bc

Canavarla Aynı Kafeste

book_age18+
detail_authorizedAUTHORIZED
227
FOLLOW
1.8K
READ
mystery
city
like
intro-logo
Blurb

Tekrar uyumaya başladım. Bu sefer uyanamayacağımı biliyordum. Gözlerimi kapattığımda onun görüntüsünü tekrar gördüm. Uzun boylu, erkeksi, yakışıklı… Onu seviyorum. Onu delice seviyorum, ama o benim ölümüm. Onun yüzünden ilkelerimden taviz verdim. Ben kendimi değiştirirken o beni değiştirdi. Mahir...

chap-preview
Free preview
Bölüm 1 silahlı adam
Şubat, 2016   Gri gökyüzü... Buzdan rüzgar... Çıplak orman ve ben... Durmadan, yönümü bilmeden, acımasızca yüzüme çarpan dallara dikkat etmeden, gözyaşlarımı fark etmeden koştum. Gücüm tükeniyordu. Dayanamadım ve soğuk yere düştüm.   Beni bulacaktı, biliyordum. Ama bu ne kadar yakındı bilmiyordum? Yaşayacak mıydım yoksa soğukta donarak ölecek miydim? Korkuyordum. Ölümden korkuyordum ama onu görmekten daha çok korkuyordum. Dayanamıyorum, düşeceğim... Göz kapaklarım ağırlaştı ve ben bir rüyanın içine düştüm.   Ne kadar süre baygın kaldım bilmiyorum  birkaç saat, belki birkaç dakika? Sert rüzgar, acımasızca kuru ağaç dallarını kırdı. Soğuktan titriyordum. Bacaklarımı ise hissetmiyordum.  Tamamen donmuştu. Hareket etmeye çalıştım ama yapamadım. fazla zamanım kalmadı sanırım. Korkutucuydu. Ben ne yaptım?    Kurtulabilecek miydim?   Tekrar uyumaya başladım. Bu sefer uyanamayacağımı biliyordum. Gözlerimi kapattığımda onun görüntüsünü tekrar gördüm. Uzun boylu, erkeksi, yakışıklı… Onu seviyorum. Onu delice seviyorum, ama o benim ölümüm. Onun yüzünden ilkelerimden taviz verdim. Ben kendimi değiştirirken o beni değiştirdi. Mahir...   Motorun sesi beni gerçeğe döndürdü. Zorlukla gözlerimi açtım. Uzakta bir yerde parlak  ışıklar belirdi. Hızla bana yaklaşıyorlardı. Yakınlarda bir yerlerde köpeklerin havlaması duyuluyordu. Kam ve Dost koşarak yanıma geldiler ve beni koklamaya başladılar. Bu çoban köpeklerinin çok akıllı olduklarını hep biliyordum. Efendilerinin dikkatini çekmek için yüksek sesle havladılar.   Mahir ATV'den atladı ve adamlarına yüksek sesle bir şeyler söyledi. Gözlerimi tekrar kapattım, beni kollarına aldığını hissettim. Beni termal bir battaniyeye sardılar ve dörtlü bir bisiklete bindirdiler. Bunca zaman boyunca tek kelime edemedim. Zayıflık çok güçlü bir şekilde bastırıyordu. Dik  oturmak imkansızdı. Yavaşça erkeğimin kollarına kaydım.   - Dayan güzelim! Uyuma! Beni bırakma, diye fısıldadı. Her şey yoluna girecek. Yanındayım. Seni eve bırakacağım.   Mahir beni ileriye taşıdı ve ATV'yi kontrol ederek, düşmeme izin vermeyecek şekilde kendini yerleştirdi. Koca kolları beni sıkıca sardı ve motor homurdandı. Tabii ki, gitmeme izin vermeyecek ve beni geri alacaktı. Ama eskisi gibi olmayacaktı. Şimdi gerçeği biliyorum. Onun gerçekte kim olduğunu biliyorum!   