Arzudan kapanmayan dudaklarını kadının yanağına bastırdığında derin nefes aldı içine. “Seninle sevişmek istiyorum. Terimiz, nefeslerimiz birbirine karışsın istiyorum. Sana baktıkça kalbim patlamak üzere. Fark etmiyor musun hissettiklerimi?” Ediyordu, özellikle karnına baskı uygulayan erkeliğini hissetmemek imkânsızdı. Kocası yandığı gibi yakıyordu da. Korkuyordu, küçük kalbinin bu ateşin içinde yok olmasından korkuyordu. “Lütfen izin ver çıkarayım.” Gözlerini kapatıp açtığında dudağı kıvrılan adam parmak uçlarıyla mavi penyenin eteklerini tutup ağır ağır yukarı kaldırdı. Gözleri dümdüz olan göbeğin üzerinden yukarı çıktıkça arzusu daha fazla artıyordu. Nefesi sıklaşıyor, dişlerini dudaklarına geçiriyordu. Penye yerde yerini aldığında parmakları göbeğinin üzerinde usul usul gezdi. Daha fazla ayrı durmak istemeyen dudakları birleştiğinde yandığı kadının dudaklarını tutkuyla öptü. Bir süre sonra Demet’in dudakları kıpırdadığında dudakları arasından boğuk bir şekilde inleyip bedenini kadına bastırdı. Dudakları aralanan Demet nefes almaya çalışırken diliyle buluşan kocasının dili sayesinde ayakta zor durdu., Ellerini sert pazuların üzerine bastırırken kocasının dili ağzının içinde adeta dans ediyordu. Bu adam üşüyorum diyerek yatağın içinde iki büklüm duran adam mıydı? Alev alev yanıyordu, yetmiyor kendiyle birlikte Demet’i de yakıyordu. Birlikte soğumaya başlayan suyun altında eriyorlardı. Demet’i yukarı kaldırıp bacaklarını beline dolanmasını sağlayan adam suyu kapatıp karısının şeker gibi olan dudaklarını öpmeye devam etti. Farkında olmadan tırnaklarını omzuna batıran kadına kendini bastırmaktan geri duramıyordu. Asla bacak arasında olan erkekliğiyle hareket eden adam olmamasına rağmen, ihtiyaçlarım diyerek kadına gitmeyen bir adam olmasına rağmen karısını deli gibi hissediyor, onun kuytu köşelerine ulaşmak istiyordu. Genç kadının sütyenini hızlı bir şekilde çıkarıp yere atan adam kadının şaşkın duran yüzüne yaklaşıp dudaklarını öptü. “Utanma benden. Ben seninim sen de benimsin.”
SEVDA MASALI VE LAVİNİA AYNI KURGUNUN İÇİNDE. SEVDA MASALI FİNAL OLDUKTAN SONRA LAVİNİA’YA DEVAM EDİYORUM. SEVDA MASALI TANITIM: Aynı mahallede ona abi diyen Miray'a kara sevdalanmıştı Mirza. Güldüğünde gülmüş, ağladığında ağlamıştı. Onun baktığı yerde olmuş, varlığıyla onu asla rahatsız etmemişti. Gönlündeki kadının arkadaşını sevdiğini bilmeden ona hissettiği aşkı heybetli bedenini yakıp kavurmuştu. Ne etrafından kendini toparla sözlerini duymuştu ne de her gün çöken görüntüsünü fark etmişti. Üzmekten korktuğu Miray'la mahallede çıkan dedikodular yüzünden nişanlandığında, hayatın güzel olacağını düşündüğünde çok mu yanılmıştı? Her gün yüzüne baktığı kızın gözlerindeki yaşları gördüğünde bitik bir hale geleceğini bilememiş miydi? “Eğer istemiyorum deseydin bu yüzüklerin parmağımıza girmesine izin vermezdim. Her zaman bana