Son üç derse yetişmiş, babama da telefon ederek kendimi iyi hissettiğim için okula geldiğimi söyleyip haber vermiştim.
Çıkışta gelmiş, bizim çıkmamızı bekliyordu. Babama yaklaşarak ayağımı gösterip, "Baba bak!" dedim.
Babam ayağımda alçıyı göremeyince, "Aaa getir bakayım, ne zaman gittiniz, beni neden aramadın?" diye sordu.
O an aklıma parlak bir fikir geldi. Hastanenin okula yakın olduğunu söyledim ve cebimdeki kartviziti çıkartıp hızlı bir şekilde önünü ve arkasını gösterdim. "Bak bu hastanenin kartı bu da doktorumun adı."
Babam yarım yamalak gördüğü adı, sesli okudu, "Okan AASS- Tamam kızım. Şimdi nasılsın?" diye sorunca planda olduğu gibi, Hilde önüme eğildi ve bandajı parmaklarıma kadar açtı. Ayağımda sadece şişlik vardı.
"Bak babacım nasıl oynatıyorum. Aslında bandaja da gerek yoktu ama malûm ben sakarım tedbir amaçlı." Dedim merakta bırakmamak için.
Y.b)"Olsun olsun sen tak." dedikten sonra sesli bir şekilde düşündü, "Allah Allah, çıkık şişmez derler ama bu neden şişmiş kii?!" dedi
Sağlıkçı olan Hilde hemen araya girdi, "Olur mu öyle Yakup amca, şişer tabi ki, Nurseli ayakta çok durmasa onun ki de şişmez ama işte bak şuan kendini yoruyor." diyerek baba yüreğini harekete geçirmeye çalıştı
Babam, herhalde emanetin canı burnunda olduğundan korkup, "Tamam, tamam. Kızım sar hemen! Daha fazla beklemeyelim. Ayakta durmasın." dedi.
Bu zamanda eski bir ev ve ineğe bu kadar evlatlık olurdu. Biliyor olmalıydı.
Hep birlikte yemeğe gittik, kendimi zorlayarak yemeği yedim. Babam ayakta fazla kalmamam için yemekten hemen sonra yurda götürmek istedi.
Arabaya bindiğimizde bu sefer bi farklılık hissedip arabayı kurcalamaya başladım, sağına soluna bakıp, torpidoyu açtım. İçindeki her neyse, sararmış bir su şişesi ve altında neredeyse parçalanma derecesine gelmiş şeffaf dosyada kayıp yazan bi kağıt vardı.
Göz ucuyla baktığımda ... Selim yazdığını gördüm. Evet... evet... evet... Selim... Annemin de Kezban'ında öldü dediği Selim... Yaşıyordu... Kayıptı ama yaşıyordu...
Bulunsaydı bu dosya durmazdı herhalde diye düşündüm, kaybolma tarihini öğrenmek için dosyayı alacakken babam panikle torpidoyu kapattı.
Elimi sıkıştırması ve direksiyon hakimiyetini kaybetmesi bilmemi istemediğini gösteriyordu. Bir süre arabayı toparlamaya çalıştı... Bi o tarafa bi bu tarafa savrulduk. Sonra dörtlükleri yakıp kenara çekti.
Ben: soyulup, bazı yerleri kanayan elime bakacak yada korktuk mu diye soracak zannederken o, nefes nefese bana kızıp, "Kızım, rahat dur. Ne kurcalıyorsun." demişti.
"Kurcalamadığım için bu haldeyim baba" demek istedim ama ben yine susup başımı camdan dışarıya çevirdim.
Ne hikmetse sonradan, "Elin acıdı mı bakayım?" dedi. Bende burnumdan soluyarak elimi camdan tarafa çekip, "Yooookk!" dedim sertçe.
... Yurda geldik, ellerimi kenetleyerek başımın arkasına alıp yatağa uzandım. Sevincim yine kursağımda kalmış bir haldeydim, "Oh beee..." diyordum ama ölüm mü daha acıydı kayıp mı bilmiyordum.
Hilde, yanıma geldi. Filiz'in yatağına oturup, elime baktı. "Ne vardı orada?" dedi pansuman yaparken.
"Ailevi sırlarım..." dedim iç çekerek, ama elime sürdüğü batikonun yanmasından değildi, yüreğimin dışa vuruş inlemesiydi.
