bc

SESSİZ TANIK

book_age18+
354
FOLLOW
2.8K
READ
dark
HE
friends to lovers
office/work place
assistant
like
intro-logo
Blurb

KİTAP FİNAL OLMUŞTUR

On yıl önce, Murat’ın gözleri önünde, annesinin hüzünlü ölümü gerçekleşti. Bu acı anı, Demans hastalığının pençesine takıldığı bir gün olarak hafızasına kazındı. Zamanla, Murat’ın zihnindeki bu acı olaya dair detaylar kaybolmaya başladı; ancak annesini hiçbir zaman unutmadı. Her gün, umutla eve dönmesini beklerken, içinde annesinin varlığına dair bir ışık taşıdı.

Bir sabah, babası ve dostlarıyla gezintiden dönerken, turuncu saçlarıyla parlayan Alya ile karşılaştı. Alya’nın annesine olan inanılmaz benzerliği, Murat’ı büyüledi. Onunla göz göze geldiklerinde, sanki ölümünü unuttuğu annesi geri dönmüş gibiydi. İlk kez karşılaştıkları o an, kaderlerinin beklenmedik bir şekilde birbirine bağlandığı an oldu. Bu buluşma, geçmişin ve geleceğin gizemli bir dansını başlattı, Murat ve Alya’nın hayatları artık ayrılmaz bir şekilde örülmüştü.