alışacağın günü bekledim, bir gün sever dedim ama sen sevmediğin gibi beni suçladın. Ben sadece senin mutlu olmanı istedim.” Bu sözleri söylediğinde paramparça olan yüreğinin bir daha bir araya gelmeyeceğini düşünmemiş miydi? "O güzel kalbine herkesi sığdırdın bir beni sığdıramadın. Herkesi sevdin bir beni sevemedin. Sana iğnelerini batıranlara kollarını açtın, sevgisini verene sırtını döndün. Canın sağ olsun, ben seni dikenlerinle de çok severim." LAVİNİA TANITIM: Aynı mahallede birbirlerine yabancı olan iki yaralı kalp, biri genç yaşında babasını kaybetmiş yaralı bir Komiser, diğeri felç olmuş babasına annesiyle sahip çıkmaya çalışan Adli Tıp Teknikeri. Yaşıtları gibi eğlence düşkünü olmayan bu iki genç ailelerin isteğiyle bir araya geldiklerinde unuttukları kalplerinin varlıklarını hatırlayabilecekler miydi? Yaşayamadıkları duyguları yavaş yavaş tatmaya başladıklarında hayatlarında oluşan acı olay onları tüketecek miydi? "Benim yanıma gelerek mesleğini tehlikeye atmanı istemiyorum bundan sonra. Seninle ben olamayız Cihangir, bir polis katil birini hayatına alırsa onun gibi kirli olur. Lütfen daha fazla kendini de beni de üzme." "Senin katil olman benim sana olan duygularımı değiştirmeyecek. Kapıdan kovsan bacadan geleceğim, yüzüme bakmazsan baktığın yerde olacağım. Sana söylemiştim hatırlıyor musun? Ben düştüm mü kalkmasını bilirim, kalktığımda da asla pes etmeden istediğimi alırım. Sen ceza evinde bir yıl kalsan beklerim seni, on yıl kalsan beklerim, bir ömür kalsan bir ömür beklerim. Unutma sen burada tek başına değilsin benimle mahkûmsun." İKİ KURGUMDA BİRBİRİNE BAĞLANTILIDIR. SADECE SEVDA MASALI’N DA MİRAY VE MİRZA’NIN HAYATINI YAZDIM. LAVİNİA DA İSE ASLI VE CİHANGİR’İN. Yetişkin içeriktir. ( +18)
Birbirlerinden habersiz farklı şehirlerde yaşayan Elif ve Mustafa çiftinin, ailelerinin isteği ile evlenmesiyle başlayan bir serüven... Çiftler fazlasıyla yaralı iken, yaraları derinleşecek mi yoksa birbirlerine deva olacaklar mı? Karadeniz'in hırçın dalgaları yüreklerindeki yangını söndürmeye yetebilecek miydi? "Sen benim çocukluğumsun Elif!" "Sen benim kahramanımsın Mustafa! Babam gibi..."
Tutkulu bir aşk... Birbirlerini taparcasına seven iki aşığın öfkesi de, kıskançlığı da bir ormanı yakacak kadar kuvvetliydi. Biri karısının ona olan güvensizliğine katlanamazken diğeri kocasının etrafında olan arkadaşlarına katlanamıyordu. Üç yıl aşklarına şahit olan evleri bir yıldır kavgalarına şahit olmaya başladığında aşkları gibi onları misafir eden sıcacık duvarları da küsmüştü. Sıcacık yuva veren evleri, "Bitti," kelimesiyle buz kesmişti onlar için. Ayrılmış olmalarına rağmen hâlâ birbirine âşık olan iki genç hasta oğulları için tekrar bir araya geldiklerinde her şey onlar için eskisinden daha mı güzel olacaktı? Yoksa bir daha güneş onlar için doğmayacak mıydı? SARMAŞIK 1 VE 2 BU KİTABIN İÇİNDE YÜKLÜDÜR!
