN BAK! BİR KIZMAYA BÜTÜN GEMİLERİ YAKMIŞSIN. LAN ADAM ORADA VURULMUŞ, ÖLÜMDEN DÖNMÜŞ, NEYİN TRİBİNİ ATIYORSUN MAL! HÂLÂ FEVRİ KARARLAR ALIYORSUN. ACELE DAVRANIYORSUN.
HİÇ DEĞİŞMEMİŞSİN.
ÖNCE BU KAFAYI DEĞİŞTİR. NE OLSUN İSTİYORSUN YA!
SEN BİLİYORSUN, BEN, NAZLI İÇİN ÖLÜRÜM DE ÖLDÜRÜRÜMDE!
SÖZLENECEĞİNİ DUYDUM FİRAR ETTİM.
ADAMI TEHDİT ETTİM!
ASKERLİĞİMİ YAKIYODUM!
AMA BAK, YİNE DE TERHİS OLUR OLMAZ SANA GELDİM!
KIZ ŞİMDİ TRİP ATIP, SIRA BANA NE ZAMAN GELECEK DİYE BENDEN AYRILSIN MI?
BAZEN İNSANIN KONTROLÜNDE OLMAYAN ŞEYLER OLABİLİR."
"Ama bana bakmadı! Kızdı!"
"SORDUN MU NEDEN?! SANA MI? GENEL OLARAK, OLAYLARDAN DOLAYI HERKESE Mİ? YARGISIZ İNFAZ CİNAYETTİR!
EN CANLI BARİZ ÖRNEGİ DE BENİM. ULAN ŞU HALİNE BAK!
GÖRSEN DÜŞÜP BAYILACAKSIN RESMEN GERİ ZEKALI.
NE KADAR ÖZLEMİŞSİN.
GEL BURAYA ŞIMARIK SİSTER!.."
~~~~~~•~~~~~~
... Doğan, Selim'in merak dolu bakışlarına cevap vererek, "Senden ayrıldığı için kızıyor!" diyerek geçiştirmek istedi.
Selim, bu kadar ile sınırlı olmadığını bildiği için, "O kadar konuşmadan sadece bu kadarını mı anladın? Bileğini tutuyordu. İntiharı ile ilgili bir şey mi söyledi?" dedi.
Doğan, Nurseli'nin özeli olduğunu ve Selim'in zamanla kendisinden öğrenmesini söyledikten sonra konuyu değiştirerek, "Ulan aynı sarılma yarım saat önce nasıldı, şimdi nasıl?! Harbi doğru söyledi, yargısız infaz cinayettir!"
Selim, tanıdık bile olsa kıskanarak,
"Herkes böyle sarılıp öperse, bana gelene kadar biter. Bana bir şey kalmaz!" deyince Doğan, kızdı. "Saçmalama lan doğru konuş! Madem istemiyorsun çık karşısına evlenme teklif et! Böyle şeyleri de sevmiyorum de ama yapma diye de zorlama! Güzellikle olursa olsun!" dedi
Selim de ciddileşerek, "Şu kayınço bi gitsin de işimize bakalım! Yeter bu kadar şımarıklık!" dedi
~~~~~•
... Atakan'ın telefon çaldı. Bana göstererek, "Bak kim arıyor?!" deyip, hoparlöre aldıktan sonra, "Alo kardeşim?" dedi
+)"Naber Atik! Geldin mi? Neredesin?"
"Geldim kanka ama ayağımın tozuyla terapiye başladım!"
Gıcık diyerek sırtına vurdum.
"Ah!"
+"Kime?"
"Kime olabilir?!"
+)"Selin?!"
"Aynen!"
+)"Zorlanıyorsan yardıma geleyim kardeşim!"
"Harbi kardeşim ya, bu ölüyü tek başıma halledemeyeceğim! Teyzemlere geçecektik oraya gelir misin?"
+)"O! Tamam orada buluşalım. Orası iyidir."
Sonra da ben Atakan'ın teyzesini aradım. Atakan'ın geldiğini söylemeden "Sana geliyorum!" deyip kapattım. Atakan'ın eniştesi belediye başkanıydı. Bizim olayda çok yardımı dokunmuştu. Teyzesine gitmek üzere kalktık, arabaya binip yola koyulduk...
