bc

KIŞ MASALI KAR ŞARKILARI 1

book_age16+
296
FOLLOW
1.2K
READ
others
drama
comedy
sweet
serious
spiritual
like
intro-logo
Blurb

Ali ve Sinemis… Aşklarını evlilikle bütünleyen bir çift… Ve diğerleri. Bu hikâyede birçok aşk hikâyesinin ayak seslerini duyacaksınız.

Kalplerinde "sevdayı" taşıyanların hikâyesi: Kış Masalı 2

Hayat akıp giderken azalır mı sevda, yoksa geçen zaman daha mı sevdirir âşık olduğunu insana...

“Beni sevmekten hiç vazgeçmeyecekmişsin gibi hissediyorum”

“Seni sevmekten hiç vazgeçmeyeceğim”

Yolu aşktan geçen herkesin bir şeyler bulacağı bir hikâyenin içinde her mevsimi barındıran yollarında yürümek ister misiniz?

Kalbinizi açın, kocaman aşklar kucaklayacak sizi ve çok farklı atan kalplerle tanışacaksınız…

chap-preview
Free preview
BÖLÜM 1
Sinemis   Ali’nin bulduğu otel muhteşemdi tek kelimeyle. Dinlenmek için daha güzel bir yer olamazdı. O kadar yorulmuştuk ki ikimiz de, balayı olmasa bile böyle bir tatili hak etmiştik. Otele geldiğimizde akşamüzeriydi. Daha kısa sürede gelirdik ama yolda çok mola vermiştik. Mola yerlerinde gelinliğimle dolaşırken ilgi odağı oldum insanların. Resim çektirenler bile oldu bizimle. Kızların Ali’ye olan beğenileri de beni çileden çıkartmayı başarmıştı ama göğsümü gere gere elini tuttum “O bana ait hanımlar” mesajı vererek. Bu hareketlerim Ali’ye garip gelmişti “Aşkım ne yapıyorsun?” deyince ellerimi belime koyup: “Kocamı kem gözlerden korumaya çalışıyorum. Baksana nasıl bakıyorlar sana” dedim. Bu tavrım onu çok güldürdü “Allah iyiliğini versin Sinemis. Gelinlikle damatlıkla dolaşıyoruz ortada, kim bakarsa baksın önemli mi?” “Gülme Ali, gülme beni sinir etme! Başka mola vermek yok, çabuk arabaya” deyince daha da çok güldü. Biraz sonra dayanamayıp ben de ona gülmeye başladım “Ben böyle kıskanç değilimdir, evliliğin yan etkisi sanırım” dedim gülerek “Yan etkini yerim karıcım, kıskanınca çok tatlı oluyorsun. Ama sıkıntı yapacak bir şey yok, ben seninim sen de benimsin. Bak kocaman yüzüklerimiz var, olmasa da benim kalbim senin” “Ama evli adamlar daha çok ilgi çekiyormuş Ali, beni sıkıntı bastı” deyince yine kahkahayı patlattı. “Ya Allah aşkına kim sokuyor bunları senin aklına? O ilgi çeken evli adamlar, ilgi isteyenler oluyor. Benim senden başka bir şey umurumda değil. Lütfen bunları at kafandan ve tadını çıkar evliliğimizin” deyince cevap vermeden arkama yaslandım. Haklıydı yüksek ihtimalle ve ben abartıyordum. Kim ne yaparsa yapsın, Ali benden başkasına bakmazdı ki… Balayının ilk günleri düğün yorgunluğunu atmaya çalıştık. Son birkaç aydır hep bir telâşe ve stres yaşamıştık, dinlenmek gerçekten en tabi ihtiyaç haline gelmişti. Kalan zamanda da, etrafta ne kadar eğlence merkezi, lokanta, hediyelik eşya dükkânı varsa altını üstüne getirdik Ali’yle beraber. Akşam olunca odamızda hazırlanıp önce yemek yiyorduk, sonra da dans edip eğlenmek için bir mekân bulup orada sabahın ilk ışıklarına kadar dağıtıyorduk. Bu hem çok eğlenceli hem de çok yorucu oluyordu. İçki içmiyorduk ama o kadar yoruluyorduk ki sarhoş olmuş gibi geliyorduk otele. Ali