Dudaklarını genç kadının boynundaki çukura bastırdı. Oradan ayrılmayı hiç istemese de Firuze'yi ürkütmemek adına geri çekildi. Elini genç kadının sırtında aşağı yukarı indirip, "Burada olduğun için mutluyum," dedi tüm samimiyetiyle. "Ben de, benim için geldiğini biliyorum bu yüzden mutluyum." "İş bahanesini yutmadın sanırım?" Kaşlarını yukarı kaldıran Firuze dilini damağına vurduğunda sırıttı genç adam. "Tahminimden daha fazla zekisin, zeki kadınları her zaman çekici bulurum." Kalın kırmızı dudaklarını büzen Firuze, "Teşekkür ederim," dedi. "Biraz cesaretin olsa seninle mutlu olabileceğimiz vakitler geçirebiliriz." Elini genç adamın kolunun üzerinde sürten Firuze, "Nasıl vakitler?" dediğinde dişlerini sıkan genç adam elini ince bele bastırıp Firuze'yi göğsünün içine katmak ister gibi kendine bastırdı. "Sen kendini bana bırak, sana gösteririm." Ellerini genç adamın ensesinde buluşturan Firuze başını omzuna doğru eğip, "Aklından neler geçiyor?" dedi etkileyici sesiyle. Gözleri koyulaşan genç adam bacaklarının araında erkekliğinin etkisi altına girmeden Firuze'ye odaklanmak istiyordu. Genç kadının kokusu, öpülesi dudakları gözlerinin önünde durdukça bunu başaramıyordu. Onunla yalnız kalmaya ihtiyacı vardı, etrafında korumaları varken onu dokunamazdı. Bu kadının güzelliğini sadece o görmeliydi. Koyulaşmış gözlerini genç kadının aralık duran dudaklarına indirdi. Oldukça sert bir şekilde yutkunup, "Gidelim," dedi. Boynunda duran genç kadının kollarını tutup iki yana indirdiğinde elini tuttu. Firuze'nin hiçbir eşyasını almasına izin vermeden elinden çekiştirerek onu çıkışa doğru yürüttü. Sert hareket ediyordu. Firuze'nin içini korku sarmıştı ama planını yoluna koyması gerekiyordu. Bu gece istediğini alırsa bundan sonra bütün ipler onun elinde olacaktı. Eğer kontrolünü kaybedip korktuğunu belli ederse o zaman her şey en başında bitmiş olacaktı. Tekneye bindiklerinde korumanın getirdiği çanta ve ceketi aldı. Ceketi genç kadının omuzlarına örten James onun yüzüne gelen saçlarını usulca geriye doğru itti. Uzun kemikli parmakları genç kadının yanağının üzerinde kayarken diğer eli Firuze'nin beline uzandı. "Çok güzelsin, Tanrı seni benim için yaratmış olmalı." Alt dudağını dişlerinin arasına alan Firuze gözlerini kıstığında alnını sert bir şekilde onun alnına çarptı James. "Sabırlı olmalısın, eğer olmazsan o güzel dudaklarının tadına burada bakarım." Isırdığı dudağını serbest bıraktı Firuze. "Beni öpmeyi mi düşünüyorsun?" dediğinde boğuk sesiyle, "Sence?" dedi James. "Karşımda dudaklarını ısırıp duruyorsun." Tekrar ısırmak için dudağını dişlerinin arasına alan Firuze'nin alt dudağına parmağını bastırdı James. Genç kadının canının acıdığını düşünmeden alt dudağını parmağıyla aşağı doğru çekiştirdiğinde dilini genç kadının ağzının içinde hayal etti. Buz gibi havada ateş gibi yanıyordu. Firuze onu cayır cayır yakıyordu. Bu lanet tekne neden hızlı gitmiyordu? Dalgalar vuslatına neden müsaade etmiyordu?