~~~~~•
... Doğan, Selim'e, "Tamam mı? devam mı?" dedi
Selim, "Tamam bu kadar! Çok yoruldum!" deyip yarasını tuttu. Dıştan iyiydi ama yarası hâlâ acıyordu. O yüzden uzun yol yürüyemiyor, araba kullanamıyordu. Merkeze de arada bir gelip gelişmelere bakıp gidiyordu. Yarım kalan dosyaların bazılarını devretmiş, bazılarını da evde internetten devam ediyordu.
~~~~~~•~~~~~~•~~~~~~•
(1 YIL ÖNCE)
... Kendime gelmiştim ama konuşmuyordum. Yaşama sevincini ve hevesini kaybetmiş gibiydim. Sadece etraftan gelen seslere tepki veriyordum.
"Aç mısın kızım?"
"I ıhhh."
"Su istiyor musun?"
"I ııhh."
Uyanalı bir hafta olmuştu ama babam bir kere bile yanıma girmemişti. Banyoya gittiğimde, bacaklarımdaki yaraların kabuk bağladığını gördüm.
Bana ne yaptılar diye içim içimi yiyordu ama kimseye soramıyordum.
Bütün bulgular tecavüzü gösteriyordu. İşin içine intiharım da karışınca psikolojik tedavi gerekiyordu ama ben doktorla konuşmuyor, bütün seans boyunca ağlıyordum.
Doktor, "Biraz zamana ihtiyacı var, şu ilaçları içsin!" deyip taburcu etmişti...
~~~~~~•~~~~~~ Atakan, tutuklanmıştı. O da avukatına yardımcı olmuyordu. Sanki dışarı çıkmak istemiyor gibiydi... Her iki ailenin evi sessiz sakindi...~~~~~~•~~~~~~
... Evimiz hasta evi gibi değildi. Ölü evi gibi bile değildi. Kimse gelip gitmiyordu. Hâle, Duygu, Burcu, Atakan, Barış hiçbir arkadaşım gelmemişti. Anneleri babaları bile geçmiş olsun demek için gelmemişti.
Akşama kadar camdan dışarı bakıyordum. Verilen ilaçları ağzıma alıyor dilimin altında saklayıp annem çıkınca atıyordum.
Odada yalnız kalmayayım diye, küçükten büyüğe herkes dönüşümlü nöbet tutuyordu. Annem gündüz kuşağı, Sezin dizi, babam haber, Seçkin maç izliyordu. Televizyon neredeyse gece bile açık duruyordu.
Arada terapiye gitmiştim ama yine konuşmamıştım... ~~~~~~•~~~~~~
...Taburcu olalı iki ayı geçmiş ama hiçbir ilerleme kaydedilememişti. Atakan'ın mahkeme tarihi belli olunca avukat bir iki şahit bulmuştu. Okuldan arkadaşları onların samimi olduğunu söyleyecek, yalancı şahitlik yapacaktı.
Atakan kabul etmek istemiyordu ama başka çaresi kalmamıştı. Selin konuşmuyordu. Adı tecavüzcüye çıkacaktı ve koğuştakiler şimdiden kendisini zorluyorlardı. Bir iki defa da darp edilmişti, adam öldüren bir kişi genç bir kıza onu yapmış olmasının cezasını tenhada kıstırıp döverek vermişti.
Görüşe ailesi dahil kimse gelmemişti. Sadece avukat gelip gidiyordu. Tek düşündüğü ve korktuğu çocukluk aşkının da iftiralara inanmış olmasıydı. Atakan için önemli olan oydu. O yüzden, bir an önce hapisten çıkmak istiyordu. Atakan'ın mahkemeye üç hafta kala, Selin'lerin evine ilk defa bir misafir geldi...
~~~~~~•~~~~~~
... Gönül abla, dört ay sonra evimize gelen ilk misafirdi. Geç yaşına kadar evlenmemiş, anne babası ölünce de kendinden küçük saf bir adamla evlendirilmişti. Altı yıllık evliliğe beş çocuk sığdırmıştı. Herkesin alay konusuydu...
Aylar sonra ilk defa odama bir komşu girmişti.Annemle oturup konuşmaya başladılar. Sanki arabuluculuk yapmaya gelmişti. Ama kiminle, bana kim ne yapmıştı da kim adına özür diliyordu...
