bc

AÇ KAPIYI BEN GELDİM

book_age18+
876
FOLLOW
4.5K
READ
kidnap
brave
tragedy
heavy
kicking
abuse
slice of life
tortured
virgin
pilot
like
intro-logo
Blurb

Psikopat aşığının elinden çektikleri Defnenin bedeninde ve yüreğinde hiç kapanmayan derin izler oluşturmuştu.

Evine dönebilmek için kaçmayı başardığında ailesini ve sevdiği adamı kendisine aynı bakan gözlerle bulabilecek miydi?

Bu izleri silmek için hadi mideyi geçtik ne kadar yürek gerekirdi?

chap-preview
Free preview
1. BÖLÜM (D)
Kalbimin artık dayanabileceği son noktaya gelmiştim. Patlamaya hazır saatli bombanın son tik takları gibi son hızda atıyordu artık. Daha fazla atması, daha hızla çarpması mümkün değildi. Belki bu da mümkün olurdu; ama gücümün bir kısmını da yanan canım için kullanıyordum. Değil koşmak yürümeye bile mecalim yokken bu Allah'ın belası yerden kaçmak için ne kadar süredir koştuğumu bile bilmiyordum. Evden kaçmayı nasıl başardığımı dahi anlamadığım şekilde o evden sonunda çıktığımda hava karanlıktı hala aydınlanmamıştı. Şimdi güneşin doğuşuna şahitlik etmek için çok yanlış bir zaman olsa da dışarda olmak, nefes almaktı benim için. Planım işlemişti. Geriye tek şey kalmıştı. Yakalanmamak... Hava serindi. Kış soğuğu olmadığını anladım. Sabah seher vaktinin olmak için kendine giydirdiği soğuk kadar serindi. Demek ki, sonbahar ya da kış mevsiminde değildik. İlkbahar büyük ihtimalle. Gün yüzünü neredeyse hiç görmeden geçen en az dört ay. İçim titredi bir an. Geçtiğim çok sık ağaçlıklı yerlerden, orman da olabilirdi, normal şartlarda gece asla geçemezdim. Kurt mu ulur, yılan mı sokar, ayı mı boğar diye diye kaç kez üniversitede kamp yapmak için bana yalvaran arkadaşlarımı döndürmüştüm yolundan. Özellikle Meriç çok istiyordu birlikte kamp yapmayı. Bunun için daha ilk niyet ettiklerinde çift kişilik uyku tulumu bile almıştı. Birlikte sarılıp yatarken gece açık havada yıldızları saymak tek hayaliydi. Ben de isterdim; ama işte vahşi hayat bana göre değildi. Vahşi doğa hayatını insan olmaktan bihaber insan taklidi yapmayı bile başaramayan bir hayvan oğlu hayvan çok güzel yaşatmıştı bana. Hiçbir kurdun, yılanın, ayının zarar vermeyeceği şekilde harap etmişti tüm bedenimi ve ruhumu. Tek sorun şimdi bunları düşünecek zamanımın olmamasıydı. Sonrasında nasılsa asla unutmayacaktım. Yüzüm gözüm şişmiş halde, toz, pas, kirden annem babam görse tanımaz şekilde koşarken eski yaşamım çok da yakın gelmiyordu bana. Sahi ne kadar olmuştu bu sapık adam beni kaçıralı? İlk zamanlar sayıyordum. Bir gün, beş gün, üç hafta, iki ay... Saymaya daha fazla devam edemedim. Gece gündüz birbirine karışmışken sayabildiğim tek şey adamın arkamda git gelleri olmaya başlamıştı üç hafta bittiğinde. Çok önemli bir sırrını öğrenmiştim. Çırpınmak yoktu. Unut. Şimdi hatırlama. Saymak... Arka arkaya ardışık gelen sayılar bana zorla sahip olmasının bir yerde biteceğinin de habercisiydi. İlk zamanlar çok kısa sürüyordu. Canım kısa olmasına rağmen çok yanıyordu. Sonralarda onun zevke gelmesinin süresi uzadıkça benim de acı eşiğim yükselmişti. Yirmi beş, yirmi altı... Arkama bakmaktan vazgeçmiştim. Uzun süredir gelen yoktu. Şimdi tek hedefim alacakaranlıkta sadece sağ bacağımın kopar gibi ağrımasıyla kendimi şanslı sayıp, tüm bedenimi ve ruhumu hala bütün haldeyken güvenli bir yere ulaştırıp, sonra da onunla ilgilenmekti.  