bc

HAYATIMIN BAHARI

book_age18+
4.1K
FOLLOW
34.8K
READ
drama
polygamy
like
intro-logo
Blurb

Bir aydır her gece, evimin nadir olan ikinci el eşyası kanepede onu beklerken, hayal kurup uyuya kalmıştım. Bir gürültüyle uyandım. İlk önce deprem mi oluyor diye düşündüm. Ama ayak seslerini duyunca çok korktum. Korkumdan cenin pozisyonu alarak kanepede görünmeyeceğimi düşündüm. Ayak sesleri dibime kadar geldiğinde lambanın yandığını fark ettim ve karşımdalar.

Evimin içinde serseri, mafya tipi adamlar, bu bir rüya olsun istedim. Çok korktum. Uykunun verdiği mahmurluk ve korku, hırsız olamazlar. Zaten evde hiç eşya yok denecek kadar azdı.

Öylece bana bakıyorlardı. Hiç birşey yapmadıklarını fark etmem biraz zaman aldı. İki takım elbiseli adam omzundan çekerek ayağa kalkmamı sağladı. Tam karşımda bir adam. Çok sert yüz ifadesi, uzun boylu korkunç bir tipti.

"Sen Murat'ın karısı mısın?" İlk başta cevap vermedim. Sonra yüksek sesle tekrarladı.

"SEN MURAT'IN KARISI MISIN?"

Bu kez artık titriyordum.

"EE , EVET ama siz kimsiniz?"

Ben sadece titremek ve korkmaktan başka bir şey yapamıyordum. Nefes almayı bile unuttum o an, o kadar korkunç tiplerdi. Kalbim göğsünden çıkacak kadar korkunçtu.

"MURAT ne yaptı?"

diyebildim. Titreyerek.

"Kumar borcu karşılığında seni bize sattı."

"Nasıl?" Şaşkınlık, hayal kırıklığı, o an bozguna uğradığımı hissettim. Bir şeylerin içimde tuz buz olmaya başladığı, kırıkların kalbimin her köşesine dağıldığı andaydım.

Her şey çok fazla geldi. İçimde yaşadıklarım. Adamın yüzüme karşı, burnundan soluyarak çemkirmesi. Çok korkuyorum. Kalp hızım kapı kırılma sesinden daha güçlüydü. Bacaklarım ve tüm vücudumun titremesi ...

O korkunç tipler ve söyledikleri benim her an yıkılacağımın belirtisiydi...

Murat böyle bir şey yaptın mı? Beni, karını, namusunu satabildin mi? Sonra bir cesaret geldi.

Korkak ve titrek sesimle,

"Murat'ın borcu ise ondan alın ben ne alaka..."

Nasıl söyleyebildim bilmiyorum.

"O para etmez ama sen edersin." dedi adamın biri, diğerleri sırıtıyordu. O adamların sesi ölüm çığlığımdı hissedebiliyordum.

O öfkeyle söyleyen adamı ittim. Adamın yüz ifadesi, öfke burnundan soluyordu. Yüzüme çok şiddetli bir tokat yedim. Kendimi ağır çekimde yere düşerken gördüm. Ağzımdan burnumdan kan geldi. Alışıktım dayağa ama hiç tanımadığım adamların şiddeti bunları ettim mi?... Canımın acısını o an öfkem ve korkumdan hissedemedim...

Diğerleri;

"Sakın vurma , bize güzel lazım," dediler. "Patron kızmasın." Kahkaha atıyorlardı.

Ben sadece korku ...

(Allah'ım ne oluyor. Bir rüya olsun bu gördüklerim.)

Yerden kaldırdılar. Gidiyoruz diye sürüklüyorlardı. Kendi ayaklarımla cehennemime gidemezdim. Elimden geldiğince direndim. Ben direndikçe daha sert davrandılar. Yüzüm, kollarım çok acıyor, ama kalbim...

.

.

.

Bir bilinmezlik bana ne yapacaklar ?

Murat nerede ?

Bana bunu nasıl yapabildi?

Bir arabaya bindirildim. Siyah minibüs gibi bir araçta hiç kıpırdamadan içimdeki benle savaşıyorum. Arabadaki o süre hiç geçmek bilmedi. Adamlar hiç sesini çıkarmadı. Sessizlik an be an iliklerime işliyordu. Korku bütün vücudumu sardı. Ama öfke ...

Nasıl kurtulabilirim ?