"Abim yaşıyormuş ama kayıpmış..." dedim boş boş bakarak
"Ne diyorsun yaa?" dedi benden daha çok üzülmüş gibi.
"Benim ahımı almışlar işte." deyip onların başına gelene sevinirken abimi düşünmüştüm. Acı içinde bir nefes daha alarak, "Ama ben abime üzülüyorum kim bilir nerede ne halde." dedim
Filiz, Hilde'nin yanına oturup, "Üzülme bee, belki oda senin gibi bir ailededir. Mutludur." deyip beni teselli etmeye çalıştı.
"Üzülemiyorum kii" dedim, insan bilmediği bir duyguya nasıl üzülebilirdi.
Hilde, yardımcı olmak için, "Seçkin kaybolsa ne hissederdin?" derken daha lafını bitirmeden. "Hiiii'iii Allah korusun!" dedim panik olmuş bir şekilde.
"İşte ona da böyle hisset!.." dedi
Sustuk, üçümüz de konuşacak bir şey bulamıyorduk. Varlığını bilmediğim birinin yokluğunun acısını çekmeye çalıştım. Selim'in köyden giderken ki yüzünü ve "gitme" diye bağırışımı hatırlıyordum, sonrası karanlıktı ...
...!Bir süre sonra Hilde: Omuzlarını, birini öne birini arkaya sallayarak kendini övmeye başladı. "Kızım! Plan işte böyle yapılır."
Hâlâ ne hissedeceğimi bilemez bir halde yataktan doğrulup Hilde'ye baktım.
Hilde'nin daha da sevineceğini düşünerek, "Alp abi de planını çok beğendi. Seni merkeze almak istiyormuş." dediğimde Filiz, "Alp kim?" diye sordu
"Selim'in akademiden beri arkadaşı,
onunla da tanıştık." dedim
Hilde, sevinmek yerine dolaylı yoldan Doğan'a laf sokmuştu. "Bak seen! Selim'in arkadaşlarından benimle kafası uyuşan biri de varmış desene."
"Ay evet! Seni çok merak etti... Doğan abi de mantıklı plan her zaman başarılı olur dedi, oda beğendi yani!" desem de biraz önce ki serzenişte bulunduğu şey olmamış gibi Doğan'a gıcıklıktığını belli ederek, lafı değiştirmek için "Selim nasılmış?" diye sordu.
"İyiymiş, hâlâ raporluymuş. Annesi 'Rapor dolmadan çıkarsan hakkımı helal etmem' demiş." diyerek bende lafı değiştirdim.
"Şimdi de kaynana engeline mi takıldın?" deyince, "sen kendine bak, gurur engeline takılmak daha kötü" demek yerine, "Yooo ben şikayetçi değilim, Selim iyi olsun da isterse bir yıl çıkmasın." dedim.
Mini bir kutlamanın ardından ders çalışmaya başladık...
~~~~~~•~~~~~~•~~~~~~•
Yakup bey çok düşünceliydi. Bu durum ev sahibinin gözünden kaçmadı.
+"Bir şey mi oldu Yakup." dedi merakla.
Y.b) "Önemli bir şey değil abi." desede mimikleri ve ses tonundan anlaşılıyordu.
+)"Selin'le mi alâkalı!" deyince Yakup bey bam teline basılmış gibi, başını öne eğerek, "Evet!" demişti üzgün bir sesle.
+)"Yapabileceğimiz bir şey var mı?"
"Bize zaman tanıdın Allah razı olsun.
Biraz daha zamana ihtiyacı var. Bir süredir annesiyle bana mesafeli davranıyor, annesi gerçeği öğrendiğinden şüphe ediyor." dedi korktuğunun olmaması için dua ederken.
+)"Selin nasıl mutlu olacaksa öyle olsun Yakup! Sıkma canını, bu zamana kadar bekledik, biraz daha bekleriz ne olacak?
Yeter ki kızımız mutlu olsun. Bu evde herkes sabırsızlıkla Selin'in geleceği günü bekliyor, biz hazırız. Ancak! Düşünüyorum da, Selin'e gerçeği kim söyler?!"
Yakup bey üzgün moddan kısa süreliğine sinirli moda geçerek, burnundan soluyup, "Kezbandan şüpheleniyoruz ama günahını da almak istemiyorum." diye cevapladı.
+)"Bana düşmanlığı bi bitmedi gitti. Kaç yıl oldu hâlâ benimle uğraşma derdinde."