Şimdi vahşi hayatı üçe katlayıp beşe bölerdim de çok büyük yara olan sağ bacağım beni biraz engelliyordu. Gece bilmedğim bir ormanda neden kamp yapmadığımı bana hatırlatırcasına zonkluyor, yanıyor, kanıyordu. Az dinlensem çok iyi olurdu. Biraz daha koştuktan sonra azıcık dinlenebilmek için izin verecektim kendime, söz. Bitmiyordu. Ağaçlar bir türlü daha seyrek olmuyordu. Dönüp dolaşıp aynı yerlerde koşmadığımı bana söyleyecek kadar bile izci bilgim olmasını diledim bir an. Yosunlara bakacak ne vaktim vardı, ne de ben batıya mı koşuyorum diye düşünecek zamanım. Hoş bilsem de yol ya da ev hangi yönü bitirince karşıma çıkacak onu da bilmiyordum. Hatta çıkacak mı bir yerde karşıma hiç bilmeden sadece koşuyordum. Çok susamıştım. Çok acıkmıştım. Uykum da çok gelmişti. Birazcık uyusam, açlık ve susuzluk biraz ötelenebilirdi. Gece kaçmak için, çok değil dört gündür yaptığım planı uygularken hiç mi hiç uyumamıştım. Uyursam cehennemde sonsuza kadar kalırdım. Adımlarımın koşmayı bırak yürümek için bile yavaş kaldığı, artık sürünme aşamasına geçtiğim bilmem ne kadar saatin daha ardından gördüğüm ilk ev... Ev. Başka insanların, beni eve alıp bana yardım edebilecek merhametli, sıcak, vicdanlı insanların yaşadıkları evler. Sıra sıra. Hızlanmaya çalıştım. İlk evin ziline basınca karabasan gibi üstüme çöken kötü rüyadan uyanmış olacaktım. Kurtulacaktım. Biraz daha gayret edip bu son bayırı çıkmak gerekiyordu sadece. Lanet olasıca yokuş. Canımı daha da acıttı yokuşu tırmanmak. Yaptığım turnike şimdilik işe yaramıştı. Akan kanlar bacağımda kuruyordu yere düşmeden. İlk kapıya ulaştım nihayet. Bastım, bastım. Açan olmadı. İlerledim yan taraftaki aynı görünen diğer bahçeli eve. Dış görünüşlerinde ufak tefek farklar dışında aynı gibi görünen dubkleksler bahçeli olmasa çok iyi olurdu. Zile basmak için bahçe kat etmem, açmadıklarında tekrar o bahçeden geri geçmem gerekliydi. İkinci evin ziline basarken lütfen lütfen lütfen açsınlar diye dua edip bir taraftan da bacağımı elimle biraz ovmaya çalışıyordum. Ne işe yarardı ki ovmam? Hiçbir işe. Açık yara vardı. Ovulmaya değil temizlenip dikilmeye ihtiyacı vardı. Önüme baksam da gece koşarken dalları bacağımı bıçak gibi kesen ağaç kütüğünü görmem çok da mümkün olmamıştı. Kapı açıldı. "Lütfen bana yardım edin. Sapık biri peşimde." "Polisi arayın. Geçmiş olsun." Yaşlı adam kapıyı kapattı üstüme. "Hayır, lütfen. Anlamıyorsunuz. Beni öldürecek. Telefonum yok." Tekrar açılmadı kapı. Bahçeyi öz benliğimin bile bildiğinden haberim olmayan küfürler eşliğinde geçtim tekrar. Yürüyordum. Koşmak eskide kaldı. Bacağımı sürüklerken, zordan ziyade imkansızdı. Yan tarafa geçmek yerine karşı sırada da aynı evlerin yer aldığı yolu geçmeyi seçtim. Sırayla bitirirsem sonra karşı taraf için geri dönmem gerekirdi ve o zaman da al gülüm ver gülüm sapığımın kucağına kendi ellerimle hediye olurdum. Ne zaman uyanacağını bilmesem de sonsuza dek baygın kalmayacaktı en nihayetinde. Üstelik onun arabası vardı. Beni bindirip canımı yakmaya daha ilk dakikada başladığı arabası. Hızlandırdım adımlarımı ayağım el verdiğince. İki yan, iki karşı ev yan olarak ilerlemeye başladım. Herkes mi uyuyor, herkes mi ihtiyacı olan genç bir kıza yardım etmekten aciz, kimse mi evde değil? Yedinci eve geldim. Ses yok. Sayı saymalarıma bir türlü engel olamıyordum. En azından bu şekilde işimi yapıyordum ve beynimi meşgul ediyordum. Sekizinci dubleksin bahçesi de bitti. Zile bastım. Artık lütfen lütfen lütfen açsın ve beni eve alsın diye dua etmeye karar verdiğim ilk evdi. Elim zilde takılı kaldı. Başımı etrafımı kolaçan etmek için çevirdiğimde çıktığım bayırın başında o arabayı gördüm. Metalik gri, sedan, kabuslarımın ve işkencelerimin ilk