1.BİR GÜN YETMİŞ İKİ SAAT
Mankenin üzerindeki elbiseye pullarını dikerken içeri giren İrem ile gülümsedim. ‘’İşin bitmedi mi yemeğe gidelim?’’
‘’Bugünlük bitti toparlanayım çıkalım.’’ Hızlıca hazırlandığımda çantamı aldım ve modaevini kapatıp çıktım.
Her zamanki restoranımıza geldiğimizde yemek siparişini verdik. Yemek olarak istediğimde patates kızartmasıydı. Çocukluğumdan beri yemek seçerdim. Rutin dedikodumuzu yaparken gülüp duruyordum.
Gelen yemeklerle dedikoduya kısa bir ara verip garson gidince devam ettik. ‘’Gel seni şu çocukla tanıştırayım.’’
‘’Yok istemem.’’ dedim İrem’e. ‘’Sen git kendine sevgili yap.’’
‘’Yapacağımda benim baktığım bana bakmıyor bana bakanı ben beğenmiyorum daha orta yolu bulamadık.’’
Söylediklerine gülmüştüm. Telefonu çaldığında açıp konuştu. ‘’Hemen geliyorum.’’ deyip ayağa kalktı.
‘’Ne oldu?’’
‘’Apartman yöneticisi aradı alt katıma benim evden su akıyormuş. Off kesin yine bir yerde suyu açık bıraktım evi perişan ettim.’’
‘’Diyorum sana B12 vitamini kullan diye.’’ dediğimde gülmeme engel olamadım.
‘’Bende sana kendi modaevini aç diyorum ama dinleyen kim?’’
Söylediklerini duymazdan geldim. ‘’Geleyim mi?’’
‘’Yok kuşum sen yemeğine devam et ama hesaplar ellerinden öper.’’ Eliyle öpücük atıp koşar adım gitti.
Tek kaldığımda sessizce yemeğimi bitirip hesabı ödeyip kalktım. Eve dönmeden önce de bir kafeye girip kahve içmek istemiştim. Yeni geldiğim mekanda cam kenarına oturdum ve kahvemi sipariş verdim.
Eve gidesim yoktu tek yaşadığım için canım sıkılıyordu. Telefonumla uğraşırken garson siparişimi masaya bırakıp gitmişti. Telefona dalmış hâlde bir yudum içtiğimde ağzıma gelen tatla başımı kaldırdım. Kahve isterken çay getirmişlerdi.
‘’Bakar mısınız siparişi yanlış getirmişsiniz!’’ dediğimde elinde kahveyle bir adam karşıma oturdu.
‘’Sanırım bizim siparişlerimiz karıştı.’’ Kahveyi önüme itip çayı kendi önüne çekti.
‘’İçmiştim.’’ dedim.
‘’Olsun sorun değil.’’ diyerek bir yudum çekti.
‘’Siz içmiş miydiniz?’’ dedim. Başkasının ağzına değeni asla kullanmazdım. Bu konularda çok takıntılıydım. Annem sürekli söylenip kızardı zaten çocukken de yaptığı yemekleri yedirmek için olmadık yollar denerdi en sonunda üniversiteyi bitirince hepsinden uzak bir şehirde yaşamaya başlamıştım.
‘’Hayır kahveyle işim olmaz.’’
‘’Teşekkür ederim.’’ diyerek kahveden bir yudum aldım. Adam hâlâ karşımda oturmuş çayını içmeye devam ediyordu. ‘’Eee?’’ dedim soru soran tonda.
‘’Ne ee?’’ dedi karşılığında.
‘’Neden hâlâ masamda oturuyorsun? Çayını alıp gitsene!’’
Yüzüne bir gülümseme yerleşti ve sandalyede arkasına yaslandı. ‘’Güzelliğine daldım çıktığımda giderim.’’
‘’Yuh bari açık açık yürüme.’’ diyerek masadan kalktım.
Hesabı ödemek için kasaya geçtiğimde peşimden geldiğini görünce cüzdandan çıkardığım parayı hızlıca kasadaki personelin eline tutuşturup dışarı fırladım.