Karısını ve çocuğunu depremde kaybetmiş yaralı bir adamın hayatı eskisi gibi olabilir miydi? Yeniden sevip, yeniden baba olabilir miydi? Sevdiği adam şehit olduğunda hamile olduğunu yeni öğrenmişti Afra. Bu dünyada bebeğiyle bir başına kalmıştı. Sevdiği adamın acısını kalbinde yaşarken ona yardım etmeye çalışan adamı sevebilir miydi? "Siz neler diyorsunuz Üsteğmenim?" Kaşlarını çatan Kürşat kemikli elini Afra'nın beline yerleştirip onu hafifçe kendine çekti. "Ben Üsteğmen değilim Afra. Mesleğimi bıraktım. Bana sadece Kürşat demeni istiyorum." Afra başını iki yana sallayıp elini göbeğinin üstüne koydu. "Siz az önce bana ne söylediniz?" Kürşat keskin gözlerini Afra'nın gözlerinden çekmeden derin nefes aldı. "Seninle evlenmek istiyorum, çocuğuna baba, sana eş olmak istiyorum. Benim sol yanım ol istiyorum."
Aşkın tutkusu ve engellerin gölgesinde sıkışmış iki kalp... Yetimhaneden ayrılan Nazlı tek başına kaldığında koca bir çukurun içinde ölümü beklerken her gün yetimhaneye gelen Kenan'ın ona uzattığı eli tuttuğunda hayatı daha mı güzel olacaktı yoksa karanlığın içine mahkûm mu olacaktı? Kenan'la yaşadığı tutku dolu aşk araya giren zorluklarla ayrı düştüğünde bir gün tekrar bir araya gelebilecekler miydi? “Lafımın üzerine laf söylenmesinden rahatsız olduğumu hepiniz biliyorsunuz. Zamanında onu bu eve hangi niyetle sokmak istediğinizi de biliyorsunuz. Karımın huzurunu kaçıracak bir davranışta bulunmayacağınızı size başında söyledim. Bu kız burada kalkmayacak, bitti.”
“Aşk insanın karşısına ansızın çıkıyor” derdi annem. Ona tebessüm eder, "aşk bana uğramaz anne" derdim her konuştuğumuzda. Ta ki o güne kadar; bir Eylül ayında gelmişti kamyon mahallemize, eşyalar yavaş yavaş taşınmıştı evimizin karşı binasına. Yeni kiracı gelmiş deyip tülü kapadığım da, bilememişim kalbimin tülünü araladığımı. Gözlerim onu üniformasıyla gördüğünde, aşk denilen duygunun sanırım o an bana uğradığını anlamıştım. Bir açıklaması yoktu onu görünce hissettiklerimin. Üzerine yapışan polis formasıyla ne kadar ilgi çekici görünse de, gözlerimi üzerin de daha fazla tutamamıştım. "Merhaba" demişti kadife sesiyle. Bedenim uyuşmuş karnımın içinde kelebekler dans etmeye başlamıştı. "Merhaba" demiştim kısık sesle. O an neden böyle olduğunu anlamamıştım. " Ben mahallenize yeni taşındım, adım Selim." demişti güven veren sesiyle. Heyecan ve telaşla "hoş geldiniz" demiştim. Annemin bahsettiği ‘İLK GÖRÜŞTE AŞK’ bu muydu yoksa?
Hayalleri vardı onun... Her genç kız gibi âşık olmak, sevdiği adamla evlenmek isterdi... Hayat ondan ailesini, evini, köyünü çaldı... Hayat ondan benliğini çaldı... Ağrı'nın Budak köyünde yaşayan Alina internette tanıştığı Selma'yla yakın arkadaşlık kurar. Onunla telefonda, internette gece gündüz konuşur. Selma Alina'nın İstanbul'a gelmesini, ona yaşadığı şehri göstereceğini söyler. Daha önce şehir dışına çıkmayan genç kız bu teklife sıcak bakmaz. Selma o gelmiyor diye bir süre onunla olan arkadaşlığına ara verir, bu durum Alina'nın moralini çok bozar. Hayatında ilk kez farklı bir şehirden arkadaşı olmuştur ve bu arkadaşı eğer o İstanbul'a gitmezse onunla konuşmayacağını söyler. Alina gece gündüz ailesine yalvarmanın sonucu Selma'nın yanına gitmek için izin alır. Ve gider... Güvendiği arkadaşı onu bilmediği insanların içine atar. Yüzünü görmediği adama mahkum olur... "Kimsin, benden ne istiyorsun?" "Seni istiyorum GÜVERCİN..."