"Melek abla, benim halim ortada, o kadar kısmetim oldu. Teptim teptim ne oldu?!. Kala kala köyün en safına kaldım. Yine de çok şükür aç bırakmıyor açıkta bırakmıyor... Kız hele durun size bir şey anlatayım... Ben evlendiğim gece, yerinde yatmaya kaynanam ne dediyse saf kocam odaya geldi. Daha duvağımı açmadan bana bir tokat yapıştırdı. 2.80 yere yığıldım... Ne olduğunu bile anlamadan bana orada şey yapmaz mı?! Neyse, sabah kendime zor geldim. Bu, her gece, önce bir dövüyor, ama nasıl dövüyor, sonra da istediğini yapıyordu... Canıma tak dedi neredeyse kendimi öldüreceğim. Bir gün dayanamadım, odaya geldim, dedim yeter artık! İstemiyorum... Astım ipi lambaya! Bir ucunu da boynuma, bıraktım kendimi yataktan! O ara benim koca içeri girmiş bakmış ben sallanıyorum... Bakmayın öyle saf durduğuna, bazen kafası herkesten fazla çalışır! Görmüş beni öyle... Gelmiş çıkmış yatağa, asılmış benimle ipe! Çivi ikimizin ağırlığına dayanamamış yere kapaklanmışız... Kendime geldim, nasıl ağlıyor bir görseniz. Meğer anası bunu öğütlemiş, "Sırtından sopayı, karnından sıpayı eksik etme" demiş. O yüzden beni her gece dövüyormuş. Neyse uzatmayayım, dedim bana bir daha vurursan yine asarım kendimi. O gün bu gündür bir defa bile eli kalkmadı. Sırtımdan sopayı bıraktırdım ama karnımdan hâlâ sıpayı bıraktıramıyorum." dedi doğumuna yakın zaman kaldığı belli olan karnına dokunarak.
Aylar sonra ilk defa tepki verip bu söze gülmüştüm.
Gönül abla, beni gülerken görünce, "Hah şöyle! Çıkın artık şu cenaze evi modundan! Türkan abladan iyi kaynana mı bulacaksın kız. Bak Atakan da orada parmaklıklar arkasında perişan olmuş. Şeytana uydu demek ki... Yavrum! Herkes hata yapar. Önemli olan ona pişman olup tekrar yapmamak. Yapın düğünü bir yıl geçmeden unutulur gider. Melek abla sen biliyorsun! Bu köyde neler unutuldu neler!.."
Annem sertçe, "Gönül, lütfen sus!" dedi
Benim, durumun ne olduğundan zerre kadar haberim yoktu. Ne olmuştu? Atakan neden hapisteydi. Neden evlenirler olur biter demişti?..
Olayı bir tek Hâle'den öğrenebilirdim. Herkes uyuyunca gizlice kalktım. Siyah hırkamı giyip feneri aldım. Bütün bildiğim duaları okuyarak, Atakan'ların evine doğru yürüdüm.
Evin arkasında alçak bir duvar vardı, oradan atladım. Yavaşça Hâle'nin ve Duygu'nun odasına yaklaştım.
Işıkları yanıyordu, yerden aldığım sopa ile cama vurdum. Hâle uyumamıştı ama açmıyordu.
*(Bir kaç defa kapıları taşlanmıştı. Kalkıp ışığı kapattı.)*
Hâle ışığı kapatınca içeriye seslendim.
"Hâle Hâle!.."
~~~~~~•Hâle şaşırmıştı! Ses Selin'in sesine benziyordu ama nasıl olabilirdi. Koşarak perdeyi açtı, gerçekten camdaki Selin'di. Ağlayarak camı açtı. Selin'i kolundan tutup içeri aldı... Kapıyı kontrol ettikten sonra sarılıp hıçkıra hıçkıra ağlamaya başladı... ~~~~~~•~~~~~~
... Bir an önce kafamdaki düşüncelerden kurtulmak istiyordum. Hâle'yi kendimden uzaklaştırarak, "Dur ya sus! Zamanım yok. Atakan neden hapiste?! Ne oluyor?" dedim
Hâle şaşırmıştı, kekeleyerek, "H.Hani şey olmuş ya!" dedi
"Ne olmuş?!" dedim merakla
"Sana şey!"
Elimi kaldırdım, "Kızım, geliyor şimdi ha! Söylesene?!"
"Sana tecavüz ettiği için!"
Çığlık atmamak için kaldırdığım elimi ağzıma kapattım, bir süre nefesimle bağırıp odada sağa sola dönüp durdum. "Ne?! Kim dedi bunu?! kendisi mi?!" dedim nefes nefese
"Yok, babamlar seni kanlar içinde yanında görmüşler."