Arkamdan takip ettiğini fark ettiğimde adımlarımı hızlandırmıştım. ‘’Dur!’’ diye bağırınca panikleyip ara sokağa daldım.
Çıkmaz sokağa girdiğimi fark edince çantamdan biber gazını çıkarıp geri döndüm. Gelip karşımda durduğunda yüzüne sıkmıştım. ‘’Pis sapık.’’ diyerek çantamı kafasına geçirdim.
Yanan gözleriyle çırpınırken çantamı kaç kez vurdum bilmiyorum. En sonunda kolumu tutup durdurdu. ‘’Yeter dur!’’ diye bağırdı ve diğer elindekini gösterdi. ‘’Bunu oturduğun sandalyeye düşürmüşsün onu vermek için geldim peşinden.’’
Astım spreyimi fark ettiğimde elinden çekip aldım.
‘’İlaç olduğunu fark edince zor da kalma diye getireyim dedim de zorda kalan ben oldum.’’
‘’Özür dilerim.’’ dediğimde içinde kadınların dünyaları taşımayı başardığı çantamdan su ve peçete çıkardım. Peçeteyi ıslatıp gözlerini silmeye çalıştım. ‘’Ben peşimden gelince sapık sandım.’’
‘’Allah razı olsun.’’ diyerek peçeteyi elimden alıp gözüne götürdü sonra su şişesini elimden çekti. ‘’Bir biber gazı yemediğim kalmıştı sayende o da oldu.’’
‘’Ne yapsaydım kendimi korudum işte.’’
Şişedeki suyla gözlerini biraz daha yıkadı. ‘’Bir çay içip sonra uçağa yetişecektim gece gece bulaştım belaya.’’
‘’Özür dilerim içemediğin çayını ısmarlayayım ödeşmiş olalım gerçi masada söylediğin sözü unutmadım ama neyse.’’
Yüzüme bir bakış attı ama gözlerini tam açamıyordu. ‘’Sadece iltifat etmiştim peşine takılıp sapıklık yapacak değildim.’’
‘’Anladık tamam çayını ısmarlayacağım dedim ya!’’
Az önce çıktığımız kafeye geri girdik ve ona bir çay istedim kendime de içemediğim kahveyi. Islattığı peçeteyle sürekli gözlerini siliyordu ve çok komik görünüyordu. Klasik kahverengi gözlü, siyah saçlı erkeklerdendi ama yine de yüzü yakışıklıydı. Çenesi fazla pürüzsüzdü bence tıraş olduğu için değil de sakal olarak uzatacağı kadar tüyü yoktu.
Gelen çayını içerken hala gözleriyle uğraşıyordu. ‘’Çok acıyor mu?’’ dedim.
‘’Biraz.’’ dediğinde gözlerini ilk ana göre açmaya başlamıştı.
‘’Her nereye gideceksen bu hâlde gidebilecek misin?’’
Masanın üzerinde eğilip yüzüme baktı ama daha çok görmeye çalışır gibiydi. ‘’Gidemezsem evinde mi misafir edeceksin?’’
‘’Apartmanın bodrumunda kalabilirsin.’’ dedim hiç düşünmeden.
‘’Sağ ol ben almayayım.’’ derken gülüyordu. ‘’Bu kadar yaktın bari adını söyle.’’
‘’Bir daha karşılaşmayacağımız için gerek yok.’’ diyerek geçiştirdim.
Elini uzattı. ‘’Ben Tamer, sapık diye biber gazıyla öldürmek istediğin ama aslında sapık olmayan bir adamım. İki saat sonra uçağım kalkıyor ve daha ona yetişeceğim. Gitmeden en azından adını söyle de yarın polise gidip beni öldürmek isteyeni şikayet ederken adını da söyleyeyim ki kolayca yerini bulsunlar.’’
‘’Öyle mi?’’ derken gözlerim kısılmıştı. Elini tuttum ama bilerek sıktım. ‘’Adım Aden soyadım da Çiçek git istediğin karakola şikayet et ve gece vakti takip ettiğim için biber gazı sıktı de.’’ Oturduğum yerden kalktım. ‘’Hadi sana iyi yolculuklar. Umarım uçağın bolca türbülansa girer.’’