Kasım, 2014   Otobüs durağında kocaman bir bavulla durdum ve kavak yaprağı gibi titredim. Alışılmadık derecede soğuk olan Kasım, içimdeki durumu yansıtıyordu... Sanki ruhum buzda donmuştu. Altan ile evlendiğimde, onun benim kaderim, hayatımın aşkı olduğundan hiç şüphem yoktu! Okul yıllarından beri beraberdik. Harika geleceği olan mükemmel bir çift... Peki evliliğimiz, mutlu değil miydi? Neyin ne zaman yanlış gittiğini bir türlü çözemedim. Altan benim için her şeydi; bir arkadaş, bir danışman, bir sevgili, bir eş... Ona her zaman aynı şekilde davranmıştım. Şimdi ne oldu?   Bugün hayatımın en zor günüydü. Bunu yapacağımıza son ana kadar inanamıyordum. Evliliğimizin üstünü çizen imzayı ne kadar kolaylıkla attığını görmek çok acı vericiydi.   Çantadaki telefon titredi. Arayanın Meltem olduğundan hiç şüphem yoktu. Arkadaşım benim için endişelenmişti ve muhtemelen şu an nerede olduğumu merak ediyordu.   “Merhaba.   Tülin, neredesin?   “Altan? Eski kocamın sesini duyduğuma gerçekten çok şaşırdım. “Ben... Eşyalarımı aldım ve taşındım.   “Ama neredesin? Nereye gittin?“   “Meltem’le kalmayı kabul ettim. Daha sonra bir şeyler düşünürüm.“   “Bütün bunlar ne için? Evet, artık karı koca değiliz ama bu seni sevmediğim anlamına gelmiyor. Sen hala benim arkadaşımsın. Yakın arkadaşımsın.   Sözleri acıttı. Şimdi tartışıyor olsaydık, çok daha kolay olurdu. O kadar acıtmazdı... Benim için endişeleniyordu ama sadece arkadaşça bir şekilde. Bana aşık değildi artık.   “Altan, hem senin hem de  benim için daha iyi olacak. Birbirimizden bağımsız yaşamaya ne kadar erken başlarsak o kadar iyi.” dedim oldukça sert bir şekilde.   "Haklısın.” diye yanıtladı. Kısa bir sessizlikten sonra, "Ama bilmeni istiyorum. Yardıma ihtiyacın olursa, her zaman orada olacağım. Sadece araman yeterli.”   "Teşekkürler." Başka bir şey dinlemek istemediğim için telefonu kapattım.   Altan ile dokuzuncu sınıfta tanışmıştık. Bizim okula kaydolduğunda, benim sınıfıma gelmişti. Bir yıllık arkadaşlıktan sonra kız arkadaşı olmamı teklif etti. Tabii ki kabul etmiştim. Böylece masalımız başlamıştı. Mezun olduktan sonra ikimiz de Bursa’dan Ankara’ya gitmiştik ve  başkentte öğrenci olmuştuk. Altan’ın Bahçelievler’de iki odalı bir  dairesi vardı. Bu yüzden barınma ile ilgili herhangi bir sorun yoktu. Fakültenin son yılında evlenmiştik ve mutluyduk. Mutlu olduğumuzu düşünüyordum   Birkaç ay önce Altan değişti. Benden uzaklaştığını hissediyordun ama kocam bunun işteki zorluklar yüzünden olduğunu söyleyip duruyordu. İnandım. Sevgisini bir şekilde desteklemek için romantik akşamlar düzenleyerek, en sevdiği yemekleri hazırlayarak, küçük hediyeler yaparak onu daha sık memnun etmeye çalıştım. İlk başlarda kocam benden bu kadar ilgi gördüğü için mutluydu ama yavaş yavaş sıkıldı.  En iyi arkadaşım Meltem, Altan’ı  sinirlendirmeyi bırakmam gerektiği konusunda bana güvence verdi, eğer gerçekten sorunları varsa, bunu kendisinin çözmesine izin vermenin daha iyi olacağını söyledi. Belki de onu dinlemeliydim, gerçi bu pek bir şeyi değiştirmeyecekti. Bir ay önce Altan boşanmayı teklif etti. Bu benim için bir darbeydi. Onu evliliğimize bir şans vermek için  ikna etmeye çalıştım...   - Ne? Ne oldu? Altan…   - Tülin, denedim. Ama her şey o kadar karmaşık ve zor ki...   - Zor olan ne? Sen kendinde misin?   Önce kendi kendine konuşur gibi konuştu. "Hayır, bunu sana asla yapamam. Bak Tülin, artık sana karşı aynı şeyleri hissetmiyorum. Seni sevmiyorum.” Sözleri kalbime bir bıçak gibi saplanmıştı.   “Belki de işteki problemlerden dolayıdır? Sen sadece…”   — Sorun yok Tülin. Kendimi anlamaya çalıştım ve bu evliliğin hiçbir şeye yaramayacağını anladım. Birbirimizi mutlu etmeyeceğiz. İşler çok ileri gitmeden şimdi boşansak iyi olur. Bir çocuk, bir aile istiyorsun.   “Beni sevmekten ne zaman vazgeçtin? “ Gözlerim doldu, kelimeler zor geliyordu.   "Uzun zamandır aynı duygular içindeyim. O güzel duygulardan geriye kalan sadece; saygı, alışkanlık, dostluk. Seninle evlenmemeliydim.” dedi kocam suçlulukla.   "O zamanlar beni sevmiyor muydun?" dehşete düştüm.   - Belki. Bilmiyorum. Kafam karışık. Hava almaya ihtiyacım var. Dediği bu sözler bomba gibi düşmüştü hayatıma.   Altan’dan boşanmayı kabul ettim. Çocuğumuz ve ortak mülkümüz yoktu. Daire sadece ona aitti ve araba kullanmıyordum. İkimiz de evliliği sona erdirme arzusunu dile getirdiğimiz için her şey çabucak bitmişti. Boşanma davası sırasında, gizlice fikrini değiştireceği umuduyla evde yaşadım. Evde kalmama karşı değildi, aksine gitmemem için acele etmedi. Altan, ne kadar sürerse sürsün onunla yaşayabileceğimi söyledi. Gerçekten gidecek hiçbir yerim yoktu. Lise öğretmeni olarak maaşım Ankara’da iyi bir konut kiralamama izin vermiyordu. Şimdiye kadar baktığım, ücretini karşılayabileceğim tüm kiralık evler bana uymuyordu maalesef .   İronik olarak, üç yıl önce karı koca olduğumuz binanın, yan tarafında bulunan binadaki mahkeme salonunda boşandık. Altan son anda fikrini değiştirseydi, aynı gün ondan ayrılacağıma dair kendime bir söz vermiştim. Her şey bittikten sonra, şimdi eski kocam akşama kadar bir iş için yanımdan ayrılmıştı. Onun yokluğundan yararlanarak bir bavula sığacak olan eşyalarımı toplayıp evden çıktım. Bu yüzden soğuk bir sokakta yalnız yürüyordum.   Donmuş parmaklarla, bir arkadaşımın numarasını çevirdim ama karşılık olarak kısa bip sesleri duydum. Hava çok soğuktu ama yetiştirilme tarzım onun evine aramadan gitmeme izin vermiyordu. Ayrıca, Meltem evde değilse,  sokakta donmak zorundaydım. Telefon titredi, bu sefer beni kendisi aradı.   "Aşkım, üzgünüm, işim vardı.” diye sızlandı Meltem suçlulukla.  - Evden ayrıldın mı?   "Evet," diye yanıtladım.   - Şu anda neredesin? Ben çıkıyorum ve seni alabilirim.   - Hâlâ Bahçelievlerdeyim. Yanlışlıkla Altan ile karşılaşmamak için evimden üç durak yürüdüm. Gitmemi istemiyordu.   - Ayrılmış olsanız bile?! İşte piç!   - Yani ne diyebilirim. Arkadaş olarak ayrıldık. Bu onun iyi bir insan olduğunu kanıtlıyor.   -Ya da sadece seni geri istediğini umuyorsun.   -Hayır, Meltem. Artık ümidim yok. Bütün belgeleri imzaladık. Her şey bitti.   - Tamam kızım, gerilme! Şimdi seni alacağım, sonra benim evime geleceğiz. Yolda gelirken, birkaç şişe güçlü bir şeyler alacağız, suşi, pizza sipariş edeceğiz ve özgürlüğünü kutlayacağız! Bu bir tatil bebeğim! Bekarların saflarına geri döndün!   "İyimserliğinden istiyorum." Acı acı gülümsedim.   Telefonu cebime koydum ve koltuğa oturdum. Tüm otobüsleri ve minibüsleri atlayarak geçerken çok garip görünüyordum. Meltem hala gelmemişti. Benden çok da uzak olmayan, siyah renkli camları olan büyük siyah bir BMW durdu. Sürücü açıkça para cezasından korkmuyordu. Bir dakikadan kısa bir süre sonra, benzer şekilde renkli bir SUV yolun karşı tarafından yanaştı ve sokağın diğer ucunda durdu.   BMW'nin kapısı açıldı ve uzun boylu, yakışıklı, siyah saçlı, şık siyah paltolu bir adam arabadan indi. Hızla başka bir arabaya yürüdü ve sanki hiçbir şey olmamış gibi bagajından bir hafif makineli tüfek çıkardı. Adamı izlerken büyülendim. Simsiyah saçlarıyla birleşen narin hatları ve mermer derisi onu bir aristokrat gibi gösteriyordu. Uzun boyu ve geniş omuzları onu bir İskandinav savaşçı komutanı gibi gösteriyordu. Etraftaki paniği görmezden gelen yabancı, arabasına doğru yürüdü, arka kapıyı açtı ve makineli tüfeği sakince koltuğa koydu, sonra direksiyona geri döndü. Arabanın hemen hareket edeceğini düşündüm ama aniden yanındaki cam aşağı indi. Adam direk bana baktı. Belki de başka tarafa bakmalıydım ama bakışları büyüleyiciydi. Bana gülümsedi ve göz kırptı ve birkaç saniye sonra iki araba da farklı yönlere kükredi.   Olaydan kaçan vatandaşlar durağa geri dönmeye başladı. Yabancılar sadece birkaç dakika önce, insanlarla sanki uzun zamandır tanışıyormuş gibi iletişim kuruyorlardı.   Güpegündüz ne bu kaos! Büyük bir çantalı Pazar arabası olan yaşlı kadın öfkelenmişti.   - Bunları asacaksın! Gri sakallı bir adam onunla aynı fikirdeydi.   “Hepsi bu yönetim yüzünden!” diye bağırdı komik örgü şapkalı kadın.   - Değil! Yönetim bizim için iyi çalıştı.  Ah bu şımarık yeni nesil yozlaşmış…   Yavaş yavaş, konuşmaları siyasete dönüştü. Bir konuyu tartışmaya devam ettiler, ama yine de bu yabancıyı kafamdan çıkaramadım. Bir delilik gibiydi...   Yaklaşık yirmi dakika sonra Meltem benim için geldi. Bu zamana kadar çok üşümüştüm. Bu yüzden bavulu bagaja bile atamadım. Neyse ki sağduyulu arkadaşım yola çıkarken sıcak kahve aldı ve bu beni biraz ısıttı. Evde ise sıcak bir duş nihayet kendime gelmeme yardımcı oldu.   - Isındın mı? Epey bir süre sonunda banyodan çıktığım için sormuştu.   "Evet, şimdi daha diri hissediyorum." Gülümsedim.   - Harika! Şarabı açtım, suşi ve pizza her an gelebilir.   - Teşekkürler! Sen gerçek bir arkadaşsın.   - Bundan sonra ne yapacaksın? - arkadaş ciddiyetiyle sordu, - Nasıl yaşayacağını şimdiye kadar düşündün mü?   "Dürüst olmak gerekirse bilmiyorum. Bugüne kadar, olanlara inanamadım. Umarım Altan fikrini değiştirir. Resmen boşanıncaya kadar hayatımı onsuz planlamak bana ihanet gibi geldi.   - Neden bahsediyorsun? Kendine bir bak: gençsin, güzelsin. Önünde bir hayat var. Kaç tane Altan’ın olacağını biliyor musun?   - Karmaşık hissediyorum. Kendimi bildim bileli hep, o vardı.  Ama artık büyüme zamanı. Bağımsız olmak gerek.   - Sadece nasıl yaşayacağını planlamalısın canım.   Ve sonra her şey dramatik bir şekilde değişmeye başladı. Ertesi gün işten çıktım. Dokuzuncu sınıftaki üçüncü derste en sevmediğim öğrencim ödevini getirmedi ve hatta tüm sınıfın önünde bana kaba davrandı. Onu şiddetle azarladım ve iki saat sonra müdür odasına çağrıldım. Salih Masum- konuşan bir isim, ama adı buydu - ailesine, kendisine baskı yaptığı iddia edilen kötü öğretmen hakkında yani bu kişi bendim,  şikayette bulundu. Salih’in babası ve okul aile birliğinin en çok bağış yapan velisi Mahmut Masum, müdireyi aradı ve oğlunun şikayetini anlattı. Müdiremiz bu tür durumlarla uğraşmaktan hoşlanmazdı ama bu çocuğun ne kadar önemli olduğunu düşünerek beni odasına çağırdı. Elli yaşında iri bir kadın olan müdiremiz Elif Aynacı, birinci sınıf öğrencisi gibi beni azarladı. Dayandım…  Boşanma yüzünden oluşan gerginliğimi   çocuklardan çıkarmakla suçlayana kadar dayandım. Bu bardağı taşıran son damla oldu. Bir istifa mektubu yazdım ve kadına onun hakkında düşündüğüm her şeyi söyledim. Bu hararetli monoloğumuzdan sonra, gelecek iki hafta boyunca çalışmadan okulu bırakmama izin verildi. Böylece evsiz ve işsiz kaldım.   Umutsuzluğa kapılamıyordum, eve döner dönmez iş aramaya koyuldum. Meltem tüm bu hayata tutunma çabalarımı destekledi ve ayrıca bana çeşitli görevler verdi. Böylece bir hafta geçti. Ancak bir akşam  Meltem neşeli bir halde eve gelene kadar…   Senin için mükemmel bir yer buldum! dedi hemen.   - Neresi? Şaşırmıştım.   - Tunalı’ya gitmişsindir. Sana bir bağlantı gönderdim. En kısa zamanda özgeçmişini göndermen gerekiyor!   - Ben görmedim. Biliyorsun moralim... Bu aralar sosyal medya kullanmıyorum.   - Tamam önemli değil. Dizüstü bilgisayarını aç.   Usulca mailime girdim. Otuzdan fazla mesaj çıktı - öğrenciler, veliler, Altan ile karşılıklı tanıdıklar. Herkes benim iyiliğim ve ruh halimle ilgileniyordu. Ne ikiyüzlülük! Hiçbir mesaja zamanında cevap vermedim ama sessizliğimden dolayı kimse endişelenmedi. Bunca gün kimse aramadı. Üzücü düşünceleri uzaklaştırdım ve Meltem’in bağlantısını açtım.   “Daimi ikamet imkanı ile dadı gereklidir. 21 yaşından büyükler başvurabilir. Şartlarımızdan en önemlileri; kötü alışkanlıklarınız  olmayacak, çocukları çok sevecek...” Gözlerim maaşın miktarına düşene kadar iş tanımına göz gezdirdim.   - 30 bin? Şaşırmıştım.   - Evet! Ayrıca onlarla birlikte evde yaşayacaksın, onların durumuna göre yemek yiyeceksin, ortak bir daire için ödeme yapmayacaksın. Rüya gibi!   - Garip olduğunu düşünmüyor musun? Reklam, çocuk hakkında hiçbir şey söylemiyor. Böyle çekici bir miktar ve oldukça basit gereksinimler.   "Görüşmeye gitmelisin," diye devam etti Meltem, sanki beni duymamış gibi coşkuyla.   - Bilmiyorum...   - Neyi bilmiyorsun? Bu, bulabileceğin en ideal iş. Böylesi bir daha karşına çıkmaz. Ev bakmak, kira ödemek zorunda da değilsin.   Varlığımla Meltem’e yük olduğumu anladım. Arkadaşımın sırtına yük olmak istemezdim. Bu yüzden biraz düşündükten sonra özgeçmişimi işverene gönderdim. Yarım saatten kısa bir süre içinde beni aradılar ve Tunalı’daki iş merkezinde bir  görüşme için davet ettiler.   Ertesi sabah tam belirtilen saatte doğru adrese ulaştım. Dakiklik benim için hiçbir zaman sorun olmadı. Aksine geç kalmaktan hep korkmuşumdur. Altan’ın dediği gibi, bu durum bende aşırı sorumluluk gelişmişti. Bilmiyorum...  Aksine, bu sadece zamanınıza saygı duymaktır.   Buluşmayı planladıkları ofis sekizinci kattaydı. Tamamı adını bile hatırlayamadığım bir inşaat şirketine aitti. Asansöre bindim ve hemen aynaya baktım. Kendiniz hakkında iyi bir izlenim bırakmak önemlidir, bu da uygun görünmeniz gerektiği anlamına gelir. Son günlerde çok değişmiştim. Kilo vermiştim. Bitkin duruyordum. Görünüşümle potansiyel bir işvereni korkutmamak için her zamankinden daha parlak bir makyaj yaptım ve uzun sarı saçlarımı yüksek bir topuz yaptım. Genel olarak görünüşümden memnundum, ancak yorgunluk ve üzüntü izleri   hala görülebiliyordu.   Sağ kata çıktığımda koridorların boş olduğunu hemen fark ettim. Gördüğüm tek kişi nereye gitmem gerektiğini gösteren genç bir sekreterdi. Doğru ofise yürürken kimseyle karşılaşmadım. Üstelik kapalı kapıların arkasından bile bu tür yerler için olağan olan gürültü duyulmuyordu. Baskı yok, fotokopi yok, telefon görüşmesi yok. Ne garip. Bütün bunlar hoşuma gitmedi. Sağ kapıya geldiğimde tereddütle kapıyı tıklattım.   İçeri gir, dedi bir erkek sesi.   Usulca ofise girdim ve bana gösterilen koltuğa oturdum. Görüşme, altmış yaşlarında kısa boylu, kilolu bir adam tarafından yapıldı. Adı Nazım Sarı’ydı ve dadı olacağım çocuğun babasının asistanıydı. Nazım Sarı, bana eğitimim ve önceki çalışmalarım hakkında bir dizi standart soru sordu. Ardından görüşmemiz daha çok bir sorgulama gibi geçti.   - Senin ailen kim? adam kuru bir şekilde sordu.   — Babam Mehmet Barış, mühendis olarak çalışıyor. Annem, Canan Barış. Bir ev hanımı. Bursa’da yaşıyorlar.”diye yanıtladım.   Boşandığınızı söylediniz. Ne kadar zaman önce?   "Bir haftadan biraz fazla.” diye tereddütle yanıtladım.   Eşinizle en son ne zaman ilişkiniz oldu?   Bunun işimle bir ilgisi var mı?   Evet, önemli bir durumda olduğunuz ortaya çıkarsa, iş zor olur.   "Güvenebilirsiniz bana.”   - Hayatınızda zor bir dönemden geçtiğinizden dolayı işle ilgili sorunlarınız olmayacak mı?   “İşimi hiçbir şekilde etkilemeyecek.   “Akraba ve arkadaşlardan uzun süre uzak kalmak senin için zor olacak mı?   “Afedersiniz?   “Ankara’da dadılık yapmayacaksın. Patronumun evi şehirden üç saat uzaklıkta. Hiçbir arkadaşınızı oraya davet etmeye hakkınız yok. Şehre seyahat etmek yalnızca patronun ulaşımıyla ve yalnızca kişisel izniyle mümkündür. Cumartesi ve Pazar izin günlerinizdir. Bu günlerde çocuk evde değil, geri kalan zamanlarda, hiçbir koşulda kişisel konularla dikkatinizi dağıtmamalısınız.     Yaklaşık kırk dakika daha Nazım Sarı sorgusunu yürüttü. Sorumluluklarımın neler olacağı ve haklarım hakkında konuştu. Aslında hafta sonları dışında kalan zamanı çocuğa ayırmak zorunda kalacağım. Nazım Sarı, öğrencim kim olacak - bir erkek mi, bir kız mı, çocuğun kaç yaşında olduğu, neyi sevdiği, ne yaptığı hakkında soruları yanıtlamadı. Adaylığım onaylanırsa çocukla hemen tanıştırılacağımı söyledi.   Mülakattan çıktığımda, ruhumda hoş olmayan bir tat kaldı. Olan her şey,sorular, şartlar sevemediğim duygular hissettiriyordu. Ve böyle bir gizlilik garip görünüyordu. Binanın çıkış yolunda tek bir canlı ruhla karşılaşmadım ve sonunda  tüm katta adam, sekreter ve benden başka kimsenin olmadığına ikna oldum.   Eve döner dönmez, Meltem sorularla hemen yanıma geldi. Her şeyin nasıl gittiğini öğrenmek için sabırsızlanıyordu. Arkadaşıma garip boş ofis dahil her şeyi anlattım.   "Bilmiyorum Meltem, bütün bunlardan hoşlanmadım.   “Dinle, çocuğun babası açıkça zengin bir adam ve bu tür insanların kendilerine has teklifleri ve şartları olur. Bu kadar endişelenmene gerek yok.   “Bölgede bilinmeyen bir ev. Kimseyi davet etmek yok. Sadece izin alarak çıkabiliyorsun.   “Peki sen ne dedin? Tabii ki, her şey o kadar basit değil. Böyle bir para için ve bu koşullar altında, kim olsa çalışmak ister.   "Tamam ama henüz onlara göre uygun adam olup olmadığımı bilmiyorum.   “Bu doğru.   Meltem’e söylemedim ama ruhumun derinliklerinde Nazım Sarı’nın benden hoşlanmadığını umuyordum. Bilinmeyen bir yerde, bir başkasının evine gitmek riskli bir adımdır ve ben hiç bu kadar cesaretli olmadım. Ne yazık ki, umutlarım gerçekleşmeye mahkum değildi. İki gün sonra beni aradılar ve adaylığımın onaylandığını söylediler.   “Tülin Barış, bizimle dadı olarak çalışma fikrinizi değiştirmediyseniz, şoför yarın saat on birde evinize gelecek. Her şeyinizi yanınıza alın, çünkü sizinle konuştuktan sonra patron fikrini değiştirmezse, evde kalacaksınız. Lütfen geç kalmayın. Mahir İzci dakikliği takdir ediyor.

editor-pick
Dreame-Editor's pick

bc

YIKIK MESKEN

read
1.3K
bc

HÜKÜM

read
133.9K
bc

KALP HIRSIZI (Hırsız Serisi-2)

read
5.9K
bc

Seni Bana Getiren Yollar

read
2.2K
bc

Leyl Tutkusu

read
305.3K
bc

Kalbimin Derininde

read
7.5K
bc

SINIR (TÜRKÇE)

read
12.9K

Scan code to download app

download_iosApp Store
google icon
Google Play
Facebook