Nasıl kaçabilirim ?

Nereye gittiğimi bile bilmiyorum.

Bir binanın önüne geldik. Dışarısı hâlâ çok karanlıktı. İçine doğru iki kişi sürüklüyordu beni, bodrum katı olmalıydı. Ama içerisi kumarhane yada pavyon tarzı gibi bir yerdi. Ben öyle yerler bilmem, zaten televizyonda gördüğüme göre düşündüm. Bir adamın önüne doğru fırlatıldım. Yerdeyim. O adam bana baktı.

Bende neredeyim diye bakındım. Loş ışıklar, büyük bir oda, bilardo masası, çalışma masası, büyük siyah deri koltuk, duvarda aslan heykeli çok korkutucu duruyordu.

Adamda bana bakıyordu.

"Hım fena değilmiş, işe yarar," dedi. Dudaklarını yaladı. Pis pis sırıtıyordu.

O sinirle yerde toparlanmaya çalıştım.

"Ya siz ne diyorsunuz?" dedim. Dizlerim acımıştı. Yerde öyle kalakalmıştım.

" Bu kızın yüzünü kim dağıttı ?" dedi o adam.

"Murat mı?" Soruyu sorarken öfke saçıyordu.

Beni getiren adamlardan biri mahcup bir halde,

" Abi, şey bize cevap verince bir tokat attım." dedi bana vuran. O patron denilecek kalktı yerinden, bana vurana vurdu.

"Böyle mi ?" dedi.

Beni buraya getiren adamlar boynunu büktü.

Hiç bir şey söylemediler. Sadece öyle duruyorlardı.

"Kaldırın kızı..." dedi.

İki adam beni yerden kaldırdılar. Yanıma yaklaştı. Etrafımda gezindi. Bedenime dokunarak;

" Fiziği güzel, yüzü düzelince ilk ben sahip olacağım." dedi.

O bakışları çok başkaydı. Dalga geçer gibi, şehvetli gibi aşalar gibi... Hareketleri, vücuduma dokunarak göz kırpması, söyledikleri beni çıldırttı.

"Sen kimsin ya bana sahip olacakmışsın?"

Sesim çok gür çıkmıştı. Benden beklenmeyecek kadar gür...

Üzerine yürüyordum. Adam yüzüme bakarak elini çenemden tutup biraz sıkıyordu. Canım acıdı.

Öfkeyle bakıyordu. Çok sertti.

"Kocanın borcu var bana. Sordum canın mı? Karın mı? dedim. Hiç düşünmeden senin adını verdi. " dedi.

"Borcu ne kadar ? Ben çalışıp ödeyim bana dokunmayın..." Konuşacak bile gücüm yoktu

