*(Fren sesinin asfaltta çıkarttığı acı çığlığı duyan kızlar geriye döndü arabanın vuracağını düşünerek çığlık attı.)*
Ayşe ile ben dona kalmıştım. Arabadan başına çıkartan adam bana "Dikkat et güzelim sen bize lazımsın!" deyip hızla yanımızdan uzaklaştı.
Hilde, hemen plakayı alıp, Doğan'ı ararken telefonu elinden çekip kapattım.
"Sakın söyleme! Düğün arefesi telaşa sokma adamı şimdi, sapık işte geldi geçti. Aramızda kalsın, kimseye söylemek yok tamam mı?" dedim
Filiz ve Ayşe şokun etkisiyle ağlarken, Hilde, elleri titreyerek telefonu istiyordu. "S.Saaçmalama Nurseliii... Ver şu telefonu, D.Doğan duyarsa beni keser, söyleyelim!"
"Belli ki maganda Hilde!"
H: "Bana kasti yapılmış gibi geldi amaa!"
F: "B.Bana daa!"
Ayşe, ağlamasını sürdürerek, "Adam 'Yasemin' dedi." deyip sakinleşmek için çantasından su çıkarttı. Ben Yasemin dediğini anlamamıştım. "Aaaa, ben onu duymadım!" dedim
"Yaseminciğim dedi ablaa ben eminim."
Israrla konuyu kapatmak istiyordum. "Bak işte, birine benzetti demek ki, salak! Arabayı da o yüzden üzerimize sürmüştür! Selim de Doğan abi de bilmesin, boşu boşuna uğraşmasınlar."
Ayşe de Hilde gibi düşünüyordu, "Ablaa, bence söyle, sonra duyarlarsa kızmazlar mı?" diyerek ileride öğrenmelerinin daha kötü sonuçlar doğuracağından korkuyordu.
"Kimse söylemezse duymazlar, duymazlarsa da kızmazlar. Anladın mı canım?" deyip yanaklarından okşadım
Filiz, titreyen ellerini de şahitmiş gibi ortaya göstererek, "Ben bayağı tırstım yalnız!" deyince kendimdeki cesaretin ne kadar çok olduğunu ispatlar gibi, "Sende ne tırsakmışsın haaa! Unutun işte yaa, hadi devam edelim." dedim
Eve geldiğimizde Doğan abiyle kapıda karşılaştık. Ben de dahil hepimizin yüzünden bir şeyler olduğunu anlayan Doğan, telaşla "Eczacı hanım bu ne hâl?.." derken ben; Doğan'ın lafını kesip, Hilde'nin yerine de cevap verdi.
"Abiii, şuan ona hiç dokunma, acayip sinirli. Üsteleme yoksa yine kaçar bak, demedi demee, bu kadar zor olduğunu bilse asla evlenmezmiş o derece yaanii!"
*(Doğan, inanmış gibi yaparak, "Aman aman, tamam sustum yeter ki kaçmasın!" deyip kızların önden yürümesi için eliyle işaret verdi.*)
Hilde geri kalmasın ki; bir şey söylemesin diye, kolundan tutup kendimle birlikte yürüttüm.
*(... Eve girdiklerinde Ayşe hala şok içerisindeydi, poşetleri yere atıp hemen banyoya gitti. Doğan, Hilde'yle ilk yalnız göz teması kurduğunda, gözünü kırparak, "Ne oluyor?" diye işaret etti.
Hilde, Biraz önce Ayşe'nin attığı çantaları karıştırarak bir tanesini alarak, gayet sakin bir tavırla, "Şekeriiimm baaaak, sana ne aldıııım. Gel içeriye de göstereyim." deyip Doğan'la yatak odasına gitti...
Doğan, kapıyı kapatır kapatmaz, "Ne olduu?" diye sordu.
Hilde, söyleyip söylememe arasında tereddüt edince, Doğan bir adım yaklaşıp, "Ahmet mi yoksa?" dedi. Hilde, "Ahmet kim?" diye sorunca, Doğan konunun Ayşe ile ilgili olmadığını anlamıştı.
"Boşver onu şimdi. Benim kötü polis tarafımı ortaya çıkartma da ne oldu hemen söyle?"