Yaralı bir adam! Kardeşi için gitmediği psikiyatrist kalmamıştı. Mina Aslan’ı bulduğunda, kardeşi için ona yalvarmak durumunda kalan adam hayatında ilk kez bir kadının önünde diz çökmüştü. “Senden sadece bir şans istiyorum. Onun iyileşmesi için bir şans. Lütfen ona yardım et.” Mesleği boyunca ilk kez endişe duyan kadın dizlerinin üzerinde duran adamın gözlerine bakamamıştı. Onun yanaklarına bulaşan gözlerini izleyememişti. “Lütfen!” Bir insanın karşısında çaresiz durmasına vicdanı rahat edemediği için, “Peki,” demişti dudakları arasından. Adam gözlerini kapatıp, “Teşekkür ederim,” dediğinde soluğunu dışarı bırakmıştı. “Kardeşini nerede muayene edeceğim?” “Dağ evimizde…” TAMAMLANDI!
Mahallede başlayan tutku dolu aşklarını evlilikle taçlandıran Zeynep ve Poyraz mutlu bir hayat umarken hayalleri tepetaklak olur. Asker kimliği ve evlilik arasındaki sınırı çizemeyen Poyraz gittikçe daha kıyıcı bir karaktere bürünürken Zeynep çaresizce boşanmayı teklif eder fakat Poyraz için evlilik yanılma payı olmayan bir karardır. “Her ne yaşanırsa yaşansın boşanmayı aklının ucundan bile geçirme sakın. Benimle bir yola girdiysen sonuçlarına katlanacaksın.”
İki âşık... Birbirini uzaktan seven iki âşık... Tıpkı, 'Leyla ile Mecnun, Kerem ile Aslı, Ferhat ile Şirin,' gibi âşıklar. Ali ile Ayşem. Engel vardı aralarında, Ali'nin bacağı. Ama kime, neye göre? Ali bacağından utandığı için duygularını her zaman içinde yaşamayı tercih eden bir adamdı. Bacağının engeli yüzünden içine hapsettiği duygularıyla ne zamana kadar baş edecekti? Ayşem'in Ali'de gördüğüyse; dilinin söylediği, kalbinin çarptığı, ellerinin titrediği, terlediği, heyecandan konuşamadığıydı. Bu aşk ikiliyi yakıp bitirecek mi? Yoksa küllenmeden doğacak mı?
Ellerini birbirlerine uzatmışlardı; fakat yetişemiyorlardı... Sırat köprüsünde gibilerdi... İncecik bir köprüydü... Atılamayan adımlar, kavuşamayan eller, sürgün gibi olan bir köprü... O sürgün yeni filizlenmişti tıpkı içinde ki kıvılcımlar gibi... Ya kaldıramazsa ikisinin ağırlığını? Neydi yaşadıkları? Sürgün olacak mıydı onlar için koca bir dal? Yeşerip, o dalın altı onlara gölge olacak mıydı? Parmak uçları bile olsa hissedebilecek miydi tenleri birbirlerini? Bakakalmışlardı birbirlerine; öyle güzel, öyle masum; o köprüde birer uçta... Ömründe görmediği o mavilere, burnunun direğini sızlatan o kokuya, aklına mıh gibi kazıdığı; sadece sureti değil tüm uzuvlarını bildiği, sarıldığı, sımsıkı sarıldığı o beyaz tüylere ve aslını bildiğini ONA Nora'nın kalbinin evet dediği gibi bedeni ve mantığı da EVET diyebilecek miydi? Tek bir yer miydi buluşma noktaları? Nora'nın onu görebilmesi için uyumaktan başka çaresi yok muydu? Yaşadığı an ile soyutluğun arasında gerçeklere ulaşabilecek miydi?
