Biz planlar yaparken hayat bize gülümsermiş. Herkesin sevilmeye ve merhamete ihtiyacı olur bu hayatta. Namus kavramının sadece kadına yüklendiği bu dünyada kendi hayatını nasıl yoluna sokacaktı kadın? Herkesin fahişe dediği bir kadına kim sahip çıkmak isterdi ki? Mutlu olmak için kırılan kalbini kenara bırakıp doğru adamı ve aşkı seçebilecek miydi? Yoksa herkesin dediği gibi o bir fahişe olarak mı kalacaktı? İnsanlara namusun kadınlara özgü olmadığını anlatabilir miydi kadın? Ahlaksızlık yapan onca erkek varken günah keçisinin kadınlar olmasının sorumluluğundan kurulmak mümkün müydü? Oysa bilmiyorlardı. Namuslu kadın, ahlaklı kadın, evlenilecek kadın ve fazlası hiçbiri bir cinsiyet değil, insanlık kavramıydı. Herkes yaptığı seçimlerin sonucunu yaşardı onlarda seçtiklerinin bedelini yaşamaya mahkum iki kişiydi. Bazen kimseyi sığdıramazsın dünyana onlar birbirlerinin dünyasına sığabilecekler mi bunu zaman gösterecekti...
Küçüklüğünden beri sadece görevler için eğitilmiş ve tek gayesi devlet için çalışmak olan Azra Tekin ve babasının ardında bıraktığı pis işlerle boğuşan bir adam... Yiğit Beyoğlu. Hem her şeye sahip bir adam hem de hiçbir şeyi olmayan bir adam... Elinde sıkıca tuttuğu birkaç şeyi almak için uğraşan bir kadın. Kaya gibi güçlü görünen bir adamın yıkılmaz duvarlarını aşarak devirecek kişi çelimsiz gibi görünen ufak tefek bir kızdı ama bilmiyorlardı kadının zekası dağları bile aşacak güçteydi... Bazı şeylerin yitmesini, yok oluşunu izlemek Azra'ya zevk veriyordu. Melek yüzlü bir şeytanla karşı karşıya olduğunun farkında olmadan çıkmaz bir sokağa giriyordu Yiğit. Artık cehenneme çok yakındı...
Dear Reader, we use the permissions associated with cookies to keep our website running smoothly and to provide you with personalized content that better meets your needs and ensure the best reading experience. At any time, you can change your permissions for the cookie settings below.
If you would like to learn more about our Cookie, you can click on Privacy Policy.