Hilde, sanki söylemeyecekmiş tee Doğan'dan korktuğu için söylemiş gibi, "Tamam tamam, kızma söylüyorum. Yolda kızların üzerine biri araba sürdü. Biz de çok korktuk." deyince Doğan, "N.NEEE?!" diye bağırdı.
Hilde, ağzını kapatıp dışarıyı kontrol ettikten sonra, "Bağırma!" deyip Doğan'la birlikte yatağa oturdu.
"Ne zaman?"
"Gelirken, bak söyleyeceğim ama bildiğini belli etme, Nurseli ısrarla gizlemek istedi."
"Neden beni aramadınız?"
"Ben arıyordum, Nurseli aratmadı, telefonumu elimden aldı. Bize de söylemeyin diye ısrar etti."
"Hay Allah'ım, bu kızla ne yapacağım ben ya!"
"Sonra adam başını çıkartmış 'Yasemin dikkat et sana bir şey olmasın sen bize lazımsın' demiş?"
"Nurseli'ye mi Yasemin demiş?"
"Evet!"
"Plakayı aldın değil mi?"
"Evet, Selim'e söylemeyeceksin değil mi?"
"Al bir gizli iş yapan dahaa, güzelim biz polisiz, bizi sadece canımızla değil sevdiklerimizle de tehdit ederler. Ya Selim'le alâkalı bir şeyse, öyle pişman olmaktansa böyle mahçup olalım daha iyi değil mi?"...)*
.... Zil çalınca "Selim'dir, ben açayım!" diyerek kapıya gittim. Doğan abi benden önce kapıyı açıp elini kapının pervazına koyarak parmaklarıyla bir şeyler yaptı. Trip atar gibi, "Selim'ciğiiiimm erkencisiniiizz. Neredesin yaa gelmezsin zannediyordum!" dedi
Selim'i karşılamak için kapıya geldigimde yorgunluktan mı vakâdan mı anlamadığım bir yüz ifadesiyle karşılaştım. "H.Hoş geldin, gelsenee!" dedim
Selim, "Geleceğim canım, nasılsın?"
"İyiyim dee kapıda mı görüşeceğiz?"
Selim, Doğan'ın yanından elini uzatıp beni kendine çekerek, alnımdan öptü, "Ufak bir işimiz vardı da Doğan'ı almaya geldim. Yarım saat falan, çok uzamaz. Siz çay koyun, demlenmeden buradayız. Tamam mı?" deyip tuttuğu belimi serbest bıraktı...
Doğan abi ayakkabılarını giyip kapıyı kapatınca bende arkalarından bakmak için balkona çıktım.
Selim, geriye bakıp el sakladıktan sonra arabaya bindiler...
*(...Konuşmadan bir süre gittikten sonra arka sokağa gelip kenara çekti. Doğan'a dönüp, "Ne oldu, acil olan ne?" dedi
Doğan, telefonunu çıkartırken, plakayı gösterip, "Bu şerefsiz kızların üzerine araba sürmüş, Nurseli'de gizliyor. Evde bakamam diye s.o.s verdim."
"Ara bakalım kimmiş bu eceline susamış gavat!"
Doğan; emniyeti aradı, "Plakayı sorgulayın!" talimatını verip telefonu kapattıktan sonra, "Fosta çıkabilir? Çünkü Nurseli'ye Yasemin demiş!" deyince Selim Şaşırarak, "Yasemiiinn?.. Konuşmuş mu yani?" dedi
"Sen bize lazımsın dikkat et demiş, benzetme de olabilir. Yani İnşallah öyledir."
"Ben eşeğimi sağlam kazığa bağlayayım da."
On beş dakika sonra emniyetten aradılar, Doğan, hemen hoparlörü açtı.
"Dinliyorum!"
"Komiserim, verdiğiniz plakalı araca iki gün önce çalıntı ihbarı yapılmış sahibi emekli bir esnaf. Ne yapalım?"
"Bekleyin, şimdilik bir şey yok!" dedikten sonra telefonu kapatıp Hilde'yi aradı.
"Şekerim, ekmek lazım mı?" diye sorunca Hilde, "Dur bir mutfağa bakayım!" deyip kızların yanından ayrıldı. Mutfağa gidip kapıyı kapattı.