her gün ayrı bir uyandırma şekli buluyordu bana. Bir sabah başucuma bir not bırakmıştı, bir sabah kocaman bir oyuncak ayıyı yanıma bırakıp önüne beni çok sevdiğini yazan bir kâğıt yapıştırmıştı, başka bir sabah da renkli balonlar saçmıştı etrafa. Bunları ne ara düşünüp ne ara uyguladığını bilmiyordum ama çok mutlu oluyordum. Bütün bu güzelliklerden sonra artık İstanbul’a dönüş zamanımız gelmişti. Ablamın hamileliği iyice ilerlemişti ve onun yanında da olmak istiyordum. Bir de evin son halini görmek istiyordum. Eşyaları beraber seçmiştik ama ben nasıl yerleştirildiğini görmemiştim. Ali’yle beraber otelden ayrılıp yola çıktık. Yolculuğumuz yine mola vererek geçti. Ben her fırsatta uyudum çünkü balayı boyunca hiç dinlenmeden oradan oraya koşturup durmuştum. Sonunda İstanbul il sınırına girip evimize geldiğimizde rahat bir nefes aldım. Geldiğimizde gece olmuştu ama ben evin her bir köşesini gezip görmek istiyordum. Özellikle de Gülçin’den istediğim şeyi yapıp yapmadığını da kontrol etmek için sabırsızlanıyordum. Ali anahtarla kapıyı açınca ben adımımı atmadan beni durdurdu. “Ne oldu?” dememe kalmadan beni kucağına alıp: “Adettendir, gelin eşikten damadın kucağında geçer” deyince gülmeye başladım. “Ama o düğün akşamı olur ki hayatım” deyince: “Düğün akşamı hatırlarsan biz yoldaydık karıcım, seni atlatacağım bir eşik yoktu yani” diyerek yanıtladı beni. “Âlemsin Ali ya, hadi indir tamam” dedim ve Ali’nin kucağında içeri girdim. Hiçbir ayrıntıyı atlamaması ve her şeye özen göstermesi beni içten içe çok mutlu ediyordu...   Bu mutluluk ve güzel anlar tabi ki çok uzun sürmedi. Bizim aramızda güzel şeyler olurken, arada mutlaka bir aksilik olması gerekiyordu elbette. Bunun sebebi elbette bendim yine, zaten arıza çıkaran hep ben oldum bu ilişkide ve evliliğimde de bu kural bozulmadı. Döndükten sonraki akşam Ali’yle beraber otururken, konu nasıl olduysa Ali’nin geçmişine geldi. Bu konu benim için çoktan kapanmıştı ve ben Ali’yi geçmişinde kalan hayatla değil, kalbiyle değerlendirip öyle sevmiştim. Ama her ne olduysa, konuyu o eski zamanlara kadar taşıyıp ciddi bir gerilim çıkardım. Ali başta çok sakindi ama benim üstüne gitmelerim onu da gerdi oldukça ve tartışmaya, seslerimizi yükseltmeye başladık. Aslında, bende yolunda gitmeyen bir şeyler vardı ve oldukça gergindim. Arada, durduk yere yaptığım çıkışlara ben bile anlam veremiyordum ama yapıyordum. Konu Ali’nin daha önceden beraber olduğu kadınlara gelince, iş koptu. Ben kendimi kontrol edemedim, Ali de neden böyle davrandığımı anlayamadığı için beni sakinleştirmedi ve çok ciddi bir kavga ettik. Kavganın sonunda da Ali kapıyı vurup çıktı. Öylece kalmıştım kendi halimde ama bir türlü sakinleşememiştim. Bana iyi gelecek birini, Gülçin’i aradım hemen.   “Gelin hanım!” diye açtı telefonu ama onun neşesine karşılık “Keşke İstanbul’da olsaydın” dedim ben moralsiz bir sesle. “Hayır olsun inşallah. Beni özledin diyeceğim ama sesin hiç öyle demiyor” diye yanıtladı beni endişeyle. “Özledim özlemesine de başka bir şey var” deyince: “Allah’ım sen aklımı koru, ben de ne zaman arıza çıkacak diye bekliyordum. Hay ben benim şom ağzıma…” diye söylendi. Onun söylenmesinin arasında, ben Ali’yle olan kavgamızı anlattım ona hararetle. Bir ara hiç sesi çıkmayınca:  “Gülçin? Bayıldın mı ne oldu?” diye sordum. “Bayılmadım kuzum ama orada olsam sen kesin bayıltırdım” dedi kızarak. “Nedenmiş o?” “Bak sana bir şey diyeyim mi, eğer seni çocukluğundan beri tanıyor olmasam kesinlikle ruh hastası olduğunu düşünürdüm!” “Ya ne alaka Gülçin? Anlattıklarımı dinlemiyor musun?” “Dinliyorum ama duymamış olmayı diliyorum. Bu kadar anlamsız bir kavgayı nasıl oluyor da yapabiliyorsun hem de evliliğinin ilk günlerinde, hala anlayabilmiş değilim. Aptalsın desem, kuvvetle muhtemel öyle bir durum var. Ama onun da üzerine, gerçekten rahat batıyor sana” diye yaptığı yoruma sinirlenmiştim.  “Gülçin ağır olsana biraz” dedim gerilerek. “Olmuyorum efendim, olmuyorum! Adamın geçmişinde yaşadığı, senden önce yaptığı bir şey yüzünden kendini düşürdüğün hale bak. Ne yaptın, kavga mı çıkardın?” “Hayır, odadan kovdum. O da gitti evden az önce”  “Ben olsam seni bir güzel haşlar öyle giderdim. Çünkü senin başka türlü yola geleceğin yok. Artık evlisin Sinemis, artık Ali senin kocan. Ona karşı daha sakin ve anlayışlı olmak zorundasın. Sevgili olsanız istediğini yap ama artık başka bir yola adım attın. Her kızdığında böyle adamı kovarsan o evlilik yürümez ki. Üstelik Ali gibi sana tapan bir adama yapıyorsun bunları” “Ama Gülçin…” “Lafımı bitirmedim Sinemis! Bak, Ali seni mutlu etmek için deli gibi paralıyor kendini. O da kolay şeyler yaşamadı. Unuttun mu olan biten şeyleri? Ali’nin hatalarını öğrendiğimizde hepimiz ona karşı çıkarken, sen değil miydin ona inanıp elinden tutan? Şimdi neden böyle her fırsatta patlıyorsun? Yazık değil mi o adama? Sen iyi ol diye etrafında dört dönüyor, biraz anlayışı hak etmiyor mu? Eminim ki onun anlatacaklarını dinlemedin, değil mi?” “Dinlemedim,” dedim mahcup bir sesle. “İyi halt yedin! Şimdi otur söylediklerimi düşün ve kocanın gönlünü al. Seni ilgilendirmez senden öncekiler, onlar sen Ali’nin hayatına girmeden önceydi. Şimdi ya da bundan sonra yapar mı onu düşün, ona göre at adımını da düzelt şu saçma durumu” “Haksızlık mı ettim sence?” derken oldukça sakinleşmiştim ama Gülçin hala alev saçıyordu: “Bir de haksız mıyım diye soruyor ya! Kapat şu telefonu Sinemis!” “Tamam, anladım ya” “Ben birkaç güne oradayım. Bu durumu halletmezsen seninle işim var” “Tamam, geldiğinde görüşürüz o zaman” deyip telefonu kapadım. Gülçin beni iyi sarsmıştı ama aklımı da toparlamıştı. Ameliyattan sonra girdiğim ruh hali beni gerçekten korkutmaya başlamıştı. Bu durumu Sunay’la konuşmak üzere aklıma not edip telefondan Alp’i aradım. “Yenge baldız karması, naber?” diye açtı telefonu “İyidir canım sen nasılsın?” “Aynı, sevgilimi özledim ama birkaç güne kavuşuyoruz inşallah. Siz ne yapıyorsunuz, ne zaman döneceksiniz?” “Biz döndük Alp” “A, ne zaman?” “Dün gece” “E hoş geldiniz o zaman. Ne yapıyor bizim romantik âşık?” “Pek iyi olduğunu sanmıyorum şuanda” “Hayırdır?” “Kavga ettik, daha doğrusu