chap-preview
Free preview
BU KADAR ZAMAN SONRA
Saat sabahın sekizini gösterdiğinde çalan üç alarmın sesi kaldıkları yurt odasını inletmeye başlamıştı. Alya ve diğer iki arkadaşı istemeyerek gözlerini açmamakta direniyorlardı. Gözleri yarı açik bir şekilde üçü de alarmlarını kapadılar, odanın içerisinde bir iki dakikalık daha bir sessizlik oluştu. İlk kendine gelen Alya olmuştu yorganını kaldırarak “Kızlar kalkın final sınavınız yok mu bugün?” Diğer iki arkadaşı da sanki elektrik akımına kapılmış gibi hızlıca yataklarından kalktılar. Alya odalarının içerisindeki lavaboya doğru yöneldiğinde Begüm ondan önce koşarak lavabonun kapısını kitledi “ Özür dilerim kanka hemen çıkacağım, benim sınavım sizinkinden daha erken” Alya sessizce her zaman yaşadıkları ve artık alışkanlığa dönüşen bu olayı kafasını sallayarak kabullendi. Diğer arkadaşı elif ise üzerini giymekle meşguldü. Bir yandan üzerini giyiyor diğer yandan ise çalışma masasının üzerindeki notlarını gözden geçiriyordu. Alya sessizce bakışlarını lavabonun kapısına sabitleyerek beklemeye devam etti, Begüm lavabodan çıktığında Alya’ya her sabah yaptığı özür dileyen masum bakışlar eşliğinde geçti aynanın karşısına. Alya “Sen iflah olmazsın” Begüm, Alya’nın sözleri üzerine ona aynadan sırıtarak otuz iki dişlerinin arasından bir öpücük hediye etti “Biliyorum bebeğim bende seni seviyorum” Alya da Begüm’ün bu çocukluğu karşısında ona kızamıyordu hafifçe gülümseyerek lavabodaki işlerini hallettiler. Elif hepsinden önce hazırlanmış notlarını okumaya devam ederken Begüm üzerini giyerek yatağına oturmuş dua ediyordu, Alya onun bu halini her sınav öncesi gördüğü için her seferinde “Bana da dua et” Derdi. Begüm resmen bildiği tüm duaları eder ve öyle çıkardı odadan bunu yapmasının en önemli sebebi ise Sınavdan önce dua etmek istediğinde heyecandan duaları birbirine karıştırırdı o yüzden odada dua etme gibi bir alışkanlığa sahip olmuştu. Begüm duasını bitirerek “Görüşürüz Kızlar, sınavınız da başarılar” Elif hala notlarını okurken eli ile görüşürüz işareti yaptı. Alya ise Begüm’e öpücük yolladı “Başarılar bebeğim” Begüm’ü gerçekten çok seviyordu Alya. Küçük yaşta babasını kaybetmişti ve annesi yeniden evlenerek Begüme bakmaları için onu babaannesi ve dedesinin yanına bırakmıştı buna rağmen o kadar güçlü ve neşeli biriydi ki onun gibi bir arkadaşa sahip olduğu için kendisini çok şanslı hissediyordu Alya. Elif’i de seviyordu ama Elif içlerinden en sessiz olanıydı. Gerekmediği sürece konuşmalara dahil olmazdı ama o da çok nazik ve iyi biriydi. Alya da Begüm’ün ardından hazırlanarak Elif’e “Görüşürüz canım” Elif, Alya ya da sessizce görüşürüz işareti yaparak notlarını okumaya devam etmişti. Alya Bursa Uludağ Üniversitesi Sınıf öğretmenliği Bölümü üçüncü sınıf öğrencisiydi. Sessizce indiği yurt merdivenleri soğuktu. Ocak ayının ortalarında final döneminde idiler. Üzerine giydiği montun cebine ellerini koyarak ezberlediği yurdun merdivenlerinden inerek binadan çıktı. Okulu ile yurdunun arası yürüme mesafesinde idi ve her gün bu yoldan gitmeye bayılıyordu. Alya kahvaltıyı okulda yapmak istediği için hızlıca yurdun binasından ayrıldı ve iki ormanın arasında bulunan okul yolunda yürümeye başladı. Her adımında soğuktan dolayı verdiği nefesi görebiliyordu. Yürüdüğü yolu çevreleyen Kızıl Çam ağaçlarının arasında huzuru hissediyordu Alya. Bu Üniversiteyi kazandığı için mutluydu, burada çok güzel dostluklar kazandığı içinde ayrı bir mutluluk ve şükran taşıyordu içinde. Alya her gün yürüdüğü bu yolda hiç eskimeyen bir anısını hatırlıyordu. Liseye kadar okuldan ve öğretmenlerden nefret ediyordu, hiçbir dersinde iyi olmadığı gibi sınıftaki hiçbir arkadaşı ile de anlaşamazdı, sürekli okuldan kaçmaya yeltenirdi. Ailesinin onu okula göndermemesi için yalvarırdı, bu durum liseye kadar devam etti. Dokuzunca sınıfa geldiğinde coğrafya öğretmenin sorduğu bir soruya yanıt verdi Alya. Öğretmeni verdiği yanıttan ötürü onu tebrik etmişti. Hayatta önemsenmenin, söylenen en ufak bir cümlenin bile nasıl yüreğe dokunduğunu ilk kez orada hissetti Alya. O günden sonra öğretmenlerinden daha çok önemsendiğini hissedebilmek için çok çalışmaya başladı, yavaş yavaş dersleri düzelmeye arkadaşları ile iyi geçinmeye başlamıştı. O gün öğretmen olmaya karar verdi, öğretmeninin kendisinin yüreğine dokunabilmesi gibi Alya da kendisi gibi nefretle dolu olan minik kalplere dokunabilmeyi istedi ve Bursa Uludağ Üniversitesinde Sınıf öğretmenliği bölümünü kazandı bu Üniversitenin önemi sadece bölümü ile ilgili değildi, kendisini kalbine dokunan Coğrafya