Avşin, birçok engelle dolu hayatının ortasında, kendine yer bulmaya çalışan genç bir kadındır. Gözleri kadar karanlık olan geçmişinden kaçarken, mafya dünyasının gizemli bir figürü olan Baran\'ın kollarına sığınır. Baran, tehlikeli bir adam olabilir, ama onunla paylaştığı geçmiş ve birbirlerine karşı hissettikleri, Avşin\'in hayatta kalma savaşını bir aşk savaşına dönüştürür. Ancak Avşin\'in Baran\'ın dünyasında her şeyin göründüğü gibi olmadığını hızla fark etmesi uzun sürmez. Kaçmak istediği her an, onu daha da derinlere çeken bir sırrın pençesinde bulur kendini. Bir yandan Baran\'ın tehlikeli dünyasındaki düşmanlarla başa çıkmaya çalışırken, bir yandan da bu karanlık dünyada kendini ve aşkını koruma savaşı verir. Avşin\'in karşısındaki seçimler, onu ya sonsuz bir aşka ya da kurtulması imkansız bir karanlığa sürükleyecek. Peki, aşk, tüm bu tehlikelerin ve sırların üstesinden gelmeye yetecek mi?
Aşık olduğu adamdan bir bebeği olacaktı. İkisinin canıydı. Sevdiği, aşık olduğu adamın onu istemeyeceğini biliyordu. Nitekim istememişti de ... İkisini de hayatından kovmuştu. Maddi destekte bulunmuştu. Para? Onun istediği kesinlikle bu değildi. Onun tek istediği bebeğini dünyaya getirmekti. Bebeğinin babasının yanında büyümesini isterdi, ama olmuyordu işte. Sadece 22 yaşındaydı, Selma. Güneş, 30 olmuştu artık. Herkesten, her şeyden hatta kendisinden bile önce kızını düşünmeyi, kural bilmişti yıllardır. Kendi çocuğunu bile istememişti bu uğurda. Kızı annesizliği yaşıyordu, istemediği bebeği ise babasızlığı tadıyordu. Aşk onlar için ön planda olacak bir şey değildi. Önce çocukları... Selma'nın kalbi yaşadıklarına rağmen her zaman bebeğinin babasındaydı. Kendisine söylediği onca şeye, bebeklerini istememesine rağmen. Kapak konusunda yardımcı olan arkadaşıma çok teşekkür ediyorum tekrar :)))
"Sonra bir gün balkondan sarkan küçük bir kız çocuğu kalp ritmimi değiştirdi." Bakışlarını üst üste duran ellerinden çekip, Bahar'ın yüzüne dikti. "Ama ben ona dokunamıyorum bile." Dolunayın aydınlattığı gecede Bahar'ın gözünden akan bir damla yaşı takip etti Rumet. "Ona sarılamıyorum, kokusunu hissedemiyorum." Bir damla daha aktı Bahar'ın gözlerinden. "Ağladığında göz yaşlarını silemiyorum." diye fısıldadı sessizce. Bahar bakışlarını tek bir saniye kaçırmadan Rumet'e bakıyordu. Kalbi çok hızlı atıyordu. "Çok uzun sürmesin olur mu çocuk." dedi sesi titrerken Rumet'in. "Çünkü sana sarılmam lazım, kokunu içime çekmem lazım... Gözyaşlarını öperek kurutmam lazım." /Fark yaratmak için yazılmış bir hikayedir./ *
Arel Şafak, dört yıl önce yakalandığı kanser ve çevresindeki insanların tavırları nedeniyle içine kapanmış, içine kapanıklığı ile sessizliği yüzünden 'Suskun' lakabını almış bir lise öğrencisidir. Annesi o doğarken ölmüş, babası nedenini bilmediği bir şekilde onu terk etmiştir. Tutunduğu tek dal ağabeyi iken hayatına giren yeni insanlar ile her şey değişir. Etrafında var olan aşkı, arkadaşlığı, sırları ve içindeki güçlü kadını keşfettiğinde; artık bazı şeyler eskisi gibi