ben saçmaladım galiba ama Gülçin beni öyle bir silkeledi ki kendime geldim” “Eminim silkelemiştir. Bana da yapıyor sağ olsun” “Ben senden bir şey isteyeceğim” “Buyur” “Ali’yi arayıp nerede olduğunu öğrenebilir misin? Onu bulup konuşmam lazım” “Öğrenirim tabii. Dur sen kapat da ben onu arayıp sorayım” “Hay yaşa sen! Hadi bekliyorum” deyip telefonu kapadım ve beklemeye başladım. Hissettiğim suçluluk giderek ağırlaşmaya başlamıştı. Aslında Ali’ye kızmakta haksız değildim ama onu dinlememekle hata etmiştim. Ben sabırsızlıkla beklerken nihayet Alp aradı: “Neredeymiş?” diye sordum direkt. “Bülent abinin yanındaymış” deyince: “Tahmin etmem gerekirdi” dedim. Gerçekten de aklıma neden gelmemişti ki... “Dinlenecekmiş orada” diye devam eden Alp’e: “Alp çok sağ ol canım, bu iyiliğini unutmayacağım” diyerek teşekkür ettim. “Lafı bile olmaz. Hadi git konuş sesi iyi gelmiyordu,” deyince de vedalaşıp görüşmeyi bitirdim. Odama geçip dolaba yerleştirilmiş olan kıyafetlerimden seçtim. Rahat bir elbiseydi giydiğim, çantamı toparlayıp anahtarlarımı da aldım ve evden çıktım. Otoparkta duran arabama bindim ve Bülent abinin yanına sürdüm. Yolda sürekli kendimle kavga ediyordum. Kendimi haklı da görüyordum haksız da. Ama her şey Ali’yle konuşunca yerine oturacaktı. Mekâna gelince arabayı park edip içeri yürüdüm ve Bülent abinin odasının önüne geldim. Yalnızdı, kapıyı vurup içeri girdim. “O, gelinimiz gelmiş” deyip ayağa kalktı ve beni kucakladı “Hoş geldin Sinemis” “Hoş bulduk abi, nasılsın?” “İyidir, seni sormalı?” “İdare eder…” “Yine fırtına kopmuş?” “Sorma, dindirmeye geldim. Nerede?” “Her zamanki odasında” “Çok sağ ol abi, şu konuyu halledeyim oturup konuşuruz” “Biz her zaman konuşuruz kızım, siz yeter ki ağzınızın tadını bozmayın” “Teşekkür ederim, görüşürüz abi” deyip odasından çıktım ve daha önce Ali’yle geldiğimiz odaya doğru dar koridorlardan geçtim. Sonunda odanın kapısına gelince derin bir nefes alıp kapıyı vurdum. Ses gelmedi, bir kez daha vurdum yine ses gelmedi ve bir kez daha vurunca hızla açıldı kapı. “Rahatsız edilmek…” derken beni karşısında görünce afalladı “Sinemis?” “Rahatız olmayacaksan yanına geldim” deyince alnını kaşıdı ve yoldan çekilip içeri girmemi işaret etti. Yürüyüp yatağın üzerine oturdum. Ameliyat yerimde biraz ağrım vardı kavgadan önce, sızlamıştı biraz. Yüzümü buruşturunca: “İyi misin sen?” diye sordu Ali. “Eh” dedim sadece. “Ağrın vardı, neden kalktın yataktan?” diye sorunca biraz cesaret buldum. “Seninle konuşmam gerekiyordu” “İlginç. Konuşmak istediğimde dinlemeyip sonra peşimden buraya kadar mı geldin?” “Aynen öyle…” “Ne oldu Sinemis? Söyleyemediklerini eklemeye mi geldin?” derken çok soğuktu. “Hayır, özür dilemeye geldim” “Ne için?” “Seni dinlemediğim için” “Sakinleştin mi bari?” “Evet” “Sevindim” “Ali, lütfen böyle uzak durma. Gerçekten üzgünüm. Özür dilerim” “Sinemis ben uzak durmak istiyor muyum sanıyorsun? Ama dikenlerini nerede çıkaracağın belli olmuyor artık ve ben ne yapacağımı, nasıl davranacağımı bilmiyorum sana karşı!” “Haklısın. Ben neden böyle ani parlamalar