"Sadece seninle de değil abii! Sana inanan kim varsa onlarla da uğraşıyor. Bizim Atakan'ı hatırlıyor musun."
+)"Evet!"
"Ona bir iftira attı, çocuk dört ay hapis yattı."
+)"Ne diyorsun Yakup?!"
"Daha bir sürü şeyler var ama seni üzmek istemiyorum. Bize biraz daha zaman verin yeterli. En geç iki yıla kadar buraya taşıncam."
+)"Bizim alt katlardan birine gelin, iki yılda çok uzun, hemen seneye taşının."
Çocukların okulunu bekliyoruz. Bir kere düzenleri değişti, bir daha olursa toparlayamazlar. Seçkin'in okul bitsin, Sezin'e burada özel ders de aldırırım."
+)"Tamam ama başka yer bakmak yok. Buraya geliyorsunuz."
"Abi! inşaallah diyelim. söz vermim."
+)"Yakup! Oturacağınız daire Selin'in. Ben çocuklarımın hepsine birer daire yaptım. Burayı tanış vasıtasıyla bulmuş gibi taşınırsınız. Selin bize alışıp tanıyınca da söyleriz."
Y.b)"Olabilir. Melek hanımla da bi konuşayım, ona göre bir şeyler düşünelim artık..."
~~~~~~•~~~~~~•~~~~~~•
... Ertesi sabah babam bizi okula götürmek için yine erken saatte kapıda hazır bekliyordu. Elimde yara bandını görünce yüzü asılmıştı.
Arabaya binince torpidoya bakmaya başladım. İçimden "benzin yada bir şeyler alsa da dosyaya baksam" diyordum. Ama depo fullmüş gibi gidiyorduk.
Neredeyse hiç konuşmadan okula geldik, babam da bizimle birlikte arabadan inip, "Kızım bugün dönüyorum. Var mı bir istediğin." dedi
Babamın yanına doğru yürüyüp, "Yok babacığım. Güle güle git. Kaçta biniyorsun?" derken elini öptüm.
"Arabayı bırakıp otogara geçeceğim. Hangi otobüste yer varsa onunla giderim." Dedi alnımı öperek
"Tamam babacığım dikkat et."
"Sende dikkat et emanetiimm! Kızlar, sizi önce Allah'a sonra da birbirinize emanet ediyorum." dediğinde, bir cümlede iki emanet olduğu için değil bana yine "emanet" dediği için moralim bozulmuştu.
Evlatlık dese daha mı az üzülürdüm yada tam tersi... Bilemiyordum...
Hilde ile Filiz aynı anda: "Sende Allah'a emanet ol Yakup amca, güle güle git. Her şey için teşekkür ederiz." dediler bir uyum içinde anlaşmışlar gibi.
Hilde ahengi bozarak, "Gözün arkada kalmasın. Ben yanında oldukça kızına bir şey olmasına izin vermem." deyince aklıma ayağım geldi. Gerçekten yaptıkları yapacaklarının teminatıydı...
"Rabb'im iyi ki sizi kızımın karşısına çıkartmış. İkinizi de çok sevdim. Bir sıkıntınız olursa hemen arayın. Sakın çekinmeyin olur mu?" deyip vedalaştıktan sonra biz okula, babam da arabaya binip yola koyuldu...
~~~~~~•~~~~~~•~~~~~~•
... İki hafta sonra Doğan abi yine hastaneyi ayarlamış ufak bir operasyonla atellerim alınmıştı.
Yanımda refakatçi olarakta Filiz kaldı.
Doğan abi ve Hilde hastaneye hiç gelmedi. Benimle bu sefer Alp abi ilgilenmişti...
... Şubat soğuk geçmiş ama martın ortasında yazdan kalma bir hava vardı. Yurtta, yatağıma uzanmış kitap okurken mesaj gelmiş ve telefonumun ışığı yanmıştı... Göz ucuyla ışık kapanmadan ekranda yazanı okudum.
"Merhaba. Ben Elif." Telefonu alıp mesajlara girdim.
Tanımadığım numaradan, tahmin etmediğim kişi olduğu için, "Elif?" diye sordum.
"Selim'in kardeşi."
Okuduğum mesajla yataktan aniden doğruluverdim. Heyecandan kalbim göğüs kafesime sığmıyordu.