olmayacaktır. Hiçbir şey onun bildiği ve inandığı gibi değildir. Ne yapması gerektiğini durmaksızın kendine sorar ve başına gelen olay zincirinin bir halkası olmaktan kurtulamaz. Peki Arel neyi seçecektir? Tüm kuşkularına rağmen bildiklerini mi? Yoksa bildiği ve sevdiği her şeyi geride bırakıp öğreneceklerini mi? ☀? Ve zaman sessizliği yuttu. Her ses çığlık çığlığaydı. Bir anne çığlık çığlığa doğurdu. Bir bebek çığlık çığlığa doğdu. Zaman durmadı, akrep kaderi soktu. Eli ve kalbi bomboş büyüdüm ben. Elim ve kalbim yaralı büyüdüm. Aşk yolumu kesti, bileklerimi ve kalbimi kestiği gibi. Ben Suskun'dum. Aşk sessizliğimi parçaladı. İçinde yaşadığım yalanı parçaladı. Bir masal yazıldı, bir kader alın yazıma tükürüldü. Bir hayat önüme kusuldu. Masalın sonu yoktu, yalanların sonu olmadığı gibi. Sustum, sükunetim paramparça edildi. Dizlerim üzerinde bağırdım yaşama karşı. Beni yaralayan şeye karşı bağırdım. Boğazım yırtıldı, aşk yırtıldı, güven yırtıldı ve bir kanser nüksetti. Bağırdım. "Susma."
Acımasız bir sevdaya düştü, kalp. Akıl o an öldü ve geriye kalan yıkık dökük bir kadın oldu. Kendi kimsesizken emanetine sahip çıkmaya çalışırken hiç olmayacak birine düşürdü yangını. Yanlış kadın oldu! Her şeyiyle yanlış oldu bu hayatta! Derin gözlerini açtığında başkasını gördü, kalbini açtığında başkasını... Aklını kullanmaya kalktığındaysa hayat tüm darbelerini ani refleksle ona savurdu. O bir tek Mehmet'in Derin'i olmak istedi, sadece birkaç ay için bile olsa! O emaneti kendisine bırakana ihanet etmekten gocunmadı. O şeytanın kızı olmaya razı oldu! Yakarken yandı da! Bir eve girip o evi cehenneme çevirdi, farkında bile olmadan!
Yaşam, ona meydan okuduğunda, o geri çekilmedi. Sokakların tozlu rüzgarlarından saraya taht kuran bir kadının hikayesi bu. Adını bilmeyenler, ona "Cesur Kraliçe" diyor. O, her dikenli yolun, her hain entrikanın üstesinden gelmiş bir mafya kadını. Güç, onun elinde bir silah gibi parlıyor. Mafya dünyasında kuralları yeniden yazan bu cesur kadın, zorlukları adeta birer basamak gibi kullanarak yükseldi. İhanetin soğuk rüzgarlarına karşı koydu, adaletsizliği alt etti ve kendi dünyasını kurdu. Her düşman, onun güçlü duruşu karşısında boyun eğdi. Gözlerindeki ateş, hikayesinin her sayfasında yanıyor. Geceyi aydınlatan bir yangın gibi, cesaretin ve direncin izlerini bırakıyor. Hayat, onun kontrolünde bir şehir gibi, hükmettiği yerde yeniden şekilleniyor. Bu, sadece bir kadının değil, aynı zamanda bir liderin ve cesur bir ruhun öyküsü. Onunla tanışın, zorlukları kucaklayan ve her zorluğun üstesinden gelen mafya dünyasının cesur kraliçesi. Kim demişti ki güç ve cesaret sadece erkeklerin elinde olmalı?
Dear Reader, we use the permissions associated with cookies to keep our website running smoothly and to provide you with personalized content that better meets your needs and ensure the best reading experience. At any time, you can change your permissions for the cookie settings below.
If you would like to learn more about our Cookie, you can click on Privacy Policy.