Doğan ve Hilde ayrılalı altı ayı geçmişti. Selim'le Doğan o günden sonra ilk defa bu olayda eskisi gibi ekip olmuştu.
Selim, sorguya girmeden şüpheli hakkında bilgi almak için, kriminalden Okan'ı çağırdı...
~~~~~~• Okan, elinde dosya ile geldi. Karşısında beni görünce Selim ve Doğan'a bakmadan, "Merhaba Nurseli, nasılsın?" diye sordu.
Selim,*(Okan'ın tavrından rahatsız olmuş gibi Okan'a belli etmeden)*, "Elmas Yanlı hakkında elimizde ne var?" deyince önce ben konuşup, Selim'i duymamış gibi Okan'ın sorusunu cevapladım. "İyiyim Okan abii, Sen nasılsın?"
"İyi olmana sevindim. Bende iyiyim!" deyip, elindeki dosyayı Selim'e uzattı ve Selim'e dönüp, "Komiserim, Elmas Yanlı yani Tarık Yanlı, 29 yaşında, bilgisayar mühendisliği mezunu, yaklaşık 3 ay önce cinsiyet değiştirme ameliyatı sonrası kadın olmuş. Maktül Piraye Bayır ile üniversiteden arkadaşlar. Maktul ile öğrenciyken sevgililermiş. Elmas Yanlı, o yüzden Pınar'ın karnındaki bebeğin biyolojik babası oluyor!"
Selim, bir yandan dosyayı inceleyip, bir yandan ortaya konuştu. "Çocuk yapacak kadar erkeksin, sonradan kadın olmak istiyorsun. Ne tipler var yaa!" dedi
Doğan abi, "Sorguya birlikte mi gireceğiz?" diye sordu.
Selim merakla, "Neden sordun?" diye sordu
"Ben kahvaltı yapmadım daa, bir yandan da olayı merak ettim."
Selim, "Okan sen kahvaltı yaptın mı?" deyince Okan, "Evet komiserim." dedi
"Tamam o zaman sen gidebilirsin, borcun olsun."
Okan, bana tiyatrocu selamı vererek odadan çıktı.
Doğan, *(Selim'in yüzünün asıldığını görünce, arkadaşını yumuşatmak için)*, "Nurseli, dün o kutuyu bularak iyi bir iş çıkarttın. Koskoca kriminal uzmanı bile önünde eğildi. Vallaa bravo." dedi.
Selim, *(Doğan'ın çabasını boşa çıkarttı)*,
"Bir daha buraya da olay yerine de gelmek yok. Duydun muu? Bu yaştan sonra milleti cinsiyetinden ettirme benii!"
Selim'in neden sinirlendiğini anlayamamıştım. Doğan abiye baktım, kollarımı yana doğru açıp, "Aabii ben ne yaptım?" dedim, meraklı gözlerle bakarken.
Doğan abi, *(mevzunun daha fazla uzamasını engellemek için,)* "Kalkın! Hadi güzel bir kahvaltı yapalım. Benim beyin çalışmıyor, açken ben, ben değilim." dedi ve dosyayı Selim'in elinden alıp, kolumdan tutarak adeta dışarıya sürükledi.
Yakınlarda ki bir börekçiye girdik. Siparişleri beklerken börekçinin önünde Zeynep göründü. Selim, Zeynep'e seslenerek eli ile yanına çağırdı. Zeynep masaya yaklaşınca, "Otur, ne yaptın?" diye sordu.
"Her şey tamam gibi komiserim."
"Tamam mı, gibi miii? Sorun mu var?"
"Bir tane var daa, siz el atarsanız hallolur gibi. Ahmet geçen takip etmiş."
Selim'in yüzü asılıp konuşacakken, Doğan, araya girerek, "Bende, ben alırım ifadesini, derdi neymiş öğrenirim." dedi.