Telefonu kalbime bastırıp derin derin nefes almaya başladım. Filiz, benim nefes alma çabamı farkedip, "Nurseli iyi misin?" dedi
Yutkundum. Derin bir nefes alarak, "Elif mesaj attı." dedim
Filiz, camı açarak, "Eeee?" deyip yanıma oturdu.
"Korkuyorum! Ya bir şey olmuşsa."
"Sormadan bilemezsin değil mi? Yaz
çabuk."
"Ne yazacağımı bilmiyorum ki."
Çok geçmeden, Elif tekrar msj atarak bu düşüncemden kurtardı.
"Rahatsız ettim, kusura bakma. Çok vaktini almayacağım. Hafta sonu buluşabilir miyiz diyecektim."
Elif'in soru sorması, bana yardımcı olmuştu, "Estağfurullah! Bir sıkıntı yok değil mi?"
"Yok, yok! Çok şükür. Sadece seninle buluşup konuşmak istiyorum. Ailecek ısrarcı bir yapımız vardır. (İki gülen emojiyle) Beni kırmayacağını ümit ediyorum."
"Israrı hiç sevmem. O yüzden kabul ediyorum. (Üç gülen emojiyle)"
Saat ve yerde anlaştık.
Hafta sonu, kuaföre gidip, saçlarımı uçlarından kestirdim. Sonra da yurda gelip, duş aldıktan sonra hazırlanmaya başladım.
Elif, benim telaşımı görüyormuş gibi mesaj attı, "Acele etme! Trafik var. Yarım saat kadar geç kalabilirim."
Yurttan on dakika geç çıktım. Elif gelene kadar oturup, biraz sakinleşmek istiyordum. Elif'i beklerken oturduğum yerden en az 2-3 defa yer değiştirdim. "Buraya otursam, onları görürüm, ya da böyle arkamı döneyim. Onlar gelince dönerim." diyerek sesli düşünüyordum. En son kaldığım sandalye denize bakıyordu. "Burası daha iyi." derken mesaj geldi.
E: "Beş dakika!"
Heyecandan elim ayağım buz tutmuştu. Elimin soğukluğunu geçirmek için parmaklarımı ovalıyordum.
Çok geçmeden, Elif arkadan yaklaşıp,
"Merhaba Nurseli." dedi
Ayağa kalktım, Elif yalnız gelmişti.
Selim acaba arabayı mı fark ediyor diye düşündüm. Kalktığım yerin yanına geçtim.
Elif, karşıma oturup, "Öncelikle beni kırmadığın için teşekkür ederim." dediğinde birden heyecanım gitmişti. Neden burada olduğumuzu merak edercesine Elif'e bakıyordum. Ortam buz gibiydi.
İkimiz de ne konuşacağımızı bilmeden bir süre bekledikten sonra, ilk hamle tekrar Elif'ten geldi, "Eee ne içiyoruz?"
Bir anda Elif'e bakarak gülümseyince, Elif; şaşkın şaşkın,"Ne! yüzümde bir şey mi var yoksa?" diyerek telefonu kaldırdı.
Elimle eline engel olarak, "Yok! Hayır yok!.. Aklıma bir şey geldi. O yüzden güldüm." dedim
E: "Ne geldi?"
Sanki yıllardır arkadaşmışız da uzun zaman sonra buluşmuşuz gibi muhabbete girmiştik.
"Soruşunu abi'ne benzettim."
"Kardeşlerden en çok Selim abimle ben birbirimize benziyoruz. Abim bile benzetip 'annemde kalan kalıntılarımı almış gelmişsin' der."
"Öyle mi? Ne güzel abi'lerin var."
"Senin yok galiba?" dedi tanımaya çalışır gibi.
"Aslında var da, şu an bazı sebeplerden dolayı ayrıyız." dedim "inşaallah sebebini sormaz" diye dua ederek
"İnşallah en kısa zamanda onunla da kavuşursunuz." dediğinde, ne demek istediğini anlamamış bir şekilde, "Onunla da derken?" dedim, mimik ve başımla da belli ederek.
"Yani ayrı olduğun sevdiklerinle hep bir arada olursun inşallah."
"O biraz imkansız. Benim sevdiklerimi bir araya toplamak için İstanbul'un bir semtinin bana tahsis edilmesi lazım. Farklı farklı şehirlere dağıldık. Kimi Eskişehir'de kimi Konya'da. Zor yani." dedim biraz daha ne kasdettiğini anlayarak.
"O zaman, en kolay neredekiyle kavuşabiliyorsan onunla kavuş!"
