bc

YALNIZ SENİ İSTEDİM

book_age16+
590
FOLLOW
2.4K
READ
powerful
decisive
confident
drama
realistic earth
childhood crush
first love
secrets
love at the first sight
Neglected
like
intro-logo
Blurb

Kocasına hamile olduğunu söylediğinde beklediği tepki onun verdiği tepkiden çok farklıydı. Havalara uçacağını zannetmişti.

Sakin hareketlerle gelip karısına sarıldığında havalara uçmak bir yana yürümekte bile zorlanan adam kadının içine düşürdüğü kuşkuyu düşürdüğü yerden nasıl alacaktı?

Şimdi her şey daha farklı olacaktı.

chap-preview
Free preview
Yetimhane
"Anne, anne! Bırakma beni burada. Seni hiç üzmem, söz veriyorum." "Şimdi bırakıyorum; ama söz gelip alacağım seni en kısa zamanda." "Burada kalmak istemiyorum. Seni istiyorum. Beni de götür lütfen anneciğim." Annesi başka bir şey söylemeden, arkasına tekrar bakmadan uzaklaştı. Sosyal görevli, annesinin arkasından çığlıklar atarak ağlayan kızı zapt etmekte zorlanıyordu. Kız tekmeler savurarak kendini tutan kişiden kurtulmak, annesi daha fazla uzaklaşmadan koşup ona yetişmek istiyordu. Bahçede top oynayan çocuklar bile oyunu bırakıp çığlıklar atan bu kıza bakıyordu. Hayatını değiştirecek bir çift mavi gözün de aynı anda ona baktığından habersiz küçük kız ne kadar ağlarsa ağlasın artık yeni evi burası olacaktı. Anne ve babalarının olmadığı, bakamadığı ya da bakmak istemediği, on sekiz yaşlarına gelene kadar, kader ortağı olacağı diğerleriyle birlikte. Görevli, kızı içeri soktuğunda O sadece -anne- diye ağlıyordu. Onunla konuşmak isteyen psikolog ve diğer görevlileri duymuyordu bile. Yanında sadece küçük bir bavulu vardı içinde kıyafetlerinin bulunduğu. Bir de bir bebeği, saçlarını ördüğü. Annesi koyarken görmüştü. Yemek saati olmasına rağmen küçük kız yemek yemeyi reddetmiş gösterilen yatakta tepinerek ve bağırarak sadece ağlamıştı. Niye burada olduğunu anlamasına imkan yoktu. Evet, babası geçen yıl çok acılar çektikten sonra kanserden ölmüştü. Şimdi on bir yaşında olan kız kendi evlerinde annesi ile oturmaya başlamıştı. Annesinin tekrar evlilik kısmeti çıkınca, kendisinin buraya bırakılmasına anlam vermesini, hiçbir şey olmamış gibi devam ederek, çocuk esirgeme kurumuna alışmasını mı bekliyordu bu insanlar? Odada başka çocuklar da vardı. Hiç kimse yeni gelen ve bu çok gürültü yaparak ağlayan kıza yaklaşmaya cesaret edememişti henüz. Belki aynı yollardan kendileri de geçtiği için, belki de her yeni gelenle bu durumu kanıksadıkları için. Kız en sonunda açlıktan ve sesli ağlamaktan kaynaklı yorgunluktan dolayı uyuya kaldığında hepsi rahat bir nefes aldı. Odada yeni gelenle birlikte altı kız vardı ve yaşları sekiz ile on iki arasında değişiyordu. "Yarına daha sakin olur bence. Ben de ilk gün çok ağlamıştım." Gülerek konuşan Derya odadaki yaş olarak en büyük kızdı. En büyük kız, on iki yaşında erken büyümek zorunda kalan bir kız çocuğuydu. "Annesini gördüm ilk geldiklerinde. Giderken seni gelip alacağım dedi." Sultan da en küçükleri, daha doğduğu anda buraya gelenlerdendi. Anne ve baba sevgisini görmemiş, ya istenmemiş ya da sebep ne olursa olsun kapıya bırakılmıştı.  "Bana da demişti annem; ama şimdi gelme sıklığı da azaldı. Başka bir kardeşim var evlendiği adamdan." Fatma da büyükler arasında on bir yaşındaydı. Babası hapiste öldürülmüş, annesi tekrar evlenmiş; ama ilk göz ağrısına o evde yer bulamamış bir kadının kızıydı. "Adını bilen var mı? Yarın arkadaş gibi konuşur, buraya alışması için oyunlar oynarız." dedi Cemre. On yaşındaki Cemre gelen yeni kızı annesinin dönüp de almayacağından emindi. Kadın giderken arkasına bile dönüp bakmamıştı tekrar. Çocuk olmak aptal olmayı gerektirmiyordu sonuçta. Sena Cemre'ye bakıp konuştu. "Ayten hanım sakinleşsin diye konuşmaya çalışırken Gonca dedi." Sena'nın da annesi onu doğururken ölmüştü. Babası Sena beş yaşındayken yeniden evlenmeye karar verince cici annesi Sena'ya annelik yapamayacağına karar vermişti. Üvey kızının varlığına iki yıl dayanmıştı. Kendini şanslı hisseden, nadir çocuklardandı. En azından öz annesi tarafından farklı yolla terk edilmişti. Tercih meselesi değildi kızını bırakması. Beş kızdan en yenisi bile en az iki yıl önce buraya gelmişti. En az iki yıldır aynı odada olmak ortak noktası olmayan pek çok yetişkin insanın bile ortak nokta bulabileceği kadar uzun bir zamandı. Bu zaman hele ki; çocuklar söz konusu olduğunda birbirlerinin ana-baba ayrı kardeşleri olmaları için kafi derecede yeterliydi. Birinin canı yansa diğerleri de ağlar, birisi sınavdan yüksek not alsa diğerleri de sevinirdi. Altıncı kız dokuz yaşındaki Gamze, bir aile tarafından evlat edinilmişti. Sarı uzun saçları, açık mavi gözleri ile bu yurttaki en güzel kızlardan biriydi. Evlat edinilmek öyle kolay bir iş değildir. Burada bahsettiğimiz evrak işleri ya da prosedürler değil elbette. Yurtta kalan çocuklar için zordur yani. Güzel değilsen, akıllı değilsen, konuşkan, yetenekli, yeterince küçük ya da yeterince büyük değilsen kimse seni almak için gelmez. Gamze için geldiler elbette. Gittiğinde çok fazla ağlamışlardı arkadaşlarından ayrıldıkları için, her ne kadar onun adına mutlu olsalar da. Bir aile tarafından evlat edinilmek, onlar tarafından sevilmek de demekti bir yerde. Kendi aileleri sevmediyse demek ki! Kızlar biraz daha konuşup uykuya daldılar. Sabah okul vardı. Yüzü yattığı yatağın yaslanmış olduğu duvara dönük olan Gonca, ağlamaktan uyuya kalıp uyandığında diğer kızların konuşmalarını duymuştu. Şimdi uyanık kalma sırası ondaydı. annesinin gelip onu almayacağını ima etmişti biri. Evlendikten sonra almaya gelirdi elbette, neden gelmesin ki? Zor bir kız değildi ki Gonca. Uyumluydu. Dersleri fena değildi. Takdirlik olmasa da teşekkürlük bir öğrenciydi. Bu yıl bitince orta okul olacaktı. Hem ev işlerine de yardım ederdi annesine. Babası öldükten sonra çalışmak zorunda kalan annesi işteyken evde yemek bile yapmaya başlamıştı. Yine ağlıyordu; ama artık o kadar ses çıkmıyordu kendisinden. Bir süreliğine burada kalmak bu kızlarla çok zor olmayabilir diye düşündü. Sonuç olarak sabah onunla arkadaş olmayı düşünmüşlerdi. Kendisi de güzel sayılırdı. Turuncu saçları ve kahverengi gözleri vardı. Çok da sıradan sayılmazdı. Babasının -kadife çiçeğim- diye sevdiği, gerçekten de öyle bir çiçeğin olduğunu sekiz yaşındayken öğrendiği turuncu renkli saçları. Yüzünde burnunun üstünde güldüğünde kırışıp onu daha da sevimli yapan hafif yaygın çilleri vardı. Kimsenin Gonca'yı güzel ya da başarılı diye almaya gelmesine ihtiyacı yoktu. Annesi geleceğim demişti zaten. ... Ertesi sabah, akşam uyuyup uyandıktan sonra tekrar uyuyana kadar açlıktan kıvranmış; ama bu yabancı yerde nerede, ne, ne zaman ve nasıl yapılır bilmediği için aç kalmaya devam ettiğinden karnı ağrır şekilde uyandığında diğer kızların da kalkmış hazırlandıklarını gördü. Yatakta oturup beklemeye başladı. Dün buraya gelirken giydiği kıyafetler vardı üstünde, giyinmesine gerek yoktu. Gözleri