chap-preview
Free preview
1 Kumar Borcu
Bir aydır her gece, evimin nadir olan ikinci el eşyası kanepede onu beklerken, hayal kurup uyuya kalmıştım. Bir gürültüyle uyandım. İlk önce deprem mi oluyor diye düşündüm. Ama ayak seslerini duyunca çok korktum. Korkumdan cenin pozisyonu alarak kanepede görünmeyeceğimi düşündüm. Ayak sesleri dibime kadar geldiğinde lambanın yandığını fark ettim ve karşımdalar. Evimin içinde serseri, mafya tipi adamlar, bu bir rüya olsun istedim. Çok korktum. Uykunun verdiği mahmurluk ve korku, hırsız olamazlar. Zaten evde hiç eşya yok denecek kadar azdı. Öylece bana bakıyorlardı. Hiç birşey yapmadıklarını fark etmem biraz zaman aldı. İki takım elbiseli adam omzumdan çekerek ayağa kalkmamı sağladı. Tam karşımda bir adam. Çok sert yüz ifadesi, uzun boylu korkunç bir tipti. "Sen Murat'ın karısı mısın?" İlk başta cevap vermedim. Sonra yüksek sesle tekrarladı. "SEN MURAT'IN KARISI MISIN?" Bu kez artık titriyordum. "EE , EVET ama siz kimsiniz?" Ben sadece titremek ve korkmaktan başka bir şey yapamıyordum. Nefes almayı bile unuttum o an, o kadar korkunç tiplerdi. Kalbim göğsümden çıkacak kadar korkunçtu. "MURAT ne yaptı?" diyebildim. Titreyerek. "Kumar borcu karşılığında seni bize sattı." "Nasıl?" Şaşkınlık, hayal kırıklığı, o an bozguna uğradığımı hissettim. Bir şeylerin içimde tuz buz olmaya başladığı, kırıkların kalbimin her köşesine dağıldığı andaydım. Her şey çok fazla geldi. İçimde yaşadıklarım. Adamın yüzüme karşı, burnundan soluyarak çemkirmesi. Çok korkuyorum. Kalp hızım kapı kırılma sesinden daha güçlüydü. Bacaklarım ve tüm vücudumun titremesi ... O korkunç tipler ve söyledikleri benim her an yıkılacağımın belirtisiydi... Murat böyle bir şey yaptın mı? Beni, karını, namusunu satabildin mi? Sonra bir cesaret geldi. Korkak ve titrek sesimle, "Murat'ın borcu ise ondan alın ben ne alaka..." Nasıl söyleyebildim bilmiyorum. "O para etmez ama sen edersin," dedi adamın biri, diğerleri sırıtıyordu. O adamların sesi ölüm çığlığımdı, hissedebiliyordum. O öfkeyle söyleyen adamı ittim. Adamın yüz ifadesi, öfkesi, burnundan soluyordu. Yüzüme çok şiddetli bir tokat yedim. Kendimi ağır çekimde yere düşerken gördüm. Ağzımdan burnumdan kan geldi. Alışıktım dayağa ama hiç tanımadığım adamların şiddeti, bunları hak ettim mi?... Canımın acısını o an öfkem ve korkumdan hissedemedim... Diğerleri; "Sakın vurma , bize güzel lazım," dediler. "Patron kızmasın." Kahkaha atıyorlardı. Ben sadece korku ... (Allah'ım ne oluyor. Bir rüya olsun bu gördüklerim.) Yerden kaldırdılar. Gidiyoruz diye sürüklüyorlardı. Kendi ayaklarımla cehennemime gidemezdim. Elimden geldiğince direndim. Ben direndikçe daha sert davrandılar. Yüzüm, kollarım çok acıyor, ama kalbim... . . . Bir bilinmezlik bana ne yapacaklar ? Murat nerede ? Bana bunu nasıl yapabildi? Bir arabaya bindirildim. Siyah minibüs gibi bir araçta hiç kıpırdamadan içimdeki benle savaşıyordum. Arabadaki o süre hiç geçmek bilmedi. Adamlar hiç sesini çıkarmadı. Sessizlik an be an iliklerime işliyordu. Korku bütün vücudumu sardı. Ama öfke ... Nasıl kurtulabilirim ? Nasıl kaçabilirim ? Nereye gittiğimi bile bilmiyorum. Bir binanın önüne geldik. Dışarısı hâlâ çok karanlıktı. İçine doğru iki kişi sürüklüyordu beni, bodrum katı olmalıydı. Ama içerisi kumarhane yada pavyon tarzı gibi bir yerdi. Ben öyle yerler bilmem, zaten televizyonda gördüğüme göre düşündüm. Bir adamın önüne doğru fırlatıldım. Yerdeyim. O adam bana baktı. Bende neredeyim diye bakındım. Loş ışıklar, büyük bir oda, bilardo masası, çalışma masası, büyük siyah deri koltuk, duvarda aslan heykeli çok korkutucu duruyordu. Adamda