Elif, ısrarla,"Amin!"dememi ister gibiydi.
Bende inatla demiyordum.
"Kısmet!" dedim ve konuyu kapatmak ister gibi, "Çay alabilirim!" dedim.
"Ben de çay alayım o zaman."
İki çay söyledik, kısa bir sessizlikten sonra, buluşma sebebimizi öğrenmek için, "Telefonda önemli demiştin?" dedim
"Evet! Senden özür dilemek istiyorum."
İyice meraklanmıştım,"Neden?" diye sordum.
Elif'in, ses tonuyla mimikleri de, ne kadar üzgün olduğunu destekleyerek, "O gün odaya geldiğinde taburcu olmuşsun. Bilmiyordum!" dedi
O gün ki olayın bir suçlusu olmadığını düşündüğüm için, "Bu özür gerektirecek bir şey değil ki." dedim
"Yo hatalıyım! Özür dilerim.
Gerçekten bilmiyordum."
Elif'in samimiyetine inanarak, "Bilseydin ne fark ederdi ki?" dedim
"Ben seni odana gidip sonra gelirsin zannettim. Taburcu olduğunu bilseydim bırakmazdım."
"Ne yapardın peki? Beni odaya mı alırdın, Arkadaşlarını mı boşaltırdın, abini mi çıkartırdın, Yoksa yine sıramın gelmesini mi beklerdik?!. Burada özür dileyecek bir durum yok... Olması gereken oydu. Öyle oldu. Ben çok abartmışım... Neden bilmiyorum ama saçmaladığımı fark ediyorum..." dediğimde Elif hislerimde pişman olduğumu zannerek panik olmuş gibi, "Öyle düşünme Lütfen... Abime karşı soğukluk hissedersen kendimi asla affetmem. Ayrıca o çok farklı bir durumdu! En uzak kişiler bile kayıtsız kalamadı. Merhametin eseri bu! Ama ben büyük çuvalladım." dedi
"Elif, lütfen! Sakın bu durumdan dolayı kendini suçlama. Bazı şeylerin zamanı gelmemişse ondan bir lezzet alamazsın." dedim ve daha kolay anlaması için misal verdim.
"Dağ armutunu bilir misin? Onun ilk başta görüntüsü çok çekicidir. Hemen yemek istersin. Bir ısırık aldın mı dudakların büzülür. Dilin uyuşur. Aynı tabakta daha siyah olanı yersen de tadına doyamazsın. Çekirdeklerine varana kadar yersin. Bizimki de aynı bu şekilde. Biz ham'ız biraz zamana ve yanmaya ihtiyacımız var. Belli ki abin de bunun farkında." dedim
"Tamam... Anladım... O abimle arandaki mevzu, ben karışmayacağım. Peki, siz gerekli olgunluğa ulaşana kadar, benimle arkadaş olur musun?"
"Tabii." dedim ve elimi uzattım.
"Ben Nurseli."
Elif, gülerek karşılık verdi, "Bende Elif."
Biraz daha oturduktan sonra, oradan kalkıp otobüs durağına kadar konuşarak yürüdük. Durakta beklerken ilk Elif'in otobüs geldiği için bindi. El sallayarak ayrıldık.
İçimde farklı bir sevinçle yurda geldim. Kızlar sonucu merak ediyordu. Çantamı masaya koyup, montumu askıya astım.
Ellerimi yüzümü yıkadım. Sakince kitaplarımı çıkartıp ders çalışmak için masaya oturdum.
Hilde ıslık çalınca, "Ne?!" deyip onlara döndüm.
H:"Ne mi?! Asıl sana, Ne?! Ne oldu?"
"Hiiç oturduk, konuştuk, o kadar."
F:"O kadar?! Abisi?!"
"Ne abisi?!"
H: "Ay bu kız beni verem edecek! Kızım! Abisi geldi mi diye soruyor?!"
"Hayır canım, neden gelsin. Biz kız kıza sohbet ettik, sonra da ayrıldık." dedikten sonra neler konuştuğumuzu anlatıp kızların merakını giderdikten sonra, ders çalışmaya başladım...
~~~~~~•~~~~~~•~~~~~~•~~~~~~
... Elif ile hafta içi telefonla görüşmeyi sürdürmüştük. Hastanede Doğan abi gibi evde de Elif gizlice Selim'in resmini çekip bana gönderiyordu.