Selim, bu olayı çok önemsiyormuş gibi,
"Bugün ilk işin bu olsun, sakın erteleme. Sorguya ben tek girerim, sende sonra kaydı izlersin." deyince Doğan içinde bu durum daha önemliydi herhalde ki, Oda şikayet etmeden, "Tamamdır!" dedi.
"Bir de anne babasına git, oğullarını dizlerinin dibine alsınlar. Yoksa fena yaparım, söyle."
D: "Tamamdır."
"Sabah sabah keyfim kaçtı ya."
D: "Tamam Selim, sıkma canını. Bunu da hallederiz."
Selim, çözüme bir an önce ulaşmak istiyordu. Zeynep'e dönüp, "Ayşe'nin okulu neredeydi? Kaydı başka okula aldırabilir miyiz? Mesela Nurseli'nin okulun yada kaldığı evin yakınına." dedi
Doğan abi ve ben şaşırmış gibi Selim'e bakınca, bana dönüp ikimizin de soru soran ifadesinin cevabını verdi. "Nurseli, sen odana tek kişilik hücre diyordun yaa, oraya bir yatak ve arkadaş gelsin ister misin?"
Ayşe'nin davasını hatırlıyordum ama Selim ve Doğan'ın neden hâlâ bu kıza bu kadar ihtimam gösterdiğini anlamıyordum.
Kafamda ki düşüncelere ve negatif enerji hissetmeme rağmen Selim'e olumlu cevap vermiştim. Selim, benden izni almanın heyecanı ile Zeynep'e yapması gereken her şeyi bir çırpıda söyledi.
Benim ise aklıma, Selim'in bu çıkışını bastıracak kendimce çok önemli bir şey gelmişti. "Selim, diğer kızlar ne diyecek, onlara sormadık." dedim.
"Ben rica edersem bir şey demezler merak etme. Hem sana nasıl davranıyorlar ise Ayşe'ye de öyle davranırlar." deyince Selim'e belli etmeden, burnumdan nefes vererek, içimden, 'Bende ondan korkuyorum yaa,' dedim.
Selim, Zeynep'le konuşmasına devam etti. "Bu konuda bütün yetkini, hatta benim yetkimi de kullanabilirsin, serbestsin."
Z: "Anladım komiserim. Pekii ailesine ne diyeceğiz?"
Selim, kendinden emin bir şekilde güldü, "Ne derler sence? Ben onları hallederim, onlar bende. Yalnız kıza okulda salça olanı yakarım. Müdüre aynen ilet." dedi
Z: "Anladım komiserim."
Doğan abinin telefon çaldı, konuşurken, "Erkan bulunmuş abi." deyince, Selim, "Sorgu odasına alsınlar geliyorum." diyerek hızlı hızlı son lokmasını ağzına attı.
Alelacele ayaklanarak masadakilere komut verdi. "Sen Ahmet'e, ben Erkan'la Tarık'a aayyy aman Elmas'a, siz de hemen okulu halledin bugün bitsin. Hadi Zeynep göreyim seni."
"Merak etmeyin komiserim."
Börekçinin kapısından ikiye ayrıldık. Doğan, beni ve Zeynep'i gideceğimiz yere götürdü. "Ben Ahmet'i halledip ararım." dedi
Zeynep, "Tamam görüşürüz." deyip arabadan indi.
Ben isteksizdim ama belli edemiyordum.
Arabadan inmeden Doğan'a, "Seneye bir iki arkadaş eve çıkmayı düşünüyorduk, acaba bu sene kalsa mıydı?" Diyerek isteksizliğimi belli etmiştim.
Doğan abi, isteksizliğimi anlamıştı. "Bak Nurseli, Ayşe bizim için çok önemli, kuzeninin katilini hâlâ bulamadık. Tehlike de olabilir. O yüzden her an elimizin altında olması lazım. Anladın mı?" Deyince bende Ayşe için endişe edip, "Tamam, anladım." diyerek arabadan indim...