bana bakıyordu. "Hım fena değilmiş, işe yarar," dedi. Dudaklarını yaladı. Pis pis sırıtıyordu. O sinirle yerde toparlanmaya çalıştım. "Ya siz ne diyorsunuz?" dedim. Dizlerim acımıştı. Yerde öyle kalakalmıştım. " Bu kızın yüzünü kim dağıttı ?" dedi o adam. "Murat mı?" Soruyu sorarken öfke saçıyordu. Beni getiren adamlardan biri mahcup bir halde, " Abi, şey bize cevap verince bir tokat attım." dedi bana vuran. O patron denilecek kalktı yerinden, bana vurana vurdu. "Böyle mi ?" dedi. Beni buraya getiren adamlar boynunu büktü. Hiç bir şey söylemediler. Sadece öyle duruyorlardı. "Kaldırın kızı..." dedi. İki adam beni yerden kaldırdılar. Yanıma yaklaştı. Etrafımda gezindi. Bedenime dokunarak; " Fiziği güzel, yüzü düzelince ilk ben sahip olacağım." dedi. O bakışları çok başkaydı. Dalga geçer gibi, şehvetli gibi, aşalar gibi... Hareketleri, vücuduma dokunarak göz kırpması, söyledikleri beni çıldırttı. "Sen kimsin ya bana sahip olacakmışsın?" Sesim çok gür çıkmıştı. Benden beklenmeyecek kadar gür... Üzerine yürüyordum. Adam yüzüme bakarak elini çenemden tutup biraz sıkıyordu. Canım acıdı. Öfkeyle bakıyordu. Çok sertti. "Kocanın borcu var bana. Sordum canın mı? Karın mı? dedim. Hiç düşünmeden senin adını verdi. " dedi. "Borcu ne kadar ? Ben çalışıp ödeyim bana dokunmayın..." Konuşacak bile gücüm yoktu. Çok yorgun hissediyordum kendimi. Sesim çok titrek, korkak, gözlerim yaşlıydı. Adam bana bakarak; "Yazık olmuş sana güzellik, sen ödeyemeyecek kadar çok..." dedi. Elini çenemden bırakınca aslında o beni ayakta tutuyormuş yere düştüm. Bu kadar güçsüz olduğumu düşünmedim. . . . Hâlbuki... Ben miydim bu? Nasıl bu hale geldim. Ailemi bırakıp Murat'la kaçtığım güne lanet olsun... Babam beni kuzenim Salih ile evlendirmek istemişti. Ben onu abim olarak gördüğüm için böyle bir ihtimal olamazdı. Murat'ı tanıdığımda ondan hoşlandım. Salih abiminde sevdiği vardı. Ama ailelerimize söyleyemedik. Sevdiklerimize kavuşmak için Murat'la kaçmaya karar verdik. Salih abimde yardımcı olurum dediğinde bir plan yaptık. Evden Salih abimle buluşup karar vereceğiz diye çıktım. Diğer türlü gece dışarı çıkmam biraz zor olacaktı. Salih abim telefonla aramış şurada buluşalım demişti. Annem hiç düşünmeden "Tamam kızım git." dedi. Herkes onunla zannederken biz kendimizi kaybettirecektik. Yanıma sadece kol çantamı alabildim. Zaten başka bir şeye de ihtiyacım yoktu. Murat'la sözleştiğimiz yerde buluştuk. Bir arkadaşının evine geçtik. Arkadaşı evde yoktu... . . . "Senin ismin ne? " diye sordu. Cevap vermedim. "Söyle kızdırma beni senin için daha kötü olur ." dedi. "Bahar ," diyebildim. "Hım adın güzelmiş, yüzünde ama bahtına birşey diyemem ." dedi gıcık bir gülüşle. "Alın kızı bir odaya götürün ilgilensinler," dedi. Artık daha da korkuyordum olmaz, olmamalı. Gözlerimle yalvarıyordum. Çaresizlikle o adamın ayaklarına kapandım. " Lütfen bana birşey yapmayın, bana iş verin. Ömür boyu çalışır öderim paranızı lütfen bana dokunmayın." Adam aşağı bana doğru baktı. Ne kadar zavallı biri olarak görünüyordum... "Sakin ol, sonra konuşacağız zaten git dinlen, " diyerek göz kırptı. İki adam yine kollarıma girdi. Midem bulanıyor, tiksiniyordum. Hepsinden özellikle o kocam olacak Murat şerefsizinden. Gücüm kalmadı... Bir erkek namusunu satar mı? Beni hiç mi sevmemiş? Bana şimdi ne olacak? Bütün ailemi Muratla kaçtığım gün kaybettim. O yüzden beni kimse merak edip aramazdı. Polise haber verecek kimsemde yoktu. Yalnızlık, sahipsizlik çok kötü bir şeymiş... Bir arabaya tekrar bindirildim. Bilinmezlik... Bir otele getirdiler. 