"Ne oldu?"
"Araç çalıntı çıktı!"
"Hiiii'iii!"
"Adamı tarif eder misin?"
"Filiz'le benim arkam dönüktü firen sesine döndük. O panikle net göremedim."
"Tamam, olay nerede oldu onu söyle?"
"Benim eczanenin iki arka sokağı var ya, gelin arabası süslemecisinin yakınlarında."
"Tamam canım kızlara belli etme, biz bu işi bırakmayacağız!"
"Tamam canım!"
"Hilde, en ufak bir şey bile olsa bize söyle tamam mı? Sakın gizleme!"
...Selim arabayı çalıştırdı. Süslemecinin oraya giderken, kıss kıss gülerek, "Sizin şifre de çok otantikmiş yaa! ŞEKERİM!" Nereden aklınıza geldi!" diye sordu.
Doğan, Selim'in gülmesine gülmeyle karşılık vererek, "Ne yapayım aabii aldım karşıma, bunu bunu sevmiyorum söyleme dedim, ikimizin de ortak "şekerim" olunca, bende dedim bir şey olduğunda şifremiz o olsun. Öyle kararlaştırdık."
"Ben hâlâ bi şifre belirleyemedim, bizde en kısa zamanda bir şey bulalım."
"Bulsan ne olacak abii, söylenmesi gerekeni saklıyor. Sen ilk olarak ney saklanıp ney saklanmayacak onu iyice anlat bence."
"Haklısın... Yalnıızz var yaa Hilde'de imalı trip atıyorsa artık benim kadınlara inancım kalmadı, demek ki tripsiz kadın yokmuş abii."
"Ben o inancı ayrılmadan kaybetmiştim zaten!"
"Eee nasıl bulucaz laann, tam yerini de söylemedi."
"Ben daha arayamam oğlum, gerekirse tek tek güvenlik kameralarına bakarım!"
... Doğan, arabadan inip etrafa bakındı. Kamerası caddeyi gören bir markete girip bir saat öncenin kaydını sordu.
Markettekiler kayıtları gösterdi. Doğan, kızları görünce süslemeciye bakmaya giden Selim'e, "Markete Gel" diye mesaj yazdı.
Araba gözüküyor ama içindeki adam net değildi,
D: "Şerefsiz gözlüklü mü?"
S: "Evet ama güneş gözlüğüne benziyor, şapkası da var. Doğan, buraya Kadir'i yolla, cadde giriş çıkışlara baksın. Belki başka bir yerin kamerası daha nettir!"
"Tamamdır, yarın ilk iş gönderiyorum."
Markete, "Kolay gelsin!" deyip teşekkür ederek ayrıldılar.
S:"Şimdi en zorunda sıra!"
"Neymiş o?"
"Bildiğimizi belli etmemek!"
"Senin bu suratınla imkansız biliyorsun değil mi? Ben güler geçerim."
"Tâbii tâbii hastanede çok iyi kıvırıyordun, hiç belli etmedin bravo."
"Sen başkasın Oğlum, sen her şeyime hakimsin o yüzden."
"Desene ben bittim, Nurseli şıp diye anlar."
"Bence sen karşı atak yap."
"Nasıl?"
"Bak şimdi..."
~~~~~~•~~~~~~•~~~~~~•
Gülbahar hanım torununun altını değiştirerek dayısının kucağına verdi.
Furkan, eniştesine kızsa da bu güzel duyguyu tattırdıkları için önce Allah'a sonra da kız kardeşiyle eniştesine teşekkür ediyordu. Yeğeninin kokusunu içine çekip, "Oooohhhh" diye bıraktıktan sonra, "Annee, bu koku ne böyle? insanın bütün dertlerini sıkıntılarını unutturuyor. İnsan bu koku için yine evlenip çocuk yapmak ister." deyince Gülbahar hanım müjdeli haber alacakmış gibi sevindi.
"Aaayy hadi inşaallah."
"Annee, hevesini kaçırmak istemezdim ama şuan yok. Bu güzel kokunun tadını çıkartmadan evlenmek istemiyorum."
"Oğluuuumm, bu koku geçmez, bu cennet kokusu, en az üç yıl sürer. Hele sizin kokunuz bana hâlâ aynı geliyor. Sen onu beklersen kocarsın. Bak ahir yaşım yaklaştı, gel inat etme, seninde mürüvvetini göreyim."