Öğretmeni de bu Üniversite de öğrenim görmüştü işte bu yüzden her gün bu anı ile heyecanlanarak gidiyordu okula. Havanın soğukluğu Alya için bir şey ifade etmiyordu o yüreğindeki heyecanı ve mutluluğu ile ısıtıyordu kendini. Yüzündeki gülümsemesini kaybetmeden yürümeye devam ederken karşıdan iki kişide ona doğru yürüyordu. Elli yaşlarında bir adam ve yanında Alya’nın yaşlarında genç bir çocuktu gelenler. Alya onların yüzlerine bakmadan önüne bakarak yürümeye devam edecekti ki tüm hayatını değiştirecek o kelimeyi duydu. “Anne!” Alya, işittiği kelimenin kendisine söylendiğini ilk başta idrak edememişti ama yanından geçmekte olan kendi yaşlarında adamın kendisine sarılması ile donakalmıştı. “Anne! Anne!” Neler olduğuna anlam veremeden kendisine sarılan genç adamın kollarının arasından kurtulmaya çalıştı, çocuğun yanında bulunan elli yaşlarındaki adam ise birkaç saniye şaşkınlık içerisinde olanları bakakalmıştı. Ancak birkaç saniye sonra kendisine gelerek Alya ya sarılan genci kendisine doğru çekebildi. Alya neye uğradığını anlayamamış bir şekilde titremeye başlamıştı, karşısındaki bu genç çocuk sapık mı idi yoksa? Yürüdüğü yolda kendisinden başka öğrencilerde vardı az olmasına rağmen Alya yardım istemek için bağıracağı sırada genç çocuğu kendisine çeken adam konuşmaya başladı “Çok özür dilerim, lütfen oğlumu bağışlayın. Yaptığı davranışın farkında değil, kendisi Demans hastası bu yüzden sizi ölen annesine benzetmiş olmalı. Lütfen onu bağışlayın.” Bu sırada babasının kollarının arasından kurtulmaya çalışan genç çocuk hala Alya ya bakarak “Anne! Anne geri döndün!” Alya şaşkınlıktan dehşet ile açılan gözler ile kendisine ulaşmaya çalışan çocuktan birkaç adım uzaklaşmak amacı ile geriye doğru adım attı. Genç adam kendi yaşlarında idi ve sapık sanmıştı ama hala şaşkınlıktan bedeninin titremesine rağmen bu genç yaşta unutkanlık hastalığına yakalanmasına üzülmüştü hala sessizce kendisine ulaşmak için “Anne!” Diye kıvranan çocuğa bakıyordu, babasının kendisinden özür dilemesine bir karşılıkta veremiyordu. Hayatında ilk kez böyle bir şey yaşıyordu ve bedeni bazı kontrollerini kaybetmişti. Birkaç saniyenin ardından titremesi yavaşladı ve bedeninin kontrolünü geri kazandı. Genç çocuğun babası hala kendisine mahcup bir ifade bakmaya devam ediyordu. Sadece “Önemli değil, bir an şaşırdım, çok geçmiş olsun hoşça kalın.” Alya yürümek için bir adım attığında babasının kolları arasındaki genç çocuk sesini yükselterek bağırmaya başlamıştı “Anne, gitme!” Alya çocuğun sesindeki üzüntüyü o kadar net hissetmişti ki ona son bir kez durup bakma ihtiyacı hissetmişti. Babası genci zapt etmek için uğraşıyordu, genç çocuk ise ağlamaya başlamıştı “Gitme Anne!” Alya, şok olmuştu ve gözleri istemsizce karşısında çaresizce ağlayan çocuğa karşı dolmaya başlamıştı, nedensiz bir hüzün kalbini işgal etmişti Alya’nın. Karşısındaki kişi çocuk gibi hüngür hüngür ağlıyordu bu durumu daha fazla görmek istemiyordu Alya. Etraflarında daha saat erken olduğu için çok fazla öğrenci yoktu ama yanlarından geçen birkaç öğrenci karşısındaki ağlayan çocuğa garip garip bakarak geçip gidiyorlardı. Alya, onun bir hasta olduğunu söyleyerek arkasını dönüp gitmek istiyordu ama ayakları bir türlü onu dinlemiyordu. Oldukları yere çakılı kalmışlardı. Gözleri dolmuş bir şekilde kendisini zapt eden babasından kurtulmaya çalışan genci izlemeye devam etmekten başka bir şey yapmıyordu. O kadar içten ağlıyordu ki çocuk Alya ne yapması gerektiğini bilemez bir hale gelmişti. Genci tutan babası “Özür dilerim, lütfen siz gidin. İlaçlarını alınca sakinleşecektir.” Alya, babasının sözleri üzerine son kez baktı ağlayan gence. Ellerini kendisine doğru uzatmıştı ve artık kendisini tutan kollardan kurtulmaya çalışmıyordu. Sadece çaresizce “Gitme anne!” Alya, o gözlere biraz daha bakarsa gerçekten gidemeyeceğini hissetti bir an ve hızlıca arkasını dönerek koşmaya başladı. Son kez bir ses işitti Alya “Anne!” Sanki kalbinden bir şeyler koparırcasına bir sesti bu. Alya gözyaşlarını tutamamıştı, çocuğun acısını sesinde hissetmişti ve çaresizce ağlayan hali gözlerinin önünden bir türlü gitmiyordu. Genç çocuğa üzüldüğü için ağladığını biliyordu Alya ama bir türlü gözyaşlarını durduramamasına anlam veremiyordu.

editor-pick
Dreame-Editor's pick

bc

KUM SAATİ

read
1K
bc

LEYAL'İN BORDO HAREKATI

read
9.5K
bc

HANGİN KASABASI

read
1.2K
bc

Acı İntikam

read
9.9K
bc

KADER KARTLARI | ÖLÜM

read
1K
bc

KAN KOKUSU

read
6.1K
bc

BUZ KASABI

read
2.5K

Scan code to download app

download_iosApp Store
google icon
Google Play
Facebook