Hafta sonu havanın güzelliğini görünce, hemen hazırlanıp kendimizi sahile atmak istedik. Filiz'le ben koşar adım çocuklar gibi hoplaya zıplaya kapıdan çıktık.
Hilde de sakin bir şekilde peşimizden geldi. Artık daha rahat basabiliyordum. Çok yol yürüyünce şişmesi dışında şikâyetim kalmamıştı.
Son zamanlarda ki gibi kafenin zıttı istikametten gidip diğer sokaktan durağa yürüyecektik. Ayağımın üzerinde seksek oynayarak kızlara ne kadar iyi olduğumu gösteriyordum...
~~~~~~•~~~~~~
... Karşı kaldırıma yanaşmış bir arabadan iki çift göz onları izliyordu. Kızlar kendilerine doğru yürüyünce şaşırdılar. Kızların normal güzergahı olmadığından arabayı buraya park etmişlerdi.
Direksiyonda ki kişi,
"Şimdi hapı yuttuk. Hakkını helal et!" dedi
+)"Neden buradan gidiyolar?"
"Ne bileyim abi, kızları anlamak mümkün mü? Hele de aksi! laaaneeet! inatçı olanlarını."
Nurseli ve Filiz seksek oynarken Hilde onlara kızarak, "Otobüs geçerse yarım saat dilimden kurtulamazsınız!" diye bağırdı. Sesleri arabadan duyulacak kadar yakına gelmişlerdi.
Direksiyonda ki kişi, "Otobüs kaçmasada dilinden kurtulunmuyor ki!" dedi
Nurseli de, arabadaki kişiyi tasdikler gibi Hilde'ye, "Hilde! Otobüse yetişsek de bu sefer kalabalık diye kızacaksın." dedi.
Arabadaki kişi,
"Gördün mü bak, aklın yolu bir." deyip sağına baktı.
+) "Oğlum! Bırak şimdi laf yetiştirip çene çalmayı, bir şey düşün yoksa yakalanacağız!"
"Ne yapayım abi?! Geriye de gitsem, ileriye de gitsem arabayı görecekler. Ne yapayım sen söyle?"
+) "Nurseli'yi ara kafenin oradan cadde çıkışına doğru gel bekliyorum de! Bir şey vercem falan de!"
"Tamamdır arıyorum." derken rehberden Nurseli'yi ararken, yanındaki kişi karşıdan elinde telefon, navigasyonla yol bulmaya çalışıyor gibi bakınan birini görüp, "Dur arama!" dese de arama tuşuna basmış bir defa da çalmıştı...
~~~~~~•~~~~~~
...Çantamdan telefonu ararken arkadan ıslık sesi duyup aniden geriye döndüm. Karşımda duran kişiyi görünce donup kalmıştım.
Neredeyse bir yıldır görmediğim bu kişi, göz kırpıp kollarını yana doğru açtı, "Ne duruyorsun koş!" der gibi eliyle işaret yaptı. Çantanın yükünden kurtulmak için yere bırakıp koşarak sarıldım.
Benim bu ani sarılışımı beklemediği için, bir adım geri giderek dengeyi zar zor sağlayıp. "Kızım yavaş ol düşeceğiz!" dedi
Bense heyecandan ağlamaya başlamıştım.
"Ne oldu kız? Çok mu özledin?"
Konuşmadan ağlayarak iç sesimle
"Hıı hıııı." dedim
"Aman da aman kıyamam ama biraz serbest bıraksan mı? Nefes alamıyorum!.."
~~~~~~•~~~~~~
...Selim, bu tablo karşısında şok olmuştu.
"Doğan, gidelim lütfen." dedi
Doğan, bir yandan elini de kaldırarak "Kusura bakma kardeşim, senin zaten ayrı olduğun sevdiğin seni aldatmış olabilir. Unutursun gider ama bundan sonrasında benim abi'liğim konuşur. Hiç bir yere gidemem! İstiyorsan sen in taksiyle git, ben bu dallamayı halletmeden bir yere gitmiyorum." dedi
Selim konuşulanları duyamıyordu.
"Ne konuşuyorlar onu söyle bari?" dedi
Doğan sinirlenmiş bir ses tonuyla,
"Abi! O kadar da değil! Bu mesafeden anlayamam." (Doğan dudak okuyabiliyordu.)