"Gülüm baharım birtanem, sen gelin istiyorsun diye ben sevmediğim biriyle mi evleneyim. Tamam, ille de evlen diyorsan sen bul birini, anamın gönlü bunu istemiş derim razı olurum ne yapayım."
"Olmaz öyle şey. Tamam tamam bir şey demiyorum sen kendi gönlün kimi seçerse onunla evlen. Sen öyle söyledin diye biri var zannettim."
"Anneeemm, şöyle; bakışı bakışına, gülüşü gülüşüne, kokusu kokuna benzeyen birini bulayım söz hiç beklemicem, hemen getircem sana."
"Bunları bana benzetme kendine benzette getir."
"Tamam, gönlümün ilk gülü baharı tamamm..." derken Furkan'ın telefonu çaldı. Cebinden telefonu çıkarttı, "Bilinmeyen numara" yazıyordu.
Furkan, yeğeninden bir öpücük daha alarak telefonu açtı.
"Efendim!"
"Furkan komiser, beni tanıdın mı?"
Furkan'ın birden yüzü asıldı, sesin sahibini tanımasada tonundan kötü bir konuşma olacağını anladı, yeğenini annesine verip, balkona çıktı.
"Furkan, komiser orda mısın?"
"Buradayım, kimsin sen?"
"Sen böyle devam edersen ileride kardeşinin patronu olacak kişiyim!"
"ŞEREFSİZ, ERKEKSEN ÇIK LAN KARŞIMA!"
"Haklısın komiser, o kadar güzel kardeşim olsa bende senin gibi yapardım."
"KARDEŞİMİN BİR METRE YAKININA YAKLAŞACAK OLURSAN S.KERİM LAN SENİİ, NEREDE OLURSAN OL BULURUM, SENİ ELİMDEN KİMSE ALAMAZ. DUYDUN MU LAAAANNN!"
"........."
"ALOOOO!.."
Telefon kapanınca Furkan, balkonun demirlerini sıkıp derin derin nefes alarak sakinleşmeye çalıştı. Arkasını döndüğünde annesinin içeride endişeli bakışıyla karşılaştı.
İçeriye girip biraz önce öfke patlaması geçiren kendisi değilmiş gibi gayet sakin bir şekilde, "Anne kapıyı kapatayım mı, çocuk üşür mü?" diye sordu.
Gülbahar hanım, Furkan'ın kendisinden kaçırdığı gözlerine bakarak, "O sözü söyleyecek kadar kızdıran neydi?" dedi.
Furkan, annesinin duymasından dolayı utanmıştı ama şuan daha acil işi olduğu için özrünü ve sebebini ertelemeye karar vererek kardeşinin odasına gidip, kapıya vurdu.
Eniştesi kapıyı açıp, içerinin müsait olduğunu göstermek için kapıyı sonuna kadar açtı.
Furkan, endişesinin önüne set çeker gibi tebessümle bakarak, "Nasılsın canım?" diyerek kardeşinin yanına yaklaştı. Alnından öpüp, "Ben birazdan çıkıyorum istediğin bir şey var mı gelirken alayım." dedi.
"Evet abi bir şey istiyorum ama almanı değil yapmanı, şu endişelerinden kurtulmanı istiyorum artık, kaç ay oldu hâlâ korkuyorsun."
"Biz kelle koltukta adamlarız güzelim olacak o kadar."
"Sen kendi kellenden korkmuyorsun kii, benden korkuyorsun."
"Siz olmadan bu kelle beden de olsa ne olur olmasa ne olur? Neyse hadi oyalama beni, çok işim var. Sende bu ufaklığı büyütte bir an önce parkları dolaşmaya başlayalım, ananesi sabırsızlanıyor, yenge bulmamız lazım."
"Abi benim oğlumu kötü emellerin için kullanma git kedi köpek al onları gezdir., Hem parktan kız mı bulunur Allah aşkına."
"Kızım, işin raconu burada. Ne kadar iyi bir aile babası olabileceğimi göstercem. Şimdi gezersek babası zennederler, olmaazz. Konuşup bana dayı demesi lazım."