o tarafa kayan Cemre "Günaydın." dedi neşeyle. Gonca cevap vermedi. Cemre'yi duyan diğer kızlar da Gonca'ya bakmaya başladılar bir taraftan giyinirlerken. Derya gidip yanına oturdu. Kendini tanıtırken fark ettirmemeye çalışarak turuncu saçlı kızı inceliyordu. Çok güzel diye düşündü çocuk aklıyla. Teker teker diğer kızları da eliyle göstererek isimlerini söylemeye başladı. Gonca duyuyorsa bile tepki vermediği için anladığını anlamak zordu. "Kahvaltıya iniyoruz. Sen de gelip bizimle otursana." diyen Sena'nın sözü, Gonca'nın yataktan birden fırlamasını sağlayan, onun tepki verdiği ilk cümleydi. Kızlar kıkırdayarak Gonca'yı aralarına kabul ettiklerini haber veriyorlardı. Gonca'nın buna da ihtiyacı yoktu. Sadece karnı açtı. Dün öğlene doğru buraya gelmiş, dün sabah yemişti en son ne yediyse. Annesi gelene kadar kısa yoldan bazı şeyleri öğrenmesinin bir zararı yoktu. Yemekhanenin yeri gibi. Yemekhaneye indiklerinde önlerinde uzanan bir kuyruk vardı. Çabuk ilerleyen sırada yurtta erkeklerin de olduğunu o an fark etti Gonca. Bahçede oynayan çocukları dün gözü görmemişti. Aynı anda da geçici oda arkadaşlarının elindeki tepsiyle masaya oturan kumral saçlı, mavi gözlü çocuk hakkında konuşmaları başladı.  "Çok yakışıklı." Sena Fatma'yı dürtmüştü. Derya ikisine de bakıp güldü. "Ne şanslısınız, her gün aynı sınıfta görüyorsunuz." Sultan da kendince hayranlık beslediği aslında ona göre abisi olacak yaştaki çocuğa baktı. "Sen kaç yaşındasın Gonca?" diye sordu Cemre. "On bir oldum geçen ay." İlk kez sesini duymuşlardı Gonca'nın ağlamadan ve bağırmadan konuştuğu şimdiki zamanda. Sesi de saçlarının rengini aldığı kadife çiçeği gibi kadife gibiydi. Daha geçen ay pastadaki on bir tane mumu üfletmişti annesi. Şimdi onu burada bırakıp gitmiş olması imkansızdı. Gözleri doldu; yaşlar yavaşça süzülüyordu bu kez. Sesli ağlamak için midesi dolu değildi yeterince. Sıra ona gelmişti bu arada. "Ay! Bizim sınıftasın ne güzel. Değil mi Fatma?" Sena sevinmişti. Turuncu saçlı kızı tanımadan ona ısınmıştı. Fatma da başını sallayıp ellerini çırptı. Gonca bir anlam veremedi. Onun sınıfında bu kızlar ve gösterdikleri çocuk yoktu. Hatta okulu bile buraya uzaktı. Annesi ile buraya gelirken yol çok uzun sürmüştü. Her zaman oturdukları masaya oturunca kızların beğendiği çocukla karşılıklı masaya oturmuş oldular. Çocuk bir an için Gonca'ya baktı ve kahvaltısına eğdi başını. Gonca'nın da ona sert bakış attıktan sonra beklemeye niyeti yoktu. Açlıktan midesi guruldamayı bile bırakmıştı enerji harcamamak için. Kahvaltı bitince Psikolog Ayten hanım Gonca'nın yanına gelerek bir süre birlikte olacaklarını söyledi. Bir süre Gonca için sorun olmayacaktı. Bu bir sürede de derslerinden geri kalmaması için buradaki okulda devam etmesi gerekiyordu. Diğer kızlar zaten derslerine girmişti. Ayten hanım gerekli bazı noktaları ve kuralları da kabaca anlattıktan sonra Gonca ile gireceği sınıfa kadar geldi. İçeri girdiğinde Sena ve Fatma gülüp el salladılar Gonca'ya. Gonca büzdüğü dudakları ve çattığı kaşları ile sınıfa göz gezdiriyordu. Sınıf kalabalıktı, nereye oturacaktı ki? Aynı anda sessiz sorusunu sınıf öğretmeni İhsan bey yanıtladı. "Hoş geldin Gonca, Sen şöyle Özgür'ün yanına geç. Orası boş bugün. Daha sonra istersen yer değiştirirsin." Gonca ilerlemeye başladı. Özgür denen çocuk ona bakıyordu. Kahvaltıda da bir an baktığı gibi tuhaftı bakışları. Sevmemişti bu çocuğu. Yine de oturdu dümdüz karşıya bakarak. Suratı