202 numaralı oda. İçeri taşıdılar. Bırakıp beni çıktılar. Onlar çıktığında odadan kaçmak için çabaladım. Ama yüksek bir kattaydık, odanın kapısı da kilitliydi. Odada bir yatak, masa ve iki sandalye, gardırop, banyo vardı. Beş dakika sürmedi bir kadın geldi. "Gel elini yüzünü yıkayalım ," dedi. Elimden tuttu. Banyoya götürürken çok kötüydüm. Kadının gücü yetmiyordu, tükenmişlikten elim ayağım buz kesti. Bütün belliğimin iflas ettiğini düşünüyordum... Bana yardım etti temizlendim. Ama ikimiz içinde zordu. Odaya yatağa oturtturdu. "İyi misin ? " dedi. Kötü bir bakış attım nasıl iyi olunur ki böyle bir durumda. Sanki o soruyu beklermiş gibi yada anca algılayabiliyordum bilmiyorum, çok şiddetli ağlıyordum. Tepinerek ağlamak bu olmalıydı bence, öfkemin boşalmasına izin verdim. (Aslında Murat benim nikahlı kocam bile değildi. Daha yeni bir ay olmuştu. Çevremde rahatsız edilmemek için nikahlı kocam diyorduk... Aslında ben karısı değilim bunu söylersem kurtuluşum olur muydu?) Anca aklım başıma geliyor şok etkisinden kurtulup ağladıkça, sakinleşmeye başladım. Kadının yüzüne baktım. Orta yaşlı, hafif kilolu, ağarmış saçları olan sıradan bir abla. "Abla bana yardım et, kaçmam lazım," Acınmanın ya da yalvarmanın çaresizliği ... "Kardeşim kaçamazsın kabullen, "dedi. Bana acıyordu yüz ifadesi belli ediyordu. Artık sabah olmuştu . Ablada kahvaltı sipariş ettiğinde , "Bir şeyler yiyelim iyi gelir, " dedi. Aslında çok açtım. Çünkü evde hiç yemek yiyebileceğim bir şey yoktu. Aslında Murat'ı da onun için bekliyordum. Hiç bir zaman kocam olmadı ki o benim, kendim çalışıp kendimi gördüm. Sadece onu bekliyordum bir gün kocam olacak diye... Kaçtığım gün benimle birlikte olmak istedi. Ben resmi nikâhım olmadan olmaz diye direttim. O gün bana saldırdı. Sevdiğim adam tarafından tecavüze uğramak istemiyordum. Tartıştık bütün gücümle ittim. O gün beni o evde yalnız bıraktı. Kimin evinde olduğumu bilmeden yapayalnız kaldım. İlk günden pişman olmuştum ama ailem fark etmişti. Artık geri dönüşüm yoktu. . . . Otel odasına kahvaltı geldi. Abla masaya yerleştirdi. Çok açım ama o pislik heriflerin yemeğini nasıl yerdim. Abla " Hadi gel yiyelim, "dedi. O da mağdurdu belli oluyordu. Ben yatakta oturuyordum. Abla masadaydı. "Abla sen bunlara nasıl bulaştın ?" "Kardeşim öyle düşünme beni onlar kurtardı," dedi. Sakindi. Merak ettim. Onlar birisini nasıl kurtarır? Haydut bunlar, şaşkınlıkla yüzüne bakıyordum. Bu kadın, yüzündeki çizgiler hayatı için birşeyler belli ediyordu, ama insan anlamak ve anlaşılmak arasına sıkıştığında çaresizlik bütün vücudunda mahkum oluyordu. "Başka zaman anlatırım, sen çok yorgunsun ye de uyu..." dedi. "Abla başka zaman derken? Benim kurtulmam lazım. Ben kendimi satamam..." Panikledim. Nasıl satarım kendimi? Düşünürken vücuduma bakmış midem bulanmıştı. Kendi vücudun kendine düşman olabilir mi? Damarlarıma kadar hissettiğim bir his içimi kaplarken, bedenim ruhumu terk etsin istedim. Ama ölüm bile kolay değildi... Güç toplamak için yemeye karar verdim. Kaçabilmem için güce ihtiyacım vardı. Ayağa kalktım masaya geçtiğimde midemin gürültüsü daha sağduyulu düşünmemi tetikledi. Yerime oturdum. Ablada oturdu. Yemeğimizi yedik. "Biraz uyu, bugün kimse gelmez rahat et," dedi. "Tamam abla." Ne kadar kolay bir cümle tamam. Kaç parçaya bölünmekti bu, darmadağın, tuz, buz ...

editor-pick
Dreame-Editor's pick

bc

KADER KARTLARI | ÖLÜM

read
1K
bc

KUM SAATİ

read
1K
bc

Acı İntikam

read
9.9K
bc

LEYAL'İN BORDO HAREKATI

read
9.5K
bc

HANGİN KASABASI

read
1.2K
bc

KAN KOKUSU

read
6.1K
bc

BUZ KASABI

read
2.5K

Scan code to download app

download_iosApp Store
google icon
Google Play
Facebook