"Abin orada olduğumu nereden biliyormuş?"
"Senin peşine gelmiş. Siz kavga etmişsiniz!"
Duyduklarıma inanamıyordum, odada bir iki volta atıp tekrardan Hâle'nin önüne geldim, "Ya çıldıracağım! Ne alaka?! Kim demiş?"
"Sen babana veda mesajı yazınca,
onlar da seni aramaya çıkmış. Kezban'da
'Kavga ettiler, Selin eve doğru gitti. Atakan da peşinden gitti. Ben de merak ettim bir saattir oradalar.' demiş."
Sinirlenmiştim, "Söylediği şey duyulmasın diye yalan söylemiş. Öyle bir şey olmadı! OF!" dedim
"Yardım et bir şeyler yapalım. Abimin avukatı var. Onunla konuşursan yardım eder." dedi
"Olur." deyip plan yaptık.
Hâle, ben gözden kaybolana kadar bakıp sonra camı kapatmıştı. Ertesi sabah, kahvaltı yapıyorduk, kapı çaldı. Gelen hâle'ydi.
Evdekiler birbirine bakıyordu, hepsi buz kesmiş gibiydi. Annem Hâle'yi göndermek için kalktı. Bana bakmadan, "Ben hallederim kızım! Merak etme." dedi
Annemden önce kalkıp, "Anne Hâle'yi ben çağırdım. Konuşacağım!" dedim
Yan odaya geçtik. Önce kucaklaştık, sonra Hâle avukatı arayarak telefonu bana verdi.
"Alo! İyi günler! Ben Selin!"
Avukatta şaşırmıştı ama çabuk toparlayıp, "Kızım?!" demişti.
"Sizinle konuşmam gereken bir şey var. Atakan'ı oradan çıkartmamız lazım.
Ne yapmalıyım?!"
+)"Buraya gelip ifade verebilirsin kızım. Benim rızam vardı dersen 18 inden gün aldığın için, mahkeme bile görülmeden çıkartırız."
"Neye gönlüm vardı diyeceğim, anlamadım?!"
+)"Nasıl söylesem! Sevgiliydik bana zorla bir şey yapmadı demen yeterli."
"İyi de, Atakan bana hiçbir şey yapmadı ki!"
+)"Nasıl yani?!"
"Atakan bana bir şey yapmadı!" dedim sertçe
+)"O zaman hastaneden bir raporla bunu ispatlayabilirsek aynı gün çıkartırız!"
Hâle'ye de bakarak, "Benim hastane raporum yok mu ki?!" dedim.
Avukattan önce, Hâle cevap verdi, "Yakup amca muayene ettirmemiş!"
Biraz sessiz düşündükten sonra gözümden iki yaş akıtarak avukata, "Tamam!" deyip telefonu kapattım. Odadan çıktık. Meraklı gözlerle bana bakan anneme, "Anne, ben bugün psikoloğa gitmek istiyorum." dedim
"Tamam kızım gidelim!"
"Ben hâle ve Seçkin'le gitmek istiyorum!"
"Ama kızım!"
"İzin vermiyorsan o zaman kalsın. Vazgeçtim!"
"Tamam tamam git! Sen iyi ol da nasıl istersen."
Seçkin hazırlandı. Birlikte hastaneye gittik. Avukat gelmiş hastane kapısının girişinde bekliyordu.
Hastaneye gelince, kardeşime dönüp, "Seçkin, bana bir meyve suyu ve poğaça alsana, poğaça Zeytinli olsun. Meyve suyu da elmalı. Tamam?! Ben içeriye giriyorum. Gelirsin" dedim
Seçkin gözden kaybolunca, Hâle'nin koluna girerek hastaneye doğru yürüdüm.
Avukat bizi kapıda karşıladı. Ağlamaya başladım. Avukat, "Kızım! Emin misin?! Bunu yapmak zorunda değilsin. Gel istersen diğer yöntemi deneyelim." dediğinde, "Zorunda olmadığımı biliyorum ama diğer türlüsü, ne beni ne Atakan'ı kurtarır." dedim.
Birlikte doktorun kapısına geldik. Avukat içeri girdi. Hâle, hem sevinç hem üzüntü karışık bir hâldeydi. Abisi kurtulacaktı ama banada üzülüyor gibiydi.