hatırlatıcısı. Ağlamaya başladım. Kaçışım son bulmuştu. Beni az sonra görecekti. Park etti ve benim gibi evlere girmeye kapıları çalmaya başladı. Karşıya geçemezdim. Ne karşısı, yan eve bile gidemezdim zile basmak için. Bahçeden çıkmam gerekirdi. O zaman da düşünmek istemeyeceğim şeyler olurdu. Otuz sekiz, otuz dokuz... "Patlama geldim." Geldi. Kapıyı açtığında gözlerini ovalayan adamı ittirdiğim gibi içeri girdim. O şaşkınlıkla bana bakarken hemen kapıyı kapatıp kapının arkasına diz çöktüm. Ellerimi ağzıma kapattım. Nefesimi bile duyabilirmiş gibi. "Girebilirsiniz küçük hanım." "Lütfen bana yardım edin. Peşimde biri var. Bu eve de gelip beni sorması uzun sürmez. Yalvarırım söylemeyin. Bana kapısını açıp içeri alan ilk kişi sizsiniz." "Diğer kapı açanları beni ittirdiğin gibi ittiremediğin içindir o. Seni eve benim aldığımı mı düşünüyorsun?" "Özür dilerim. Çok uzağa kaçtığımı zannediyordum. Geceden beri kaç saattir bayırın aşağısındaki ormanın içinde koştuğumu bilmiyorum bile. Burada olduğumu söylemeyin eğer gelirse." "Seni tanımıyorum." "Defne ben." "Memnun oldum. Ben dee... Dalga mı geçiyorsun benimle? Şimdi kapıyı çalıp seni soracak olan adamla işbirliğiyle beni etkisiz hale getirmeyeceğiniz ne malum? Ben kapıyı açacağım, sen de arkamdan benim beynime vereceksin yumruğu. Sonra ben bayılınca da evi rahat rahat benim gözümün önünde soyun. Nasıl ama? Bildim mi?" "Cık. Bilemedin." Bir yandan bacağımı tutarken, bir yandan da kapı açıldığında tam da açıldığı yerde görünecek gibi halıya sızan kanı fark edip kendi sağıma doğru kaymaya başladım. Bu kanlar şimdi sızıyordu değil mi? Tüm sokak boyunca en son bu eve girdiğimi belirten Hansel ve Gretel'in yolu bulmak için bıraktığı ekmeklerden bırakmadım umarım. "Hadi yaa. Demek bilemedim. Kan mı o? Yaralandın mı sen?" Son cümlesi endişe de içeriyordu. Gözleri büyürken bana doğru eğilip bacağıma dokunmak istedi. Çektim elini. "Dokunma. Eline bulaşır kan. Kapı çalınca fark etmesin elini. Burada olduğumu anlar. Aslında açmasan daha iyi olur. Çalıp çalıp gider belki. Lütfen verme beni ona. Ölürüm." dediğim anda kapı çaldı. Kapıyı açtı. Ben ellerimle kendimi nasıl boğacağımı düşünürken kanlar akmaya beyaz halıda kıpkırmızı leke oluşturmaya başlamıştı bile. Gözlerim kararacaktı eminim. Bayılmama çok az kaldı. Gövdemi taşıyamadım daha fazla. Bacağımdaki derin yarığı elimle bastıramadım. "Merhaba, rahatsız ediyorum. Ben Eser Tüfekçioğlu." Duyduğum sesle yerimde daha da küçüldüm. Belki görmezdi beni. Bir böcekmişim gibi bakmaya tenezzül etmezdi. Ama yok. Ederdi. Sadece görmek değil, böcek gibi ezmek de isterdi o beni. "Merhaba, buyrun." "Bir kadını arıyorum. Eşim kendisi. Birilerinin kendisine zarar verdiğine kendisini inandırmış bir çoklu kişilik bozukluğu var. Buraya kadar izini sürebildim. Gece ben uyurken evden çıkmış gitmiş. Karım için endişeliyim. Buraya da geldi mi acaba? Üstü başı kendine zarar verdiği için perişan halde olabilir. Yaralı olabilir. Hemen hastaneye gitmesi gerek." "Evet, geldi. Size yardımcı olmak isterim." Buldu beni. Boşuna deli gibi koşup yardım bacağımı. Ne güzel olurdu şimdi kan kaybından ölsem. Kaçamadım işte. Sonrası karanlık...

editor-pick
Dreame-Editor's pick

bc

SINIR (TÜRKÇE)

read
13.3K
bc

Kalbimin Derininde

read
7.8K
bc

KALP HIRSIZI (Hırsız Serisi-2)

read
6.0K
bc

HÜKÜM

read
137.4K
bc

Leyl Tutkusu

read
308.4K
bc

Ufaklık | Texting

read
1.7K
bc

Yasak İlişki (+18)

read
8.2K

Scan code to download app

download_iosApp Store
google icon
Google Play
Facebook