yaşıyorum, neden böyle sevimsiz davranışlar sergiliyorum bilmiyorum ama ameliyattan sonra böyle oldu. Ben de kontrol edemiyorum bazen. Sunay’la konuşacağım, bir şeyler kaldı sanki bende. Belki de başka bir tümör vardır” dediğimde gerginliği biraz azalmış gibiydi ama: “Allah korusun, düşünme böyle şeyler. Geçirdiğin ameliyat kolay bir ameliyat değildi. Etkilerinin sürmesi de normal. Ama senin bugün yaptığının bununla ilgili olduğunu düşünmüyorum ben” diyerek devam ettirdiği cümle yanıldığımı gösterdi bana.  “Şimdi dinlesem seni? Ama içim rahatlasın diye değil, sana haksızlık etmemek için. Konuşabilir miyiz şimdi?” diye sordum pişmanlığımı belli etmeye çalışarak. “Konuşabiliriz elbette, düşman değiliz. Ama öncelikle arada bir hortlayan şu güvensizliğinden kurtulman gerek. Biz artık evliyiz ve sen bana güvenmezsen bu evliliği yürütemeyiz. Önce bu konuda anlaşalım” “Ben sana güveniyorum Ali” “Hayır, güvenmiyorsun. Mesela şuradan başlayalım, sen beni dinlemen gerektiğine nasıl ikna oldun? Kim seni ikna etti? Gülçin mi? Beril mi? Efsun mu? Hangisi? Sakın konuşmadım deme, asla inanmam” deyince “Gülçin” dedim biraz utanarak. “Bak, başkası seni ikna etmezse bana güvenmiyorsun işte. Bu konu çok önemli Sinemis ve bunu bizim acilen çözmemiz gerekiyor” “Ali lütfen…” dedim ama beni susturdu ve geçmişiyle ilgili, kesin ve net olarak son kez konuştuğunu belirterek açıklamasını yaptı bana. Aslında bu konu gerçekten kapanmıştı benim için ama sanki birileri sinir sistemimi ele geçirmiş ve dilimi de o kontrol altına almıştı. Benim dışımda biriymiş gibi... Öyle hırçınlaşmıştım ki, oturup on saniye düşünsem bunlar olmayacaktı. Kendimi çok kötü hissettim ve:  “Ali ben özür dilerim. Biliyorum yetmez ama affet beni lütfen” dedim. “Affedilecek bir durum yok, bu konu önemli değil benim için. Anlattım bitti işte. Asıl önemli olan aramızdaki iletişim sorunu” deyince itiraz ettim hemen. “Bizim öyle bir sorunumuz yok Ali” “Olmasa, Gülçin seni ikna etmeden önce gelirdin benimle konuşmaya” “Eğer ben Gülçin’in bana söylediklerine içten inanmasam buraya gelmezdim ki” “Neden kendin düşünmedin de Gülçin deyince aklına geldi” “Kızmıştım” “Çok iyi. Hatta süper. Her neyse, bak hayatım bundan sonra bana, inancının ve güveninin tam olduğunu göstermen gerekiyor. Yoksa bu yaşadıklarımı asla unutmayacağım ve böyle bir sorun hep aramızda olacak” deyince kendimi çok çaresiz hissettim “Elimden ne geliyorsa yapacağım. Senin sevgini de seni de kaybetmek istemiyorum Ali” dediğimde kolunu bana sarıp göğsüne bastırdı “Bendeki sevgi ölsem bile bitmez, ondan korkma” deyip saçlarımı öptü. En azından sevgisi sınırsızdı ve kalbine açtığım kırığı tamir ederek bütün pürüzleri de ortadan kaldırmaya kararlıydım. Kocamı çok seviyordum çünkü…

editor-pick
Dreame-Editor's pick

bc

GECE GÜNEŞİ

read
2.1K
bc

PRENSİN KORUMASI

read
8.7K
bc

KIRIK ANILAR MAHZENİ

read
1.7K
bc

Zor Ajanlar

read
1K
bc

O KIZA ŞİMDİ BAK

read
4.0K
bc

KARANLIĞIN GÖLGESİ

read
2.5K
bc

GİZ

read
6.8K

Scan code to download app

download_iosApp Store
google icon
Google Play
Facebook