Arkamdan güldüğünün farkındaydım. Ismarlayacağım dediğim için hesabı ödeyip çıktım.
Bulduğum ilk taksiye bindiğimde plakasını İrem’e mesaj attım. Bunu aramızda hep yapardık da yapmayan kadın var mıydı onu sormak gerekirdi!
Eve geldiğimde ışıkları açıp üzerimi değişip pijamalarımı giydim ve İrem’i aradım. ‘’Ev ne durumda?’’ diye sordum.
‘’Kafama kuşlar sıçsın be kanka ben evdeyken banyo yapayım diye küveti dolduruyordum sonra öyle unutup çıkmışım tabi küvet dol, taş her yer batmış. Geldiğimden beri ortalığı temizliyorum yarında banyo fayanslarını hallettirmem gerekiyor ki bir daha alt kata su geçmesin.’’
‘’Yardıma gelebilirim.’’ dedim ama kabul etmedi.
‘’Gerek yok sadece banyo batmış biraz da koridora geçmiş neyse ki diğer odalara dolmamış. Temizliği bitirmek üzereyim zaten geri kalan ustaların işi.’’
‘’Tamam o zaman öpüyorum seni.’’
Telefonu kapattığımda canım çektiği için mısır patlattım ve çizim defterimle beraber koltuğa kuruldum. İrem hayatımda gördüğüm en unutkan insandı. Bu unutkanlıkla nasıl diş hekimi olduğunu hâlâ anlayabilmiş değilim ama işinde gayet başarılı biriydi çünkü gelen hastaları bir daha bırakmıyordu.
Dünden yarım kalan elbisenin çizimini yaparken bir yandan da mısır patlaklarından ağzıma atıyordum. Çizimi tamamlamadan resmini çekip sosyal medya hesabımda paylaştım ve altına not düştüm.
‘Yeni elbise için çekilişi yakında yapacağım.’
Moda tasarımı okumuştum ve bir modacının yanında çalışıyordum. En büyük hayalim kendi modaevimi açmak ve sonra ünlülerin akın ettiği defileler düzenlemekti ama tabi bu cesarete asla sahip olamamıştım.
Hayal etmesi bile astım krizine girmeme sebep oluyordu. Ben de yenemediğim heyecanımla başkasının emrinde çalışmayı daha doğru bulmuştum.
Sosyal medyada kendime ait bir hesabım vardı ve çizdiğim elbiseleri paylaşıp sonra çekilişle belirlediğim bir öğrenciye yıl sonu balosunda giymesi için yapıp hediye ediyordum. Bu şekilde en azından birileri benim tasarımlarımı giymiş oluyordu ben de kendimi tatmin ediyordum. Takipçi sayımda az sayılmazdı. İşin ucunda bedava elbise olunca takip etmem demiyorlardı tabi.
Uykum gelene kadar yarım kalan çizimi tamamlamıştım ve defteri, mısır patlamışının olduğu kaseyle birlikte koltuğun üzerinde bırakıp yatmak için odama gitmiştim. Odaya girdiğimde ayağımın önüne gelen kıyafetimi yürümeme engel olmasın diye duvar dibine doğru tekmeledim ve sabah kalkarken yere düşürdüğüm yorganı üzerime alarak yatağa yattım. Bir ara evi temizleyip, toparlamam gerekiyordu ama o gün bugün değildi, muhtemelen yarında olmayacaktı sonraki gün belki olurdu ama yine de çok ihtimal dahilinde değildi.
Canım anneme uçak bileti alsam gelip evimi temizleyip geri gider miydi? Düşünceyle bile popomda terliğinin sızlamasını hissetmiştim. Böyle dağınık kalmasını tercih ederdim. Ben tembel değildim sadece bir gün yirmi dört saat olunca yetmiyordu mesela şöyle yetmiş iki saat olsa olabilirdi ama böyle kesinlikle olmuyordu.
Evet benim dağınıklığımın bütün suçu uzun olmayan gündeydi. Bu meseleyi dünyanın çözmesi gerekiyordu. Dönüşünü mü yavaşlatırdı yoksa tamamen durdurur muydu o da onun sorunuydu beni hiç ilgilendirmiyordu.