Selim, torpidoyu açıp dürbünü çıkarttı. Gözlerini, Nurseli'den ayırmadan Doğana uzatarak, "Al!" deyip sertçe torpidoyu kapattı.
Doğan, dürbünü alırken, "Yavaş abi! Kırma ileride de lazım olur!" dedi
"Sus da bak! Ne diyor?! Pabucumun at hırsızı!"
Doğan, bir yandan bakıyor bir yandanda arkadaşını sakinleştirmeye çalışıyordu. "Bak kardeşim şimdiden sakin ol. Bu sarılmanın konuşmaları çok da hoşa gidecek bir şeye benzemiyor." dedi
"Benim hoşuma gitmezse, onların hoşuna gidecek dilden konuşuruz abi sorun değil." dedi elini tabancasına götürerek.
Doğan bir yandan dürbünle bakıyor bir yandan da, "Hadi ya! Dingil seni!" diye uzaktan uzağa gençle kavga ediyordu.
Sonra Selim'e dönerek, "Ya abi! Bak aslında hemen yanlış anlamamak lazım! Bana da öyle koşup sarıldı. Samimi kız yani o yüzden olabilir." deyince: Selim, Doğan'a sert sert baktı.
"Ama ben böyle sarılmamıştım tabi. Sadece Nurseli sarıldı." derken ki kendini savunması, daha genç olduğunu, ölmek istemediğini gösterir gibiydi.
"Ne konuşuyorlar?"
"Nurseli'yi göremiyorum!"
"At hırsızı ne diyor?"
"Abi! Duyunca beni mi öldürürsün, onu mu bilemediğimden korkuyorum."
Selim, yine sert bir şekilde "Ne diyor?!" diye sordu
Sesi titreyerek,"Seni çok özledim' diyor."
"Allah Allah! Bunca zaman neredeymiş beyimiz acaba da bu kadar özlemiş?!"
"Selim, şaka mı yapıyorsun, görmüyor musun? Asker tıraşı! Belki ki askerdeymiş."
Selim, Doğan'a kızar gibi bakınca da, "Tamam tamam, sustum!" dedi...
~~~~~~•~~~~~~
... Bir yıllık özlemin ardından biraz da olsa hasretim bitmişti. Kollarımı serbest bırakıp elinden tutarak, Hilde ve Filiz'e doğru yürüdük.
Gözyaşlarımı silerek, "Kızlar tanıştırayım. Atakan!" dedim...
~~~~~~•~~~~~~
... Kızlar ve Doğan,(son bir iki üç şimdi denilmiş gibi) aynı anda "Atakan mı?" dediler
Selim de şaşırarak, "Ne oluyor? Kim lan bu Atakan?!" dedi... ~~~~~~•~~~~~~
...Kızlardan Hilde, şaşkınlığını daha çabuk atarak, "Atakan! Geçmiş olsun. Hoş geldin." diyerek elini sıktı... ~~~~~~•~~~~~~
~~~~~~•~~~~~~Doğan sinirli bir tavırla,"Hoş gelmiş ya! Bütün nemrutluğun bana zaten!" diye söylendi
~~~~~~•~~~~~~
... Durup durup Atakan'a sarılıyordum. Atakan benim ağlamamın hasretten çok acı çektiğimden olduğunu anlamıştı. Bunu Atakan'dan daha iyi kim bilebilirdi ki?
Bir eliyle belime sarıldı, diğer eliyle de saçlarımı okşadı. Sonra da, "Bu ne kız ne kadar kısa olmuş! sevemiyorum!" dedi...
~~~~~•~~~~~ Sesleri arabadan duyuluyordu. Selim, "Sen dur at hırsızı kılıklı, ben o elini bi kırayım, o zaman göreceksin nasıl seviliyormuş." dedi
"Ya abi bi dur anlayalım! Hemen yargılama! Benim de resimlerimin nasıl olduğunu gördün. Aklına bir şey geldi mi?"
Selim yine sinirlenmişti, sesini kontrol etmeye çalışarak, "Lan sen o at hırsızı ile kendini bir mi tutuyorsun?.." dedi
~~~~~•~~~~~... Atakan, "Hadi sizi gezmeye götüreyim!" deyip başıyla da işaret ettikten sonra, "Benim güzelim benimle gezmeyi çok sever, değil mi?" dedi.
Hâlâ ağlıyordum. Atakan, yüzümü ellerinin arasına aldı. Göz hizama kadar eğilip alnımdan öptü...