•~~~~~~• ... Selim, Ayşe'nin ailesiyle görüşmüş Ahmet'in Ayşe'yi takip ettiğini söylemişti...
Anne ve babası kızlarının bir yeğeni tarafından daha acı çekmesini istemedikleri için kabul etmek zorunda kaldılar.
Ayşe'ye, bir hayır sever aylık yol ve kira masrafını verecekti. Okul bitince de Selim direk ekibine almaya çalışacaktı. Ayşe'yi alıp eve getirdi... •~~~~~~•
Akşama doğru Selim Ayşe'yi alıp eve geldi, "Bak Ayşe, bu Nurseli ablan. Aynı odada sizi birbirinize emanet ediyorum, yenge görümce iyi anlayışın. tamam mı?" dedi
A: "Tamam abi, merak etme. Her şey için teşekkür ederim. Sende Doğan abi de iyiki varsınız. Sağ olun. Allah razı olsun."
S: "Şimdiii beni dinle, sonra tanışmaya devam edersiniz, seninle ilgili planlarım henüz bitmedi. Servis seni buradan alacak okula götürecek, akşam da Nurseli'nin okuluna bırakacak. Yani giderken evden alacak, bırakırken okula bırakacak. Tamam mı? Nurseli ablan ve ben aksini söylemedikçe servisçi ya da sen değişiklik yapamazsınız. Tamam mı?" deyip bana döndü. "Nurseli sende kimliğini ver."
Ayşe'ye göz kırpıp gülerek, "Neden, GBT'me mi bakacaksın?" dedim
S: "Yok nikah tarihi alacağım." deyince, "NEEEEE?!" diye bağırdım.
"Şaka şaka, tribe girme hemen. Ehliyete yazdıracağım." dediğinde diğeri kadar olmasa da yine şaşkınlıkla, "Ama benim arabam yok ki!" dedim.
"Sen ehliyeti al da, araba benden."
"Yok hayır, Olmaz. Kabul edemem."
"Sordum mu? Ayşe, kızlar benim ağzımdan soru kipi çıktı mı?"
Ayşe de dahil hepsi, "Yok." dediler
"Ne kullandım pekii?"
Ayşe cevapladı. "Emir kipi aabii!"
"Demek ki neymişşş, itiraza kapalıymış. Hem ben sana kardeşimi emanet edeceğim. Sen onun şoförlüğünü yapacaksın."
"Kıskanacağım amaa."
"Kıskanabilirsin, değil mi kız!"
A: "Yok abla kıskanma. Hiç kıskanılacak bir hayatım olmadı. Abim de unutturmaya çalışıyor, sağ olsun."
Selim, Ayşe'ye sarılıp, omuzuna teselli dokunuşu yaparak, "Sen bir de bende ki hikayeyi duysan." dedi.
Bunun üzerine bende, acı yarıştırır gibi. Üzgün bir ifadeyle dudak yamultarak bileklerimi gösterip, "Benimkilere ne diyorsun?" dedim.
"Abla sen kaç yaşındaydın?"
"17-18 dim galiba, lise sondaydı daa tam kaçtım unuttum." demiştim ama hatırlamadan uyuduğum bir gün olmamıştı.
"İleride ben de unutabilecek miyim acaba?"
"Bak Ayşe, bizim beynimizde unutmak değil de geriye atmak diye bir şey var. Yaşadığımız olaylar tamamen aklımızdan çıkmasada, hatırlamamak için en aza inermiş ama sürekli sürekli düşünürsek beynimiz olmayan şeyleri de olmuş gibi yapıp kendini zavallı gösterirmiş. Yani beynimiz bizi kandırırmış."
Ayşe: "Aabii, sen benim ifademi tekrar al yaa, düşündüm de hiç biri doğru olmayabilir." dedi gülerek. Selim Ayşe'nin içindeki fırtınaları hissediyor gibiydi.
....Unutturamasa da sürekli düşünmesine engel olacak bir kişiye emanet etmişti. İçi rahat bir şekilde....