"Plan da ekipte tamam haa!"
"Aynen canım!"
Furkan, yeğenini annesinden aldı, kokusunu içine çekip öptükten sonra kardeşine vererek geri geri yürüdü.
Kapının yanında şifoniyerin oraya gelince durdu, kardeşinin çocuğa daldığı esnada arkadan telefonu alıp arka cebine koyarak, geri geri odadan çıktı.
Eniştesi arkadan Furkan'ı gördü, kapıyı kapatıp salona geldi.
"Ne oldu, yine bir durum mu var?"
"Galiba, emin değilim."
"Geçen sefer bir şey çıkmadı. Yine blöf yapıp seni korkutmaya çalışıyor olabilirler mi?"
"Tahmin ettiğim çeteyse kuru sıkı atıp blöf yapacak kişiler değiller ama kimden şüphelenip kimin yakasına yapışacağım onu da bilmiyorum kii."
"En çok kimin deliğine çomak sokup işine taş koyduysan ondan başla."
"Ahmet, siz annenlerle mi otursanız?"
"Bu kadar iç güveysi olduğun yeter mi diyorsun?"
"Saçmalama laann!"
"Ben gitmesine giderim dee, Gülbahar annemle senin için rahat eder mi?"
"Bizde size yakına taşınırız."
"Heee, yani o kadar ciddi diyorsun?.."
Gülbahar hanım, "Neymiş o ciddi olan şey?" diyerek yanlarına geldi.
Furkan, biraz önceki küfrün sebebini panik yaptırmadan söylemek istiyordu.
"Anneciğim, dün yada bugün Yasemin dışarıya çıktı mı?"
Gülbahar hanım, kendisinin de izni olduğu için, "Evet çıktı, kaç aydır evde tıkıldı kaldı, bende çık biraz hava al dedim, ne var ne oldu kii?" deyince Furkan ilk defa annesine kızgın bakarak, "ANNEEE, BANA NEDEN SÖYLEMEDİN, BEN SİZİ DÖRT DUVAR ARASINA GÖNDERMEDİM Kİİ, BAĞI BAHÇESİ OLAN BİR YERE GÖNDERDİM, NE DEMEK HAPİS YAAA! BUNDAN SONRA YALNIZ NE EVDE KALACAK NE DE DIŞARIYA ÇIKACAK. DUYDUN MU BENİİ, DUYDUNUZ MUUU?" diye bağırınca kardeşi odadan koşup geldi. "Abi, ne oluyor? Neden bağırıyorsun?" dedi
Furkan, kardeşinin sütünün gitmesinden korktuğu için daha sakin konuşmaya başladı.
"Sen bugün dışarıya çıkmışsın."
"Evet, ne oldu kii?"
"Sen söyle ne oldu? Nerelere gittin, ne yaptın, yanından geçen, duran, bakan oldu mu?"
"Abii, sakin ol. Sadece aşağıdaki markete gidip geldim, kimseyi görmedim, bakan da yoktu duran da!"
"Hangi markete gittin?"
"Niyazi amcanın marketine."
"Tamam, bundan sonra benden habersiz balkona bile çıkmak yok anladın mı?"
"Anladım abi tamam."
"Kocana da ne yapacağını söyledim."
Eniştesine, "Sen buradan ayrılma!" diyerek evden çıktı. Markete gelip selam verdikten sonra güvenlik kameralarına bakmak istedi. Niyazi Bey'in oğlu "Tamam olur" diyerek kayıtları gösterdi. Yasemin'in dediği gibi olağanüstü bir durum yoktu. "OFF"layarak oradan ayrıldı. Merkeze giderken Mert'i arayıp olanı anlattı.
"Ne yapacağız peki komiserim?"
"Sen yine Yasemin'in telefonunu teknik takibe aldır. Bir de iki ekip ayarla, Yılmaz'ın mekanlara gidip ruhsat denetim adı altında bi gözdağı versinler.
İyi bi sallasınlar ama döküntü istemiyorum. Bu Şerefsiz Yılmaz'sa karşılığını alıp korksun yeter."
"Emredersiniz komiserim!"
~~~~~~•~~~~~~•~~~~~~•
Waiting for the first comment……
Please log in to leave a comment.