1. BÖLÜM
Uyanmıştım. Yine aynı sıkıcı bir güne daha uyanıp okula gitmem gerekti. yatağımdan kalkarak lavaboya gittim, aynanın karşısına geçip şişen göz altlarıma ve dağınık saçlarıma şöyle bir bakıp tekrar düşünmeye başladım. 17 yaşındaydım ve aklımın erdiği yaştan itibaren hep kendimi bu dünyaya ait hissetmeyerek geçirmiş kendime her aynanın karşısına geçtiğimde ise “keşke keşke bambaşka kendimi ait hissedebileceğim bir dünyada yaşayabilsem” diye söylenirdim bugünde aynıydı “keşke bambaşka bir boyutta fantastik olarak büyücülerin, cadıların, 5 başlı yılanların olduğu heyecanlı bir dünyada yaşayabilsem” diye söylenip yüzümü yıkadım.
Banyoda ki işlerim bitince odama geçip hazırlanmaya başladım. Havalar soğuyordu Ekim ayı bitmiş çoktan Kasım ayına girmiştik bile ne değişikti şu ‘zaman' dediğimiz olay nefes alırken, uyurken, hiçbir şey yapmayıp boş boş duvarı izlerken bile geçip gidiyordu. Durdurulması imkânsızdı, insan ömrü ortalama 75 ile 80 yıldı bu yıllarda da zamanınızı iyi değerlendirip hem iyi bir eğitim hem iyi bir eş hem de iyi bir ekonomik durumunuz olmalıydı ki zamanınızı değerlendirip o 75 veya 80 yılınızı güzel geçirebilesiniz ama benim böyle bir derdim yoktu olmamıştı da hayatım basit ve son derece monoton bir şekilde ilerliyordu zengin değildim filmlerdeki gibi hayatım kötü gider gibi olup biranda şans eseri zengin olan insanlar gibi hiç değildim.
Normal bir ekonomik duruma sahip ailemin tek kızıydım annemin benden başka çocuğu olmamıştı aslına bakarsanız annemin annesinin de bir kızı olmuştu sadece o da annem, anneannemin de bir kardeşi yoktu o da tek kız . 6 yaşındayken annem uyurken hikaye anlatmak için odama geldiğinde ona “anne, neden senin ve anneannemin bir kardeşi yok?” diye sorduğumda annemin bana “ailemizin daha doğrusu neslimizi başlatan büyük büyük annemin yetim kalıp hastalıktan ölmek üzereyken bir bereket tanrıçasının hizmetkârı ‘Tomôe’ adlı bir ruh tarafından kurtarılıp iyileştirildiği ve kendi neslinden olan her kadının sadece tek bir kız çocuğu ile hayatına devam edeceğini söylemiş o andan itibaren neslimiz deki her kadın sadece bir kız çocuğu ile ödüllendirilmiştir.” Demişti tabi ki bu durum 6 yaşındaki ben için çok heyecanlı bir durumdu o gece hep o Tomôe adlı ruhu düşünüp bir gün beni de görmeye gelsin diye dua ederek uyuduğumu hatırlıyorum.
Küçüklüğümden beri fantastik olaylara ilgili ve hayal gücü çok olan biriydim bu yüzden hep fantastik roman okuyarak büyüdüm. Hayali dünyalara çok dalıp gittiğim için çok fazla arkadaşım yoktu. Şu anda okuduğum lisede de öyleyim çok fazla benimle konuşmayı istemiyorlardı, çocuk gibi görünürdüm gözlerinde, ejderhalara inanan hayali karakterlere inanan zavallı biri gibiydim. onlara annemin neslimiz hakkındaki Tomôe adlı ruh hikayesini heyecanlı bir şekilde anlattığımda benimle dalga geçerler “evet evet gelecek o Tomôe ruh seni görmeye geceleri camı açık bırak da odana girmekte zorlanmasın.” Gibi cümleler kurarlardı en küçük anım onların gözünde çocukça görünürdü.bu yüzden kabuğuma çekilmiştim. Sadece kitap okuyordum ve o hayal dünyası bana yetiyordu.
Şu an ise lise son sınıfta kendi halinde sıradan bir kızım. Resim yapmayı seviyordum .Yaşamak istediğim hayali dünyaları tuvale çizer ve resmettiğim o dünyanın içine girer dakikalarca hayal dünyamda kalırdım. Evet dışarıdan bakıldığında kesinlikle deliye benziyordum. Ama öyle değildi hayal dünyam da mutsuz değildim ait olduğum yerdeydim. Orada mutlu ve huzurluydum.