"Hadi hadi, çok konuşma da yerleşin. Yarın akşam da derslere başlıyoruz." deyip herkese selam verdikten sonra evden ayrıldı.
~~~~~~•~~~~~~•~~~~~~
...Okul çıkışı Selim, bizi alıp önceden görüştüğü ehliyet kursuna götürdü. Beni kursa yazdırdıktan sonra da boş bir araziye gidip durduk. Kemerini açarken bana da inmemi işaret edip, "Hadi gel bakalım!" dedi.
"Korkuyorum, yapamam, olmaz." desem de dinlemedi. Yarım saat dur kalk anlatımının arkasından kavramaya başlamıştım. Bir saat çalıştıktan sonra Selim arkaya dönüp, "Hadi bakalım Ayşe biraz da sen gel." dedi.
Ayşe itiraz ederek, kurtulabileceğini düşündüğü şeyi söyledi. "Abi, benim yaşım tutmuyor."
Selim, yüzüne ciddi bir tavır takınarak, "Gel dedim hadiii, acil bir şey olur, kullanman gerekir. Sen öğren yaşın gelince de kolaylık olur." deyince önceki akşamın intikamını alarak, dikiz aynasından bakarak, "Emir kipi Ayşe'ciğim emir kipi." dedim gülerek
Ben direksiyondayken, Ayşe dalga geçmişti.
"Aha kediye çarptık, asfalt ağladı beeee, onun Arabası vaaaarrr..."
Ayşe'yle yer değiştirirken, "İntikamım acı olacak" deyip Yeşilçam filmlerindeki kötü karakter kahkahası attım.
Ayşe, koltuğa oturmadan başını eğip, yan koltukta oturan Selim'e kendini acındırır gibi bakarak, "Aaabiiciiiğiiiimm. Beni nasıl bir süreç bekliyor biliyorsun değil mi? Arkamda hain bir domdom var."
Öne doğru gelip, koltuk başlarına kollarımı koyarak Ayşe'ye seslendim, "Hadi güzelim hadi, o domdoma sen öğrettin. Söz sadece bana söylediklerini söyleyeceğim." dedim
Ayşe koltuğa oturdu inleme nidasiyla, "Aaabiii!" dedi. Selim oralı bile olmadan, "Çalıştır!" dedi ve devam etti. "Nurseli'ye anlattıklarımı dinledin mi yoksa sıfırdan mı anlatayım?"
Ayşe'nin yanağını sıkarak Selim'e cevap verdim. "Anlat aabisiii, anlaattt!"
S: Kontağı çevirirken, gaza hafif basıyorsun, hadi bakalım."
Ayşe arabayı çalıştırdığı anda ben, "Yürü beee, baban da mı şofördüü!" dedim
Ayşe başına geleceği biliyordu. Son defa Selim'e yalvarır gibi, "Aabi yaaa!" dedi.
Selim, gayri ciddi kızarak, "Devam eettt! Bas debriyaja sonuna kadar."
A: "Ama basamıyorum kii?"
S: "Nedeenn?"
A: "Boyum kısa kalıyoor!"
S: "Koltuğu öne al."
S: "Haaahh, Şimdi basabildin mi?"
A: "Bastım."
S: "Al bire." Ayşe vitesi atarken araba zorlanınca, Selim, "Tam basmamışsın, tam bas." dedi.
Ayşe sonuna kadar basıp vitesi bire alınca. Selim, Ayşe'ye ilk tastiği vererek. "Tamam şimdi oldu aferin! Şimdi hafif hafif ayağını debriyajdan çek, yavaş yavaş gaza bas. Aferin. Yavaş bas. Yavaş. yavaaaaşşşş."
Ayşe ayağını debriyajdan birden çekince araba stop etmişti, ilk fırsatını bulmuştum, kaçırmadım. Alkışlayarak "İstoooooopppp!" dedim.
