Ben aşkı çok seviyordum ama bir fikir olarak. Bir Jane Austen romanı, bir şarkı sözü olarak. Aşkın gerçeklerle herhangi bir ilgisi olamazdı. Yaşadığımız dünyada, yaşadığımız devirde hiç kimse kimseyi Darcy'nin Elizabeth'i öptüğü kadar incelikli bir tutkuyla öpemez, sahip olduğum hiçbir öpücük kitaplarda okuduğum kadar özel hissettiremezdi. Bu yüzden fazla kitap okumayan insanları şanslı buluyordum zaman zaman. Gerçek hayattaki gerçek şeyler onları mutlu edebilirdi çünkü. Ama ben sahip olduğum boktan gerçekliklerin hepsini yok saymaya, kafam attığı an kitapların içinde yaşamaya eğilimli biri sayılırdım. Eğer bir gün dünya tersine döner ben çok, çok özel bir aşk bulursam da karşımdaki insan kesinlikle Edgar olmayacaktı. Gerçek aşk için bile onu kaybetmeyi göze alamazdım çünkü. Aşkların ne ara çıkmaz sokağa girdiğini anlayamazdı insan. Bir akşam üstü hiç beklemediğin yerden gelebilirdi ayrılık. Edgar'ın benden ayrılmasına dayanamazdım. Bu yüzden ayrılmasına sebep olacak zemini de oluşturmayacaktım. Bazen gözlerinde belli belirsiz gördüğüm duygu kırıntısını görmezden gelmeye devam edecek, hayatımın sonuna kadar en çok ona sahip olacaktım. En çok ona koşacaktım, benim biricik güvenli alanıma.
Dear Reader, we use the permissions associated with cookies to keep our website running smoothly and to provide you with personalized content that better meets your needs and ensure the best reading experience. At any time, you can change your permissions for the cookie settings below.
If you would like to learn more about our Cookie, you can click on Privacy Policy.