~~~~~•~~~~~ Selim, Doğan'a doğru döndü, elini beline götürerek, "Ben de böyle yaptım de bakayım!" dedi
"Yok abi saçmalama! O kadar da değil! Selamün kavlen, la havle vela kuvvete."
aklına ne geliyorsa söylüyordu...
Hilde, "Siz gidin birbirinizi özlemişsinizdir. Biz ayak bağı olmayalım." deyince
Doğan yine sinirlendi, eliyle Selim'i işaret ederek, "Bu adamın ne günahı vardı, bu özlemiyor muydu?" dedi
Selim, "Bir dur lan sen de! Yangına körükle gitme. Hain baldız sana da soracağım." demişti...
~~~~~•
.... Hilde'nin kolundan tutup, "Saçmalama ya hadi sizde gelin!.." dedim
Filiz, "Hadi devam edin! Size iyi eğlenceler." deyince dudaklarımı sıkıştırıp üzülerek kabul etmiş gibi baktım.
Atakan, eli hâlâ belimde, "Nereye gidelim?" dedi.
"Şöyle avazım çıktığı kadar bağırıp, ağlayabileceğim bir yere gidelim." dediğimde, "O! Senin durumun baya vahim desene!" deyip kulağıma "Teyzeme gidelim mi?" dedi
"Olur! Gidelim!" dedim
"Hadi gidelim öyleyse."
Atakan'la biraz yürüdükten sonra geriye dönüp, "Kızlar ben gece gelmem beklemeyin!" dedikten sonra el sallayıp döndüm. Hilde'nin "Saçmalama!" demesini bile dinlemedim.
Atakan, elimden tutup hızlı adımlarla götürmeye çalışınca, "Atakan dur!" diyerek yavaşlattım.
Atakan, geriye döndü, merakla, "Ne?!" dedi
"Ben o kadar hızlı yürüyemiyorum."
"Nedenmiş o?!"
"Ayağım kırıldı!"
"Ne diyorsun kızım! Şaka mı yapıyorsun? Ben seni o kadar sordum, kimse bir şey söylemedi."
"Annemler bilmiyor. Onlara da yalan söyledim."
"Nasıl oldu peki?"
"Anlatacağım, hadi gidelim!"
Atakan, merak etti. Diz çöküp, "Hangi ayağın?"dedi
"Sağ!"
Atakan, ayakkabımı çıkarttı. Bende
Atakan'ın omuzundan destek alıp çorabımı çıkarttım. Atakan, ayağımı görünce panikle, "Kızım bu ne böyle? Yakup amca bunu görse seni burada bırakmazdı zaten." dedi
"Sende kimseye söyleme!" dedim aynı panikle.
"Tamam, tamam!.." deyip sustu
~~~~~~•~~~~~~
Selim, bir elinin tersini diğer elinin avcuna vurarak, "Şu kızın önünde bi ben diz çökemedim arkadaş!" dedi
Doğan, burnunun ucuyla oynayıp çaktırmadan gülünce de, "Sırıtma! valla sinirimi senden çıkartırım!" dedi
~~~~~~•~~~~~~
Atakan, çorabımı giydirdi, ayakkabıyı giymeme de yardım edip ayağa kalktı.
Kucağına almaya çalışınca, "İyiyim yaa o kadar da değil, yürüyebiliyorum!" dedim
Birlikte yavaşça yürüdük. İleride sokağın başında beyaz bi arabanın yanında durdu, arabayı işaret edip, "Bin hadi!" dedi
İlk defa gördüğüm arabaya bakıp, "Bu kimin?" diye sordum
"Bilmem burada duruyor, sahipsiz herhalde! Kızım, benim kimin olacak. Bin hadi!" dedi
"Tamam o zaman! Önce deniz kenarına gidelim! Hemen teyzene gitmek istemiyorum." dedim...
... Benim tarifimle sahile geldik, banka oturup başımı Atakan'ın omuzuna dayadım. Atakan'da, başımdan öptü...
~~~~~~•~~~~~~
... Doğan, uzaktan takip etmişti, arabadan onları izlerken sinirle, "ULAN YAAA!" deyip direksiyona vurdu.
Selim, daha fazla dayanamadı, "Kardeşim gidelim mi artık! Zira, Nurseli hanımın saadetini daha fazla izleyemeyeceğim!" dedi...
~~~~~~•~~~~~~
Waiting for the first comment……
Please log in to leave a comment.