Selim, "Ayağını debriyajdan hemen çekme, hadi bakalım tekrar dene. Debriyajdan üç kademe olarak çekmezsen araba stop eder. Yavaş çek!" dedi
Ayşe sonunda hareket etmeyi başardı. bu sefer de, "Asfalt ağladı beee. Bas gaza aşkım bas gaza!" diyerek dalga geçtim.
Ayşe ile de bir saat dur kalk yaptık. Her fırsatta dalga geçmiştim. "112'yi ara Selim vur kaç yaptık... kaç kaaaaçç... Çabuk ooolll... uçak geliyor..."
Ayşe, bir saatte kat ettiği başarının farkındaydı. Bana dönüp, "Kabul et abla, senden çabuk öğrendim." dedi
"Aynen, sen daha çabuk kaldırdın." deyip Selim'e döndüm. "Ben bir daha istiyorum, bir dahaa!" Ayşe ile yer değiştirdik. Direksiyona oturduğumda bacaklarım titriyordu. Selim farketti, "Ne oldu? Neden titriyorsun?" diye sordu.
Bir bacaklarıma bir Selim'e bakarak cevap verdim. "Bilmiyorum kiii, kendimi çok sıkmışım herhalde. Titremesine mani olamıyorum." dedim.
Selim, kapısını açtı. İnerken, "Bugünlük yeter o zaman, hadi yarın okuldan sonra devam ederiz." dedi.
Koltuğuma oturdum, Selim yine kemerimi takıp direksiyona geçti. Ayşe, ilk günden beri merak ettiği şeyi öğrenmek istiyor gibi. "Aabi siz bunu ne zamandır yapıyorsunuz?" diye sordu
Selim, ne sorduğunu anlamamıştı, "Neyi?" diye karşılık verdi.
"Sen, Nurseli ablanın kemerini takıyorsun oda seni öpüyor yaa, onu diyorum."
Selim'le birbirimize baktık. Bende ilk yaptığımız günü düşündüm ve Selim'i test etmek istedim. " Eee seliiiimmm beeeyyy söyle bakalım."
Selim ise kendinden emin bir şekilde, "Asıl sen söyle bakalım hatırlıyor musun?" dedi.
"Hatırlıyorum tâbii, yurdun önündeee!"
Selim, bir yandan gülerek bir yandan da başını sağa sola sallayıp, "Haaayıııırrrr!" dedi.
Başımı anlık bedenimden geriye hareket ettirerek bakışlarımı boşluğa çevirip düşünmeye başladım. Bulamayınca yüzümde üzgün bir ifade ile, "Hatırlamıyorum." dedim.
Selim, eline fırsat geçmiş gibi sinsi sinsi gülüyordu. Atarlanır gibi, "Bir de kızlar böyle şeylere daha fazla önem verir derler. Bak hatırlamıyorsun, utanmadan bir de söylüyorsun!" dedi.
Hâlâ kendi hatırladığımın doğru olduğunu düşünerek, "Ne zaman söyleee!" dedim.
S: "İlk gün taktım, hatırladın mı?"
"Ben o zaman baygındım nasıl hatırlayayım."
"Hayır taktığımda baygın değildin."
"Ben hatırlamıyorum amaa!"
"İyi düşün!"
Ben bulamayınca, "Otogardan çıkarken, kemer takılmıştı ya hanii, şimdi hatırladın mı?" dedi.
Ayşe, merakla, "Siz şaka mısınız yaa. Neler yaşadınız böyle." dedi.
Selim, Ayşe'ye döndü, "Sorma kızım, bu ablan var ya bu ablaaan, sadece ayağıma değil hayatıma da çelme taktı. Ayağımı kaydırdı, yerlerde süründürdü beni!"
"Dalga geçme beee!"
S: "Ne dalgası yalan mı?"
"Abartma, Kız bu gizli kapaklı işler peşindeydi. Ben de ipliğini pazara çıkarttım."