Doktor, beni içeri aldı. İmza atıldı. Avukat ve Hâle dışarı çıktı.
Ben korkarak masaya yattım. Derin derin nefes alarak kendimi sakinleştirmeye çalışsamda daha fazla dayanamadım ve muayene olurken bayıldım...
~~~~~~•~~~~~~Doktor, muayeneyi bitirip, Selin'i ayılttıktan sonra kapıda bekleyen avukata, kızgın kızgın bakarak, "Avukat bey! Müvekkilinizi beraât ettirmek pahasına bu kıza unutamayacağı bir travma yaşattınız... Umalım ki bu senkop ileride de tekrar etmesin. Yoksa hayatının bir çok alanında bunu yaşamak zorunda kalacak." dedi ~~~~~~•~~~~~~
... Doktorun ardından, Elimdeki zarfla odadan çıktım. Berbat hissediyordum.
Gözlerim dolu dolu, Hâle'ye bakarak, "Siz, Atakan'ın böyle bir şey yapmayacağını düşünemediniz mi?! Hiç kimseye hakkımı helal etmeyeceğim." dedim
Avukat, aç köpek gibi bir an önce zarfı almak istiyordu. Ona vermedim. "Ben yapacağım!" dedim
Atakan'ın teyzesini aradık. Eniştesi cezaevi müdürüyle konuştu. Ben, telefonla içeri girdim. Atakan'ın sesini kaydedecektim. Masaya oturup Atakan'ı beklemeye başladım.
~~~~~~•~~~~~~ Atakan, ranza da elleri başının altında yatıyordu. Gardiyanın, "Atakan ziyaretçin var!" sözüyle yerinden doğruldu. Yine avukattır diye yavaş yavaş kalktı. Alttaki adam, "Hadi rastgele!" dedi... ~~~~~~•~~~~~~
... Kapı açıldı, Atakan beni karşısında görünce adeta küçük dilini yutacak gibi bakıyordu.
Ok gibi fırlayıp bana sarılmak istedi,
Bense gayet resmi davranarak karşılık vermeyip bir adım geriye gittim.
Sinirli bir ses tonuyla, "Otur!" dedim
Atakan'la karşılıklı oturduk.
"Neden?!" diye sordum
"N.Ne neden?" dedi bilmiyormuş gibi
"Neden buradasın?!"
"Sana söylemediler mi?" derken ağzımı aradığını düşündüm.
"Neyi?!"
"Seninle... aramızda... olanları..."
"Aramızda ne oldu ki?"
"Hani... senin... doğduğun... evde, Biz-.."
"Neden sustun? Devam etsene!"
"Biz... şey-..."
"Atakan kafanı kaldır! Yüzüme bakarak söyle hadi!"
"Selin, özür dilerim! Seni zor duruma düşürdüm."
Bileklerimi göstererek, "Sen bunu babana nasıl yaptın?" dedim
Hâlâ inkar ederek, "Babam... seni seviyordu!" deyince doktorda yaşadığımın acısını da çıkartır gibi gerilerek şiddetli bir tokat attıktan sonra, "Annene nasıl yaptın?!" dedim
Atakan, yutkunarak, "Annem de... seni çok seviyordu!.." dedi, dişlerimi sıkmaya başlamıştım. Elimin içini sızlatacak bir tokat daha attım, "Kardeşlerine nasıl yaptın?!"
Atakan, gözünden akan iki damla yaş ile, "O.Onlar... Onlar da seni çok seviyordu!..." dedi
Bir tokat daha atıp, "Kendine nasıl yaptın peki?" dediğimde Atakan, gözlerini kaçırarak, "Ben... de... seni.... seviyordum ve... başkasıyla evlenmeni istemedim... o yüzden yaptım..." dedi...
"Öyle mi?.." deyip, elimle boşluğu işaret ederek, "Sen yıllardır o kıza yanıp tutuşmuyor muydun? Daha o gün, onun için hamallık yapmadın mı mal! Ben nereden çıktım, evlenme saçmalığını da nereden çıkarttın?.." dedim
"Sen bana aşıkmışsın. Baban seni başkasıyla evlendirmesin diye yaptım."
Gözlerim, şok üstüne şok yaşıyor gibi yuvalarına sığmıyordu... Afallamıştım... Ne söyleyeceğimi bilemeden bir süre Atakan'ı izledim...
Waiting for the first comment……
Please log in to leave a comment.