hala asıktı. ... Akşam yemeği de bitince odalarına geçtiler. Kızlar Gonca'nın daha ilk günkü büyük piyango şansından bahsediyorlardı yemekte olmayan Derya'ya. Derya da onlara gülüyordu. Bir yaş büyük de olsa ablaları gibiydi. "Bence Gonca yerini değiştirmesin. Siz de dönüşümlü olarak Özgür'le oturursunuz." diye akıl verdi. Bu kez hepsi iyi fikir diye gülmeye başladılar. Gonca hariç. Çoktan pijamalarıyla yatağa girmiş beyaz duvara bakmaya başlamıştı. Buradaki ikinci gecesiydi. Daha pek çok gecesinin ikincisi olacağını bilmeden, -annem birkaç gün sonra falan gelir herhalde.- diye düşünüyordu. "Derya saçımı örsene, yarın açınca dalgalı olsun." diyen Cemre'nin sesi ile hafifçe döndü odaya doğru Gonca. Derya örmeye çalıştıkça Cemre rahatsız oluyor, canı yanmış gibi ses çıkarıyordu. Aynadan bakınca her yerinin yamuk yumuk örüldüğünü gördü.  "Ya, çok çirkin oldu, bir de çok sıktın, şimdiden başım ağrıdı." "Açınca kıvırcık olacak işte, güzel olmasına gerek yok ki!" Derya devam ederken Cemre sızlanmaktan vazgeçmiyordu. Saçları çok uzun olduğu için daha birinci taraf bile bitmemişti. "Ben örebilirim istersen." Hepsi sesin geldiği tarafı doğru duyduklarından emin olmak için baktılar Gonca'ya doğru. "Ör valla, hem örüyorum, hem bin tane şikayet. Sen dinle biraz da dırdırları. "Yataktan çıkıp Cemre'nin arkasına giden, yatağa oturan Gonca Derya'nın ördüğü kısmı da açtı ve baştan başladı. Şimdi herkes Gonca'nın seri hareketlerle ördüğü saça, örülen uzun saçın aldığı mükemmel görüntüye bakıyordu. Gonca saç örmeyi anne karnında öğrenmişti sanki. Annesi de onun alev saçlarını o her istedikçe örerdi. Kızına da öğretmişti. Küçük olmasına karşın pek çok büyükten daha güzel saç ördüğünü oturdukları mahalledeki herkes bilirdi. Cemre'nin uzun saçlarını ona sormadan başının etrafında taç olacak şekilde kalın bir örgüyle şekillendirmişti. Odadaki kızların ağzı açık kaldı. Hepsi sırayla kuaför olması gerektiğini, çok güzel olduğunu söylüyordu. Gonca da tebessüm etti. "Ben bunu sabah değil hafta sonuna kadar bile açmam ki. Çok güzel oldu. Teşekkürler Gonca." "Bir şey değil. Ne zaman istersen yaparım." demesi burada kalmayı bu kadar çabuk benimsediğinden mi ağzından çıkmıştı, yoksa söylediği şeyin farkında olmadan gerçekten de Cemre her istediğinde yapacağından mı? Allah kimilerine evlat verirken annelik içgüdüsünü eksik bırakabilir, dünyanın en mükemmel annesi olabilecek kapasitedeki kadınlar da evlat hasreti çekebilirdi. Herkesin sınavı farklı elbette. Gonca bunları daha sonra, oturup detaylı düşüneceği zamanların olacağından habersiz ördüğü saçı beğenen diğer kızların da sırayla saçını örmekle meşguldü. Gonca'nın annesi gelmedi. Her gece sessizce ağlamanın yanında sessizce ettiği dualar artık nefretle ettiği yemine dönüşmüştü. Gonca asla anne olmayacaktı. Annesinin bıraktığı on bir yaşındaki kız çocuğu olarak girdiği çocuk esirgeme kurumundan ayrılırken de hayatın ona ne getireceğini bilemediği için, çocuğu olmazsa olumsuz şartlarda bırakmak zorunda kalacağı bir çocuğunun da olmayacağını bilecek kadar çok zaman geçirmişti annesiz.

editor-pick
Dreame-Editor's pick

bc

Mafyanın Barbi Bebeği

read
118.8K
bc

Kaybolan Hisler +16

read
5.2K
bc

Vampir Ve Mafya 2

read
1.6K
bc

Mafyanın Namusu

read
98.0K
bc

YERALTI KRALİÇESİ +18

read
18.8K
bc

Kehribar Lisesi

read
3.3K
bc

Kedicik

read
5.2K

Scan code to download app

download_iosApp Store
google icon
Google Play
Facebook