"Polisim lan ben, ne ipliğimi pazara çıkarttın?"
"Hem bir dakika yaa, yeri gelmişken bir şey soracağım, sen cinayet şube değil misin? Alp abi değilde neden sen yaptın?"
"Birim olarak ayrıyız evet. Bazı olaylarda birlikte görev alabiliyoruz. O zaman da Alp ile birlikte çalışmamı gerektirecek durum oldu. Ama sen geldin operasyonu mahvettin."
"Doğan abi, 'adamı aldık' dedi."
"Aldık da asıl aradığımız adam o adam değildi. Diğer çantayı getiren adamı almamız lazımdı. Para diğer çantadaymış. Senin sayende o gitti. Yani seni suçluya yardım ve yataklıktan her an içeri alabilirim. Benimle iyi geçin."
Ayşe, yüzünde buruk bir tebessümle, bana bakarak, "Abla, Selim abinin hayatına her giren suç işleyip giriyor galiba, biz de öyleyiz seni anlıyorum." deyince Selim, dikiz aynasından bakıp, parmağını dudağına götürdü, "Şşşşşş, sakın bununla ilgili şaka bile olsa bir daha konuşma!" dedi
"Ama biz bizeyiz."
"Olsun. Bizim telefonlar dinleniyor. Tamam mı? Unuttt."
"Tamam abi söz."
"Aferin, biz aramızda şakalaşıyoruz. Ciddi değiliz yani."
"Anladım aabii."
Çıkışta Ayşe'yi bekliyor sonra birlikte eve gidiyorduk. Ayşe'nin lisede son senesiydi. Selim, ek olarak hoca tutmuştu. Bu yıl muhakkak sınavı geçmeliydi.
Ayşe, ilk yarının sonunda zayıf derslerini düzeltmişti. Hoca benim okuluma geliyor, Ayşe ile bahçede ya da kantinde çalışıyorlardı...
~~~~~~•~~~~~~•
... Bir gün Nurseli son derse girerken Filiz, onları gördü. Nurseli, telefonunu ve çantasını bu meçhul kıza vermişti. Ayşe'nin fotoğrafını çekip Hilde'ye mesaj yazdı. "Bu kız Nurseli'nin kardeşi mi?"
"Hayır!" (Düşünme emojisiyle)
"Nurseli, bu kıza telefonunu ve çantasını bırakıp gitti."
"Sen derste değil misin?"
"Yok bu ders boştu, Seni bekliyorum."
"Tamam. Uzakta dur. Belki seni tanıyordur."
"Tamam."
... Ayşe'nin yanına bir kız geldi. Ders çalıştılar. Yarım saat sonra da Nurseli geldi. O da kitabını çıkarttı. Kendi dersine baktı. Bunu her gün yapıyor gibiydiler.
İki kız daha gelmişti onlar da sandalyeye oturdular. Nurseli ile işaretleştiler. Nurseli, parmaklarıyla on gösterip dudaklarını da 10 dakika der gibi kıpırdattı.
Kızlar kalktı kantinden çay alıp ayrı masaya oturup konuşmaya başladı. Beş dakika sonra Hilde geldi. "Ne yaptın?" diye sorunca Filiz olayı anlattı. 5 dakika sonra kızlar kalktı. Hilde ve Filiz uzaktan takip ettiler.
Sonra Nurseli'yle kızlar arabaya binip oradan uzaklaştı. Filiz, Hilde'ye bakıp, merakla, "Bu kız kim acabaa?" dedi
"Aklıma biri geliyor ama ne alaka diyorum, neyse yaa bizi ilgilendirmez. Hadi gidelim. Bugün uzak durağa yürümeye gerek yok!"
"Doğru hadi. Baltalar elimizde uzun ip belimizde..." Diye mırıldanarak yola devam ettiler...
~~~~~~•~~~~~~•~~~~~~
Waiting for the first comment……
Please log in to leave a comment.